Mustafa Çalışan-Recep Yeter-Murat Aksoy'un yazısı
23 Mart 1960'da Bediüzzaman Said Nursi'nin vefatından sonra Risale-i Nur Cemaati çok keskin çizgilerle olmasa da, kendi içinde yapısal değişimler geçirdi. Nur Cemaati'nde bir tasavvuf silsilesinde olduğu gibi bir lider ve dolayısıyla halifelik sisteminden daha ziyade Risale-i Nur'u yorumlama-uygulama eksenli bir yapı var. Ast, üst, lider, başkan, onun yardımcıları ve özellikle de üyelik kaydı gibi bir sistem yok. Cemaatin bu yapısal zayıflığının yanısıra kuvvetli bir "kolektif kimlik' anlayışı var ki, bunu Nursi "şahsiyeti maneviye" ile ifade ediyor. Bu hususun bir yandan cemaatin zayıf gibi görünen yanı iken diğer taraftan farklı fıtrat ve kabiliyetlerin 'hizmet'in içinde kalabilmesine ve dolayısıyla cemaatin devamına yardım eden bir niteliği var.
Cemaatte Said Nursi'ye hayatta iken hizmet eden ve yakınında bulunan kişiler için "Ağabey' tanımı tercih ediliyor. Yaklaşık 10 kişi olan 'Ağabeyler' liderden daha ziyade "kanaat önderi' olarak benimseniyorlar. Cemaat de, Üstad'ın vefatından sonra bu kanaat önderlerinin etrafında mizaç farklılıklarına göre şekillendi. Böylece cemaat içinde farklı hizmet grupları oluştu. Bu gruplar arasında husumet söz konusu değil. Tüm grupların yaptıkları faaliyetler ise esasen genel hatları ile aynı. Aralarında neşriyata ve hizmet alanlarına bağlı olarak 'öncelik'lere dayalı farklılıklar var.
İLK FARKLILAŞMA
Cemaatte ilk farklılaşma henüz Üstad hayatta iken oluştu. Bilindiği gibi eserler önceleri elle ve daha sonra 40'lı yılların ortalarında teksirle Osmanlıca harflerle çoğaltılmıştı. 1950'li yıllara gelince Osmanlıca bilenlerin sayısının gittikçe azalması sebebiyle, merhum Üstad, Risalelerin Latince harflerle yazılmasını istemiş fakat en önemli talebelerinden birisi olan Hüsrev Altinbaşak'ın buna itirazı ilk farklılaşmayı başlatmıştı. 'Hüsrev Ağabey'in fikrini benimseyenler o gün bugündür eserleri Osmanlıca ve elle yazmaya devam ediyor. Bu grup YAZICILAR olarak biliniyor. Ancak bu grubun ana damara göre oranı daha az ve grup içe kapanık bir gelişme tarzı izliyor.
OKUYUCULAR olarak bilinen ve diğer ağabeylerin tümünü kapsayan asıl gövde ise yek vücut halinde 80'li yıllara kadar geldi. Zübeyr Gündüzalp'in yanı sıra, Bayram Yüksel, Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Said Özdemir, Mehmet Nuri Güleç (Fırıncı), Mehmet Emin Birinci, Ahmet Aytimur, Hüsnü Bayram, Said Özdemir, Tahiri Mutlu, Mehmet Kırkıncı ve Av. Bekir Berk'in de katılımıyla oluşan bu 'Ağabeyler' grubu bir araya gelerek hizmetleri istişare ettiler ve ve bu istişare ile hizmetlere yön verdiler.
GRUPLARIN ÖZELLİKLERİ
1980 ihtilali, kanaat önderleri arasındaki ilk farklı bakış açısını da doğurdu. Ağabeylerin farklı mizaçları nedeniyle günlük siyasete bakışları ve hizmet tarzları da birbirinden farklılaşmaya başladı.
Cemaat bugün pekçok gruba ayrılmış. durumda. Ancak bu, herhangi bir grubun daha fazla öne çıktığı bir 'bölünme' olarak değil, 'hizmette işbölümü' olarak tanımlanıyor. 'Hizmet'ten kasıt ise Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur Külliyatı'nı okumak, öğrenmek, tartışmak, basmak, yaymak ve hür türlü neşriyat organlarıyla duyurmaktan ibaret. Bu alanda gazete, dergi, radyo, kitap vb. yayınları yapmak, konferans, sempozyum, kongre düzenlemek, öğrenciler için evler/ders-haneler' açmak hizmetin temel yol haritasını belirliyor.
