Vecize Analizi 4 : Aile Mutluluğu

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Evliliğin çok olduğu ve bir o kadarda boşanmaların çok yaşandığı bu günümüzdeki en temel sıkıntı ve sorunu çözecek ve yardımcı olacak bu dersimize sizlerinde katılımlarını bekliyoruz;

[BILGI]Bir ailenin saadet-i hayatiyesi, koca ve karı mâbeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder.

Lem'alar - Yirmidördüncü Lem'a[/BILGI]
 

kýzýl lale

Active member
'Seni Kördüğüm gibi seviyorum'

Kirletildi tüm değerler. Yapmacık baharlarla, suni lalezarlarla süslenmeye çalışılır oldu birliktelikler. Bu kirliliklerden aşk ve sevgi de nasibini aldı günümüzde. “Sevmek dokunmaktır” diye bir felsefe yada daha doğrusu bir safsata koydular ortaya. Böylece, yüreklerde değil bedenlerde gezinip duran şeyin adı sevgi oldu. Flört adı altında, özgürlük namına, iffet ayaklar altına alındı günümüzde.

Adeta bekarlara has bir değer olarak sunulur oldu adı aşk ve sevgi olan kutsal değer. Evliler arasında ise eşler birbirlerine güzel sözlerle hitap etmeyi ayıp sayar oldular. Yada, ‘yahu yaşımız başımız geçmiş artık’ diyerek, aşkın ve sevginin gün olup sönmesi gereken bir olgu olduğuna inandırdılar kendilerini. Nişanlılık dönemi yada evlilikler, denemek için yapılır oldu. ‘Yürütemez isek ayrılırız’ diyerek, adeta ayrılmak için evlenilir oldu. Gerçek aşkın ve sevginin var olduğu yuvalarda hiç ayrılık olur mu!? Yada aşktan ve sevgiden kaynaklanan huzursuzluk olur mu hiç!?

Canım… Cananım… Bitanem… Gibi sevgi ifadelerine ne kadar samimi davranıyoruz acaba? İnsan ‘Canım’ dediği, benliğinden bir parça gördüğü, ‘Canımı candan öte can bil…’ ‘Ruhum ruhuna, gönlüm gönlüne, yüreğim yüreğine dayanak…’ ‘Kanın biterse kanım, kanım biterse gözyaşlarım var unutma’ dediği sevgilisini yada aşkını nasıl kırar, nasıl üzer. Söylemlerde samimiyet olsa, sevgililerin kalpleri kırılır mı hiç?! O sevgi fısıltıları, dilden değil de yürekten kopup gelse, acılar ve çaresizlikler içinde kıvranır mı sevgili?! Bu derece yoğun olan bir sevgi, yürekte her geçen gün çoğalması gerekirken, sönüp gider mi?! Ve aşkın ayrılmaz parçası olan kıskançlıklar, yuva yıkmak yerine aşkı daha da alevlendirmesi gerekmez mi?! Yoksa kıskançlıklarda mı yapaylaştı dersiniz?!

Hayatının her sahnesini örnek almak zorunda olduğumuz Resulümüzün eşlerine olan sevgisinden haberdar mıyız?! Bu gün tüm edebiyatçıları susturacak, tüm sözde aşıkları kıskandıracak Resulümüz, eşleriyle şakalaşır ve onları sevdiklerini, nasıl bir aşk ile bağlandıklarını söylemekten hiç çekinmezdi. Aşkı sadece yüreğinde yaşatmaz dillendirirdi kimi zaman.

