Vecize Analizi 12: Ders (Hissiyatımızda ki Merak )

teblið

Vefasýz
Allah'ın Selamı Üzerinize olsun Kıymetli Müslümanlar;

Bu hafta Vecize analizi dersimize Üstad Hz'lerinin şu manidar sözüyle devam etmek istedik;

İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inatlı talep ve hâkezâ şedit hissiyatlar, umur-u uhreviyeyi kazanmak için verilmiştir.

Mektubat - Dokuzuncu Mektup


Yüce Rabbimiz fıtratımıza sevgi ,iyimserlik ,aşk gibi iyi yi güzeli temsil eden duyguları yarattığı gibi ,hırs ,inat ,merak gibi kötü kötüyü temsil eden duygularıda yaratmıştır..

Bu konuyu Hz Üstadıımız çok güzel analiz eder ve bizlere mektubat adlı eserinde nasihat almamız üzere nakletmiştir..Okuyup anlamamız için ,ve anlayıp yaşayabilmemiz için anlatmışlardır..,

Hepimizi yakından ilgilendiren bu manidar konuyu anlayabilmemiz için sizlerin gönül pencerelerinize sunuyoruz;Hep beraber fikir alışverişinde bulunup yardım edelim birbirimize inşl..;

Konuyla ilgili sorularımıza geçersek ;

Soru 1;Merak Nedir?

Soru 2;Hırsımızı meraklarımızı nasıl iyi yönlere çevirip kurtulabiliriz bunun yolu varmıdır ?

Soru 3;Büyüklerimiz nasihatlerinde (hırs etme inat etme derken )Üstad Hz'leri bu hususta (Fıtratınızı değiştirniz der) Fıtratlar değişir mi ? Üstadımız ne demek istemişlerdir sizce?

Soru 4; Fıtratta olan bu duygularımızı ahirete bir yatırm olarak değiştirebilir miyiz ?Bunun yolu nedir ?

Evet Aziz müslümanlar biz bu soruların cevabını arıyoruz..Bize yardım edermisiniz ???????
 

teblið

Vefasýz
Evet, dünyaya ait işler, kırılmaya mahkûm şişeler hükmündedir. Bâki umur-u uhreviye ise, gayet sağlam elmaslar kıymetindedir. İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inatlı talep ve hâkezâ şedit hissiyatlar, umur-u uhreviyeyi kazanmak için verilmiştir.

O hissiyatı şiddetli bir surette fâni umur-u dünyeviyeye tevcih etmek, fâni ve kırılacak şişelere bâki elmas fiyatlarını vermek demektir. Şu münasebetle bir nokta hatıra gelmiş; söyleyeceğim. Şöyle ki:
Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni mahbuplara müteveccih olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır. Veyahut o mecazî mahbup, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, bâki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikîye inkılâp eder.

İşte, insanda binlerle hissiyat var. Herbirisinin, aşk gibi, iki mertebesi var: biri mecazî, biri hakikî. Meselâ, endişe-i istikbal hissi herkeste var. Şiddetli bir surette endişe ettiği vakit bakar ki, o endişe ettiği istikbale yetişmek için elinde senet yok. Hem rızık cihetinde bir taahhüt altında ve kısa olan bir istikbal, o şiddetli endişeye değmiyor. Ondan yüzünü çevirip, kabirden sonra hakikî ve uzun ve gafiller hakkında taahhüt altına alınmamış bir istikbale teveccüh eder.

Hem mala ve câha karşı şiddetli bir hırs gösterir. Bakar ki, muvakkaten onun nezaretine verilmiş o fâni mal ve âfetli şöhret ve tehlikeli ve riyaya medar olan câh, o şiddetli hırsa değmiyor. Ondan, hakikî câh olan merâtib-i mâneviyeye ve derecât-ı kurbiyeye ve zâd-ı âhirete ve hakikî mal olan a'mâl-i salihaya teveccüh eder. Fena haslet olan hırs-ı mecazî ise, âli bir haslet olan hırs-ı hakikîye inkılâp eder.
Hem meselâ, şiddetli bir inatla, ehemmiyetsiz, zâil, fâni umurlara karşı hissiyatını sarf eder. Bakar ki, bir dakika inada değmeyen birşeye bir sene inat ediyor. Hem zararlı, zehirli birşeye inat namına sebat eder. Bakar ki, bu kuvvetli his böyle şeyler için verilmemiş; onu onlara sarf etmek, hikmet ve hakikate münâfidir.

