Sessiz gıybet
İnsanı aşağılamak, kusurlarını belirtmek, hoşlanmayacağı şeyleri açığa çıkarmak için yapılan her türlü alay, ima, taklit, işaret, yazı, resim, karikatür ve komedi gösterileri gibi beden diliyle yapılan gıybetler birer sessiz gıybettir.
Mesela bir insanın kısa veya uzun boylu oluşunu, topallığını eleştirmek için eliyle ya da bedeniyle işaret etmek gıybettir.
Taklit, komedi, mizah: Günümüzde sanat olarak icra edilen bu dallarda belirli şahıs ve zümreleri hedef alarak onlarla eğlenmek gıybetin belki de en ağır şeklidir. Çünkü taklit, sözden daha açık bir tasvirdir. Yüz ifadelerini, konuşmalarını, yürümelerini ve sair hallerini tasvir etmektir.
Ne yazık ki, zamanımızda bu sanat biçimleri ile çok sayıda insanın dinlerine, ahlâkî değerlerine, aile hayatı ve mahremiyetlerine, şeref, haysiyet ve itibarlarına saldırılmaktadır. Bu gibi mütecaviz sahneleri seyredenler medeni ölçüler içinde tavırlarını ortaya koymalı, hiç değilse kalben buğzetmelidirler.
Bir de özürlü insanları veya meczupları önüne alıp onlarla huzurunda veya gıyabında eğlenmek, adinin de adisi bir davranış biçimidir ve tehlikeli bir oyundur. Bazen böyle mazlum insanlara dokunmak gayretullaha dokunabilir. O takdirde bela aciliyet kazanır ve yapanın başına iner.
Şu hususu hatırdan çıkarmamak gerekir: İster mazlum ister günahkâr olsun, insanların taklidini yapıp onlarla eğlenmek sanıldığının aksine büyük bir cürümdür. Kur’an-ı Kerim’de: “Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline!” (Hümeze, 1) buyrulmak suretiyle meselenin vahametine işaret edilmektedir. Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyurulur:
“Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir.” (Hucurat, 11)
Yazı, resim, karikatür: Günümüzde revaçta olan gıybet çeşitlerinden birisi de budur. Bir yazar veya ressamın muayyen bir şahsı ele alarak aleyhinde yazıp çizmesi gıybettir. Ancak bunu gerektiren sebepler varsa, mazur görülebilir. O sebepler de aşağıda anlatılacaktır.
Yazıp çizmenin dinen kuralları olduğu gibi, evrensel ahlâkî kuralları da vardır. Evrensel kurallara göre de bir yazı, resim veya karikatür; başkalarına hakaret içermemeli, yalan ve iftiradan uzak olmalı, kamu düzenini bozmamalıdır.
Yazar, çizer, sanatçı, siyasetçi, ilim adamı, gazeteci, din adamı gibi şahıslar toplumu yönlendiren, görüşleri ve düşünceleri ile onları etkileyen kimselerdir. Bunlar birbirlerinin görüşlerini elbette eleştirebilmeli, doğru neyse onu tespit etmeye çalışmalıdırlar. Ancak eleştiriler mümkün olduğunca şahsa yönelmemeli, fikirler eleştirilmeli, kırıcı, yıkıcı değil yapıcı, yol-yöntem gösterici olmalıdır.
Kişilerin özel hayatına katiyen girilmemeli, ar, namus, iffet ve haysiyetiyle oynanmamalıdır. Hz. Peygamber s.a.v.: “Bazılarına ne oluyor ki, şöyle şöyle yapıyorlar?” (Ebu Davud) buyurmak suretiyle, isim belirtmeden uygunsuz bulduğu tavır ve düşünceleri gayet müspet bir şekilde düzeltirdi.
Şayet isim belirtmek zaruret haline gelirse, kendisinin filancanın görüşüne katılmadığını, doğrusunun şöyle şöyle olması gerektiğini belirtmekle yetinmeli, gerekiyorsa bunun sebeplerini izah edip, yanlış bulduğu düşünceleri gayet seviyeli ve yapıcı bir üslupla eleştirmelidir.
Bunun ötesinde (bazı istisnaları hariç) aşağılayıcı her türlü yazı ve çizimler gıybettir. Bu tür gıybetler de çoğu kere yalan ve iftirayla birlikte işlenir. Böyle kişilerin basın yayın yoluyla yaptığı bir gıybet, bütün toplumu içine alarak milyonlarla gıybet günahını işletebilir. Ayrıca önü alınmazsa ileride yığınla musibetlere yol açması ihtimali de vardır.
İnsan hak ve özgürlüklerinin bayraktarlığını yaptığını iddia eden Batı, hak ve hürriyet adına zerre kadar duyarlılığı olsaydı, bir dinin kutsallarıyla oynanmasına müsaade etmezdi. Hiç değilse alkışlar vaziyette bir tutum sergilenmezdi.
Gafletin çok ötesindeki bu hıyanetin, bu provokasyonun maksadı ne olursa olsun, insanlık tarihinden kolay silinmeyecek ve Batının yüz karası olarak tarihe geçecektir. Kim bilir belki de bu olay, yüz kızartıcı işkencelerle birlikte Batı medeniyetinin çöküşünün başlangıcı olarak hafızalardan hiç silinmeyecektir