Hz Aişe, kendisini tanıtırken, önce babasının ismiyle, “Ebubekir kızı Aişe” diyor ve ekliyordu; “ Ben Allah’ın Sevgilisinin Sevgilisiyim.” O Resulün Sevgilisiydi. Bunu bilmesine rağmen sormadan edemezdi. “Ey Allah’ın Resulü, beni seviyor musun?” Allah’ın Resulü bu ne biçim soru demiyor, sevmesem burada ne işim var demiyor. Cevap veriyor; “Evet Ya Aişe, tabi seviyorum!” Bununla yetinmiyor Hz Aişe validemiz, dahasını da merak ediyor, acaba nasıl seviyordu? Hemen soruyor; “Beni nasıl seviyorsun?” Peygamberimiz sevgi tanımlamasını yapıyordu sevgili eşine. İçten, samimi ve hayran kalınan bir ifadeyle; “Kördüğüm gibi…” Sevgiye bakın, aşka bakın. Açılmayan, çözülmeyen, kördüğüm gibi sevgi. Hz Aişe aldığı bu cevap karşısında çok memnun kalmıştı. Ve her zaman da alacağı cevap kendisini daha da mutlu edeceğinden sık sık sorardı; “Ey Allah’ın Resulü Kördüğüm ne alemde?” O Yüce Resul, her defasında, Hz Aişe’yi memnun eden cevabını veriyordu; “İlk günkü gibi..”

O sevgi örneği Yüce Resul, beraber yemek yerken ilk önce Hz Aişe’nin yemesini isterdi ve bir şey içilecekse, önce Hz Aişe’ye içirirdi, sonra kendisi içerdi. İçerken de, Hz Aişe’nin içtiği yerden içmeye dikkat ederdi. Bir et yemeği yeniyorsa mutlaka Hz Aişe’nin elindeki parçayı alır, onun ısırdığı yerden kendisi de ısırırdı.

Resulümüzden eşlere karşı davranış, aşk ve sevgi hususunda alacağımız daha nice nice örnekler vardır. Devam edelim. Bir sahabe, Amr b. As soruyor; “Ya ResulAllah! Halkın sana en sevgilisi kimdir?” cevap geliyor; “Aişe…” Yani eşi… Yani sevgilinin Sevgilisi…

O Resul ki, birlikte sefere çıktıklarında, Hz Aişe, kolyesini kaybetmişti. Peygamberimiz de kolyeyi aramaya başladı ve kolye bulunmadan oradan ayrılmak istemedi. Susuz kalmalarına, gece yarısı olmasına rağmen gitmedi Allah’ın Resulü. Ve öylece dizinde sabahladı. Hz Aişe, kaybolan kolyesini, kaldırdığı devesinin altında bulmuştu. Kızmadı, darılmadı sevgilisine Peygamber.

O Yüce Resül, “Çocuklarımın anası dediği”, “Evimin hanımı” dediği Sevgili eşlerinden Hz Hatice validemizin vefatına o kadar üzülmüştü ki, iki büklüm olmuştu. O yılın adını da koydu. “Hüzün yılı!” Var mı başka bir örneği dersiniz?! Eşinin ölüm yılını “Hüzün yılı” olarak adlandıran başka bir sevgili var mı?!
“Gözbebeğim” derdi kimi zaman eşlerine. Sen sus, hep ben konuşayım demezdi eşlerine. “Ya Aişe, konuş, gönlümüz açılsın” derdi.”Ferahlat Ya Aişe” derdi kimi zaman.

Evet, var mı acaba günümüzde hiç kördüğüm gibi bir sevgi? Var mı ilk günkü gibi canlılığını koruyan bir aşk? Var mı yürekten bir gözbebeğimiz? Var mı ardından hüzün yılı ilan edebileceğimiz bir sevgili? Yâda var mı, ölümümüzle beraber gelecek bir hüzünlü yıl?

harun avcı
 

teblið

Vefasýz
Evlilik, kişinin kendisini ve eşini harama düşmekten korur, insan neslini son bulmaktan, yok olmaktan kurtarır Doğurma ve çoğalma yoluyla neslin devamını sağlar

Zira toplum nizamının tamamlayıcı bir unsuru olan ailenin kurulması, nesebin muhafazası, neslin bekası ve bireyler arasında yardımlaşma ruhunun geliştirilmesi evlilikle mümkün olur

