Amerika Kıtası

faris

Well-known member
Batı yarı küresinde yer alan dünyanın ikinci büyük kıtasıdır. 42.3 milyon km2 yüzölçümü ve 700 milyondan fazla nüfusa sahip olan kıta kuzeyden Kuzey Buz Denizi, batıdan Büyük Okyanus, doğudan Atlas Okyanusu ve güneyden Güney Buz Denizi ile çevrilidir. Kuzey ve Güney Amerika olmak üzere üçgen şeklinde iki kara parçasından oluşmaktadır. Kıtayı ilk keşfeden Kristof Kolomb’dur. Fakat buranın yeni bir kıta olduğunu fark eden Amerigo Vespucci olduğu için Amerika adı verilmiştir. Kıta Maya, Aztek ve İnka gibi eski medeniyetlere beşiklik etmiştir. Eski medeniyetleri Kızılderililer ve Eskimolar Bering Boğazı yoluyla Asya’dan geçerek, yeni medeniyetleri de kıtanın keşfinden sonra Avrupa’dan göç edenler kurmuşlardır.

Kıtada tropikal-ekvatoral, step, çöl gibi çok çeşitli iklimlere rastlanmaktadır. Amerika, km2’ye ancak on beş kişi düşen nüfusu ile, yoğunluğu nispeten az bir kıtadır ve mevcut nüfusu da yüzeyine eşit biçimde dağılmamıştır. Kuzey Amerika’da nüfusun bütün nüfusun üçte ikiden fazlası Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamaktadır. Bu nüfus Kuzey ve Güney Amerika toplam nüfusunun yarısına yakındır. Menşe bakımından nüfusun büyük çoğunluğunu Kuzey Amerika’da İngiliz ve Fransız, Güney Amerika’da ise daha çok İspanyol ve az miktarda Portekiz kökenli Avrupalılar teşkil eder. İktisadî gelişme açısından da Kuzey ve Güney Amerika arasında büyük fark görülür. Kuzey Amerika her bakımdan gelişmişlik örneği olduğu hâlde, Güney Amerika henüz bir çok kesimlerinde gelişmesini tamamlayamamıştır.

Kıtanın keşfinden önce farklı kabile dinleri gelişmiştir. 16. yüzyıldan itibaren Amerika kıtasına yerleşmeye başlayan Avrupalılar, Hıristiyanlığı da beraberlerinde getirerek yaymaya çalışmışlardır. ABD ve Kanada’da Protestanlık, kıtanın diğer yerlerinde Katoliklik yaygındır. İslâm dini ise kıtaya Endülüslü Müslümanlar vasıtasıyla gittiği tahmin edimektedir. Ayrıca kıtanın keşfiyle İspanya’dan da bir çok Müslümanın kıtaya yerleştiği kaynaklarda zikredilir. Diğer yandan 17. ve 18. yüzyıllarda Afrika’dan Amerika’ya götürülen kölelerin önemli bir kısmı Müslümandı. Fakat esaret hayatı dinî ve millî kimliklerini kaybetmelerini çabuklaştırdı. 19. yüzyılda Amerika’ya Asya’nın çeşitli ülkelerinden sözleşmeli işçilerin gelmesiyle bu kıtada Müslümanlar için yeni bir dönem başladı. Büyük baskılarla karşılaşmamaları, anavatanlarıyla ilgilerini kesmemeleri, dinî bilgi ve şuur bakımından daha güçlü olmaları kimliklerini korumalarında ve İslâmî cemaatler oluşturmalarını kolaylaştırdı.

Amerika Birleşik Devletleri
Başkenti Washington olan Amerika Birleşik Devletleri, Amerika kıtasının kuzey bölümünde yer alır. 9.372.614 km2 yüzölçümü ile dünyanın üçüncü büyük ülkesidir. Nüfusun en büyük kısmını Avrupa kökenli Amerikalılar oluşturur. Sayıca onları zenciler, Latin Amerikalılar, Amerika’nın asıl yerlileri, Çinliler, Japonlar, Hintliler, Koreliler ve Vietnamlılar ile daha küçük sayıdaki diğer topluluklar takip eder. Nüfusu yaklaşık olarak 300 milyon civarındadır. Ülkenin dini, Hıristiyanlık (özellikle Protestan, Katolik), Musevîlik ve İslâmdan oluşmaktadır.

Ülkedeki ilk Müslüman hareketleri 1900’lü yılların başlarına rastlar ve 1950’li yıllarda Malcolm X’in İslâmî hareketlere katılmasıyla Amerikalı zenciler arasında genel bir uyanış meydana gelir. Üstad Bediüzzaman, Amerika ve Avrupa’da İslâmiyetin daha yaygın hâle geleceği tespitinde bulunur ve şöyle der: “İşte Amerika ve Avrupa tarlaları böyle dâhi muhakkikleri (Mister Carlyle ve Bismarc gibi) mahsûlât vermesine istinaden, ben de bütün kanaatimle derim: Avrupa ve Amerika İslâmiyetle hâmiledir. Günün birinde bir İslâmî devlet doğuracak.”
 
Üst