Yirminci Mektup Mukaddime

sahici159

Well-known member
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkıbetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyyidine Muhammedivve alê êlihi vesahbihi ecmain, alê rasulüne salevâtelfü elfi selatin ve elfü elfi selamin aleyke ya resulellah. elfü elfi selatin ve elfü elfi selamin aleyke ya habibellah elfü elfi selatin ve elfü elfi selamin aleyke ya emine vahyillah...


Kat’iyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâhtır.Evet yaradılışımızın hadefi ve fıtratımızın gayesi Cenab-ı Hakk'ın bilinmesidir.Her şeyden önce O'nun yolunda olmak ,ancak O'nun tam bilinmesiyle devamlılık kazanır.Gönüllerimizin onarılması, donatılması ve itminana ermemiz , ancak O'nun azametiyle kavramaya, O'ndan gelen sinyallere devamlı açık bulunmaya , O'nun bu mevzudaki ihtarlarına kulak vermeye bağlıdır. burada hilkat ve fıtrat kavramlarını açalım biraz hilkat doğuştan gelen vasıf demek fıtrat nedir? bu da yaratılış, huy, tabiat anlamlarına geliyor hilkatin en yüksek gayesi , fıtratın en yüce neticesi gibi iki durum var hilkat bize verilen yetenekler , özellikler, cihazlarFıtrat ise bir gaye ve vazifeye muvafik mahiyette yaratılmıştır Arslanın pençesi parçalama vazifesine göre yaratılması fıtrattır arının bal yapacak cihazlarla yaratılmasıda hılkat içindeki fıtrattırSair mevucdatın hılkati ve fıtratı ile kıyas yapılınca , insanın hılkatı ve fıtratı neyi gösterir? Bize verilen cihazlar var , herbirisini incelediğimizde neden oraya konduğunu görebiliriz.



Ellerimizin el olarak halk edilmesi ve fıtratına tutma özelliğinin konması , onun bu dünyada ne işe yarayacağını , ne için nasıl kullanılacağını bize haber veriyor.Evet yaradılışımızın hedefi , ve fıtratımızın gayesi Cenab-ı Hakk’a iman etmektir.
Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman ı billâh içindeki marifetullahtırİnsaniyet; insanlık, vicdanlılık , insana yakışır hal ve durumBeşeriyet ; insanın tab’ ve hilkati ve fitri halleriinsaniyet; insana yakışır hal; bunun en âli mertebesi , beşeriyet, insanlık, insanın tab' ve hilkati ve fitri halleri, yani getirdiği özellikleri (görme tutma düşünme) bunların en büyük makamı neymiş?Cenab-ı Hakk’ı tanımak, bilmek , iman edip , Allah’ın sevgisini kazanmakmış.


Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtırCin ve insan ; ikiside Allah’ın kendisine ibadet etsinler diye yarattığı varlıklar.Ve ancak Allah’ı tanıdıkları , bildikleri zaman mutluğu yakalayabiliyolar.ve ancak Cenab-ı Hakk’ın verdiği nimetlerleNedir bunlar;iyilik , ihsan , hidayet, rızık Allah’ı bilmekle bir anlam kazanıyor.Allah’ı bilmek ve O’nun sevdiği kul olmak en büyük mutluluk ve en tatlı nimettir.Değimli?Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır


Cin ve insan ; ikiside Allah’ın kendisine ibadet etsinler diye yarattığı varlıklar.Ve ancak Allah’ı tanıdıkları , bildikleri zaman mutluğu yakalayabiliyolar.ve ancak Cenab-ı Hakk’ın verdiği nimetlerleNedir bunlar;iyilik , ihsan , hidayet, rızık Allah’ı bilmekle bir anlam kazanıyor.Allah’ı bilmek ve O’nun sevdiği kul olmak en büyük mutluluk ve en tatlı nimettir.Değimli?Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.Ve ruh-u beşer için en halis sürur;İnsan ruhu için en halis hilesiz, katkısız sevinçve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.Ve insan kalbi için en safi en temiz sevinç Allah’a beslenen ihlaslı sevgi içindeki ruhun aldığı lezzettir.

Demek muhabbetullah içinde birde ne varmış?Ruhun aldığı lezzetVe lezzet neymiş bizim için? insan kalbi için en halis temiz katıksız sevinç ,insan ruhu için en halis katkısız sevinç imiş.Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve sâfi lezzet, elbette marifetullah ve muhabbetullahtadırEvet en hakiki mutluluk, en halis katıksız sevinç ve en şirin nimet ve en safi lezzet nerede imiş?

Allah’ı tanıma , sevme ve iman etmede imişİşin özü bu; her şey O’nunla var, her şey O’nunla değerli ve her şey O’nunla güzel Ve bizim hilkatimizin en yüksek gayesi ve fıtratımızın en yüce neticesi, imanı billah,imanı billah da tanımak ve sevmekle geliyorTanıyoruz ve seviyoruz. Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve sâfi lezzet, elbette marifetullah ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. evet hakiki mutluluk, katıksız sevinç ve şirin nimet ve temiz lezzet ancak ve ancak Allah'ı tanıyıp sevmekle mümkün.

