Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Risale-i Nur'a ve Bediüzzaman'a Gelen İtirazlar
Alçakça ve Vicdansızca Bir Desîse...
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 187889" data-attributes="member: 27"><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: Purple">Kürtler, iftirakı asla istemezler… (Belâ zihniyet… (5)</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: Purple"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: Purple"></span></span></strong><strong><span style="color: DarkSlateGray">Gerçek şu ki Said Nursî, hayatının başından sonuna kadar her vesileyle “Kürdistan” düşüncesini reddetmiş.</span></strong> </p><p></p><p>Meşrutiyet yıllarından gazetelere yazdığı makalelerden Şark’ta aşiretlere verdiği “Meşrutiyet ve hürriyet dersleri”ne, </p><p>İstanbul’daki hitap ve nutuklarından, mahkeme müdafaalarından te’lif ettiği risalelere ve</p><p> lâhika mektuplarına kadar bütün beyânlarında ve yazılarında </p><p>vatanın ve milletin birliğini esas almıştır. </p><p></p><p></p><p>Bundan 90 yıl önce Kürt Şerif Paşa’nın </p><p>Ermeni Boğos Nubar Paşa ile 20 Aralık 1920’de Paris’te Osmanlı’ya karşı ecnebilerin uhdesinde </p><p>Kürdistan ve Ermenistan kurulmasına dair <span style="color: DarkSlateGray"><strong>“muhtıra”ya </strong><strong>şiddetle karşı çıkmış. </strong></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><strong></strong></span></p><p></p><p>Sadât-ı Berzenciye’den Dâvâ Vekili Ahmet Ârif, Hizan Sadât-ı Kirâmından İhtiyat Binbaşısı Muhammed Sıddık’la birlikte 7 Mart 1920 tarihli ve 8273 sayılı İkdam Gazetesine “Kürt efkâr-ı umûmiyesi” adına “Kürdler ve Osmanlılık” başlıklı bir tavzih göndermiş; kargaşa içinde Kürtlerin ırkî emellere, tefrika fitnesine âlet edilmesini önlemeye çalışmıştır. </p><p></p><p></p><p><em><span style="color: Blue">“Dört buçuk asırdan beri vahdet-i İslâmiyenin (İslâm birliğinin) fedakâr ve cesur hizmetkârları ve taraftarları olarak yaşamış ve dinî an’ânesine sadâkati gâyeyi hayat bilmiş Kürtler”in, beş yüz bine varan şühedâsının kanı kurumadan, şişlere geçirilen yetimlerinin, gözleri oyulan ihtiyarlarının hâtıralarını teessürlerle anarken, İslâmiyet zararına olarak, tarihî ve hayatî düşmanlarıyla anlaşma akdedemeyeceklerini bildirmiş. “Kürtler, dinî salâbetleri hilâfında iftirak-cûyane (ayrılıkçı) âmâl (emeller) tâkib edemezler”</span></em> ihtarını iletmiştir. </p><p></p><p></p><p>Ardından 17 Mart 1920’de 461 sayılı Sebilürreşâd’da yazdığı “Kürdler ve İslâmiyet” başlıklı makalede, bu “muhtıra”nın menhus maksadına da dikkat çekmiş. <em>(Eski Said Dönemi Eserleri, 106-110, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2009) </em></p><p><em></em></p><p></p><p></p><p><span style="color: Blue"><strong>“KÜRTLÜK DÂVÂSI PEK MÂNÂSIZ BİR İDDİADIR” </strong></span></p><p><span style="color: Blue"><strong></strong></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><strong>İslâmiyet nâm ve şerefi için beş yüz bin kişi fedâ eden Kürtlerin İslâm câmiasından ayrılmaya asla tahammüllerinin olmadığını ve </strong></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"><strong></strong></span><span style="color: DarkSlateGray"><strong>bu maksatla hareket edenlerin Kürtlük nâmına söz söylemeye selâhiyettar olmadıklarını belirtmiş.