Veladet-i Muhammediye - Kutlu doğum

Ukbaa

Well-known member
Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkıbetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyyidine Muhammedivve alê êlihi vesahbihi ecmain, alê rasulüne salevât

Elfü elfi selatin ve elfü elfi selamin aleyke ya Rasulallah
Elfü elfi selatin ve elfü elfi selamin aleyke ya Habiballah
Elfü elfi selatin ve elfü elfi selamin aleyke ya emine Vahyillah

Veladet-i Muhammediye
Şimdiki tabirle kutlu doğum…
Allah-u Zül Celale hadsiz hamd ve ve şükürler olsun ki
Biz Müslümanların, Kur’an-ı Azimüşşanda “Üsvetün hasenetün’’
tabir edilen , Kainatın efendisi Hz. Muhammed (asm) gibi bir örneğimiz var.

Bütün faziletleri zatında toplamış en mükemmel bir rehberimiz.
Nümune-i imtisalimiz, güzeller güzeli peygamberimiz var.

O’nu medheden selef-i salihin uleması demişler ki;
“Ya Muhammed(a.s.m.) biz sözlerimizle Seni güzel medhedemedik.
Lakin seni ve senin ahlakını medhetmek bizim sözlerimizi de güzelleştirdi.

Ahzab suresi 21. Ayeti kerimede ise bakın ne deniliyor.
“Andolsun ki Allah Resulu sizin için ,
Allaha ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve
Allah’ı çok zikreden kimseler için en güzel örnektir ve bir numune-i imtisaldir”

Ve Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselam’ın
ümmetine karşı tam bir şefkat ve merhametini ifade eden
Tevbe suresi 128 ayeti kerimesinde bakın ne denilmiş;
“Size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki ;
Sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir.
O size çok düşkün, mü’minlere çok şefkatli , çok merhametlidir.”

Evet nitekim mahşerin dehşetinden herkes
hatta enbiya dahi “nefsi nefsi “ dedikleri zaman,
Resul-i Ekrem efendimiz “ ümmeti ümmeti” diye
re'fet ve şefkatini göstereceği gibi,
yeni dünyaya geldiği zaman ehli keşfin tasdikiyle
validesi Amine Hatun, hem annesinin yanında bulunan Osman bin As’ın annesi,
hem Abdurrahman İbn-i Avf’ın annesinin gördükleri
azim bir nurdur ki üçü de demişler;
‘‘Biz öyle bir nur gördük ki , o nur doğuyu ve batıyı bize birden aydınlattırdı.”

Evet peygamberimizin avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi
“Vema rameyte iz rameyte’’
sırrıyla aynı avucunda, küçücük taş ve toprak,
düşmana top ve gülle hükmünde onları bozguna uğratması;
‘‘Şekkal kamer” sırrıyla aynı avucunun parmağıyla Kameri (gökteki ayı) iki parça etmesi
Ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir orduya içirmesi
Ve aynı el , hastalara ve yaralılara şifa olması
elbette o mübarek el , ne kadar harika ,
İlahi bir kudret mucizesi olduğunu gösterir.

Güya dostlar içinde o elin avucu küçük bir Sübhani zikirhanedir ki ,
küçücük taşlar dahi içine girse zikir ve tesbih ederler.

Ve düşmanlara karşı küçücük bir Rabbani cephane gibidir ki;
İçine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur.

Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük Rahmani bir eczane gibidir ki;
Hangi derde temas etse derman olur.

Ve celal ile kalktığı vakit, Kameri parçalayıp Kab-ı Kavseyn şeklini verir;

Ve cemal ile döndüğü vakit, ab-ı Kevser akıtan on musluklu bir rahmet çeşmesi gibi olur.

Acaba böyle bir Zatın bir tek eli ,
böyle acib mucizelere mazhar ve medar olsa
O Zatın Halık-ı kainat yanında ne kadar makbul olduğu
ve davasında ne kadar sadık bulunduğu
ve o el ile biat edenler, ne kadar bahtiyar olacakları,
bedahet derecesinde apaçık anlaşılmaz mı?”

Şu kainatın sahibi insanların içinden her bakımdan en mükemmel
ve en yüksel ahlaklı bir Zat-ı Alişan olan
Ahirzaman Peygamberi Hz. Muhammed Aleyhisselatu Vessalam’ı
resul ve ebedi rehber tayin edip alemlere rahmet olarak göndermiştir.

