Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Geylani Hz. ve Kadirilik
Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s) Sohbetleri
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Sade ve Sadece" data-source="post: 98396" data-attributes="member: 3812"><p><span style="color: black">Ey Aziz,</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Cenab-ı Hakk aziz kıldığı ve birçok ilahî nimetlere erme şerefine nail eylediği kimse...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Bilesin ki...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">- "Allah-ü Teala, dilediğine hidayet eder ve zatı nuruna ulaştınr." (24/35)</span></p><p><span style="color: black">Yukandaki cümle bir Ayet-i Kerime mealidir. Bir feyz kaynağıdır. O feyz bulutlarmdan; şahud şimşekleri çaktığı zamanı düşün... Neler olacağım tahmin eyle ve :</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">- "Allah rahmetim dilediğine tahsis eder." (3/74)</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Mealindeki yüce kelamın yapacağı inayet sayesinde, vuslat rüzgarlarının daima başında döndüğünü de düşün... Anlamaya çalış... Ve neler olabileceğini anlatacağız, dinle...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">îşte o zaman; kalb sahasında üns reyhanları kokmaya başlar... Ve o reyhanlar; bir cennet bahçedeki gibi, boylandık-ça boylanır ve etrafa kokular saçmaya başlar... Ve o bahçede :</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><strong>- "Ey Yusüf'e olan hasretim." (12/ 84)</strong></span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Nağmeleri ile şevk bülbülleri ötme-ye başlar... Ve sırlar aleminde; iştiyak şuleleri panidamaya başlar...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Artık efkar kuşları? azamet fezasında kanatlanır... Ve çevikliğin son haddiyle uçmaya başlarlar...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Bunlara marifet hali ve marifet alemi adı verilir... Bu alem uçsuz bucaksız vadilerle doludur. Orada; üstün akla sahip olanlar dahi yolunu bulup, devam edemez... Şaşırır... Sonra orada öyle korkulu haller tecelli eder ki...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Bir bakarsın; yüce bir heybet eli kalkmış; basında bekliyor... Tepene ha indi; ha inecek... Bu manzara karşısında; kavrayışın temelinden sarsılır...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Sonra bakarsın ki, başka bir alem başlamış... Perdelerin ötesinden sesler yükseliyor... Hem de heybetli sesler... Ona kulak mı dayanır ki?... Ve derin manasını sezende yürek mi kalır ki?... Tahayyül et:</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><strong>- Gerçek manasıyla Allah'ı takdir edemediler..." (6/91)</strong></span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Mealindeki yüce manaya hangi kulak dayanır? Bu yumuşatılmış mana ya doğrudan doğruya, seni muhatab alsaydı; ne yapardın o zaman?... O anda can vermez miydin?...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Bu mana denizi çok engindir... Orada azimet sefineleri yüzer... îçinde ise; Hak yolcuları... Onlar için, ne dalganın önemi vardır; ne de çeşitli deniz tehlikelerinin... Sakın o yolcuları taşıyan sefineleri küçük sanmayasın...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">îşte onun tarifi:</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><strong>- "O sefineler; dağlar gibi. dalgalar arasından süzülür gider... O, yolcuları çeker; götürür." (11/42)</strong></span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Ve bu yüce manalar taşıyan cümle; aynı zamanda o yolcuların sefine yelidir... Yelkenlerini iter.</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Düşün... Bir daha... bir daha düşün...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><strong>- "Onlar Allah'ı; Allah da onları sever..." (5/54)</strong></span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Bu Ayet-i Kerimenin delalet ettiği derin manayı düşün... O mana engin bir denizdir... Ve bu denizin adı; aşk denizidir. Mahabbet, sevgi denizidir. Mahabbet ehli, bu denizde yelkenlisin! açar... Ötelere doğru yol almaya başlar... Yelkenli sefi-nelerinin; bir sağa, bir sola yatması, onları korkutmaz... Dalgalar onlan yoldan alamaz...