İman ve Takva..(İkinci sözden ufak bir mutalâ)

ebrar172

Well-known member
Bismillâhirrahmânirrâhim..

"Vazife-i hayatını bitirenler, bu dâr-ı faniden, mânen mesrurâne,
dağdağasız diğer bir âleme giderler.
Ta yeni vazifedarlara yer açılsın, gelip çalışsınlar.
Bütün tevellüdat-ı hayvaniye ve insaniyye ise;
ahz-ı askere, silâh altına, vazife başına gelmektir.
Bütün zîhayat, birer muvazzaf mesrur asker,
birer müstakkim memnun memurlardır.

Bütün sadalar ise, ya vazife başlamasındaki zikir ve tesbih
ve paydostan gelen şükür ve tefrih
veya işlemek neş'esinden neş'et eden nağamâttır.
Bütün mevcûdât, o mü'minin nazarında,
Seyyid-i Kerim'inin ve Mâlik-i Rahim'inin birer mûnis hizmetkârı,
birer dost memuru, birer şirin kitabıdır.
Daha bunun gibi pek çok latif, ulvî ve leziz, tatlı hakikatlar,
îmanından tecelli eder, tezâhür eder."

Demek îman, bir mânevî Tûba-yi Cennet çekirdeğini taşıyor.
Küfür ise mânevî bir Zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor.
Demek selâmet ve emniyet, yalnız İslâmiyette ve îmandadır.

İman ile “emniyet”, İslam ile “teslimiyet”,
kelime olarak, aynı kökten gelirler.


Üstad bir risalesinde;
iman ile Sultan-ı Kâinata intisap eden bir adamın
kimseden pervası, korkusu olamayacağına vurgu yapar.
Bütün mahlukat Allah’ın hükmü altındadır
O’nun mülkü ve O’nun memlûküdürler.
İman ile Allah’a sığınan kimse,
Onun askerleri hükmünde bulunan varlıklardan
ve olaylardan korkmaz;
emniyetli bir hayat yaşar.


Hastalıklar onun için günahlara kefaret
manevî dereceler kazanmaya sebeptir.
Ölüm, bir terhis tezkeresidir, ruhun serbest kalmasıdır
kabir ise “cennet bahçelerinden bir bahçedir.”


Böyle bir insan, her türlü kederden emin olmuş demektir.
Şu var ki imandan gelen bu emniyete kavuşmak için
İlâhî hükümlere teslim olmak yani İslâm’ın emirlerine uymak
ve yasaklarından kaçınmak gerekir.
Padişaha inanan bir kişinin onun emirlerine isyan etmesi
onu padişahın hapishanesine gitmekten kurtarmaz.
İmanla İslâm, yani inanmak
ve inandığı gibi yaşamak birlikte olmalıdır.

İşte iman öyle bir iksirdir ki
insanı bütün kainatla dost ve ahbap yapar
her şeye karşı bir ülfet ve ünsiyet kazandırır.
İmanı kuvvetli olan bir Müminin nazarında her mahluk
Allah’ın müstakim birer memuru dost bir hizmetkarıdır.
Kainatın her tarafı şuur sahibi melekler ve ruhaniler ile şenlenmiştir.
Hal böyle olunca Mümin olmak demek
şu alemde vahşet ve yalnızlık çekmemek demektir..


Lakin imanın bu kemal manaları
her Müminde tam tecelli etmediği için
bu ünsiyet ve dostlukları tam idrak edemiyor.
Bu da imanın kuvvetsiz ve zayıflığından kaynaklanıyor.
Öyle ise en güzel ve önemli yol
imanımızı tahkiki bir surete çevirip kuvvetlendirmektir.


Manevi ve ruhi hastalıkların büyük bir kısmı iman zaafı
ve ibadetlerin eksikliklerinden ortaya çıkıyor.
Nasıl maddi beden, gıdasız kalınca hastalanıyor ise
manevi cihaz ve duygularımız da zikirsiz ve ibadetsiz kalınca
bir takım manevi hastalıklara ve sıkıntılara sebebiyet veriyor.
Bütün manevi hastalıkların ve sıkıntıların reçetesi ise
tahkiki imanı elde etmek ve bunun gereği olan ibadetleri
kemali ile ifa etmektir.


tahkiki iman ise araştırmakla
ve eksiksiz olmaya çalışmakla mümkündür
işte bu tahkiki iman sayesinde insan takva sahibi olur
ve takva ahiret aleminde kulu kuldan üstün kılan tek niteliktir
kimsenin dünyada ki işine gücüne mevkisine bakılmayacak
kul takvası ölçüsünce hesaba cekilecektir...

Bakara süresinde takva sahiblerinden şöyle bahis geçer;
"O takva sahipleri öyle kimselerdir ki, gayb’a iman ederler..."
peki nedir takva ?
Takva sahipleri tarif edilirken, ilk özellik olarak
gayba iman etmelerine dikkat çekiliyor
yani imanın bütün rükunları gaybdır


Takva da üçe ayrılıyor
Şirkten takva yani "Allah’a ortak koşmaktan sakınmak"
Masiyetten takva yani "günahlardan uzak durmak"
Masivadan takva yani "kalbe Allah sevgisinden
ve Allah korkusundan başka sevgilerin
ve korkuların girmesinden sakınmak"

işte takva sahipleri denilince bu üç tehlikeden sakınan,
uzak duran kimseler anlaşılır.


takvalı olabilmek yani hakiki iman sahibi olmak için
ilk ve en önemli kaide gayba iman !!
o zaman gayba iman mevzusunu biraz daha açalım..


“Gabya iman ederler.” ifadesi için iki ayrı mana veriliyor

Birincisi;“Onlar görmedikleri halde iman ederler;
akla, mantığa, delillere dayanarak iman ederler.”
Diğer mana ise “Onlar gıyaben dahi iman ederler.
Yani, münafıklar gibi sadece insanların arasında değil
yalnız başlarına kaldıkları, kimsenin görmediği
bilmediği hallerde de iman ederler.”
Gaybın bir manası da ancak Allah’ın bildiği
kimsenin bilemeyeceği hakikatlerdir ki
bunlar imana konu değillerdir.


Gabya iman konusunda Elmalılı Hamdi Yazır
tefsirinde şu açıklamayı getirmiş;
“Bizce gayb, görülemeyen değil, görülmeyen demektir.
Biz delilsiz olan gayba değil, delili olan
gayb-ı makule iman ediyoruz.”

konuyu toparlayalım inşaAllah

Takva sahipleri gayba iman ederler.
Allahtan korkarlar, isyandan çekinirler.
Her amellerinin meleklerin gördüğünü ve yazdığını düşünür
yanlışlık yapmaktan korkarlar.
Kitaplara iman onları Kur’ana aykırı işler yapmaktan alıkoyar.
Peygamberlere iman onları Allah Resulünün yolundan
ayrılma tehlikesine karşı uyanık tutar.


Ahirete iman onlara bu dünyanın fani bir misafirhane
bir imtihan salonu olduğunu bildirir
ahiret azabı netice verecek işlerden ve davranışlardan onları korur.
Kadere iman ise onlara kendi vazifelerini yapıp
Allah’ın işine karışmama O’nun takdirine razı olma şuuru verir.
Sabırsızlıktan, şekvadan, itirazdan onları muhafaza eder.


Demek selamet ve emniyet yalnız İslamiyette ve imandadır.
Öyle ise biz daima ;
“Elhamdü lillâhi alâ dinil-İslam ve kemalil-îman” demeliyiz.


velhasılı kelam tekraren ;
"İman öyle bir iksirdir ki insanı bütün kainatla dost ve ahbap yapar;
her şeye karşı bir ülfet ve ünsiyet kazandırır."
İmanı kuvvetli olan bir Müminin nazarında her mahluk
Allah’ın müstakim birer memuru, dost bir hizmetkarıdır.
Kainatın her tarafı şuur sahibi melekler ve ruhaniler ile şenlenmiştir.
Hal böyle olunca, Mümin şu alemde vahşet ve yalnızlığa düçar olmaz..
işte bu dünyada yalnızlık ve vahşetten koruyan hakiki iman
öte alemlerde kulun mertebesini belirleyecek
ve kul her iki alemde de kazanan bahtiyar kullardan olacaktır
Allahın izniyle inşaAllah...


Sübhaneke la ilmelena illa ma allemtena inneke entel alimul hakîm
Sübhaneke la fehme lena illa ma fehtemtena inneke ente'l cevvadü'l kerim ...

Esselatü vesselamü aleyke Ya Seyyidel evveline vel ahirin vesselamün alel mürselin

El Fatiha Meas Salavat...
Amin..
























 
Üst