Onlar, onsuz olamazNeden olamayacağından bahsetmişti ilk paragrafta bizim istidatlarımız, fıtratımız, h ilkatimizbizim huzurda ve mutlulukta varacağımız en son noktamarifetullahta katedeceğimiz yollara bağlıydı ve fıtratımızın gayesi buydu. Cenâb-ı Hakkı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envâra, esrara, ya bilkuvve veya bilfiil mazhardırNihayetsiz mutluluğa , çeşitli nimetlere (rızık, hidayet , ihsan gibi) , nurlara , sırlara ya potansiyel olarak yada fiilen nail olmak istiyorsak ne yapacaz;Cenab-ı Hakk’ı tanıyacak ve seveceğiz.Demek ki iki başamak var önümüzde aşmamız gerekenNedir bunlar?Tanımaya başladıkça önce ilmen anlıyoruz,Sonra hakkel yakine ulaşıyoruz.Yani , önce bu huzuru, mutluluğu potansiyel olarak içimizde hissediyoruz,Daha da devam edersek bunları bilfiil , uygulamalı olarak, yaşantımızın içine dahil edebiliyoruz.O mutluluk, o nimet , o huzur , o nur bize veriliyorYa ilmi olarak hissediyoruzYada içimizde yaşıyoruz , hayatımıza nakşediyoruz.Elhamdulillah


Onu hakikî tanımayan, sevmeyen, nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama mânen ve maddeten müptelâ olur.Bide tam tersini düşünelim;Eğer O’nu tanımazsak nihayetsiz mutsuzluğa , elemlere , acılara, vehim ve kuruntulara hem manevi ve bunun sonucunda da maddi sıkıntılara mübtela oluyoruz.Peki neden böyle oluyor?Çünkü O’nu tanımamak bizim fıtratımıza, istidatlarımıza , yeteneklerimize ters düşüyor.Buda bizi her şekilde sıkıntıları beraberinde getiriyor değimli?Mesela bize bir hastalık , bir musibet gelse bunu bir işaret olduğunu , O’nu daha çok anlamız gerektiği sonucana varıyor ve şikayetçi olmuyoruz Eğer O’nu tanımıyorsak;Bu hastalık bize acılar ve elemlerden başka bir şey vermeyecek ve şikayetçi olacağız Yani ya Allah'ı tanıyıp , sevip mutluluğu., sevinci, çeşitli nimetleri, lezzetleri elde ediyoruz;yada tanımayıp elemlere , mutsuzluğa , vehimlere , sıkıntılara mübtela oluyoruz Evet, şu perişan dünyada, âvâre nev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hâmisiz bir surette, âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder?Perişan dünyaNeden perişan dünya?Çünkü gün geçtilçe sonuna yaklaşılıyor, hergün binlerce canlı ölüp gidiyor , karmaşa , keşmekeş Ve bu karmaşanın içinde bu aciz insanın bir amacı olmazda serseri olursa , kendiğini bir yere bağlamazsa kendiside dünya da yok olup gidecektir.

Evet kendisini ilah zanneden , çok güçlü olduğunu zanneden nemrut bile küçücük bir sineğe yenik düşmetü hatırlarsanızBu karmaşanın sahibi , sultanı olsa ne yazar?Beş para etmezDeğimli?İşte bu âvâre nev-i beşer içinde, bu perişan, fâni dünyada, insan sahibini tanımazsa, mâlikini bulmazsa, ne kadar biçare sergerdan olduğunu herkes anlarEğer sahibini bulsa, mâlikini tanısa, o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur. tenezzühgâh (gezinti yeri)ticaretgah (alişveriş yeri )vahşetgah (ürkütücü yer ) demek bu ürkütücü yer bir gezinti yerine bir alışveriş yerine dönüyormuş nasıl oluyormuş bu mâlikini tanısa, o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder.sahibimizi tanıdığımızda evet çünkü sahibimizi tanıdığımızda onun rahmetine merhametine iltica ediyor , yöneliyoruz. ve onun kuvvetine sığınıyoruz ve her türlü sıkıntı ve zorluktan korunuyoruz.


İnşallahhayatının gayesi, fıtratının neticesi olan bu yüce hakikati eğer idrak edersenonunla dolaritminana erersen o vakit kalbin huzura kavuşurzevk-i ruhani ile kucaklaşır ve daha dünyadan göçmeden bile cenneti dünyadayken yaşayabiliriz İnşallah !Allah'ın izniyleAllah , bizleri başıboş ve gayesiz gezmekten , hayaller ardından koşmaktan kurtarıp; yüce hakikatin öninde diz çökme , yerlere yüz sürme şerefine erdirsin. Böyle bir buluş ve bilişi ihsan etsin inş.


Amin Amin AminEl-fatiha
 
Üst