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Dağlar gibi dalgalar gelir; onları altı-na almak ister... Fakat inayet-i Hak onları korur. Onlar da bunu bilir. Yine de yalvarmadan edemezler; herbiri:</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><strong>- "Ya Rabbi, beni mübarek bir menzile indir. Çünkü menzil sahiplerinin hayırlısı sensin..." (21/101)</strong></span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Diyerek yalvarmaya 'başlar... Bu menzil ne olabilir ki?... Lika ve</span></p><p><span style="color: black">Hazret-i Hakka yakınlıktan başka..,. Ne</span></p><p><span style="color: black">var ki, her yerde olduğu gibi burada da</span></p><p><span style="color: black">istidadlar konuşur...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Yalvarırlar... Yakanrırlar... Ama:</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">- "O kimseler ki, haklarında tarafımızdan iyilik fermanı çıkmıştır..." (21/ 101)</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Cümlesindeki manadan o başka elde bir şey yoktur... O yolda kaybolan canları kim arar ki?... Kesilen başları kim sorabilir ki... Yalnız, kurtulması mukadder olanlar kurtulur... Çünkü ezelî istidad öyle gelmiştir...</span></p><p><span style="color: black">Deniz kabarsın; dalgalar, o aşk yolcularını içine alsın isterse... Hak ezelde kurtulmasını dilemişse; bir an içinde onları:</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><strong>- "Cudî..." (11/44)</strong></span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Dağına salimen indirir...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Artık onlara Rahmanın cezbelerin-den bir cezbe gelmiştir... Ellerinden tutmuş :</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><strong>- "Doğruluk makamı..." (54/55)</strong> </span></p><p> <span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Tabir edilen yere çekmiştir...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Bu makam, ezelî istidada göre lütuf ve ihsanların yağdığı bir makamdır...</span></p><p><span style="color: black">Makam bir değil, bir çoktur. Her makamı aşıp öbürüne geçmek için arada;</span></p><p><span style="color: black">şahsa göre değişen bir veya birkaç durak olur... Aslında tek olarak bilinen ama aşılması oldukça zor bir durak var ki, hepsinin mutlaka uğrayacağı bir duraktır... îşte o durak:</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><strong>- "Ben, sizin Rabınız değil miyim?..." (7/172)</strong></span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Mealindeki cümlede gizlidir... Bu durağı aşanın artık yolu, vuslat alemine doğru uzar... Buraya kadar gelebilen isti-dadlı olsa gerek... Bunu o yolcular da anlar; neşe ve şadlık içinde mest olurlar... Hayran olurlar...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Sonra onlara ilahî nimet sofraları serilir. O sofralardan bol bol nasib alırlar... Çünkü o nimetler:</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><strong>- "O kimseleredir ki; onlar ihsan ettiler. .. Sonra bunlar için HÜSNA ve ZÎYADE'si vardır." (10/26)</strong></span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Ayet-i Kerimesiyle tarif edilmektedir... Burada, HÜSNA'yı tümden nimetler; ZÎYADE'yi ise, lika-i ilahî olarak anlatabiliriz...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Hakka vasıl olmak isteyen herkes, bahsi geçen dalgalı ve engin denizleri aşmak zorundadır. Onları aşıp, Hakka varmak için, bu yolda insana tek şey lazımdır: AŞK... Bu olduktan sonra korkma... Her denizi, deryayı aşarsın... Ummanlar önünde bir hendek kadar uf alır... Dağlar ve ovalar sana bir adımlık yol olur...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Her yolcuyu bu yolda aşk yürütür... Aşk bu yolda Hak erlerine bir ateş... Bu ateş, onların herdem içim yakar kavurur... Yansın... Yanana su mu esirgenir; hastaya tabib mi gelmez ki?... Hele bir de; yanan Hak aşıkının kalbi, hasta olan da onun gönlü olursa... îşte böyle olanların içi yandıkça, aşk şarabı imdatlarına yetişir... Aşk şarabından başka onların ateşini ne söndürebilirdi ki, zaten...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Onlara aşk şarabı getiren kadehin adı; KÜRBÎYET'tir... VÎSAL camıdır... Yakınlık camı ve visal kadehi... Ne güzel ve ne ulvî şey...