</strong></span> </p><p>Kürtlerin bu “muhtıra”ya yalnız sözle değil, bilfiil muhalif olduklarını ifâdeyle, </p><p>Kürd aşiretleri reisleri tarafından İstanbul’a çekilen telgrafları dinî ve millî birlik ve bütünlük belgesi olarak nazara vermiştir. </p><p></p><p></p><p>Şarkî Anadolu’daki “iftirak (ayrılıkçı) projeleri”nin arka plânındaki komployu nazara vermiş; </p><p>ta o zamandan bu desisenin Kürtleri bir “millet-i tâbie” dediği ecnebilerin sömürgesi haline getirmek olduğunu deşifre etmiştir. </p><p>Ve yapılması gerekenin, “Kürtlerin serbesti-i inkişâfı” dediği maddî ve mânevî kalkınmanın yollarının açılması, </p><p>demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesi olduğunu kamuoyuna ısrarla anlatmıştır. </p><p></p><p></p><p><span style="color: Blue">“Kürtlük dâvâsı pek mânâsız bir iddiadır, çünkü her şeyden önce Müslümandırlar”</span> diyen Bediüzzaman, <span style="color: Blue">“Kürdistan’a verilecek muhtariyetten bahsediliyor, Kürtler ecnebî himâyesinde bir muhtariyeti kabul etmektense ölümü tercih ederler” </span>ifâdesiyle, muhtariyetin (özerkliğin) ayrılığı ve bölünüp parçalanmayı getireceği ikazında bulunmuştur. <em>(Eski Said Dönemi Eserleri, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2009, s.105-109) </em></p><p><em></em></p><p></p><p>Keza yine daha o dönemde Prens Sabahattin’in “adem-i merkeziyet”le Osmanlı’yı bölgelere ve kavimlere göre “özerk idâreler”e ayırma önerisini uygun bulmamış; </p><p>bunun Osmanlılığı ve meşrutiyetteki hürriyet perdesini yırtıp “muhtariyet”e,</p><p> sonra “istiklâliyet” görüntüsünde bağımsızlığa ve </p><p>peşinden de “tavâif-i mülûk”la ülkenin küçük devletçiklere parçalanması fitnesine sebebiyet vereceğini açıklamıştır. </p><p>“Adem-i merkeziyet”e mukabil, “hayat ittihattadır” temel tesbitiyle, </p><p>maddî ve mânevî dengeli kalkınma için </p><p>“usûl-ü merkeziye” dediği demokratik hürriyetlerle “merkezî sistem” bütünlüğünü esas almıştır. <em>(a.g.e., 183,184) </em></p><p><em></em></p><p></p><p> </p><p><span style="color: Blue"><strong>İSNADLAR, İFSAD ODAKLARININ İŞİ… </strong></span></p><p><span style="color: Blue"><strong></strong></span></p><p><strong><span style="color: DarkSlateGray">Bediüzzaman’ın menfi cereyanlarla alâkasının olmadığı ve Nur Risalelerinin Müslümanların İslâm kardeşliğini ve hürriyetini müdafaa ettiği, esaslı delilleriyle ortada. </span></strong></p><p></p><p></p><p>Bediüzzaman, <span style="color: Blue">“Ben felillâhilhamd Müslümanım. Her zamanda kudsî milletimin üç yüz elli milyon efradı vardır. </span></p><p><span style="color: Blue"></span><span style="color: Blue">Böyle ebedî bir uhuvveti (kardeşliği) tesis eden ve </span></p><p><span style="color: Blue"></span><span style="color: Blue">duâlarıyla bana yardım eden ve </span></p><p><span style="color: Blue"></span><span style="color: Blue">içinde Kürtlerin ekseriyet-i mutlakası bulunan üç yüz elli milyon kardeşi, </span></p><p><span style="color: Blue"></span><span style="color: Blue">unsuriyet (ırkçılık) ve menfi milliyet fikrine feda etmek ve </span></p><p><span style="color: Blue"></span><span style="color: Blue">o mübârek