Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Allah'ı İsimleriyle Tanıyalım.El Esmaül Hüsna.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ademyakup" data-source="post: 255759" data-attributes="member: 1009927"><p><strong>Başka bakışla Adl ismini Okumak</strong></p><p></p><p style="margin-left: 20px"><u><strong>Bediüzzaman’ın Adl ismini okuması sanki de bir fenni risale gibidir</strong></u>. </p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Zooloji, biyoloji, kimya, tıp, fizyoloji, bedensel estetik, coğrafya, astronomi, fizik, anatomi, genel estetik gibi birbiri içinde ve bağımsız bilim dallarının yeryüzündeki ve kainattaki yansımalarından hareketle a d l isminin yansımalarını okur. Verdiği örnekler bütün bu bilimlerin verileri ile Allah’ın isimleri arasındaki vahdani ve ehadi bağları gören bir büyük tevhidi, nebevi zekanın, sentezi görülür. Bunları ifade ederken kullanılan kelimeler ve anlatılan esmanın tezahürleri ile ilmin verileri arasındaki uyumu görmek sıradan bir zekanın ve hafızanın ve sentezleyici zihnin ürünü değildir.</p> <p style="margin-left: 20px">Eskişehir Hapishanesinde iken Adl isminin bir cilvesini görmüş ve yakınlaştırmıştır.Afifüddin Süleyman et Timsani’nin Esmaü’l-Hüsna isimli eserinde Adl isminin izahı tamamen tasavvufi bir mahiyet arzetmekte kesinlikle a d l isminin arzdaki ve evrendeki dengeyi sağlayan tesirleri görülmemektedir. Diğer güzel isimler şarihleri de a d l ismini hukuki açıdan yorumlamakta evrendeki denge ile bir bağlantı kurmamaktadırlar. Bu yüzden Bediüzzaman asrın gözüne ve mantığına ve bilimlerin verilerine göre ismi, esmaları okumaktadır. Bediüzzaman büyük bir esma okuyucusudur. Hatta kaşifidir dense yeridir. Zaten keşifler de esmalarda yapılan derinlikli bakışlardan doğmuştur, aslında esmaların derinliklerinde çok daha fazla ilmi hakikatler vardır, onları ortaya çıkarmaya çalışan ilim ve mana adamları gelecektir. Esmalar sadece mana değil maddenin de sırlarını gizlerler, önemli olan onları görecek kadar büyük rasathane zekaların olmasıdır. Bediüzzaman bunlardan biridir.</p> <p style="margin-left: 20px">Metnin başında bir dengenin sağlanması imkansız olan bir ortam tasvir edilir. Dokuz kelime kullanılmış, kelimeler her cümlede üç kelime var ve cümlelerin karakteri ve aralarındaki zıtlıktan dengenin sağlanmasının imkansızlığı anlatılır.</p> <p style="margin-left: 20px">“Şu kainat öyle bir saraydır ki, o sarayda mütemadiyen tahrib ve tamir içinde çalkalanan bir şehir var” (Lem’alar, 308) Tahrib ve tamir birbirine zıt kelimeler, bir taraftan tahrib edilen diğer taraftan tamir edilen, ikisi arasında tahribin sınırları ile tamirın sınırlarını belirlemek güç bir şey. Üstelik tahrib ve tamir içinde çalkalanmak var. Tahrib, tamir, çalkalanma üçü de dengenin sağlanması imkansız bir olaylar grubu.</p> <p style="margin-left: 20px">İkinci cümle “Ve o şehirde her vakit harp ve hicret içinde kaynayan bir memleket var.” (Lem’alar, 308) Bir tarafta harp var, diğer yanda ise göç var, harp ve göç arasında yine denge sağlanması zor, birbiri ile savaş halinde çok şey var, bir taraftan da göç eden çok şey var alemde. İkisi arasında kelimelerin temsil ettiği manalar itibariyle denge sağlamak güç. Üstelik bu şekilde iki zıt olaylar grubunun kaynadığı bir memleket. Kaynamak, kaynayan bir şey üzerinde denge sağlamak zor.</p> <p style="margin-left: 20px">Üçüncü kelime, "Ve o memlekette her zaman mevt ve hayat içinde yuvarlanan bir alem var.” (Lem’alar, 308) Ölüm ve hayat birbirine zıt olaylar, alemde ölenler var, hayata yeni gelenler var, zerrelerin ölümünden insanların ölümüne kadar, zerrelerin yaratılışından insanların yaratılışına kadar. Bu kadar çok ölüm ve hayat arasında denge sağlamak üstelik yuvarlanan bir alemde bunu temin etmek güç.