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">O anda onları, huri misal sakiler dolanır. .. Allah aşkıyla içi yananın özüne birşeyler boşaltır... Yani AŞK ŞARABI... Onlar, verene hiç bakmaz; içer, içer hiç kanmazlar... Nasıl kansınlar, çünkü:</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><strong>- "Onlara; Rabları. pak şarabı içirdi..." (76/21)</strong></span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">O ne ŞARAB'dır... îçilirken visal olursa... Ve sakisi ALLAH... onun şanı, çoktan da çok yücedir...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Artık onlar, ereceklerine ermişlerdir... Bulacaklarım da bulmuşlardır. Bilmem daha ne bulmaları istenir ki... Onu bulmayan niçin durur ki. Onu bulan da neden mahrum olur ki...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Son yolculuk durağı orasıdır. Oraya vasılolduktan sonra, sonsuz ve ebedî mülk ve devleti bulurlar...</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">ışte onların erdiği alemi anlatan Ayet-i Kerime:</span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black"><strong>- "Baksan... Sonra dönüp yine baksan... Ne görebilirsin ki?... Nimet ve büyük bir saltanattan başka..." (76/20)</strong></span></p><p><span style="color: black"></span></p><p><span style="color: black">Bu varı yitirmek ne güzeldir... Çünkü bu yolda yitirilen varlığın karşılığı Hakkın visalidir... Cenab-ı Hak cümlemize bu varlıktan soyunmayı ve vuslatı nasib eylesin... Amin!...</span></p><p><span style="color: black"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Sade ve Sadece, post: 98396, member: 3812"] [COLOR=black]Ey Aziz,[/COLOR] [COLOR=black] Cenab-ı Hakk aziz kıldığı ve birçok ilahî nimetlere erme şerefine nail eylediği kimse... Bilesin ki... - "Allah-ü Teala, dilediğine hidayet eder ve zatı nuruna ulaştınr." (24/35) Yukandaki cümle bir Ayet-i Kerime mealidir. Bir feyz kaynağıdır. O feyz bulutlarmdan; şahud şimşekleri çaktığı zamanı düşün... Neler olacağım tahmin eyle ve : - "Allah rahmetim dilediğine tahsis eder." (3/74) Mealindeki yüce kelamın yapacağı inayet sayesinde, vuslat rüzgarlarının daima başında döndüğünü de düşün... Anlamaya çalış... Ve neler olabileceğini anlatacağız, dinle... îşte o zaman; kalb sahasında üns reyhanları kokmaya başlar... Ve o reyhanlar; bir cennet bahçedeki gibi, boylandık-ça boylanır ve etrafa kokular saçmaya başlar... Ve o bahçede : [B]- "Ey Yusüf'e olan hasretim." (12/ 84)[/B] Nağmeleri ile şevk bülbülleri ötme-ye başlar... Ve sırlar aleminde; iştiyak şuleleri panidamaya başlar... Artık efkar kuşları? azamet fezasında kanatlanır... Ve çevikliğin son haddiyle uçmaya başlarlar... Bunlara marifet hali ve marifet alemi adı verilir... Bu alem uçsuz bucaksız vadilerle doludur. Orada; üstün akla sahip olanlar dahi yolunu bulup, devam edemez... Şaşırır... Sonra orada öyle korkulu haller tecelli eder ki... Bir bakarsın; yüce bir heybet eli kalkmış; basında bekliyor... Tepene ha indi; ha inecek... Bu manzara karşısında; kavrayışın temelinden sarsılır... Sonra bakarsın ki, başka bir alem başlamış... Perdelerin ötesinden sesler yükseliyor... Hem de heybetli sesler... Ona kulak mı dayanır ki?... Ve derin manasını sezende yürek mi kalır ki?... Tahayyül et: [B]- Gerçek manasıyla Allah'ı takdir edemediler..." (6/91)[/B] Mealindeki yüce manaya hangi kulak dayanır? Bu yumuşatılmış mana ya doğrudan doğruya, seni muhatab alsaydı; ne yapardın o zaman?... O anda can vermez miydin?... Bu mana denizi çok engindir... Orada azimet sefineleri yüzer... îçinde ise; Hak yolcuları... Onlar için, ne dalganın önemi vardır; ne de çeşitli deniz tehlikelerinin... Sakın o yolcuları taşıyan sefineleri küçük sanmayasın... îşte onun tarifi: [B]- "O sefineler; dağlar gibi. dalgalar arasından süzülür gider... O, yolcuları çeker; götürür." (11/42)[/B] Ve bu yüce manalar taşıyan cümle; aynı zamanda o yolcuların sefine yelidir... Yelkenlerini iter. Düşün... Bir daha... bir daha düşün... [B]- "Onlar Allah'ı; Allah da onları sever..." (5/54)[/B] Bu Ayet-i Kerimenin delalet ettiği derin manayı düşün... O mana engin bir denizdir... Ve bu denizin adı; aşk denizidir. Mahabbet, sevgi denizidir. Mahabbet