üstad hz.nin vefatındaki kerametler

efþan-25

Yeni Üye
Üstad Bediüzzaman SAİD NURSİ HZ.nin vefat yıldönümü münasebetiyle

EDDÂİ

(*) Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde

Said'den yetmiş dokuz emvat (**) bâ-âsam âlâma.

Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taş.

Beraber ağlıyor (***) hüsran-ı İslâm'a...

Mezar taşımla pür-emvat enindar o mezarımla

Revanım sâha-i ukba-yı ferdâma...

Yakînim var ki: İstikbal semavatı ve zemin-i Asya

Bâhem olur teslim, yed-i beyza-yı İslâm'a.

Zira yemin-i yümn-ü îmandır

Verir emn-ü eman ile enâma...



__________________________

(*) Bu kıt'a, onun imzasıdır.

(**) Her senede iki defa cisim tazelendiği için iki Said ölmüş demektir. Hem bu sene Said yetmişdokuz senesindedir. Herbir senede bir Said ölmüş demektir ki, bu tarihe kadar Said yaşayacak.

(***) Yirmi sene sonraki bu şimdiki hali, hiss-i kablelvuku' ile hissetmiş.

.

Bediüzzaman Hz. Vefatından önce vefat yılını , vefat yaşını ,mezarının yıkılacağını ve kabrinin bilinmeyeceğini gaybi bir tarzda ve bir kısmını şifreli bir şekilde –Cenab-ı Hakkın ona ilhamen bildirmesiyle- Risale-i Nur külliyatında yazmıştır.Biz de istifadeye ve duaya medar olması dileğiyle aşağıya takdim ediyoruz.

1-EDDAİ -kelimesi ebced hesabıyla 86 eder.vefat yaşını gösterir.2 adet (elif):2,(dal)şeddeli olduğundan bir tanesi hesaplanır:4 ,(ayn):70 ,(ye) :10 . yekunu:86 eder.

2-(**)( Her senede iki defa cisim tazelendiği için iki Said ölmüş demektir. Hem bu sene Said yetmişdokuz senesindedir. Herbir senede bir Said ölmüş demektir ki, bu tarihe kadar Said yaşayacak).Bu haşiyede üstad hz.leri 79 senesinden bahsediyor ki bu da vefat yılı olan Hicri 1379 yılıdır.ve bu tarihe kadar yaşayacağını bildiriyor.

3-Yıkılmış bir mezarım ki, yığılmıştır içinde

Said'den yetmiş dokuz emvat (**) bâ-âsam âlâma.

Sekseninci olmuştur, mezara bir mezar taş.
Burada da hem mezarının yıkılacağını ve hem de yıkıldığı tarih olan 1380'i işaret etmiştir.

4-EDDAİ'nin yazıldığı yıl 1918-20 yıllarındadır.yaklaşık vefatından 40 sene önce.

5-Münazarat Risalesi sh.77’de(İşte, en iyi haslet ki, dinimizin muktezasıdır: Biz ruhumuzla, canımızla, vicdanımızla, fikrimizle ve bütün kuvvetimizle demeliyiz ki: "Biz ölsek, milletimiz olan İslâmiyet haydır, ilelebed bâkîdir. Milletim sağ olsun. Sevâb-ı uhrevî bana kâfidir. Milletin hayatındaki hayat-ı mâneviyem beni yaşattırır; âlem-i ulvîde beni mütelezziz eder. * deyip, nurun ve hamiyetin nurlu rehberlerini kendimize rehber etmeliyiz.) demektedir.
*-(Arapca ibarenin manası): Ölüm, Nevruz günümüzdür.
Ma'lum olduğu gibi Üstad hz.nin vefatı 23 Marttır.yani Nevruz'un 3. günü.

6-Yine Barla lahikasında sh.186 da talebesi Hafı Ali ağabeyin bir mektubunda (... öyle de 14.asrın hadim-i Kur'anı da dokuz yaşından altmış (seksenaltı) yaşına kadar bila-istisna doğrudan doğruya Kur'an namına hizmet .....)ifadesi geçmektedir.Ve bu mektup yazıldığında Üstad hz.leri 60 yaşındadır.ve o tarihte aynı mektubun "altmış" ifadesinin üzerine Üstad hz.kendi el yazılarıyla "seksenaltı" ifadesini eklemiştir.yani hem SEKSENALTI yaşına kadar yaşıyacağını hem de Kur'an namına hizmet edeceğini vefatından 26 sene önce haber vermektedir.