</p> <p style="margin-left: 20px">Tahrib ve tamir içinde çalkalanan</p> <p style="margin-left: 20px">Harp ve hicret içinde kaynayan</p> <p style="margin-left: 20px">Mevt ve hayat içinde yuvarlanan</p> <p style="margin-left: 20px">Her üç kelime grubu dengenin, muvazenenin imkansızlığını anlatır. Daha sonra gelen cümleler ise dengenin nasıl sağlandığını anlatır. Bu imkansızlığı varlığın sahibi nasıl sağlar. Halbuki o sarayda, o şehirde, o memlekette, o alemde o derece hayret engiz bir muvazene, bir mizan, bir tevzin hükmediyor.</p> <p style="margin-left: 20px">Tahrib ve tamir içinde çalkalanan sarayda hayret engiz bir muvazene, bir mizan bir tevzin hükmediyor. Tahrib ve tamir içinde çalkalanan bir sarayda hayret verici bir denge, bir eşitlik, parelellik, bir uyum sağlanıyor. Alemde de, şehirde de, memlekette de, bu denge sağlanıyor. Sağlanması imkansız olaylar ve ortam içinde. Birbiri ile uzlaşması imkansız olan olayları, üstelik kararsız ortamlarda dengelemek imkansız. Biz şu anda yaşıyoruz, ve hiçbir bunalım ortamı olmadan, dengesi sağlanmış bir kainatta, bu hayret verici emniyetli dengeli ortamı görüyoruz. Bunlar neyi gösteriyor.</p> <p style="margin-left: 20px">“Bilbedahe isbat eder ki: Bu hadsiz mevcudatta olan tahavvülat ve varidat ve masarif, her bir anda umum kainatı görür, nazar-ı teftişinden geçirir bir tek Zatın mizanıyla ölçülür, tartılır”(Lem’alar, 308) Her canlı sürekli değişiyor, bir halde karar kılmıyor, sonra her canlının hayatı için gerekli gelirleri, varidatı var, üstelik aynı canlılın masrafları, giderleri var. Vücuda giren ve çıkan var, üstelik sürekli değişiyor. Bir canlının bu üç önemli hali arasında denge sağlamak yine güç. Bütün canlıların bu birbirine zıt değişim, masraf ve gelirlerini dengelemek zor, ama bu sağlanıyor. Teftiş denetleme demektir, bir eve bir kuruma, bir varlığa giren çıkan ve meydana gelen değişmeyi müfettiş denetler ve kar zararı hakkında bilgi verir. Bütün kainatdaki varlıkları denetleyen bir nazarla, nazarı teftişle gören bir zat bu birbirine zıt olaylar arasındaki dengeyi bir terazi ile bir mizanla, ölçer ve tartar ki o varlık hayatını devam ettirir, bütün varlıklar gibi.</p> <p style="margin-left: 20px">Şimdi dengeyi anlatmak için seçilen kelimelere bakalım. Tahrib, tamir, çalkalanma, harp, hicret, kaynama, mevt, hayat, yuvarlanma, tahavvülat, varidat, masarif. Ve bunların karşısında nazarı teftişten geçirme, muvazene, tevzin, mizan. İşte Bediüzzaman’ın konu için seçtiği kelimeler ve onların temsil ettiği olaylar grubu arasındaki ilişkiler ve sağlanan denge. Bunları tasarlamak bir metne dizmek ve A d l isminden doğan dengeyi okumak, büyük ustalık ve sanatlı seçim, kelime seçimi, kullanma, harikalık ve deha burada.</p> <p style="margin-left: 20px">Bu bahis kainatta dengeyi anlatan bilim felsefesidir. Kainattaki bütün bilimlerin birbirine katkısıyla hasıl olan dengeyi bu kadar veciz ve çok yönlü anlatan insanlık tarihinde böyle bir metin olduğunu kimse söyleyemez. Bilim tarihinin denge konusundaki araştırmalarına bakmak gerekir. Her bilimin verileri ile değil bütün bilimler arasındaki alışveriş ile sağlanan bir denge, Bediüzzaman burada bunu yapmıştır.