ehli, bu denizde yelkenlisin! açar... Ötelere doğru yol almaya başlar... Yelkenli sefi-nelerinin; bir sağa, bir sola yatması, onları korkutmaz... Dalgalar onlan yoldan alamaz... Dağlar gibi dalgalar gelir; onları altı-na almak ister... Fakat inayet-i Hak onları korur. Onlar da bunu bilir. Yine de yalvarmadan edemezler; herbiri: [B]- "Ya Rabbi, beni mübarek bir menzile indir. Çünkü menzil sahiplerinin hayırlısı sensin..." (21/101)[/B] Diyerek yalvarmaya 'başlar... Bu menzil ne olabilir ki?... Lika ve Hazret-i Hakka yakınlıktan başka..,. Ne var ki, her yerde olduğu gibi burada da istidadlar konuşur... Yalvarırlar... Yakanrırlar... Ama: - "O kimseler ki, haklarında tarafımızdan iyilik fermanı çıkmıştır..." (21/ 101) Cümlesindeki manadan o başka elde bir şey yoktur... O yolda kaybolan canları kim arar ki?... Kesilen başları kim sorabilir ki... Yalnız, kurtulması mukadder olanlar kurtulur... Çünkü ezelî istidad öyle gelmiştir... Deniz kabarsın; dalgalar, o aşk yolcularını içine alsın isterse... Hak ezelde kurtulmasını dilemişse; bir an içinde onları: [B]- "Cudî..." (11/44)[/B] Dağına salimen indirir... Artık onlara Rahmanın cezbelerin-den bir cezbe gelmiştir... Ellerinden tutmuş : [B]- "Doğruluk makamı..." (54/55)[/B] Tabir edilen yere çekmiştir... Bu makam, ezelî istidada göre lütuf ve ihsanların yağdığı bir makamdır... Makam bir değil, bir çoktur. Her makamı aşıp öbürüne geçmek için arada; şahsa göre değişen bir veya birkaç durak olur... Aslında tek olarak bilinen ama aşılması oldukça zor bir durak var ki, hepsinin mutlaka uğrayacağı bir duraktır... îşte o durak: [B]- "Ben, sizin Rabınız değil miyim?..." (7/172)[/B] Mealindeki cümlede gizlidir... Bu durağı aşanın artık yolu, vuslat alemine doğru uzar... Buraya kadar gelebilen isti-dadlı olsa gerek... Bunu o yolcular da anlar; neşe ve şadlık içinde mest olurlar... Hayran olurlar... Sonra onlara ilahî nimet sofraları serilir. O sofralardan bol bol nasib alırlar... Çünkü o nimetler: [B]- "O kimseleredir ki; onlar ihsan ettiler. .. Sonra bunlar için HÜSNA ve ZÎYADE'si vardır." (10/26)[/B] Ayet-i Kerimesiyle tarif edilmektedir... Burada, HÜSNA'yı tümden nimetler; ZÎYADE'yi ise, lika-i ilahî olarak anlatabiliriz... Hakka vasıl olmak isteyen herkes, bahsi geçen dalgalı ve engin denizleri aşmak zorundadır. Onları aşıp, Hakka varmak için, bu yolda insana tek şey lazımdır: AŞK... Bu olduktan sonra korkma... Her denizi, deryayı aşarsın... Ummanlar önünde bir hendek kadar uf alır... Dağlar ve ovalar sana bir adımlık yol olur... Her yolcuyu bu yolda aşk yürütür... Aşk bu yolda Hak erlerine bir ateş... Bu ateş, onların herdem içim yakar kavurur... Yansın... Yanana su mu esirgenir; hastaya tabib mi gelmez ki?... Hele bir de; yanan Hak aşıkının kalbi, hasta olan da onun gönlü olursa... îşte böyle olanların içi yandıkça, aşk şarabı imdatlarına yetişir... Aşk şarabından başka onların ateşini ne söndürebilirdi ki, zaten... Onlara aşk şarabı getiren kadehin adı; KÜRBÎYET'tir... VÎSAL camıdır... Yakınlık camı ve visal kadehi... Ne güzel ve ne ulvî şey... O anda onları, huri misal sakiler dolanır. .. Allah aşkıyla içi yananın özüne birşeyler boşaltır... Yani AŞK ŞARABI... Onlar, verene hiç bakmaz; içer, içer hiç kanmazlar... Nasıl kansınlar, çünkü: [B]- "Onlara; Rabları. pak şarabı içirdi..." (76/21)[/B] O ne ŞARAB'dır... îçilirken visal olursa... Ve sakisi ALLAH... onun şanı, çoktan da çok yücedir... Artık onlar, ereceklerine ermişlerdir... Bulacaklarım da bulmuşlardır. Bilmem daha ne bulmaları istenir ki... Onu bulmayan niçin durur ki. Onu bulan da neden mahrum olur ki... Son yolculuk durağı orasıdır. Oraya vasılolduktan sonra, sonsuz ve ebedî mülk ve devleti bulurlar... ışte onların erdiği alemi anlatan Ayet-i Kerime: [B]- "Baksan... Sonra dönüp yine baksan... Ne görebilirsin ki?... Nimet ve büyük bir saltanattan başka..." (76/20)[/B] Bu varı yitirmek ne güzeldir... Çünkü bu yolda yitirilen varlığın karşılığı Hakkın visalidir... Cenab-ı Hak cümlemize bu varlıktan soyunmayı ve vuslatı nasib eylesin... Amin!... [/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Geylani Hz. ve Kadirilik
Abdulkadir-i Geylani Hazretleri (k.s) Sohbetleri
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst