ASHAB-I BEDR
Well-known member
Bediüzzaman’a Göre Felsefe
Bediüzzaman’a göre felsefe; Akıldan istifade mi istifa mı?
Bediüzzaman’a göre felsefe; Akıldan istifade mi istifa mı?
[FONT="]Kitap, başlığından da anlaşılacağı üzere Üstad Bediüzzaman’ın eserlerinde geçen felsefe ile alakalı meselelerin tahlilinden ibarettir. Müellif, eserlerdeki felsefe ile alakalı kısımları dört ana başlık altında toplayarak Üstad’ın “felsefe”ye yaklaşımını ve felsefeyle olan iştigalini açıklamaktadır.
[/FONT]
[FONT="]
[/FONT]
[FONT="]Öncelikli olarak eser, bir bütünlük içermesi açısından önem arz etmektedir.
[/FONT][NOT][FONT="] Şöyle ki, Risalelerdeki felsefe bahisleri incelikle taranmış; bir manada sadeleştirilmiş ve müellifin kendine has üslubuyla belli bir metodoloji takip edilerek okuyuculara sunulmuştur.
İkinci önemli husus; kitabın felsefe ilmine has olan muğlâklığa kendini salmaması, bir manada yol haritasının önceden iyi belirlenmesi ve okuyucunun değişik bahislerde cümle aralarında kaybolmasına izin vermemesidir. [/FONT][/NOT]
[FONT="]Müellif, ilk olarak felsefe ile ilgili temel kavramların önemine binaen felsefe, filozof, hikmet ve hakîm kelimelerinin lügat ve ıstılah manaları açıklamaktadır.
Bu bahiste kelimelerin açıklanmasının hemen ardından son bir alt başlık olarak “Bediüzzaman’a göre hikmet ile felsefe, hakîm ile filozof arasındaki farklar” anlatılmaktadır.
Felsefe, filozof, hikmet ve hakîm kelimeleri eserin devamında gerek iktibaslarda gerekse müellifin yorumlarında sıklıkla geçmesi hasebiyle ciddi önem arz etmektedir. Bir manada anahtar olan bu kelimeler müellifin eserini üzerine inşa ettiği dörtlü bir saç ayağı mahiyetindedir.
[/FONT]
[FONT="]
[/FONT]
[FONT="]Felsefe: [FONT="]Felsefe kelimesinin aslının filo-sofiya seklinde yazılan bir deyimden geldiğini vurgulayan müellif, kelimenin bir ilkçağ ürünü olduğunu aktarmaktadır. Kelimenin bütün dünya dillerine hemen hemen aynı şekilde intikal ettiğini aktaran müellif, kelimenin bizdeki kullanımının Arapça’ya intikalinden sonra gerçekleştiğini vurgulamaktadır.
Müellif “filo” kelimesinin sevgi anlamında “sofiye” kelimesinin ise bilgelik (hikmet) manasında kullanıldığını kısaca açıklar. Bu izah nispeten kısa olmakla beraber müellifin bir tercihi olarak göze çarpar. Müellif meselenin ileriki başlıklarda daha genişçe ele alınacağını şerh düşmektedir.
[/FONT][/FONT]
[FONT="]
[/FONT]
[FONT="]Filozof:[/FONT][FONT="] Müellif, filozof kelimesini bilgelik sahibi olan kişi diye kısaca açıklamaktadır. Bu izahta öne çıkan, müellifin kelimenin tarihine daha detaylı inmesidir.
Şöyle ki; kelimenin ilk olarak Pitagoras tarafından kullanıldığını belirten müellif, Pitagoras’a göre aslında hiç kimsenin gerçek bilgeliğe sahip olamayacağını, bilgeliğin tanrıların ihtiraslarından kaynaklandığını aktarmaktadır.[/FONT]
[FONT="] Pitagoras’ın düşüncesinde; filozof olmanın ilk şartının filozofluğu bir meslek şeklinde ele almanın lazım geldiğini belirten müellif, Pitagoras’tan önce de “bilge” sofist kelimesinin kullanıldığını özellikle şairlerin sofist olarak adlandırıldığını aktarmaktadır. Doğuda filozof kelimesinin feylesof olarak telaffuz edildiğini aktaran müellif, filozofun karşılığı olarak genelde hakîm sözcüğünün kullanıldığını ayrıca izah etmektedir.[/FONT]
[FONT="] Müellif iki kelimenin, filozof ve hakîm, tam manasıyla bir birlerini karşılamadığını da vurgulamaktadır. Bu başlıkta ilgi çeken husus felsefe ile felsefecinin yani filozofun arasındaki bağdır. [/FONT]
[FONT="]Felsefenin izahı yapılırken ki sıradanlık felsefecinin tarifinde ortadan kalkmaktadır. Bu bakımdan müellifin hemen kitabın başında felsefeye (hikmet bilgisi) karşı bir tavrının olmadığı, felsefenin değil felsefecinin üzerinde durulması inancı taşıdığı anlaşılmaktadır. [/FONT]
[/FONT]
[FONT="]
[/FONT]
[FONT="]Öncelikli olarak eser, bir bütünlük içermesi açısından önem arz etmektedir.
