Lahika Analizi 14: Bir Şahsın Heves ve Arzusu

Hüzün Rüzgarý

Well-known member
Bismillahirrahmanirrahim

Es Selamu Aleykum Aziz Kardeşlerim..
Bu Haftaki Lahika Dersimizde " Bir Şahsın Heves ve Arzusu.." Konusunu ele almak istedik..
Sizinde bu konu hakkındaki görüşlerinizi almak isteriz.. Katılımlarınızı bekliyoruz..
Selam ve dua ile..

[TAVSIYE]
bir şahsın tehevvüsü için, büyük bir daire-i muhita, hareket-i mühimmesinden durdurulmaz.

Kastamonu Lahikası shf:188
[/TAVSIYE]

Sorular

1) Bir şahsın heves ve arzuları derken ne denmek istenmiş olabilir?
2) Bu heves ve arzular Hizmetin Şahs-ı Manevisine zarar verirmi? Bu zararlar nelerdir?
3)Büyük bir daire-i muhita nedir? Açıklarmısınız.
4) Bu daire-i muhitanın hareket-i mühimmesi nedir? Neden heves ve arzular bunu durduramaz..?
5) Bir şahıs olarak bizim heves ve arzularınız nelerdir.?


 

faris

Well-known member
1) Bir şahsın heves ve arzuları derken ne denmek istenmiş olabilir?

Ustadımız Bediüzzaman r.a. Kastamonu Lahikasında ilgili kısmın evvelinde öncelikle bu hevesi izahen : “İstediğim emir ve arzu ettiğim şey ve teşehhî ettiğim hal, hikmet-i ezeliyenin düsturuyla tanzim olunan âlemin mahiyeti müstait değil ve inayet-i ezeliyenin pergeliyle nakşolunan feleğin kanunu müsait değil ve meşiet-i ezeliyenin matbaasında tab olunan zamanın tabiatı muvafık değil ve mesâlih-i umumiyeyi tesis eden hikmet-i İlâhiye razı değildir ki, şu âlem-i imkân, Feyyaz-ı Mutlakın yed-i kudretinden, şu ukulûmuzun hendesesiyle ve tehevvüsümüzün iştahısıyla istediğimiz herbir semeratı koparsın. Verse de tutamaz, düşse de kaldıramaz.” demekte.

Bazen biz kendimiz dahi keşke şu yaşadığımız zamanın veya içinde bulunduğumuz şartlar islama uygun olsa da islamı gerektiği gibi yaşasak diyebiliyoruz. Buradaki heves ve arzu nefsin hevesi değil ruhun ve kalbin hevesidir..
 

faris

Well-known member
2) Bu heves ve arzular Hizmetin Şahs-ı Manevisine zarar verirmi? Bu zararlar nelerdir?

Mesela bazı tarım ürünlerini yetiştiren yağmurun yağmasını isterken bazıları ise ıslanmamak için yağmurun yağmasını istemez. O kişi sırf kendisi ıslanmamak için tehevvüsü bir çok tarım gıdalarının yetişmesine vesile olmakta. Bir tek şer için bir çok hayrın olmamasını istediğinin farkında değildir. Bunu Ustad hazretleri Lahikanın devamında şöyle izah etmekte : "..maddî ve mânevî kış ve zelzele gibi hâdiselerin, yüzer hayırlı neticeleri ve gayeleri varken, şerli ve zararlı birtek neticesi için onu vazifesinden durdurmak, o yüzer hayırlı neticeleri terk etmekle, yüzer şer yapmak, ta bir tek şer gelmesin gibi, hikmete, hakikate, rububiyete münafi olur."
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
[DIKKAT]bir şahsın tehevvüsü için, büyük bir daire-i muhita, hareket-i mühimmesinden durdurulmaz.

Kastamonu Lahikası shf:188
[/DIKKAT]

Insanlar cogu zaman sabirsizdirlar. Yaptiklari kucuk bir fiiliyatin hemen sonuclanmasini, ve yaptiklari bu isin meyvelerini hemenceceik toplamayi arzu ederler... Insanin hevesleri vardir, arzulari vardir. Bu ikisinin onune sabirsizlik gectimide vay insanin haline.

Halbuki dunya imtihan dunyasidir, HAKIM ismi tecellisiyle, sebepler perdesi altindan icraatlar gerceklesir.

Yaz gunu kar yagmasini beklemek, kista bahari beklemek ve gelmeyincede uzulup kahrolmak bir muslumana yakisir mi hiç?

Zaman zaman muziceler kerametler olaganustu haller olmustur bu dunya zemininde de ama hic biri devamli gerceklesen olaylar degildir, ve insanin umidini bu tur beklentilere, harikalara, baglamasi dogru degildir.


Bugun etrafimiza baktigimizda belirli yerlere gelmis bazi milletler yillardir hesap kitap yapan, belirli stratejiler hazirlayan devletlerdir. Ama islam aleminin boyle belirli planlari olmadigi icin hazirliksiz olarak yakalanmis , gunu kurtarma cabasiyla perisan durumdan cikamamistir. Beklentiler cok Allah katindan ama hic bir hazirlik yok!!

Bunun icin Bediuzzaman Said Nursi hz bu vecizenin oncesince, bu istekler icin soyle bildiriyor :" Cenab-i Hak Verse de tutamaz, düşse de kaldıramaz."

Ornegin Universite ogretmesiniz, onemli bi konu anlatacaksiniz, 5 yasindaki bi cocuk gelip, siz çekilin ben anlatirim diyor. Buna musade edermisiniz? Bir kere onda boyle bi bilgi yok.