O şiddetli inadı, o lüzumsuz umur-u zâileye vermeyip, âli ve bâki olan hakaik-i imaniyeye ve esâsât-ı İslâmiyeye ve hidemât-ı uhreviyeye sarf eder. O haslet-i rezile olan inad-ı mecazî, güzel ve âli bir haslet olan hakikî inada, yani hakta şiddetli sebata inkılâp eder.
 

kab-ý kavseyn

Well-known member
Bismihi subhanehu..

Merak:bilmediğimiz,öğrenmeğe fani konularda can atılan ve Allaha yaklaşma adına manevi yönede iltica eden içimizdeki karanlıkları aydınlatmak adına bizlere verilmiş bir haslet diyebiliriz..
misal;karanlık bir yerden bir çıtırtı bir tıkırtı gelir korkarız ama yinede acaba orada ne var diye bakmak isteriz bu fani bir merağımız.. hakiki merağımız ise marifetullaha ve muhabbetullahı hakkınca bilmede içimizdeki karanlıkları aydınlatmaktır.. böyle olmalıdır İnşaallah..

üstadımız böyle duyguların iki ciheti olduğunu beyan edip mecaz ve hakiki olduğunu beyan ediyor.. bizlerinde bu duyguların manevi yönünü düstur edinmemizi istiyor.. (tabi isteyen enbaşta Rabbimdir)

2.SORUMUZ ise;bu mecaz yönü ağır basan duygularımızı nasıl hakiki olana çevirmeliyiz bu isteniyor..

Hırs üzerinden devam edelim inşaallah.. hırsımız fani olana karşı olursa bizlerin insanlıktan hayvanlık derekesine kadar götürebilecek bir duygudur.. günümüzde en yaygın olarak;mal,mülk ve makam sevdası insanımızda şeytanı dahi hayrette bırakacak bir hırsa sebebiyet vermiştir.. hırsın neşv-ü nema bulduğu pak bir gönül zamanla kararmaya yüz tutmuş demektir.. ve gözleri hiç bir şey görmez hakikat adına bir şeyler söyleseniz nefsinin esiri olduğundan,nefreti yüzüne sirayet eder sanki nefsi dışarı çıktı zannederseniz.. işte her duyguda olduğu gibi hırsta mecaz yolda kullanıldığında hem dünyamızı hem de ahiretimiz mahv-u perişan eder..

manevi ciheti ise; Nurlardan bir damla nur,güllerden açılmayı bekleyen bir gonca hükmündedir.. bizleri dar- saadete eriştirecek bu cihet Hakka ve hakikate sarf edildiğinde böyle kıymettar bir hâl alır..
peki hırsımızı nasıl olurda böyle iyiye doğru kalbedebilriz?
-Allahın nam-ı celil-i ismini dünyanın dört bir yanında şehballer açtırmaya gayretkar olacağım ve biiznillah bunu da yapacağım deyip azığımıza bir avuç dua doldurup yola çıkmak ve bu uğurda hırslı olmak.. işte hakiki mana da hırs böyle sarf edilirse elmas hükmünü alır..yoksa üstadımızın da dediği gibi kırılmaya mahkum şişeler hükmündedir..
-hırsımızı,Allahı ve Rasulunu(sas) daha iyi nasıl anlatırım,bu güzellikleri sadece ben değil tüm ehl-i dalalet ve zındıka da duymalı,bu insanları şeytanın ve nefislerinin elinden kurtarmalıyız düşüncesine sarf etmeliyiz..

3.SORU ise;fıtrat değişir mi? bu konuda malümatım olmadığından yazılmadı inşaallah.. :)

4.SORU'muz; bu sorumuzu ikincisinin ahirinde söylediğimizden e icmalen beyan edip geçeceğiz.. :) (bu şekilde yazmayı sevdiğimden kullanıyorum yalış anlaşılmasın inşaallah kardeşlerim)

Ahirete yatırım olarak muhakkak kullanabiliriz istersek bunu da Aşk örneğinden verelim;fani bir mahbuba müteveccih olmak,yalnızca dünya hayatını düşünerek olursa çok elemleri var.. zamane gençliğinin yaptığı gibi,mesaj attım iki saat sonra cevap yazdın galiba beni sevmiyorsun,nerdesin,ne yapıyosun tarzında güvensizlik belirten ifadeler fani aşktaki elemlerdir.. ve hakiki sevgiye bu cihette değmediğinden
ızdırap veriyor.. peki aşık olmak ta mı yasak? tabi ki hayır zaten bu duygu bizlere gelipta sormaz direk kalbe girer..