Bundan dolayı Kuran-ı Kerim, insanları evlenmeye teşvik etmiştir

İslam dini fıtratın bir gereği olan evlenmeyi, sağlıklı nesiller yetiştirmeye vesile olan aile müessesesinin kurulmasını gerekli ve önemli bulmuş ve karşılıklı sevgi ve saygı esasına dayanan, hak ve sorumluluklarının bilincinde olan mutlu bir aile yuvasının oluşturulmasını hedeflemiştir

Gençleri evlenmeye ve aile kurmaya davet eden Sevgili Peygamberimiz yaptığı mutlu evliliklerle bizlere her konuda olduğu gibi bu konuda da en güzel örnek olmuştur

Gayri meşrû ilişkilerin alabildiğince yaygınlaştığı ve özendirildiği günümüzde kendimizi ve çocuklarımızı korumaya alabilmemizin en güzel yolu mutlu bir aile yuvası olduğunda şüphe yoktur



 

faris

Well-known member
Kızıl lale; sevginin günümüzdeki durumu ve akibetini, teblig de evliliğin mahiyetini, huda ise aile içindeki hayatı dikkatlerimize sırayla olması gereken sevmek, evlenmek ve yuva kurmak olan üç adımı dikkatlerimize sunması ve bu sırada mesaj yazmalari manidar olmuş. Bununla beraber eskiden kızlar ve erkekler kendilerini sadece eşlerine saklamaktaydi ve bunun ise imanin bir neticesi olduğu aşikardir, günümüzde ise iman arka planda olduğundan sadece ani yaşama felsefesi yaşandığından amaç ve gaye degismis evlilik gibi bir müessese sadece zinanin meşru kimliğine donusturulmus. Günümüzde evlenen ünlülere bakalım durum bundan farklı olmadığını görürüz. Bugun boşanmaların cok olmasının altında da bu yatmamaktadir. Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi zinaya perde yapmak ve müsaade etmek ayrı bir hadise. Halbuki bizler ozumuze dönüp evlenip bosananlari toplumda olması gereken yerde bıraksak buna cevazda verilmemiş olunur. Bunun dışında Eğer eşlerin birbirine guveni yoksa ve karşılıklı saygi ve muhabbet yoksa elbette i evliliğin bitmesi an meselesi de olacaktır. Bir başka boyutunu da ele alacak olursak anne ve babalarin evlilikleri sudan sebeplerle baltalamasidir. Anne ve babalar konumlarını iyi degerlendirmeli ve önlem alınacaksa gençleri evlendirmeden önce önlem alınmalı evlendiedikten sonra köstek değil destek olunmalidir.
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Eşler Birbirleriyle Denenir!


Evdeki duruma göre eşler birbirleriyle denenip imtihan olur ve idare eden, sabreden, fedakârlık yapan kazanır. Tabii Şimdikiler bunu ezilme olarak kabul edebilir ve "Ezdirmem sana kendimi" diyen şarkılardaki, güya kendini kanıtlama olarak ifade edilen felsefelere kapılıp yuvasını tarumar ede*bilir. Sonra da hayatı hem kendine hem hayat arkadaşına ze*hir eder.



Hal böyle olunca da kimse mutlu olamadan peş peşe imtihanlar kaybedilir. Kur'an-ı Kerim'de bu hususa işaret edilerek:

"Ey iman edenler! Şu bir gerçek ki, eşlerinizin ve evlatla*rınızın içinden size bir düşman vardır. Onlara karşı dikkatli olun!..Eğer affeder, ellerini tutar, hatalarını görmezden gelirseniz, Kuşkusuz, Allah da affedici, merhamet edici olur." (Teğabün Suresi, 64/14) buyrularak, aile içinde meydana gelen kavga ve geçimsiz*liklerin, dargınlık ve kırgınlıkların, büyütülüp ileri seviyelere taşınmadan, sevgi ve hoşgörü ile söndürülmesine, hataların başa kakılmadan, kavga etmeden, karşı tarafı incitmeden ba*ğışlanması gerektiğine dikkat çekiliyor.