</p> <p style="margin-left: 20px">Dengenin sağlanmasındaki meharete örnekler verir Bediüzzaman. Çünkü her varlığın sayısı ve artması ile bulunması gerektiği kadar bulunması arasındaki tartı ve dengeleme insan zihninin içinden çıkamadığı bir sorundur. Bu yüzden Bediüzzaman örneklerle meseleyi her zaman olduğu gibi daha elle tutulur hale getirir. “Yoksa balıklardan bir balık bin yumurtacık ile ve nebatattan haşhaş gibi bir çiçek yirmi bin tohum ile ve sel gibi akan unsurlardan, inkılapların hucumu ile şiddetle muvazeneyi bozmaya çalışan ve istila etmek isteyen esbab başı boş olsalardı veyahut maksatsız serseri tesadüf ve mizansız kör kuvvete ve şuursuz zulmetli tabiata havale edilseydi, o muvazene-i eşya ve muvazene-i kainat öyle bozulacaktı ki bir senede belki bir günde hercü merc olurdu. Yani deniz karma karışık şeylerle dolacaktı, taaffün edecekti, hava gazat-ı muzırra ile zehirlenecekti, zemin ise bir mezbele, bir mezbaha, bir bataklığa dönecekti. Dünya boğulacaktı” (Lem’alar, 308)</p> <p style="margin-left: 20px">Örnekleri çoğaltır, dengenin azametini anlatmak için. Hücre, alyuvar akyuvar, atom, insan bedeninin estetik düzeni, denizler, zemin altındaki çeşmeler, hayvan ve bitki doğum ve ölümleri, bahar ve sonbaharın tahrib ve tamiri, elementler, yıldızlar, hizmetleri hareketleri, ölüm hayat, ışık, karanlık, sıcak soğuk, arasındaki ilişkilerin dengelenmesine dikkat çeker. Daha sonra güneş sisteminin astrofizik yorumlarını yapar. Hareket kavramının doğası ile dünyanın ve gezegenlerin hareketlerini anlatır. Elmanın düştüğünü gören Newton, “Neden güneş düşmüyor” demesi gibi, neden hareketle yeryüzü sakinlerini boşluğa atmıyor der gibi konuşur. O Newton’un aklının kesmediği çok boyutlu fizik, tıp, astrofizik ve bilim tarihi yorumları yapar.</p> <p style="margin-left: 20px">Sonuç: “Herşeyin dizgini elinde ve her şeyin anahtarı yanında ve bir şey bir şeye mani olmuyor, umum eşyayı birtek şey gibi kolayca idare eden bir tek Halık-ı Adl ü Hakim’in mizanıyla, kanuniyle, nizamiyle terbiye ve idare oluyor. “(Lem’alar, 309)</p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px">Prof. Dr. Ahmet Nebil Soyer'in Risale Akademi'de yayınlanan 'Bilim Felsefesi, Dil ve Kelimeleri Kullanmada Bediüzzaman’ın Dehası' başlıklı makalesi... </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ademyakup, post: 255759, member: 1009927"] [b]Başka bakışla Adl ismini Okumak[/b] [INDENT][U][B]Bediüzzaman’ın Adl ismini okuması sanki de bir fenni risale gibidir[/B][/U]. Zooloji, biyoloji, kimya, tıp, fizyoloji, bedensel estetik, coğrafya, astronomi, fizik, anatomi, genel estetik gibi birbiri içinde ve bağımsız bilim dallarının yeryüzündeki ve kainattaki yansımalarından hareketle a d l isminin yansımalarını okur. Verdiği örnekler bütün bu bilimlerin verileri ile Allah’ın isimleri arasındaki vahdani ve ehadi bağları gören bir büyük tevhidi, nebevi zekanın, sentezi görülür. Bunları ifade ederken kullanılan kelimeler ve anlatılan esmanın tezahürleri ile ilmin verileri arasındaki uyumu görmek sıradan bir zekanın ve hafızanın ve sentezleyici zihnin ürünü değildir. Eskişehir Hapishanesinde iken Adl isminin bir cilvesini görmüş ve yakınlaştırmıştır.Afifüddin Süleyman et Timsani’nin Esmaü’l-Hüsna isimli eserinde Adl isminin izahı tamamen tasavvufi bir mahiyet arzetmekte kesinlikle a d l isminin arzdaki ve evrendeki dengeyi sağlayan tesirleri görülmemektedir. Diğer güzel isimler şarihleri de a d l ismini hukuki açıdan yorumlamakta evrendeki denge ile bir bağlantı kurmamaktadırlar. Bu yüzden Bediüzzaman asrın gözüne ve mantığına ve bilimlerin verilerine göre ismi, esmaları okumaktadır. Bediüzzaman büyük bir esma okuyucusudur. Hatta kaşifidir dense yeridir. Zaten