bu da aslında bir ihsan-ı ilahidir.. yani her gönle aşk girmez.. girdiği zamanda hakiki olana kalbetmek ister.. peki üstadımız;Aşk-ı mecazi Aşk-ı hakikiye inkilap eder derken o fani mahbub muhabbete değmediğinden böyle diyor..
bizler hem fani mahbuba ve hemde hakiki sevdiğimiz olan Rabbi Rahimimize nasıl muhabbet besleyebiliriz..?bizlere göndermiş olduğu yari Allah namına sevmek,onu kaybetmeme adına ibadetlerimize dikkat etmek;

Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp taklit eder; refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur.
Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyanetine bakıp "Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim" diye takvâya girer.

bu düsturuda rehber edinmek bizleri hakikate götürecektir Biiznillah.. böylece evimiz cennet bahçelerinden bir bahçe hükmünü alır nurlarla doluup taşar.. buda ahiretimize yatırımdır inşaallah..





 

teblið

Vefasýz
Hırs kafirde nasıl etki yapar konusunu yine bediüzzamandan dinleyelim:

" İşte küfür bir divâneliktir, dalâlet bir sarhoşluktur, gaflet bir sersemliktir ki, bâki metâ yerine fâni metâı alır. İşte şu sırdandır ki, ehl-i dalâletin hissiyatları şiddetlidir. İnadı, hırsı, hasedi gibi herşeyi şediddir. Bir dakika meraka değmeyen birşeye bir sene inat eder.

Evet küfrün divaneliğiyle, dalâletin sekriyle, gafletin şaşkınlığıyla, fıtraten ebedî ve ebed müşterisi olan bir lâtife-i insaniye sukut eder; ebedî şeyler yerine fâni şeyler alır, yüksek fiyat verir. Fakat mü'minde dahi bir maraz-ı asabî bulunuyor veya maraz-ı kalbî var. O dahi, ehl-i dalâlet gibi, ehemmiyetsiz şeylere ziyade ehemmiyet verir. Lâkin çabuk kusurunu anlar, istiğfar eder, ısrar etmez."


" Evet, hırs, şükürsüzlük olduğu gibi, hem sebeb-i mahrumiyettir.
Şükrün mikyâsı kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir.
Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram-helâl demeyip rast geleni yemektir."
 
  • Zahirden hakikata geçen,
  • Faniden bakiye ulaşan,
  • Mevcudata nazar ederken,
  • Hadisatla muhatab olurken hikmeti öne alıp esbaba arkaya koyabilen,
  • San'ata bakarken sani,
  • Nimete mazhar olunca mün'imi hakikiyi zihne ve fikre getiren,
  • Acaba bu hadisenin içindeki hikmetin bana vereceği mesaj nedir?
  • Şu müzeyyin, tebessüm eden çiçeğin derunundaki, esmaül hüsnanın manzum nakışlarındaki latif manalar nedir?
  • Sabah izni ilahi ile yeni bir günde benim alemime yansıyacak veya benimle yansılatacak ef'al-i ilahinin tecellileri acaba neler olabilir?
  • Acaba gün sonuna kadar işlediğim fiillerimde. kalbimin emel,arzu ve niyetlerinde rıza-ı ilahiye mazhariyette hissem nedir?
  • Bügün hayat kitabıma acaba hangi manaları nakşedeciğim?
  • Huzuru ilahide hayat sayfalarım açıldığında karşılaşacağım manzara, içinde bulunacağım hal aceb ne olur?......
  • Gibi meraklarla alemini ulvi mülahazalarla nurlandıran, acaba fıtratındaki şiddetli merakı yerinde sarf etmiş olurmu?
  • Bu vaziyetteki insanın hissiyatı, efkarı, harekatı, ona huzur-u daimeye kavuşma bahtiyarlığını vermezmi?
 

teblið

Vefasýz
Soru 4; Fıtratta olan bu duygularımızı ahirete bir yatırm olarak değiştirebilir miyiz ?Bunun yolu nedir ?

Elbette ki değiştirebilir..Çünkü irade ve akıl fıtri özelliğimizdir..Ve bu dünya bizler için imtihan dünyasıysa ,akıl melekelerimizi ahiret yatırımı için sıratıl mustakiym üzere kullanmaya mükkellefiz.
.
Evet, gerçek huzur ve saadete, zihnin dağınıklık ve perişaniyetten kurtarılması, kalbin itmînan ve istirahata erdirilmesi neticesinde ulaşılabilir. Zihni kirlenmemiş her insan, istediği zaman, kanatlanan rûhu sayesinde kalbinin sonsuz iklimlerine doğru açılarak hakiki mutluluğu elde edebilir.

Böyle bir bahtiyarlığı yakalamanın en önemli şartı ise, zihin kütüphanesini tertemiz fikirlerle donatmak ve kalb hazinesini selim duygularla nurlandırmaktır.
 
Üst