Böylece aile içi olabi*lecek kötü şeylerin, iyi yolla halledilebileceği de anlatılmış oluyor. Aile içi düşman ise, sürekli ortalığı karıştıran şeytan*dır veya şeytana kapı açan çocuk, hanım veya erkektir. Roller ve oyuncular duruma ve zamana göre sürekli değişir.



Kur'an-ı Kerim'de, mallar, eşler ve evlatların birer imti*han olduğuna ve büyük mükâfatın Allah tarafından verilece*ğine dikkat çekiliyor.(Teğabün Suresi, 64/14; Enfal Suresi, 8/28). Büyük mükâfata göz dikenler ise, bu dünya hayatını çok ciddiye almaz ve az durup öbür tarafa göçeceğini bildiği için durumu idare etmeye özen gösterir.





Bu dünyada yaşa*yan bir ahiret yolcusunun yapabileceği en güzel şey de bu ol*sa gerektir. Zaten kişi ailesiyle ve çoluk çocuğu ile imtihana çekileceğini bilir ve buna hazırlıklı olursa, olay ta baştan sağ*lam zeminlere oturur ve büyümeye müsait olaylar bile küçük kazalar ve sıynklarla atlatılabilir ya da hiç kazaya, belaya düşmeden alman tedbirlerle kolayca geçiştirilebilir.





Çocuklar konusundaki imtihanımız ise hiç şüphesiz onları iyi yetiştirmek, Allah'ı ve Peygamber'i, dini, Kitab'ı iyi öğ*retmekle ve onlara güzel bir gelecek hazırlamakla başlayıp, birçok konuda ellerinden tutmak, yol göstermekle, yuva kur*makla ve başkalarına muhtaç olmayacak miktarda bir miras bırakmakla, hatta kendilerini geçindirecek bir iş edinmelerini sağlamakla devam eder... Hatta bunlarla da sınırlı de*ğildir diyebiliriz.




Göz bebeğimiz kadar kıymetli olan yavrularımızı sadece küçükken sevip okşamak yetmez. Onları her yönüyle ahlaklı ve bilgili yetiştirmek, Resul-ü Ekrem'in, başlangıçta öğretilmesini tembih ettiği dinin emir ve yasakları ile yüzme, binme ve atıcılığın dışında, Hz. Ali'nin dediği gibi, geleceğe haZırlamak da en önemli görevlerimizdendir.





Aksini söylemeye bile hacet yoktur, ama bunları yapmadığımız ve kendi başla*rına sokağa bıraktığ ımız takdirde onların nasıl yetişeceği herkesçe malumdur. Hırsız, katil, kapkaççı, tinerci vs... Böyle olunca biz de onlarla olan sınavımızı kaybetmiş olacağız...


Arif Arslan-Kulluk ve İmtihan
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Evliliğin temeli: hürmet muhabbet ve şefkat
Geçimsizliklerin baş sebebi eşlerin hayatı hürmet ve şefkat ekseninde paylaşamamalarıdır.
Duyguların paylaşılması eşler arasında huzuru temin eden unsurlardandır. Eşlerin inançlarından kaynaklanan mânevî değerleri paylaşması; aralarındaki sevginin artması için Allah’a dua etmeleri sağlıklı bir aile ortamı için gereklidir. Eşlerin birbirlerinin ilgi sahasına yakınlık göstermesi aile içi münasebetlerin güzelleşmesine zemin hazırlar. Meselâ eşlerden birinin bir spor takımına yakından ilgi göstermesiyle diğerinin de aynı duyguları paylaşması aile mutluluğuna destek olur. Eşlerin birlikte geziye çıkmaları sosyal aktivitelerde bulunmaları da bu konuda verilebilecek misâllerdendir. Meselâ hayatın her safhasında bizlere en güzel örnek olan Efendimiz (sas) Hz. Aişe ile koşup yarışmışlardır.

 

memluk

Hatim Sorumlusu
Bir ailenin saadet-i hayatiyesi, koca ve karı mâbeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimî bir hürmet ve muhabbetle devam eder.

