İnanç, iyileştirir

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
İNANCIN VE İBADETİN sağlığımız üzerinde olumlu etki yaptığı, daha uzun ve sağlıklı yaşamamıza katkıda bulunduğu artık kanıtlanmış durumda.

Özellikle Batıda, tıp bilimi ‘sağlık ve maneviyat’ birleşimiyle gitgide daha fazla ilgileniyor. Amerika’da 125 tıp fakültesinin 80’inden fazlası ‘din ve tıp’a dair kurslar veriyor. Kanada’da ise Toronto Üniversitesi’nde Ekim ayında “Maneviyat ve Sağlık” konulu büyük bir konferans düzenleniyor.
Araştırmalar, dinî, manevî bir yolu takip eden insanların daha uzun ve güçlü bir sağlığa sahip olma ihtimallerinin etmeyenlere oranla, belirgin ölçüde fazla olduğunu gösteriyor. Dua, meditasyon, ibadet ve diğer ‘zihin-beden’ yaklaşımları tedavi etme süreçlerinde yararlı gözüküyor.
Kanada, Amerika ve sair Batı ülkelerinde yapılan 400 röportaj ve 1200’den fazla çalışma şunları gösterdi: İbadetine sık sık devam edenlerde, seyrek eden veya hiç etmeyenlere oranla gözle görünür oranda daha az hastalık karşılaşılıyor.
Kuzey Amerika’da ölümlere yol açan üç önemli hastalık—kalp rahatsızlığı, kanser ve hipertansiyon—dinî eğilimleri olan insanlarda düşük oranda görülüyor.

Özel veya bir cemaat içinde ibadet eden daha yaşlı yetişkinlerde ise az sayıda hastalık belirtisi, daha az sakatlık, daha az depresyona rastlanıyor. Bu hastalarda müzmin anksiyete (endişe hali) ve bunaklık oranının da aynı yaştaki sair insanlara göre daha az olduğu tesbit edilmiş bulunuyor.
Yine, dindar insanlar, dindar olmayanlara oranla daha uzun hayat sürüyorlar. Bu sonuç dindar insanların sigara ve içkiden uzak durmaları ve çarpık cinsel alışkanlıklarının olmayışından dolayı sağlık risklerinin düşük oluşuna bağlanıyor.

Meditasyon ve duanın hastaların iyileşme gücünü arttırdığı artık biliniyor. Üstelik, bu tedavi yöntemlerinin yan etkisi yok ve acı vermiyor.
International Journal of Psychiatry in Medicine’ın Şubat 2002’de yayınladığı yeni araştırmaya göre ise, inananların beraberce yaptığı ibadetlere sık sık devam etmeyenlerin kanser-dışı sindirim hastalıklarına yakalanma ihtimalleri iki kat daha fazla. Damar rahatsızlıklarından (kalp krizi ve felç dahil) ölme oranları yüzde 21, solunum hastalıklarından ölme oranları ise yüzde 66 daha fazla.
Bunların dışında, bu araştırma bir noktaya parmak basıyor: Dinin psikolojik faydaları giderek daha çok anlaşılıyor. Daha yüksek seviyelerdeki dinî inanç ve maneviyat strese karşı daha çok dayanıklılık, daha düşük seviyelerde anksiyete, daha iyi yetenekler, güçlü sahiplenme duygusu ve genellikle daha berrak, aydınlık bir hayat veriyor.

Hangi Din
Sağlığa Daha Faydalı?


Burada şöyle bir soru akla geliyor: Daha iyi bir sağlığı garanti etmek için hangi din seçilmeli? Araştırma sonuçlarına göre, şu prensipler rahatlıkla söylenebilir: Cinsel sapkınlığı ve zararlı maddeleri kullanmayı yasaklamalı. Kendisine tâbi olan insanlara zorluklar karşısında teselli verebilmeli. İbadet ve dua içeriyor olmalı. Cemaat ruhuna sahip bulunmalı.

İnancın Sağlığa Faydaları

Bu konu hakkında ise iki temel giriş kitabı var: The Handbook of Religion and Health (Din ve Sağlık Elkitabı) dinî pratik ve sağlığın bağlantısını araştıran çalışmalar arasında seçilmiş 712 sayfalık bir eser. God, Belief and Health (Allah, İman ve Sağlık) ibe hastalık ve ölüm noktasında inançlı grupların diğerlerine göre daha iyi durumda olduğunu söyleyen uzmanların belki de en önde geleni olan Dr. Jeff Levin tarafından yazılmış.

Dr. Levin, araştırmasında şunu vurguluyor: Kendilerini bazı davranışlarından kısıtlayan ve sağlıklı bir hayat tarzını destekleyen dinî grup üyeleri daha az kalp krizi, hipertansiyon ve kanser riski taşırlar.

Daha iyi, uzun bir ömre sahip olurlar. Alkol ve sigarayı yasaklayan, kısıtlı diyet uygulatan, evlilik dışı cinsel hayata müsaade etmeyen dinler, bu konularda avantajlıdır. Yine, ibadet için bir yere devam etmeden ve ibadet olarak birtakım bedensel aktiviteler yapmadan bu yarar sağlanamaz.

Dr. Levin, ‘Kuzey Amerika katilleri’ olarak bilinen üç hastalığı—kalp, kanser ve hipertansiyon—inançlı insanlarda inanmayanlara oranla daha düşük oranda rastlandığını tekrarlıyor. Meselâ, Yahudi kadınların, eşlerinin sünnetli olmalarından dolayı, rahim kanserine daha az yakalandıklarını söylüyor. Keza, sünnet olmayan Hindular arasında, rahim kanserinin, böyle bir hastalığa yakalandıkları hemen hiç duyulmayan Hint Müslümanlarına oranla oldukça fazla görüldüğünü belirtiyor.

Benzer şekilde, sabırlı, aceleci ve saldırgan olmayan, alkol kullanmayan, ibadet yerlerine düzenli biçimde giden mü’minlerde hipertansiyona bağlı ölümler yüzde 40 daha az görülüyor.

Bütün bunlarla birlikte, biliyoruz ki, iman ve ibadetin asıl gayesi, bizi Yaratan Rabbimize olan bağlılığımızı göstermektir. Bu araştırmalar ise gösteriyor ki, Rabbimiz bunun mükâfatı bu dünyada gönlümüze coşku, kalbimize huzur vermekle kalmıyor; aynı zamanda sağlığımıza sağlık katıyor
 

ýþýkk

Well-known member
rabbimin yaratıpta emrettiği şeylerin hepsi faydalı hangisinde eksik yada zararlı şey varki;ama anlayana ya da gözlerini kapamayanlara....
Allah(cc) razı olsun
 
Üst