Açıklamalı - 29. Mektub - Ramazan Risalesi - Üçüncü Nükte

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
29. MEKTUP

ÜÇÜNCÜ NÜKTE


Oruç, hayat-ı içtimaiye-i insaniyeye baktığı cihetle
çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki




İnsanlar bir topluluk halinde yaşarlar.
Ve bu topluluk halinde insan gibi yaşayabilmelerine
Ramazanda orucun ne gibi katkıları var beraber Risale-i Nur penceresinden bakalım.

İnsanlar, maişet cihetinde muhtelif bir surette halkedilmişler.





Yani kimi insanlar zengin, kimileri fakirdirler.
Herkesin maddi durumu muhtelifdir.
Bu durum Adem a.s’dan beri var ve bu ihtilaf kıyamete kadar devam edecek.
Bu ihtilaf kaçınılmazdır.
Önemli olan bu iki taife arasında birlik ve beraberlik dostluk ve kardeşlik tesisi etmektir.

Cenâb-ı Hak o ihtilafa binaen, zenginleri fukaraların muavenetine davet ediyor.





Güçlü olanı zayıf olanın imdadına çağırıyor.
Zengin olanı fakir olanın muavenetine davet ediyor.

Halbuki zenginler, fukaranın acınacak acı hallerini ve açlıklarını,
oruçtaki açlıkla tam hissedebilirler.





Hissetmek ise iç alemimizde yaşamakla olur.

Eğer oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki,

açlık ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar şefkate
ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez.





Yani iç alemimizde fakirlerin fakirlikten ve açlıktan çektikleri
elem ve üzüntüleri yaşayamayız.
Eğer oruç olmazsa zenginlerler fakirler arasındaki irtibat kopar,
Uçurumlar artar ve çatışmalar kıskanmalar hırsızlıklar engellenemez.
Çünkü zengin oruç tutmuyor, fakire acımıyor, şefkat elini ona uzatmıyor.

Bu cihette insaniyetteki hemcinsine şefkat ise,
şükr-ü hakikînin bir esasıdır.





Kendimizde hakiki şükrün var olup olmadığının alameti,
bir insanın diğer insanlara şefkat etmesinden geçiyor.
Eğer diğer insanlara şefkatin varsa;
Sen hakiki şükr-ü maneviyi taşıyorsun demektir.
Eğer sadece kendi nefsini düşünüyorsan, başka insanları düşünmüyorsan
Bencil ve egoist olan biri olarak elbette Allah’a yakın bir kul değilsin.
Halbuki Allah şükür eden insanlar yakınlaşabilirler.

Hangi ferd olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir.
Ona karşı şefkate mükelleftir.





İnsanlar bilgide birbirinden farklı olduğu gibi,
Maddiyattada birbirinden farklıdırlar.
Demek benden zengini olduğu gibi benden fakiri de vardır.

Ve zengin olan fakir olana şefkat etmekle mükellefdir.
Bu mükellefiyeti terk edenler hakiki şükür edemezler.
Şefkat yoksa eğer zıddıyla bakarsak, katı kalplilik var demektir.
Gaddarlık var demektir.
Bu haletle manevi zevk ve lezzet alınmaz.
Maneviyatta terakki edilmez.

Eğer nefsine açlık çektirmek mecburiyeti olmazsa
şefkat vasıtasıyla muavenete mükellef olduğu
ve ihsanı ve yardımı yapmaz yapsada tam olmaz.
Çünki hakikî o haleti kendi nefsinde hissetmiyor.





Nefsinde tam hissetmeyince de ibadetin bizden istediğini veremeyiz.
İbadetin hakkını yerine getiremeyiz.
İslamiyet bizden emirlerinin ruhumuzda yaşanmasını istiyor
Ta ki ibadetteki maksad hasıl olsun.


Rabbim cümlemize Ramazan’ın şuuruyla oruç tutmak nasib eylesin.



el Fatiha
 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Ramazan Risalesi Üçüncü Nükte



Oruç, hayat-ı içtimaiye-i insaniyeye baktığı cihetle çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

İnsanlar maişet cihetinde muhtelif bir surette hâlk edilmişler.
Cenâb-ı Hak, o ihtilâfa binaen, zenginleri fukaraların muavenetine davet ediyor.
Halbuki, zenginler fukaranın acınacak acı hâllerini ve açlıklarını, oruçtaki açlıkla tam hissedebilirler.


Eğer oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki,
açlık ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez.


Bu cihette insaniyetteki hemcinsine şefkat ise, şükr-ü hakikînin bir esasıdır.
Hangi fert olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir; ona karşı şefkate mükelleftir.


Eğer nefsine açlık çektirmek mecburiyeti olmazsa, şefkat vasıtasıyla
muavenete mükellef olduğu ihsanı ve yardımı yapamaz, yapsa da tam olamaz.
Çünkü, hakikî o hâleti kendi nefsinde hissetmiyor.



Evet, sanırım bu hal empatiden daha öte daha muhteşem bir haldir.
Karşmızdaki kişinin sadece neler düşündüğünü değil, aynı zamanda neler hissettiğini hissetmek..
Belki onun nasıl elemler çektiğini, sadece düşünmek değil aynı zamanda o elemi çekerek yaşamak.
İnsan böylece fakirin acınacak acı halini anlar, hisseder
ve kendisine ihsan edilen zengiliğin zekatını, sadakasını, hayır ve hasenatını bol bir şekilde fakirlere verir yardım eder.


Zenginlere fakirlerin hallerini anlatacak, zenginleri fakirlerin yardımına koşturacak,
onların ellerinden şefkatle tutturacak, “zenginim, sizden üstünüm” dedirtmeyecek
Zenginlere acizliği hissettirecek başka hangi düstur var?

Zenginlere fakirlerin duasını kazandıraracak baska hangi düstur veya kanun veya yaptırım var?


Tüm dünyanın sosyologları gelsinler,
Aralarında uçurumlar olan zenginlerle fakirlerin arasındaki mesafeyi kapatıp,
kalbî bir bağ kursunlar, acaba orucun yaptığının binde birini yapabilirler mi?

 

teblið

Vefasýz
Ne kadar güzel Cenâb-i Hak güçlü olanı zayıf olanın imdadina çağırıyor, zengin olanı fakir olanın muavenetine davet ediyor. İnsan sadece kendi nefsini düşünüyorsa, başka insanlari düsünmüyorsa, bencil ve egoist olan biri olarak elbette Allah'a yakin bir kul degildir. Halbuki Allah şükr eden insanlar yakınlaşabilirler.

Hangi ferd olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir. Ona karşi sefkate mükelleftir.

Eger oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki, açlik ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar sefkate ne kadar muhtaç oldugunu idrak edemez.
 
Üst