Asya

faris

Well-known member
Adalarıyla birlikte yüzölçümü 44 391 163 km2 olan Asya, alan itibarıyla yeryüzündeki karaların üçte birini teşkil eder. Kuzeyde Kuzey Buz denizi, güneyde Hint Okyanusu, doğuda Büyük Okyanus, batıda Ural dağlarıyla sınırlıdır. Asya’nın yüzölçümü Avrupa’dan dört kat fazladır. 1989 rakamlarına göre kıtanın toplam nüfusu 3 milyar 104 milyondu.

Asya kıtası İslamiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi semavî dinlerin doğduğu ve Hinduizm, Budizm, Taoizm, Şintoizm, Konfüçyüsçülük gibi beşerî dinlerin ortaya çıktığı yerdir. VII. yüzyılda Arap yarımadasında doğan İslamiyet kısa zamanda güneybatı Asya’yı tamamen kapladı.

Bediüzzaman, âlem-i İslâm ve Asya’yı muazzam bir cami olarak yorumlamaktadır. Diğer semavî dinler olan Hıristiyanlık ve Yahudilik Lübnan hariç güney batı Asya’da dağınık gruplar halinde bulunur.

Avrupalılar bir dönem Asya kıtasının bir bölümünü sömürge hâline getirdiler. 19. yüzyıl, Asya için bağımsızlık hareketlerinin başladığı ve sömürgeciliğin tasfiye edilerek bağımsız devletlerin kurulduğu bir çağ oldu. Ancak 20. asrın başlarından itibaren bu defe komünizm rejimi Asya topraklarında yayılmaya başladı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (S.S.C.B.) ve Çin Halk Cumhuriyeti komünizmi ilân ettiler. Dinlere ve özel mülkiyete karşı olan bu rejim, başta İslâmiyet olmak üzere bütün dinlere büyük ölçüde zarar verdi. Komünizmin yayılma kabiliyeti göstermesi karşısında, Risale-i Nur Anadolu’da–Üstad’ın deyimiyle–bir “sedd-i Zülkârneyn” teşkil etmiştir. 1990 yılında S.S.C.B.’nin dağılmasından sonra kıtada Komünizm büyük ölçüde etkisini yitirdi.

Üstad Bediüzzaman, çoğunlukla peygamberlerin Asya’da, filozofların da Avrupa’da ortaya çıkmasının işareti olarak, Asya’da dinin hâkim olacağını, felsefenin de ikinci derecede kalacağını belirtiyor.

Yine Üstad, Asya’nın geri kalmasının sebeplerinden birinin gerçek meşveretin yapılmaması ve hürriyetin olmaması olarak görüyor ve bu hususta şu tespitte bulunuyor: “Asya kıt'asının ve istikbâlinin keşşafı ve miftahı şûrâdır.” Yani, Asya’nın bahtını ve İslâmiyetin talihini yalnızca meşveret ve hürriyettin açacağını ve bunun da İslam dininin terbiye ve ölçüleri içinde kalmak şartıyla olabileceğini söylüyor.
 
Üst