keşifler de esmalarda yapılan derinlikli bakışlardan doğmuştur, aslında esmaların derinliklerinde çok daha fazla ilmi hakikatler vardır, onları ortaya çıkarmaya çalışan ilim ve mana adamları gelecektir. Esmalar sadece mana değil maddenin de sırlarını gizlerler, önemli olan onları görecek kadar büyük rasathane zekaların olmasıdır. Bediüzzaman bunlardan biridir. Metnin başında bir dengenin sağlanması imkansız olan bir ortam tasvir edilir. Dokuz kelime kullanılmış, kelimeler her cümlede üç kelime var ve cümlelerin karakteri ve aralarındaki zıtlıktan dengenin sağlanmasının imkansızlığı anlatılır. “Şu kainat öyle bir saraydır ki, o sarayda mütemadiyen tahrib ve tamir içinde çalkalanan bir şehir var” (Lem’alar, 308) Tahrib ve tamir birbirine zıt kelimeler, bir taraftan tahrib edilen diğer taraftan tamir edilen, ikisi arasında tahribin sınırları ile tamirın sınırlarını belirlemek güç bir şey. Üstelik tahrib ve tamir içinde çalkalanmak var. Tahrib, tamir, çalkalanma üçü de dengenin sağlanması imkansız bir olaylar grubu. İkinci cümle “Ve o şehirde her vakit harp ve hicret içinde kaynayan bir memleket var.” (Lem’alar, 308) Bir tarafta harp var, diğer yanda ise göç var, harp ve göç arasında yine denge sağlanması zor, birbiri ile savaş halinde çok şey var, bir taraftan da göç eden çok şey var alemde. İkisi arasında kelimelerin temsil ettiği manalar itibariyle denge sağlamak güç. Üstelik bu şekilde iki zıt olaylar grubunun kaynadığı bir memleket. Kaynamak, kaynayan bir şey üzerinde denge sağlamak zor. Üçüncü kelime, "Ve o memlekette her zaman mevt ve hayat içinde yuvarlanan bir alem var.” (Lem’alar, 308) Ölüm ve hayat birbirine zıt olaylar, alemde ölenler var, hayata yeni gelenler var, zerrelerin ölümünden insanların ölümüne kadar, zerrelerin yaratılışından insanların yaratılışına kadar. Bu kadar çok ölüm ve hayat arasında denge sağlamak üstelik yuvarlanan bir alemde bunu temin etmek güç. Tahrib ve tamir içinde çalkalanan Harp ve hicret içinde kaynayan Mevt ve hayat içinde yuvarlanan Her üç kelime grubu dengenin, muvazenenin imkansızlığını anlatır. Daha sonra gelen cümleler ise dengenin nasıl sağlandığını anlatır. Bu imkansızlığı varlığın sahibi nasıl sağlar. Halbuki o sarayda, o şehirde, o memlekette, o alemde o derece hayret engiz bir muvazene, bir mizan, bir tevzin hükmediyor. Tahrib ve tamir içinde çalkalanan sarayda hayret engiz bir muvazene, bir mizan bir tevzin hükmediyor. Tahrib ve tamir içinde çalkalanan bir sarayda hayret verici bir denge, bir eşitlik, parelellik, bir uyum sağlanıyor. Alemde de, şehirde de, memlekette de, bu denge sağlanıyor. Sağlanması imkansız olaylar ve ortam içinde. Birbiri ile uzlaşması imkansız olan olayları, üstelik kararsız ortamlarda dengelemek imkansız. Biz şu anda yaşıyoruz, ve hiçbir bunalım ortamı olmadan, dengesi sağlanmış bir kainatta, bu hayret verici emniyetli dengeli ortamı görüyoruz. Bunlar neyi gösteriyor. “Bilbedahe isbat eder ki: Bu hadsiz mevcudatta olan tahavvülat ve varidat ve masarif, her bir anda umum kainatı görür, nazar-ı teftişinden geçirir bir tek Zatın mizanıyla ölçülür, tartılır”(Lem’alar, 308) Her canlı sürekli değişiyor, bir halde karar kılmıyor, sonra her canlının hayatı için gerekli gelirleri, varidatı var, üstelik aynı canlılın masrafları, giderleri var. Vücuda giren ve çıkan var, üstelik sürekli değişiyor. Bir canlının bu üç önemli hali arasında denge sağlamak yine güç. Bütün canlıların bu birbirine zıt değişim, masraf ve gelirlerini dengelemek zor, ama bu sağlanıyor. Teftiş denetleme demektir, bir eve bir kuruma, bir