[/FONT][NOT][FONT="] Şöyle ki, Risalelerdeki felsefe bahisleri incelikle taranmış; bir manada sadeleştirilmiş ve müellifin kendine has üslubuyla belli bir metodoloji takip edilerek okuyuculara sunulmuştur.
İkinci önemli husus; kitabın felsefe ilmine has olan muğlâklığa kendini salmaması, bir manada yol haritasının önceden iyi belirlenmesi ve okuyucunun değişik bahislerde cümle aralarında kaybolmasına izin vermemesidir. [/FONT][/NOT]
[FONT="]Müellif, ilk olarak felsefe ile ilgili temel kavramların önemine binaen felsefe, filozof, hikmet ve hakîm kelimelerinin lügat ve ıstılah manaları açıklamaktadır.
Bu bahiste kelimelerin açıklanmasının hemen ardından son bir alt başlık olarak “Bediüzzaman’a göre hikmet ile felsefe, hakîm ile filozof arasındaki farklar” anlatılmaktadır.
Felsefe, filozof, hikmet ve hakîm kelimeleri eserin devamında gerek iktibaslarda gerekse müellifin yorumlarında sıklıkla geçmesi hasebiyle ciddi önem arz etmektedir. Bir manada anahtar olan bu kelimeler müellifin eserini üzerine inşa ettiği dörtlü bir saç ayağı mahiyetindedir.
[/FONT]
[FONT="]
[/FONT]
[FONT="]Felsefe: [FONT="]Felsefe kelimesinin aslının filo-sofiya seklinde yazılan bir deyimden geldiğini vurgulayan müellif, kelimenin bir ilkçağ ürünü olduğunu aktarmaktadır. Kelimenin bütün dünya dillerine hemen hemen aynı şekilde intikal ettiğini aktaran müellif, kelimenin bizdeki kullanımının Arapça’ya intikalinden sonra gerçekleştiğini vurgulamaktadır.
Müellif “filo” kelimesinin sevgi anlamında “sofiye” kelimesinin ise bilgelik (hikmet) manasında kullanıldığını kısaca açıklar. Bu izah nispeten kısa olmakla beraber müellifin bir tercihi olarak göze çarpar. Müellif meselenin ileriki başlıklarda daha genişçe ele alınacağını şerh düşmektedir.
[/FONT][/FONT]
[FONT="]
[/FONT]
[FONT="]Filozof:[/FONT][FONT="] Müellif, filozof kelimesini bilgelik sahibi olan kişi diye kısaca açıklamaktadır. Bu izahta öne çıkan, müellifin kelimenin tarihine daha detaylı inmesidir.
Şöyle ki; kelimenin ilk olarak Pitagoras tarafından kullanıldığını belirten müellif, Pitagoras’a göre aslında hiç kimsenin gerçek bilgeliğe sahip olamayacağını, bilgeliğin tanrıların ihtiraslarından kaynaklandığını aktarmaktadır.[/FONT]
[FONT="] Pitagoras’ın düşüncesinde; filozof olmanın ilk şartının filozofluğu bir meslek şeklinde ele almanın lazım geldiğini belirten müellif, Pitagoras’tan önce de “bilge” sofist kelimesinin kullanıldığını özellikle şairlerin sofist olarak adlandırıldığını aktarmaktadır. Doğuda filozof kelimesinin feylesof olarak telaffuz edildiğini aktaran müellif, filozofun karşılığı olarak genelde hakîm sözcüğünün kullanıldığını ayrıca izah etmektedir.[/FONT]
[FONT="] Müellif iki kelimenin, filozof ve hakîm, tam manasıyla bir birlerini karşılamadığını da vurgulamaktadır. Bu başlıkta ilgi çeken husus felsefe ile felsefecinin yani filozofun arasındaki bağdır. [/FONT]
[FONT="]Felsefenin izahı yapılırken ki sıradanlık felsefecinin tarifinde ortadan kalkmaktadır. Bu bakımdan müellifin hemen kitabın başında felsefeye (hikmet bilgisi) karşı bir tavrının olmadığı, felsefenin değil felsefecinin üzerinde durulması inancı taşıdığı anlaşılmaktadır. [/FONT]