hadsiz kardeşlere bedel, </span></p><p><span style="color: Blue"></span><span style="color: Blue">Kürt nâmını taşıyan ve Kürt unsurundan addedilen mahdut birkaç dinsiz veya mezhepsiz</span></p><p><span style="color: Blue"> bir mesleğe girenleri kazanmaktan yüz bin defa istiâze ediyorum (sakınıyorum)”</span> der. </p><p></p><p></p><p>Asılsız iddialarla Bediüzzaman’ı Kürdistan Telâli Cemiyeti’yle ilişkili göstermek ve </p><p>“Kürtçülük”-“Kürdistan kurmak” iftirasında bulunmak, </p><p>yine Bediüzzaman’ın nitelemesiyle, olsa olsa </p><p>“Türkçülük perdesi altına giren ve hakikaten Türk düşmanı olan hamiyetfuruş </p><p>(milliyetçilik taslayan) mülhidlerin (dinsizlerin) işi” olabilir. </p><p></p><p></p><p>Bu durum, benzerî bühtanlarda, Bediüzzaman’ın tâbiriyle </p><p><strong><span style="color: Red">“Şeytanın telkiniyle ve ehl-i dalâletin ilkaâtıyla (şaşırtmasıyla) yapılan propagandalar” </span></strong>olduğu her haliyle sırıtmakta. </p><p></p><p></p><p><span style="color: Blue">“Din-i İslâmiyet milliyetiyle ebedî ve hakikî bir uhuvvet (kardeşlik) ile Türk denilen bu vatan ehl-i imanıyla şiddetli ve pek hakikî alâkadarım”;</span></p><p><span style="color: Blue">“Türklere hizmet ettim ve </span></p><p><span style="color: Blue"></span><span style="color: Blue">yüzde doksan dokuz menfaatli hizmetim Türklere olmuş ve</span></p><p><span style="color: Blue"> en çok hayatım Türkler içinde geçmiş ve </span></p><p><span style="color: Blue"></span><span style="color: Blue">en sâdık ve en halis kardeşlerim Türklerden çıkmış”</span> diyen; </p><p>Türk milletini <span style="color: Blue">“İslâmiyet ordularının en kahramanı”</span> olarak tavsif eden Bediüzzaman’ın <strong><span style="color: Red"></span></strong></p><p><strong><span style="color: Red">beyânlarının aksine iddialarla karalamaya yeltenmek, </span></strong></p><p><strong><span style="color: Red"></span></strong><strong><span style="color: Red">ifsad odaklarına dalkavuklukla zındıkların maşası olmaktır. </span></strong><em>(Mektûbat, 407-412; Barla Lâhikası, 149-150) </em></p><p><em></em><strong><span style="color: Red"></span></strong></p><p><strong><span style="color: Red"></span></strong></p><p><strong><span style="color: Red">Sonuçta sözkonusu iddialar ayaklarına dolanmakta. Son isnatta olduğu gibi… </span></strong></p><p><strong><span style="color: Red"></span></strong></p><p></p><p><u><span style="color: Blue"><strong>Cevher İLHAN</strong></span></u></p><p><u><span style="color: Blue"><strong>30.03.2010</strong></span></u></p><p><strong><span style="color: Red"><u><span style="color: Blue">YeniAsya Gazetesi</span></u></span></strong></p><p><strong><span style="color: Red"></span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 187889, member: 27"] [B][SIZE=4][COLOR=Purple]Kürtler, iftirakı asla istemezler… (Belâ zihniyet… (5) [/COLOR][/SIZE][/B][B][COLOR=DarkSlateGray]Gerçek şu ki Said Nursî, hayatının başından sonuna kadar her vesileyle “Kürdistan” düşüncesini reddetmiş.