Yeni Şafak
23 Mart 1960'da Bediüzzaman Said Nursi'nin vefatından sonra Risale-i Nur Cemaati çok keskin çizgilerle olmasa da, kendi içinde yapısal değişimler geçirdi. Nur Cemaati'nde bir tasavvuf silsilesinde olduğu gibi bir lider ve dolayısıyla halifelik sisteminden daha ziyade Risale-i Nur'u yorumlama-uygulama eksenli bir yapı var. Ast, üst, lider, başkan, onun yardımcıları ve özellikle de üyelik kaydı gibi bir sistem yok. Cemaatin bu yapısal zayıflığının yanısıra kuvvetli bir "kolektif kimlik' anlayışı var ki, bunu Nursi "şahsiyeti maneviye" ile ifade ediyor. Bu hususun bir yandan cemaatin zayıf gibi görünen yanı iken diğer taraftan farklı fıtrat ve kabiliyetlerin 'hizmet'in içinde kalabilmesine ve dolayısıyla cemaatin devamına yardım eden bir niteliği var.
Cemaatte Said Nursi'ye hayatta iken hizmet eden ve yakınında bulunan kişiler için "Ağabey' tanımı tercih ediliyor. Yaklaşık 10 kişi olan 'Ağabeyler' liderden daha ziyade "kanaat önderi' olarak benimseniyorlar. Cemaat de, Üstad'ın vefatından sonra bu kanaat önderlerinin etrafında mizaç farklılıklarına göre şekillendi. Böylece cemaat içinde farklı hizmet grupları oluştu. Bu gruplar arasında husumet söz konusu değil. Tüm grupların yaptıkları faaliyetler ise esasen genel hatları ile aynı. Aralarında neşriyata ve hizmet alanlarına bağlı olarak 'öncelik'lere dayalı farklılıklar var.
İLK FARKLILAŞMA
Cemaatte ilk farklılaşma henüz Üstad hayatta iken oluştu. Bilindiği gibi eserler önceleri elle ve daha sonra 40'lı yılların ortalarında teksirle Osmanlıca harflerle çoğaltılmıştı. 1950'li yıllara gelince Osmanlıca bilenlerin sayısının gittikçe azalması sebebiyle, merhum Üstad, Risalelerin Latince harflerle yazılmasını istemiş fakat en önemli talebelerinden birisi olan Hüsrev Altinbaşak'ın buna itirazı ilk farklılaşmayı başlatmıştı. 'Hüsrev Ağabey'in fikrini benimseyenler o gün bugündür eserleri Osmanlıca ve elle yazmaya devam ediyor. Bu grup YAZICILAR olarak biliniyor. Ancak bu grubun ana damara göre oranı daha az ve grup içe kapanık bir gelişme tarzı izliyor.
OKUYUCULAR olarak bilinen ve diğer ağabeylerin tümünü kapsayan asıl gövde ise yek vücut halinde 80'li yıllara kadar geldi. Zübeyr Gündüzalp'in yanı sıra, Bayram Yüksel, Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Said Özdemir, Mehmet Nuri Güleç (Fırıncı), Mehmet Emin Birinci, Ahmet Aytimur, Hüsnü Bayram, Said Özdemir, Tahiri Mutlu, Mehmet Kırkıncı ve Av. Bekir Berk'in de katılımıyla oluşan bu 'Ağabeyler' grubu bir araya gelerek hizmetleri istişare ettiler ve ve bu istişare ile hizmetlere yön verdiler.
GRUPLARIN ÖZELLİKLERİ
1980 ihtilali, kanaat önderleri arasındaki ilk farklı bakış açısını da doğurdu. Ağabeylerin farklı mizaçları nedeniyle günlük siyasete bakışları ve hizmet tarzları da birbirinden farklılaşmaya başladı.
Cemaat bugün pekçok gruba ayrılmış. durumda. Ancak bu, herhangi bir grubun daha fazla öne çıktığı bir 'bölünme' olarak değil, 'hizmette işbölümü' olarak tanımlanıyor. 'Hizmet'ten kasıt ise Bediüzzaman Said Nursi'nin Risale-i Nur Külliyatı'nı okumak, öğrenmek, tartışmak, basmak, yaymak ve hür türlü neşriyat organlarıyla duyurmaktan ibaret. Bu alanda gazete, dergi, radyo, kitap vb. yayınları yapmak, konferans, sempozyum, kongre düzenlemek, öğrenciler için evler/ders-haneler' açmak hizmetin temel yol haritasını belirliyor.
Yeni Şafak