Kırk yaşında kendisine Risalet vazifesi verilince;
İnsanlara Allah’ın elçici ve resulu olduğunu haber vermiştir.
Bu büyük davaya delil istenince de Kur’an-ı Kerim gibi bir fermanı göstermiş.
Allah’ın inayetiyle gösterdiği bin kadar mucizelerle nübüvvetini isbat etmiştir.
O mucizeleri , o kadar açıkça göstermiştir ki kafirler,
müşrikler bile inkar edememişlerdir.
Ancak etrafındakileri kandırmak için “sihir gösterdi” demişler.

Bazıları sadece yüzünü görmekle
"Şu simada yalan yok, şu yüzde hile olmaz"
diyerek mucize görmeden iman etmişlerdir.

Efendimizin gösterdiği mucizelerden bazılarını nakledelim inşallah
Yukarda da zikretmiştik, biraz açalım.
Resul-u Ekrem (a.s.m.) Hz. Ebubekir-i Sıddık ile beraber
Medine’ye yeni teşriflerinde onları evinde misafir eden Ebu Eyyub Ensari anlatıyor;

Resul-u Ekrem Aleyhisselam ve Ebubekir-i Sıddık’a kafi gelecek
iki kişilik yemek yaptım.
Efendimiz ferman etti ki;
“Ensar eşrafından otuz kişi davet et”
Ben de davet ettim , geldiler, yediler.
Sonra emretti;
‘‘Altmış kişi daha davet et”
Bende altmış kişi davet ettim.
Onlarda geldiler yediler.
Sonra tekrar fermen etti ki “Yetmiş kişi davet et”
Davet ettim geldiler yediler .
Kablarda hala yemek kaldı.
Bütün gelenler o mucize karşısında İslamiyete girip, biat ettiler.
O iki kişilik yemekten yüzseksen adam yediler.
Diye anlatıyor ensari…
Bizede Allahu ekber demek düşer sanırım…

Yine Hz. Cabirül-Ensari de rivayet ediyor;
Hudeybiye savaşında susadık. Bin beş yüz kişi idik.
Resul-u Ekrem (a.s.m.) kırba denilen bir kabdan abdest aldı.
Artan suya elini batırdı. Baktım ki; çeşme gibi on parmağından su akıyordu.
Dikkat edelim burada taştan su akıtmıyor etten kemikten akıtıyor.
Böyle bir mucize başka görülmemiş.
Hepimiz o sudan içtik ve kablarımızı doldurduk diyor ensari.

Cenab-ı Hak’tan niyazımız odur ki
Resul-i Ekrem (a.s.m.) ın hürmetine ,
bizi O’nun şefaatine mazhar ve sünnetinin ittibaına muvaffak
ve dar-ı saadette O’nun al ve ashabına komşu eylesin. Amin

Rabbimiz Hadisi kudside şöyle buyuruyor;
“Ey Habibim Muhammed(a.s.m.) eğer seni yaratmasaydım
eflaki ve alemleri de yaratmazdım.”

O Halik-ı zül-Celal Kelam-ı Ezelisinde Habibini şu ayetlerle tavsif ediyor.
"Allah’a imamnınız varsa , elbette Allah’ı seveceksiniz
maden Allah’ı seversiniz
Allah’ın sevdiği tarzı yapacaksınız
ve o sevdiği tarz ise, Allah’ın sevdiği Zat'a benzemelisiniz.

O'na benzemek ise O'na ittiba etmektir.
ne vakit O Habibullah’a ittiba etseniz, Allah da sizi sevecek
Zaten siz Allah’ı seversiniz, taki Allah da sizi sevsin.

Enbiya suresi 107 ayeti kerimede bakın ne denilmiş.
"Ey Muhammed ! Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik"

Yine Kalem Suresi 4 ayeti kerime de
" Şüphesiz ki; Sen en yüksek ahlak üzerindesin"
buyruluyor.

Milyonlarca hadsiz salavat ü selam sana olsun Ya Resulallah
Elfü elfi selatin ve elfü elfi selamin aleyke ya Rasulallah
Elfü elfi selatin ve elfü elfi selamin aleyke ya Habiballah
Elfü elfi selatin ve elfü elfi selamin aleyke ya emine Vahyillah

Cenab-ı Hak bizlere, O Resulun muhabbetiyle hayat versin.
Bizleri onun muhabbetiyle yaşatsın.
Kıyamet gününde şefaatine mazhar ve dar-ı saadette
O’nun al ve ashabına komşu eylesin.


Subhâneke lâ ilmelene illema allemtene inneke entel alîmul hakîm ve ahiru de’vehüm enilhamdülillahi rabbil âlemin

21.30’da sohbet kanalında işlenen derstir.
Muhabbet-i Bakiye
 
Üst