7-Yine Emirdağ lahikasında sh.204’de talebelerinin suallerine verdiği cevapta kabrinin gayet gizli bir yerde olacağını haber veriyor.vefatından birkaç ay sonra menhus 27 mayıs ihtilalcileri diğer bir ifadeyle “nebbaş” denilen mezar soyguncuları kabrini bilinmeyen bir yere nakletmişler.fakat bilmeden ,Üstad hz.nin önceden yapmış olduğu aşağıdaki vasiyetlerinin gerçekleşmesine vesile olmuşlardır.
“Üstadımız izzet-i ilmiyeyi muhafaza için eski zamandan beri en büyük reislere tezellül etmedi. Hem halkların hediyesini kabul etmiyordu. Şimdi ise Üstadımız hem zayıf olduğu halde, ehl-i ilme bir mahzuru olmayan hediyeyi ise hastalıkla alamıyor. Hattâ biz hizmetkârlarından dahi en küçük birşeyi mukabelesiz yiyemiyor. Yese hasta oluyor. Bu hâleti, hiçbir şeye âlet olmayan Risale-i Nur'daki âzamî ihlâsın muhafazası için, bir hastalık suretini aldı ve hastalıkla bu kaidesini bozmaktan men ediliyor itikadındayız. Hattâ Risale-i Nur'un her tarafta neşir ve intişarının büyük bir bayramı münasebetiyle ehl-i ilme lâzım olan musafaha ve sohbet etmekten ve bu mübarek bayramda da en has talebeleri ve kardeşleriyle musafaha ve sohbetten ve ona bakmaktan da şiddetle sıkılıp âzamî ihlâsın muhafazası için bir hastalık hâleti alarak men edildiği ona ihtar edildi. Hattâ bizler gördük ki, bu mübarek bayramda şiddetli hastalığı için talebelerine dedi: "Benim kabrimi gayet gizli bir yerde, bir iki talebemden başka hiç kimse bilmemek lâzım geliyor. Bunu vasiyet ediyorum. Çünkü, dünyada sohbetten beni men eden bir hakikat, elbette vefatımdan sonra da o hakikat bu surette beni mecbur ediyor."
Biz de Üstadımızdan sorduk:
"Kabri ziyarete gelenler Fatiha okur, hayır kazanır. Acaba siz ne hikmete binaen kabrinizi ziyaret etmeyi men ediyorsunuz?"
Cevaben Üstadımız dedi ki:
"Bu dehşetli zamanda, eski zamandaki firavunların dünyevî şan ve şeref arzusuyla heykeller ve resimler ve mumyalarla nazar-ı beşeri kendilerine çevirmeleri gibi, enaniyet ve benlik, verdiği gafletle, heykeller ve resimler ve gazetelerle nazarları, mânâ-yı harfîden mânâ-yı ismiyle tamamen kendilerine çevirtmeleri ve uhrevî istikbalden ziyade dünyevî istikbali hayal edinmiş olmaları ile, eski zamandaki lillâh için ziyarete mukabil, ehl-i dünya kısmen bu hakikate muhalif olarak mevtanın dünyevî şan ve şerefine ziyade ehemmiyet verir. Öyle ziyaret ediyorlar. Ben de Risale-i Nur'daki âzamî ihlâsı kırmamak için ve o ihlâsın sırrıyla, kabrimi bildirmemeyi vasiyet ediyorum. Hem şarkta, hem garpta, hem kim olursa olsun, okudukları Fatihalar o ruha gider.
"Dünyada beni sohbetten men eden bir hakikat, elbette vefatımdan sonra da o hakikat bu suretle, beni sevap cihetiyle değil, dünya cihetiyle men etmeye mecbur edecek" dedi.
Hizmetinde bulunan talebeleri “





Derleyen:Sedat-KARS
 

Sirac

Well-known member
7-Yine Emirdağ lahikasında sh.204’de talebelerinin suallerine verdiği cevapta kabrinin gayet gizli bir yerde olacağını haber veriyor.vefatından birkaç ay sonra menhus 27 mayıs ihtilalcileri diğer bir ifadeyle “nebbaş” denilen mezar soyguncuları kabrini bilinmeyen bir yere nakletmişler.fakat bilmeden ,Üstad hz.nin önceden yapmış olduğu aşağıdaki vasiyetlerinin gerçekleşmesine vesile olmuşlardır.

Buradan da anlaşıldığı üzere Hz. Üstad kemal-i ihlâsın zirvesine giden yola işaret ederek mezarının esbabperestler nezdinde bir tapınak haline gelmemesi için ceddi ve üstadı Hz. Ali (r.a) gibi kabrinin gizli olmasını Cenab-ı Mevla’dan niyaz eylemiştir.

Büyük bir tevazu timsali olan Bedîüzzaman hazretleri kabrinin gizli olmasını ilahi rahmetten niyaz ettiği gibi Isparta’da vefat edip defnedilmeyi de Cenab-ı Hakkın lütfundan, fazlından, kereminden istemiş. Bu arzusunu eserlerinde şu şekilde dile getirmiştir: “Isparta vilayetinde kıymettar kardeşlerimin kucaklarında, teslim-i ruh edip, o mübarek toprakta defnolunmamı kalben niyaz ettim. Isparta benim için taşı-toprağı ile mübarektir onun için ben kabrimi o havalide istiyorum.”
.....
 

Sirac

Well-known member
Ramazan-ı Şeriften bir gün evvel, gizli zındık düşmanlarım tarafından verildiğine kuvvetli ihtimal verdiğimiz

-doktorun tasdikiyle-bir zehirin hastalığıyla hararetim kırk dereceden geçmeye başlamış iken,

Kastamonu'da adliye müdde-i umûmileri ve taharrî komiserleri, menzilimi taharrî etmeye geldiler.

Ben, o dakikadan sonra, başıma gelen dehşetli taarruzu, bir hiss-i kable'l-vuku ile anlayarak

ve "Şiddetli zehirli hastalığım dahi ölüme gidiyor" diye

Isparta
vilayetinde kıymettar kardeşlerimin kucaklarında teslim-i ruh edip,

o mübarek toprakta defnolmamı kalben niyaz ettim.

Hizbü'l-Ekberü'l-Kur'an'ı açtım; birden bu ayet-i kerîme,

b403.gif
-2- karşıma çıktı, "Bana bak!" dedi.

Ben de baktım; üç kuvvetli emare ile, mana-i işarî bana ve bize tesellî veriyor.

Şimdi başımıza gelen bu musîbeti bir cihette hiçe indirdi

ve Isparta'ya mevkufen beşinci nefyimi, o kalbî duamın kabul olmasına delil eyledi.


2 Rabbinin hükmü gelinceye kadar sabret. Muhakkak ki sen bizim himayemiz altındasın.

Kalktığında Rabbini hamd ile tesbih et., (Tur Sûresi: 49.)

Tarihçe-i Hayat - 369
 
Üst