[/COLOR][/B] Meşrutiyet yıllarından gazetelere yazdığı makalelerden Şark’ta aşiretlere verdiği “Meşrutiyet ve hürriyet dersleri”ne, İstanbul’daki hitap ve nutuklarından, mahkeme müdafaalarından te’lif ettiği risalelere ve lâhika mektuplarına kadar bütün beyânlarında ve yazılarında vatanın ve milletin birliğini esas almıştır. Bundan 90 yıl önce Kürt Şerif Paşa’nın Ermeni Boğos Nubar Paşa ile 20 Aralık 1920’de Paris’te Osmanlı’ya karşı ecnebilerin uhdesinde Kürdistan ve Ermenistan kurulmasına dair [COLOR=DarkSlateGray][B]“muhtıra”ya [/B][B]şiddetle karşı çıkmış. [/B][/COLOR] Sadât-ı Berzenciye’den Dâvâ Vekili Ahmet Ârif, Hizan Sadât-ı Kirâmından İhtiyat Binbaşısı Muhammed Sıddık’la birlikte 7 Mart 1920 tarihli ve 8273 sayılı İkdam Gazetesine “Kürt efkâr-ı umûmiyesi” adına “Kürdler ve Osmanlılık” başlıklı bir tavzih göndermiş; kargaşa içinde Kürtlerin ırkî emellere, tefrika fitnesine âlet edilmesini önlemeye çalışmıştır. [I][COLOR=Blue]“Dört buçuk asırdan beri vahdet-i İslâmiyenin (İslâm birliğinin) fedakâr ve cesur hizmetkârları ve taraftarları olarak yaşamış ve dinî an’ânesine sadâkati gâyeyi hayat bilmiş Kürtler”in, beş yüz bine varan şühedâsının kanı kurumadan, şişlere geçirilen yetimlerinin, gözleri oyulan ihtiyarlarının hâtıralarını teessürlerle anarken, İslâmiyet zararına olarak, tarihî ve hayatî düşmanlarıyla anlaşma akdedemeyeceklerini bildirmiş. “Kürtler, dinî salâbetleri hilâfında iftirak-cûyane (ayrılıkçı) âmâl (emeller) tâkib edemezler”[/COLOR][/I] ihtarını iletmiştir. Ardından 17 Mart 1920’de 461 sayılı Sebilürreşâd’da yazdığı “Kürdler ve İslâmiyet” başlıklı makalede, bu “muhtıra”nın menhus maksadına da dikkat çekmiş. [I](Eski Said Dönemi Eserleri, 106-110, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2009) [/I] [COLOR=Blue][B]“KÜRTLÜK DÂVÂSI PEK MÂNÂSIZ BİR İDDİADIR” [/B][/COLOR] [COLOR=DarkSlateGray][B]İslâmiyet nâm ve şerefi için beş yüz bin kişi fedâ eden Kürtlerin İslâm câmiasından ayrılmaya asla tahammüllerinin olmadığını ve [/B][/COLOR][COLOR=DarkSlateGray][B]bu maksatla hareket edenlerin Kürtlük nâmına söz söylemeye selâhiyettar olmadıklarını belirtmiş.[/B][/COLOR] Kürtlerin bu “muhtıra”ya yalnız sözle değil, bilfiil muhalif olduklarını ifâdeyle, Kürd aşiretleri reisleri tarafından İstanbul’a çekilen telgrafları dinî ve millî birlik ve bütünlük belgesi olarak nazara vermiştir. Şarkî Anadolu’daki “iftirak (ayrılıkçı) projeleri”nin arka plânındaki komployu nazara vermiş; ta o zamandan bu desisenin Kürtleri bir “millet-i tâbie” dediği ecnebilerin sömürgesi haline getirmek olduğunu deşifre etmiştir. Ve yapılması gerekenin, “Kürtlerin serbesti-i inkişâfı” dediği maddî ve mânevî kalkınmanın yollarının açılması, demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesi olduğunu kamuoyuna ısrarla anlatmıştır. [COLOR=Blue]“Kürtlük dâvâsı pek mânâsız bir iddiadır, çünkü her şeyden önce Müslümandırlar”[/COLOR] diyen Bediüzzaman, [COLOR=Blue]“Kürdistan’a verilecek muhtariyetten bahsediliyor, Kürtler ecnebî himâyesinde bir muhtariyeti kabul etmektense ölümü tercih ederler” [/COLOR]ifâdesiyle, muhtariyetin (özerkliğin) ayrılığı ve bölünüp parçalanmayı getireceği ikazında bulunmuştur. [I](Eski Said Dönemi Eserleri, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2009, s.105-109) [/I] Keza yine daha o dönemde Prens Sabahattin’in “adem-i merkeziyet”le Osmanlı’yı bölgelere ve kavimlere göre “özerk idâreler”e ayırma önerisini uygun bulmamış; bunun Osmanlılığı ve meşrutiyetteki hürriyet perdesini yırtıp “muhtariyet”e, sonra “istiklâliyet” görüntüsünde bağımsızlığa ve peşinden de “tavâif-i mülûk”la ülkenin küçük devletçiklere parçalanması fitnesine sebebiyet vereceğini açıklamıştır. “Adem-i merkeziyet”e mukabil, “hayat ittihattadır” temel tesbitiyle, maddî ve mânevî dengeli kalkınma için “usûl-ü merkeziye” dediği demokratik hürriyetlerle “merkezî sistem” bütünlüğünü esas almıştır. [I](a.g.e., 183,184) [/I] [COLOR=Blue][B]İSNADLAR, İFSAD ODAKLARININ İŞİ… [/B][/COLOR] [B][COLOR=DarkSlateGray]Bediüzzaman’ın menfi cereyanlarla alâkasının olmadığı ve Nur Risalelerinin Müslümanların İslâm kardeşliğini ve hürriyetini müdafaa ettiği, esaslı delilleriyle ortada. [/COLOR][/B] Bediüzzaman, [COLOR=Blue]“Ben felillâhilhamd Müslümanım. Her zamanda kudsî milletimin üç yüz elli milyon efradı vardır. [/COLOR][COLOR=Blue]Böyle ebedî bir uhuvveti (kardeşliği) tesis eden ve [/COLOR][COLOR=Blue]duâlarıyla bana yardım eden ve [/COLOR][COLOR=Blue]içinde Kürtlerin ekseriyet-i mutlakası bulunan üç yüz elli milyon kardeşi, [/COLOR][COLOR=Blue]unsuriyet (ırkçılık) ve menfi milliyet fikrine feda etmek ve [/COLOR][COLOR=Blue]o mübârek hadsiz kardeşlere bedel, [/COLOR][COLOR=Blue]Kürt nâmını taşıyan ve Kürt unsurundan addedilen mahdut birkaç dinsiz veya mezhepsiz[/COLOR] [COLOR=Blue] bir mesleğe girenleri kazanmaktan yüz bin defa istiâze ediyorum (sakınıyorum)”[/COLOR] der. Asılsız iddialarla Bediüzzaman’ı Kürdistan Telâli Cemiyeti’yle ilişkili göstermek ve “Kürtçülük”-“Kürdistan kurmak” iftirasında bulunmak, yine Bediüzzaman’ın nitelemesiyle, olsa olsa “Türkçülük perdesi altına giren ve hakikaten Türk düşmanı olan hamiyetfuruş (milliyetçilik taslayan) mülhidlerin (dinsizlerin) işi” olabilir. Bu durum, benzerî bühtanlarda, Bediüzzaman’ın tâbiriyle [B][COLOR=Red]“Şeytanın telkiniyle ve ehl-i dalâletin ilkaâtıyla (şaşırtmasıyla) yapılan propagandalar” [/COLOR][/B]olduğu her haliyle sırıtmakta. [COLOR=Blue]“Din-i İslâmiyet milliyetiyle ebedî ve hakikî bir uhuvvet (kardeşlik) ile Türk denilen bu vatan ehl-i imanıyla şiddetli ve pek hakikî alâkadarım”;[/COLOR] [COLOR=Blue]“Türklere hizmet ettim ve [/COLOR][COLOR=Blue]yüzde doksan dokuz menfaatli hizmetim Türklere olmuş ve[/COLOR] [COLOR=Blue] en çok hayatım Türkler içinde geçmiş ve [/COLOR][COLOR=Blue]en sâdık ve en halis kardeşlerim Türklerden çıkmış”[/COLOR] diyen; Türk milletini [COLOR=Blue]“İslâmiyet ordularının en kahramanı”[/COLOR] olarak tavsif eden Bediüzzaman’ın [B][COLOR=Red] beyânlarının aksine iddialarla karalamaya yeltenmek, [/COLOR][/B][B][COLOR=Red]ifsad odaklarına dalkavuklukla zındıkların maşası olmaktır. [/COLOR][/B][I](Mektûbat, 407-412; Barla Lâhikası, 149-150) [/I][B][COLOR=Red] Sonuçta sözkonusu iddialar ayaklarına dolanmakta. Son isnatta olduğu gibi… [/COLOR][/B] [U][COLOR=Blue][B]Cevher İLHAN[/B][/COLOR][/U] [U][COLOR=Blue][B]30.03.2010[/B][/COLOR][/U] [B][COLOR=Red][U][COLOR=Blue]YeniAsya Gazetesi[/COLOR][/U] [/COLOR][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Risale-i Nur'a ve Bediüzzaman'a Gelen İtirazlar
Alçakça ve Vicdansızca Bir Desîse...
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst