Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Allah ın Varlığına Deliller
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ademyakup" data-source="post: 241031" data-attributes="member: 1009927"><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Allah hakkında, biz bize öğretilenden başkasını bilemeyiz. Akıl, bu sahada bir şey söyleyemez. Bu mevzûda aklın yapacağı şey, vahyin rehberliğini kabulden ibarettir. Bunu şöyle bir misâlle anlaşılır hâle getirebiliriz:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Meselâ; bizler bir çatı altında oturuyoruz. Bir aralık kapının vurulduğunu duyduk. Evet, hakikaten kapı vuruluyordu. İçimizden bazıları, kapının vurulmasından anlaşılanı aşarak, bir kısım mütâlâalarda bulunmaya başladılar: "Efendim kapıyı vuran şöyle bir zâttır, böyle bir zâttır" ilh... Biz, buna tasavvur diyoruz. Bir diğer grup ise, böyle bir meselede, aklın tasavvur etmeye mecâli yoktur. Akla düşen şey, kapının vurulmasıyla arka tarafta birinin bulunduğunu tasdîk; fakat kim olduğunu belirleme hususunu, kapıyı vurmak suretiyle kendini bize tanıttırmak isteyen zâta bırakmak olacaktır. Biz buna teakkul akletme, anlama diyoruz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bu misâli, mevzuumuza şöylece tatbik edebiliriz: Biz Allah'ı (C.C) eserlerinden isimlerine, isimlerinden sıfatlarına, sıfatlarından tecelli-i zât'a yükselerek tanımağa çalışırız.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yânî, eserlerinde tecelliden isimleriyle tecelli etmesine geçerek kâinatı dolaşır, sıfatların tecelli ufkuna ulaşır; gaybdan şuhûda yükseliriz ve müşahede zevkimiz arttıkça, tecelli-i zât için sermest ve bîhûş çırpınıp dururuz. Gâh cemâl ve şefkât esintileriyle inbisât eder ve neşeleniriz; gâh celâl, mehâbet ve korku içinde ra'şedâr olup ürpeririz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Görülüyor ki Zât-ı Bârî hakkında, bizim "ma’rûfumuz" ve "malûmumuz" ölçüsü içinde bir şey diyemiyoruz. O'nun, bilinmesini, kendine has lisan ve lehçesi içinde, şehâdet ve gayb âleminin birleşme noktası olan vicdâna bırakıyoruz. Evet, Allah isimleriyle ma'lûm, sıfatlarıyla muhât, zâtıyla mevcuttur; Hz. Sıddîk'ın ifâdesiyle: O'nu idrâk, idrâkten acz ifâdesi içindedir. Veya en büyük Tarifçiye isnad edilen bir sözdeki itirafla, "Seni hakkıyla bilemedik ey Ma i-ûf" ölçüsüyle bir ma'rûf ve malûm'dur.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Kur'ân-ı Kerim'in, O'nun ef âli ve icraatına dâir verdiği tariflerde ise, O'nu ef âl ve sıfatlarıyla bir Ma'bûd-u Mutlak tanır; kemâl sıfatlarla bilinebileceğine kalben yükselir, cemâlde (sonsuz güzellik kaynağı) olan kemâlini (mutlak eksiksizlik ve kusursuzluğunu) görürüz.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Öyle ise, ahd u peymânımızı bir kere daha yenileyerek, şöyle diyebiliriz: Ey Ma'bûd-u Mutlak!... Seni hakkıyla bilemediğimiz muhakkak; ama bizlere şah damarlarından daha yakın olduğu ve normo âlemdeki bu yakınlığın içinde, bütün bir semâvatı kitap sayfaları gibi açıp kapamadaki azametini, sineğin gözü ile güneş manzûmesi arasında va'zettiğin şürimsi âhengi, rûhumuza bir nurlu yol kabul ederek, binlerce, yüzbinlerce menzilde sana ait eserlerle zâtını tanıyor, tecellilerinle bütünleşiyor ve itmi'nana eriyoruz.F.Gülen</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ademyakup, post: 241031, member: 1009927"] [FONT=Verdana][SIZE=2]Allah hakkında, biz bize öğretilenden başkasını bilemeyiz. Akıl, bu sahada bir şey söyleyemez. Bu mevzûda aklın yapacağı şey, vahyin rehberliğini kabulden ibarettir. Bunu şöyle bir misâlle anlaşılır hâle getirebiliriz:[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Meselâ; bizler bir çatı altında oturuyoruz. Bir aralık kapının vurulduğunu duyduk. Evet, hakikaten kapı vuruluyordu. İçimizden bazıları, kapının vurulmasından anlaşılanı aşarak, bir kısım mütâlâalarda bulunmaya başladılar: "Efendim kapıyı vuran şöyle bir zâttır, böyle bir zâttır" ilh... Biz, buna tasavvur diyoruz. Bir diğer grup ise, böyle bir meselede, aklın tasavvur etmeye mecâli yoktur. Akla düşen şey, kapının vurulmasıyla arka tarafta birinin bulunduğunu tasdîk; fakat kim olduğunu belirleme hususunu, kapıyı vurmak suretiyle kendini bize tanıttırmak isteyen zâta bırakmak olacaktır. Biz buna teakkul akletme, anlama diyoruz.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bu misâli, mevzuumuza şöylece tatbik edebiliriz: Biz Allah'ı (C.C) eserlerinden isimlerine, isimlerinden sıfatlarına, sıfatlarından tecelli-i zât'a yükselerek tanımağa çalışırız.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yânî, eserlerinde tecelliden isimleriyle tecelli etmesine geçerek kâinatı dolaşır, sıfatların tecelli ufkuna ulaşır; gaybdan şuhûda yükseliriz ve müşahede zevkimiz arttıkça, tecelli-i zât için sermest ve bîhûş çırpınıp dururuz. Gâh cemâl ve şefkât esintileriyle inbisât eder ve neşeleniriz; gâh celâl, mehâbet ve korku içinde ra'şedâr olup ürpeririz.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Görülüyor ki Zât-ı Bârî hakkında, bizim "ma’rûfumuz" ve "malûmumuz" ölçüsü içinde bir şey diyemiyoruz. O'nun, bilinmesini, kendine has lisan ve lehçesi içinde, şehâdet ve gayb âleminin birleşme noktası olan vicdâna bırakıyoruz. Evet, Allah isimleriyle ma'lûm, sıfatlarıyla muhât, zâtıyla mevcuttur; Hz. Sıddîk'ın ifâdesiyle: O'nu idrâk, idrâkten acz ifâdesi içindedir. Veya en büyük Tarifçiye isnad edilen bir sözdeki itirafla, "Seni hakkıyla bilemedik ey Ma i-ûf" ölçüsüyle bir ma'rûf ve malûm'dur.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Kur'ân-ı Kerim'in, O'nun ef âli ve icraatına dâir verdiği tariflerde ise, O'nu ef âl ve sıfatlarıyla bir Ma'bûd-u Mutlak tanır; kemâl sıfatlarla bilinebileceğine kalben yükselir, cemâlde (sonsuz güzellik kaynağı) olan kemâlini (mutlak eksiksizlik ve kusursuzluğunu) görürüz.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Öyle ise, ahd u peymânımızı bir kere daha yenileyerek, şöyle diyebiliriz: Ey Ma'bûd-u Mutlak!... Seni hakkıyla bilemediğimiz muhakkak; ama bizlere şah damarlarından daha yakın olduğu ve normo âlemdeki bu yakınlığın içinde, bütün bir semâvatı kitap sayfaları gibi açıp kapamadaki azametini, sineğin gözü ile güneş manzûmesi arasında va'zettiğin şürimsi âhengi, rûhumuza bir nurlu yol kabul ederek, binlerce, yüzbinlerce menzilde sana ait eserlerle zâtını tanıyor, tecellilerinle bütünleşiyor ve itmi'nana eriyoruz.F.Gülen[/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Okuyoruz
Allah ın Varlığına Deliller
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst