Tarikatlerde seyru sülük ve rabıta

ibniteymiyye

Yeni Üye

NAKŞİBENDİ TARİKATİNDEN ALINTILAR
Nakşibendin tarikatının önderlerinden Mahmud Efendi İsmiyle bilinen , Mahmud Ustaosmanoğlu ve Cübbeli Ahmed ,Mehmed Talu’ nun vs yazmış oldukları Ruhul Furkan isimli tefsir kitabının 2. cildinde delilsiz mesnetsiz bir takım ifadelere rastlanmıştır.Bunlardan bir kısmı aşağıya alınmış olup mukabilinde gerekl,i cevaplar verilmiştir.
YEDİNCİ ŞART: Teslimiyet ve muhabbet (tam bir bağlılık ve sevgi ) üzere itikad ve istimdad (inanıp yardım bekleme ) suretiyle kalbi devamlı şeyhe bağlamaktır buyurdu.sahife 70 .
Ledünne ilimleri vasıtasız bizzat Hayyül Baki (diri ve daimi olan ALLAH-u Teala hazretlerin) den alan Es-Seyyid Muhyiddin İbn-i Arabi futahatın 30. babında bunu açıklmaıştır.sahife 71.
İmam Hatibi şirbinin bir Cuma günü kırk mescidde Cuma namazı kıldırıp hutpe okuduğu Mısır alimleri katında meşhur ve mütevatir (yalan ihtimali bırakmayacak şekilde dilden dile yayılmış ve anılmış)dir sahife 73.
Velhasıl ne kütüb-i münzelede (ALLAH tarafından indirilen kitaplardan ) ne ahadisi nebeviyyede nede muteber kitapların hiç birinde tasavvuf ehli katında muteber olan rabıtanın haram olduğunu ne açıkça nede delalet yoluyla ifade eden hiçbir ibare bulunmamaktadadır.Bilakis bunların hepsindede rabıtanın mübah ( serbest) hatta müstehap (sevgili ve makbul ) olduğu hem açıkça hemde delalet yoluyla mevcuttur.sahife 78.
İkinci edep rabıta edebidir bunun kemali (en üstün derecesi ) iki gözün arasında olan hayal hazinesi ile mürşidin ruhaniyetinin yüzüne hatta iki gözünün arasına bakmandır.Zira orası feyiz kaynağıdır.Ondan sonra mürşide karşı kendini alçaltarak , son derece tevazu ile yalvarmak ve onu Mevla ile kendi arana vesile kılmak üzere ,mürşidin ruhaniyetinin hayal hazinsine girip oradan kalbine ve derinliklerine yavaş yavaş indiğini düşünüp, seninde peşinden yavaş yavaş oraya aktığını ve indiğini hayal ederek ,şeyhimi ,kendi nefsinden geçinceye kafdar hayal gözünden kaybetmeyesin .Zira kalbin derinliğine son yoktur ve seyr-i ilallah (Arşın üstüne kadar olan manevi yürüyüş ) kalpten hasıl olur .Eğwer cemii vukuf (kalbin bütün yönelişleri )bu rabıta ile olsa kalbin derinliklerine inmek daha suratli olur .Zira maksut ALLAH’u talanın zatıdır rabıta ise senin ALLAH’u Teale hazretlerine manevi bir şekilde yürümene bir vesiledir.sahife 79
Ebu Hasen El Harkani hazretleri Ebu Yezid El Bestami hazretlerini görmemiş ancak kabri şeriflerinde bulunarak , onun ruhaniyetinden aldığı feyizlerle yetişmiştir.Ben bunları biri bir açıklamıştım.Bu yolda feyiz , ölüdende diridende gelir.Nasihat anla. Ruhani feyizlere set ve bent yoktur hepsinden feyiz alınır…..sahife 80
Eğer sen bir şeyhe bağlanmadan bin sene kendi başına ALLAH’a kavuşmak için inleyip dursan ,böylece o Mevla Teala yı bulman mümkün değilidir.Sen o padişahlar padişahı Mevla Tealayı onun aynası mesabesinde olan kamil insanda gözet. O kamil insanın gönlüne girerek, Mevlaya varan yolu bul.Hemen onlara gönül bağlayıp (rabıta edip) hakka gidelim sahife 81.
Mürid içini şeyhine bağlamasa (ona rabıta yapmasa ) geçmiş asırlardaki büyüklerin erdiği fena sırrına asırlarca çalışsada asla kavuşamaz ve onun içine( kalbine ) zati paki subhaniye , sıfat ve şuunatı ilahiyyeye ait feyizler tecelli etmez .Aziz evladım ,sen şeyhini tanı hakka gidelim kemali ba kemale seyredelim .sahife 83
Lakin bütün meşayihdan istiane (yardım istemek)vardır.Bütün piran (şeyhlar ) den feyiz ve nurlar iste , özellikle Rasulullaha s.a.v.s yalvarki , sana feyiz parlasın hemen yardım ederler hakka gidelim cemali bakemale seyredelim sahife 83
Ey dost mürşid müridin fenafillah olmasına vesiledir.O sevgili zat müridin bekabillah olması için elinden tutar.Eğer derya gibi sırlar deniz gibi nurlar kalbine akıyorsa ,onların mürşidinden aktığını bil.Hemen mürşide gönül bağlayıp rabıta edip hakka gidelim cemali bakemale seyredelim .Sahife 84.Bunlar Ruhul Furkan tefsirinin 2. cildinden alınmıştır.Yazarı Mahmut Ustaosmanoğlu (Mahmut Efendi
BU İDDİALARA REDDİYYE

TAR
İKAT RABITA VE SEYR SÜLÜK HAKKINDA

ْ أَعُوذُ بِاللّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بسم الله الرحمن الرحيم

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun. Hayırlı son, Allah'dan hakkıyla korkanlar içindir. Salat ve selam Peygamberlerimiz Muhammed'e, Onun temiz âline, üstün vasıflarla bezenmiş ashabına ve kıyamet gününe kadar Ona iyilikle uyanlara olsun.
Allah’a yaklaştırma vesilesi kabul edilen fiiller ,eylemler ,ameller kayanağını Kur’an ve sünnetten almalıdır.Kaynağını Kur’an ve Sünnetten almıyan ameller batıldır, sahibide sapıktır.Delilini dinden almayan dindarlıkların, en alt basmağını bidat en üst basamağını şirk oluşturur.Önceki ümmetlerden bu hataya düşenleri Allah (cc)hu bize bildirmek suretiyle ibret almamızı istiyor.Biz her namazımızın her rekatında, kendilerine gadap edilenlerin ve sapıtmışların yoluna değil diye dua ediyoruz.

Eane---yuinu---yardım etmek. Aşağıdaki ayetlerde yardım etmek mansına gelir.
قَالَ مَا مَكَّنِّي فِيهِ رَبِّي خَيْرٌ فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ أَجْعَلْ بَيْنَكُمْوَبَيْنَهُمْ رَدْمًا
Zülkarneyn onlara dedi ki; "Rabb'imin bana bağışladığı güç, sizin bana vereceğiniz maldan daha hayırlıdır. Siz bana beden gücünüzle yardımcı olunuz da onlar ile aranıza aşılmaz bir sat çekeyim. "Kehf.95
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلَّا إِفْكٌافْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ فَقَدْ جَاؤُوا ظُلْمًا وَزُورًا
Kafirler "Şu Kur'an, Muhammed'in uydurduğu bir yalandır. Bu uydurma işinde kendisine yardım eden başkaları da vardır" dediler. Onlar gerçekten zulüm işlemişler ve yalan söylemişlerdir.Furkan
Teavene---yeteavenu-yardımlaşmak.Aşağıdaki ayette yardımlaşmak manasına gelir.
وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْعَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
İyilik ve takvada yardımlaşınız, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayınız. Allah'tan korkunuz,1 hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı şiddetlidirMaide2.

İsteane---yestainu. Yardım istemek manasına gelir.İsmi mefulu müsteandır.EL MÜSTEAN ALLAH subhanehu ve tealanın Kur’anı kerimde geçen ismidir.(Yusuf 18 Enbiya 112)Kendisinden yardım istenecek olan sadce ALLAH’tır.İsteane manasındaki yardım,ne melekten ne peygamberden nede hiçbir mahluktan istenemez. ALLAH’tan başkasından isteanede bulunmak ALLAH’ın affetmeyeceği suçu oluşturur.
إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَذَلِكَ لِمَن يَشَاء وَمَن يُشْرِكْ بِاللّهِ فَقَدِ افْتَرَى إِثْمًا عَظِيمًا
Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşmayı bağışlamaz. Bunun dışında kalan günahları dilediğine bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa son derece büyük bir iftira günahı işlemiş olur.Nisa 48