varlığa giren çıkan ve meydana gelen değişmeyi müfettiş denetler ve kar zararı hakkında bilgi verir. Bütün kainatdaki varlıkları denetleyen bir nazarla, nazarı teftişle gören bir zat bu birbirine zıt olaylar arasındaki dengeyi bir terazi ile bir mizanla, ölçer ve tartar ki o varlık hayatını devam ettirir, bütün varlıklar gibi. Şimdi dengeyi anlatmak için seçilen kelimelere bakalım. Tahrib, tamir, çalkalanma, harp, hicret, kaynama, mevt, hayat, yuvarlanma, tahavvülat, varidat, masarif. Ve bunların karşısında nazarı teftişten geçirme, muvazene, tevzin, mizan. İşte Bediüzzaman’ın konu için seçtiği kelimeler ve onların temsil ettiği olaylar grubu arasındaki ilişkiler ve sağlanan denge. Bunları tasarlamak bir metne dizmek ve A d l isminden doğan dengeyi okumak, büyük ustalık ve sanatlı seçim, kelime seçimi, kullanma, harikalık ve deha burada. Bu bahis kainatta dengeyi anlatan bilim felsefesidir. Kainattaki bütün bilimlerin birbirine katkısıyla hasıl olan dengeyi bu kadar veciz ve çok yönlü anlatan insanlık tarihinde böyle bir metin olduğunu kimse söyleyemez. Bilim tarihinin denge konusundaki araştırmalarına bakmak gerekir. Her bilimin verileri ile değil bütün bilimler arasındaki alışveriş ile sağlanan bir denge, Bediüzzaman burada bunu yapmıştır. Dengenin sağlanmasındaki meharete örnekler verir Bediüzzaman. Çünkü her varlığın sayısı ve artması ile bulunması gerektiği kadar bulunması arasındaki tartı ve dengeleme insan zihninin içinden çıkamadığı bir sorundur. Bu yüzden Bediüzzaman örneklerle meseleyi her zaman olduğu gibi daha elle tutulur hale getirir. “Yoksa balıklardan bir balık bin yumurtacık ile ve nebatattan haşhaş gibi bir çiçek yirmi bin tohum ile ve sel gibi akan unsurlardan, inkılapların hucumu ile şiddetle muvazeneyi bozmaya çalışan ve istila etmek isteyen esbab başı boş olsalardı veyahut maksatsız serseri tesadüf ve mizansız kör kuvvete ve şuursuz zulmetli tabiata havale edilseydi, o muvazene-i eşya ve muvazene-i kainat öyle bozulacaktı ki bir senede belki bir günde hercü merc olurdu. Yani deniz karma karışık şeylerle dolacaktı, taaffün edecekti, hava gazat-ı muzırra ile zehirlenecekti, zemin ise bir mezbele, bir mezbaha, bir bataklığa dönecekti. Dünya boğulacaktı” (Lem’alar, 308) Örnekleri çoğaltır, dengenin azametini anlatmak için. Hücre, alyuvar akyuvar, atom, insan bedeninin estetik düzeni, denizler, zemin altındaki çeşmeler, hayvan ve bitki doğum ve ölümleri, bahar ve sonbaharın tahrib ve tamiri, elementler, yıldızlar, hizmetleri hareketleri, ölüm hayat, ışık, karanlık, sıcak soğuk, arasındaki ilişkilerin dengelenmesine dikkat çeker. Daha sonra güneş sisteminin astrofizik yorumlarını yapar. Hareket kavramının doğası ile dünyanın ve gezegenlerin hareketlerini anlatır. Elmanın düştüğünü gören Newton, “Neden güneş düşmüyor” demesi gibi, neden hareketle yeryüzü sakinlerini boşluğa atmıyor der gibi konuşur. O Newton’un aklının kesmediği çok boyutlu fizik, tıp, astrofizik ve bilim tarihi yorumları yapar. Sonuç: “Herşeyin dizgini elinde ve her şeyin anahtarı yanında ve bir şey bir şeye mani olmuyor, umum eşyayı birtek şey gibi kolayca idare eden bir tek Halık-ı Adl ü Hakim’in mizanıyla, kanuniyle, nizamiyle terbiye ve idare oluyor. “(Lem’alar, 309) Prof. Dr. Ahmet Nebil Soyer'in Risale Akademi'de yayınlanan 'Bilim Felsefesi, Dil ve Kelimeleri Kullanmada Bediüzzaman’ın Dehası' başlıklı makalesi... [/INDENT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Allah'ı İsimleriyle Tanıyalım.El Esmaül Hüsna.
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst