Fizik Paradoksları

Zuhr

Talebe
fizik_paradoksları.jpg

Karşı konulamaz bir kuvvet’, ‘kımıldatılamaz bir kütle’ ile karşı karşıya geldiğinde ne olur?... Bu bir paradoks. Çünkü kuvvet galip gelirse, o ‘karşı konulamazlığını korurken, kütle kımıldatılamaz olmaktan çıkar.
Aksi halde, kütle kımıldatılamazlığını korurken, kuvvet karşı konulamaz niteliğini yitirir.
Aslında böyle birer kuvvet ve kütlenin var olması, kuramsal olarak mümkündür. Ancak, ayrı dünya veya evrenlerde bulunmak zorundadırlar. Her biri kendi dünyasına hükümran olabilir, ancak bu dünyaların çakışmaması gerekir. Çünkü, karşılaşmaları halinde bir tezatlık doğar.
Bu, sözkonusu paradoksun mantıksal açıklaması. Fiziksel açıklaması ise şöyle olabilir: ‘Karşı konulamaz’, yani sınırsız büyüklükte bir kuvvetin hareketi, sınırsız enerjiye karşılık gelir. Enerji kütleye dönüşebildiğinden, sınırsız enerji sınırsız kütleye yol açar ve bu kütle kendi üzerine çökerek, bir karadelik oluşturur. ‘Kımıldatılamaz kütle’, yine öyle.
Sonuç iki karadeliktir ve bunlar karşılaştıklarında, birleşip tek bir karadelik oluştururlar.
 

Zuhr

Talebe
Çincede ‘paradoks’ sözcüğü, ‘mızrak’ sözcüğünü simgeleyen ‘pin’ karakteriyle, ‘kalkan’ sözcüğünü simgeleyen ‘yin’ karakterinin yan yana getirilmesiyle yazılır: ‘pinyin.’ Bunun nedeni, MÖ.3. Yüzyıl felsefe yazıtlarından ‘Han Feizi’de anlatılan bir öyküye dayanmakta.

mızrak.jpg

Öyküde bir adam, mızrağıyla kalkanı satmaya çalışmaktadır. Etrafında toplanan kalabalıktan birisi öne çıkıp mızrağın ne kadar iyi olduğunu sorar. Adam, mızrağının ‘dünyadaki herhangi bir kalkanı delebilecek kadar güçlü’ olduğunu söyler. Bir başkası kalkanı merak edip, “peki ya kalkan nasıl?” diye sorar. Adam kalkanın da, “dünyadaki herhangi bir mızrağın darbesine karşı koyabilecek kadar dayanıklı” olduğunu söyler. Bir üçüncüsü aykırılığı sezinlemiştir: “Peki, birisi o mızrağı alıp kalkanına saldırsa sonuç ne olur?” diye sorar ve satıcı bu soruya cevap veremez. Bu durum o günden beridir, “kendi içinde çelişkili” deyimine yol açmıştır. Bir önceki örnekteki gibi; satıcının iddiaları ayrı ayrı doğru olabilir, fakat aynı anda ve aynı yerde doğru olamazlar. Çünkü; mızrak kalkanı delecek olsa, iddialardan biri, aksi halde diğeri geçerliliğini yitirir.

Paradoks genelde, her biri ayrı ayrı doğru görünen, fakat görünürde çelişkiyle sonuçlanan bir veya birkaç önermeden oluşur. Bu genel tanım içerisinde farklı biçimleri var. Örneğin, önermeler doğru olup, gerçekten de varılan sonucu ima etmekle birlikte; sonuç aslında bir çelişki olmayıp, önseziyi zorlayan bir durum oluşturmaktadır. Ya da sonuç gerçekten bir çelişki oluşturmakta, fakat doğru olan önermeler aslında bu sonucu ima etmemektedir.

Bir üçüncü olasılık, önermelerden bazılarının doğru olmaması veya bir arada doğru olmalarının imkansız olmasıdır. Paradoks sözcüğü bu nedenlerle, çoğu zaman ‘çelişki’ sözcüğüyle eşanlamlı olarak kullanılır. Fakat barındırdığı aykırılık, bir çelişkideki kadar açık ve basit değildir.

Fizikte ise, bilimin tümünde olduğu gibi, çelişki veya paradoksların bir düşünce hatası veya kuramsal eksiklikten kaynaklandığı varsayılır. Çünkü, gerçeğin tümüyle tutarlı olduğu varsayılmaktadır. Gerçi bu da bir felsefe varsayımıdır. Birinci türden, yani doğru önermelerin gerçekten de ima ettiği çelişkili görünen fakat aslında öyle olmayan durumlar, bazen kasten üretilirler ve mevcut kuramın daha iyi anlaşılmasına yardımcı olurlar. (Bknz. Mızrakparadoksu.)
Üçüncü tür, yanlış önermelerden hareketle varılan çelişkili durumlar, genellikle kuramın eksikliğinden kaynaklanır. Böyle paradokslar üzerinde yapılan çalışmalar, mevcut kuramın gelişmesini, yeni alanlara uygulanmasını zorlar ve bazen, sürpriz niteliğindeki yeni teknolojilerin doğmasına yol açar. (Bknz. Denny paradoksu.)

Çelişki bazen, o zamana kadar bilinenleri açıklamış olan kuramın, karşılaşılan yeni verileri açıklayamaz duruma düşmesiyle doğar. Bu durumda kuramın gözden geçirilmesine çalışılır, ya da felsefesine yeni boyutlar katılır. (Bknz. Bell’in uzay gemileri.)
Bu yapılamıyor ve açıklanamayan veriler birikiyorsa eğer, kuram gerekirse tümüyle terkedilir ve yerini, eski verileride açıklayabilen bir yenisine bırakır. Örneğin 20. Yüzyıl başlarında karşılaşılmış olan paradoksların klasik mekaniği sarsmasında ve morötesi çöküşün yokluğu, atomun kararlılığı, çekirdeğin kararsızlığı gibi olguların kuantum mekaniğine, ışık hızının sabit olmasının da özel görelilik kuramına yol açmasında olduğu gibi... Gerçeklik hakkındaki ‘klasik’ varsayımlarımızın çökmesi halinde, bu varsayımlar ve dolayısıyla da gerçeklik hakkındaki anlayışımız, yeni kanıtların varlığında tutarlı olabilecek şekilde değiştirilir. Bazı örnekler...


Bir Bardak Suda Yüzen Gemi

Denny’nin Paradoksu
 

ebrar172

Well-known member
mükemmel yahu ;)
şimdi ben desem ki en çok çay içmeyi severim ve bir bardak çay varsa bu doğrudur...
başka bir zaman desem en çok türk kahvesi içmeyi severim
ve bir fincan kahve içsem bu da doğrudur...

fakat bu ikisi yanyana bana sunulsa ve malum soru sorulsa
o zaman bir paradoksun içince buluruz kendimizi...:022:
acaip oldu dimi :011:
benim acilen birşeyler içmem lazım :Y:
 
Üst