Tesettürsüzlük ve açık saçıklık, o emniyeti bozar, o mütekabil hürmet ve muhabbeti de kırar.

Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü vesselâm buyurmuştur ki:
* “Dünya metâının en üstünü ve en fazîletlisi sâlih ve dindâr kadındır.”
* “Mü’min’in, Allah korkusundan sonra yararlanacağı en hayırlı şey, sâlihâ bir kadındır.”
* “Kadınlar ile dört tür hasleti için evleniliyor:

1- Malı, 2- Soyu, 3- Güzelliği, 4- Dindârlığı.
Ey Mü’min! Sen bunlardan dindâr olanını seç! Yoksa fakîrliğe düşersin!”
* “Kadınları sırf güzellikleri için nikâhlamayınız! Çünkü onların güzelliği onları böbürlenmek ve kibirlenmek gibi tehlîkelere sürükleyebilir. Kadınları sırf malları için nikâhlamayınız!

Çünkü mal üstünlüğü onları azdırabilir ve isyana sevk edebilir.

Lâkin kadınları dindârlıkları için nikâhlayınız! Şüphesiz burnunun bir kısmı kesik, kulağı delik ve teni siyah dindâr bir câriye dindar olmayan hür ve güzel kadından daha efdaldir.”

Bu hadislerin tefsirini yapan Üstad Bedîüzzaman,
nikâhı, insanın en fazla ihtiyâcını tatmin eden kalbe mukabil bir kalp ile sevgilerini, aşklarını ve şevklerini karşılıklı yaşayabilecekleri, lezzetlerde birbirine ortak, gam ve kederde birbirine yardımcı olabilecekleri önemli bir saadet kurumuna atılan adım olarak tanımlar.

Üstad Said Nursî Hazretlerine göre bu saadet kurumunda kadın ve erkek dindarlıkta, güzel ahlâkta ve Allah korkusunda birbirine denk olmalıdırlar.

Ebedî hayatta eşini kaybetmemek için, eşinin dindârlığını örnek alan ve eşini dindârlığı ve güzel ahlâkı için seven erkek dünya-âhiret elemsiz mutluluğu yakalamış demektir.

Kocasının dindârlığına bakıp, ebedî hayatta kocasını kaybetmemek için Allah korkusuna ve takvâya giren kadın da bahtiyardır, ebedî mutluluğa ulaşmış demektir.
Yoksa sâlihâ kadınını ebedî kaybettirecek haram eğlencelerde ve kötü davranışlarda bulunan erkek kendisine yazık etmiş olur.

Kadın da, Allah korkusunu yaşamaya çalışan kocasının izinden gitmemesi dolayısıyla, o ebedî arkadaşını kaybederse kendisine yazık eder.

Kadın ve erkek ise birbirinin fısklarını, günahlarını ve kötü davranışlarını taklit ediyorlar ve böylece birbirini ateşe atıyorlarsa, sevgilerine, aşklarına ve mutluluklarına binlerce defa yazık etmiş olurlar.
 

Hüzün Rüzgarý

Well-known member
Ben evlenmeden önce ve evlenme esnasında hep şöyle dua ederdim: " Allah'ım! Eşimle benim aramda Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam ile Aişe Validemiz arasındaki gibi bir sevgi nasip eyle...Amin.."

Eşler birbirlerine karşı olan vazifelerini bilse... Erkek kendi görevini, Hanım kendi görevini yapsa Allah'ın izniyle mutluluk sağlanır... aslında evin içinde rolu büyük olan kadındır... çünki eşine itaatle yükünlüdür... ben çevremde şunu görüyorum ki özellikle Nurcu ailelerde bu çok var... Eşler kitaplarını okusa birlikte ders yapsalar... Erkek kendi dershanesinde kadın kendi ders yerinde ders dinleyip Risale-i Nurla iştigal etse o hanede Allah'ın izniyle Nurlu Ebedi bir muhabbet peyda oluyor... :) Rabbi bana ve bütün kadınlara itaatli bir eş olabilmeyi nasip etsin...Amin... =)
 
Üst