Bi takim insanlar cok safiyane butun iyi niyetleriyle Islamiyetin butun dunyaya yayilmasini istiyolar. Ama onlarin bu is icin hic bir hazirliklari yok. Bazilarida ne olacaksa olsun deyip cok yanlis bir tavir icerisine giriyorlar, su-i edep te bulunup Cenabi hakkin icraatini begenmeyip tenkitte bulunuyorlar. Bu hususta Ustad soyle uyariyor:


"Hiçbir insanın Cenab-ı Hakka karşı hakk-ı itirazı yoktur. Ve şekva ve şikayete de haddi yoktur. Çünkü, şikayet eden ferdin hilaf-ı hevesini iktiza eden, nizam-ı alemde binlerce hikmet vardır. O ferdi irza etmekte, o bin hikmetin iğdabı vardır. Bir ferdi razı etmek için bin hikmet feda edilemez.
b623.gif


Eğer her ferdin keyfine göre hareket edilirse, dünyanın nizam ve intizamı fesada gider.

Ey müteşekki! Sen nesin?

Neye binaen itiraz ediyorsun?

Cüz’i hevesini külliyat-ı kainata mühendis mi yapıyorsun?

Kokmuş olan zevkini nimetlerin derecelerine mikyas ve mizan mı yapıyorsun?

Ne biliyorsun ki, zannettiğin nimet nikmet olmasın? Senin ne kıymetin var ki, sineğin kanadına müvazi olmayan hevesini tatmin ve teskin için felek çarklarıyla hareketten teskin edilsin?
"
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Alinti yaptigimiz vecizenin bir paragraf oncesi sorularla risale sitesinde aciklayici ve aydinlatici bi sekilde islenilmis:

[NOT]
"İstediğim emir ve arzu ettiğim şey ve teşehhi ettiğim hal; hikmet-i ezeliyenin düsturuyla tanzim olunan âlemin mahiyeti müstaid değil ve inayet-i ezeliyenin pergeliyle nakşolunan feleğin kanunu müsaid değil ve meşiet-i ezeliyenin matbaasında tab' olunan zamanın tabiatı muvafık değil ve mesalih-i umumiyeyi tesis eden hikmet-i İlahî razı değildir ki, şu âlem-i imkân, Feyyaz-ı Mutlak'ın yed-i kudretinden şu ukûlümüzün hendesesiyle ve tehevvüsümüz iştihasıyla istediğimiz semeratı koparsın. Verse de tutamaz, düşse de kaldıramaz."(1)


[/NOT] Bir insanın kendi istediği şey ve iştahla beklediği hal ile Allah’ın ezeli hikmet prensibinin düzenlediği alem örtüşmeyebilir. Yani Allah’ın hikmeti gereği getirdiği alemdeki bir hal ile insanın beklentisi aynı olmayabilir. İşte insan bu beklentisinin gerçekleşmemsinden dolayı sızlanır ve şikayetlenir.

Allah’ın ezeli ihsanının pergeli ile çizilen kainat kanunu, insanın iyi bir niyet ile kendi cüzi bakışına göre çizdiği alem kanunu arasında bir uyuşmazlık olabilir.
Mesela bir Müslüman, İslam aleminin miskinliği ve geri kalmışlığının gitmesini arzu eder, Allah’tan şiddetle talep eder. Ama Allah insanın bilemeyeceği binlerce gizli hikmetinin gereği olarak bu halin devamına hükmedebilir. O zaman Müslüman, kendi kendine acizlenip şikayete başlar.

Yani özet olarak kainat çarkları ve alemlerin düzeni, insanların basit ve ihatasız iştah ve heveslerine göre işlemiyor. Bu durum, hayır noktasında da böyledir, şer noktasında da böyledir. Allah iş ve icraatlarını planlarken, insanların iştah ve hevesini esas almıyor. Ancak kendi ezeli ve ebedi isimlerinin bizce gizli hikmetlerini esas alıyor. İnsan arzu ve hevesleri ile Allah’ın ezeli hikmetlerini tesiri altına alamaz.

Mesela biz şimdi, İsrail kafiri karşısında Filistinli Müslüman kardeşlerimizin galip gelmesini şiddetle arzuluyoruz. Ama hali alem ve Allah’ın bizce bilinmeyen hikmetleri bize rağmen izin veriyor. Biz de bu durumdan şikayetlenip duruyoruz. Bu şikayet, isyan ve tevekküle zıt bir hal olmadığı için, Allah’ın icraatlarını beğenmemek veya itiraz manası çıkmaz.

(1) bk. Münazarat, Sualler ve cevaplar.
 

teblið

Vefasýz
insanın heva ve hevesini terkedip Rabbini tanıması ve O’nun buyruklarına uyması onu yüceltir, kanatlandırır, yücelere uçurur. Mevlana ne güzel söylemiş: “Ne zamana kadar fânî sevgiliyi kucaklayacaksın? Öyle bir canı kucakla ki, ona son yoktur.

Evet ruhtan ve manadan uzak, sadece maddeye takılıp kalan insanın gözü, akıllara durgunluk veren koca evreni yaratan yüce Allah’ı (c.c) ve gerçekleri görmez. Ama yarasanın gözünün güneşi görememesi, güneşin yokluğu anlamına gelmediği gibi, bizim yüce Allah’ı (c.c)göremememiz de onun yokluğu anlamına gelmez. Kusur güneşte değil, onu idrak edemeyen gözdedir.
 
Üst