Biz mü’minler her namazımızın her rekatında,istisnasısz her namazımızn her rekatında ,sadece sana kulluk eder ve sadece senden YARDIM isteriz( Fatiha5 ) diyoruz.ALLAH (c.c)asgari günde beş defa onu bize söylettiriyor, her namazımızda bu ahdimizi yeniliyoruz.Darlıktada bolluktada her halükarda ALLAH’tan istiyoruz. Gökte ve yerde olanlar ondan ister,ve ALLAH kendisine dua edenlere icabet edendir.
يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْن
Göktekiler ve yerdekiler O'ndan isterler….. Rahman.29
وَإِذَا سَأَلَكَعِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِفَلْيَسْتَجِيبُواْ لِي وَلْيُؤْمِنُواْ بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Eğer kullarım sana benden sorarlarsa onlara de ki; ben kendilerine yakınım, bana dua edenin duasını, dua edince, kabul ederim. O halde onlar da benim çağrıma olumlu karşılık vererek bana iman etsinler ki, doğru yolu bulsunlar. Ben onlara yakınım", "Bana dua edenin duasını, dua edince kabul ederim."Bakara 186
لَهُ دَعْوَةُ الْحَقِّ وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِ لاَ يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَيْءٍ إِلاَّكَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاء لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَالِغِهِ وَمَا دُعَاء الْكَافِرِينَإِلاَّ فِي ضَلاَلٍ
Gerçek dua, yalnız Allah'a yapılandır. Allah dışında dua ettikleri , onların hiçbir dileklerine cevap veremezler. Böyleleri ağzına su gelsin diye avuçlarını ona doğru açan kimseye benzerler ki, asla bu yolla ağzına su gelmez. İşte kâfirlerin çağrısı böylesine boşunadır.Rad 14
Allah(c.c)bizden kendisine dua etmemizi istiyor.Kendisine yalvarmamızı isetiyor.
ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًاوَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ وَلاَ تُفْسِدُواْ فِيالأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا إِنَّ رَحْمَتَاللّهِ قَرِيبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِينَ
Rabbinize yalvararak ve gizlice dua ediniz. Çünkü O haddi aşanları sevmez. Yeryüzünde dirlik-düzen sağlandıktan sonra bozgunculuk çıkarmayınız. Allah'a korku ve umut içinde dua ediniz. Hiç kuşkusuz Allah'ın rahmeti muhsinlere yakındır.Araf 55-56
قُلْأَرَأَيْتُكُم إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُ اللّهِ أَوْ أَتَتْكُمُ السَّاعَةُ أَغَيْرَ اللّهِتَدْعُونَ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
بَلْ إِيَّاهُ تَدْعُونَ فَيَكْشِفُ مَاتَدْعُونَ إِلَيْهِ إِنْ شَاء وَتَنسَوْنَ مَا تُشْرِكُونَ
De ki; "Eğer başınıza Allah'ın azabıveya kıyamet gelse, doğru konuşacaksanız söyleyin bakalım acaba (bu durumda) Allah'dan başkasına mı yalvarırsınız? "Hayır, sırf O'na yalvarırsınız, O da dilerse feryadınıza konu olan belayı başınızdan kaldırır, o zaman O'na koştuğunuz ortakları unutuverirsiniz.Enam 40-41
Dua kulluğun özüdür.Allah tan istemek ,korkarak ve umarak ona yalvarmak hidayetin ta kendisi,ondan başkasına yalvarıp istemek ise dalaletin ta kendisidir.Allah’tan başkasından istemek,ondan başkasına dua edip yalvarmak,hidayetten ayrılmak demektir ,ve şirktir. Amellerin iptal edilmesine sebep olur.
ذَلِكَ هُدَى اللّهِ يَهْدِيبِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَلَوْ أَشْرَكُواْ لَحَبِطَ عَنْهُم مَّا كَانُواْيَعْمَلُونَ
İşte bu Allah'ın doğru yoludur, dilediği kullarını ona iletir. Eğer onlar da Allah'a ortak koşsalardı, yapmış oldukları bütün iyilikler boşa giderdi.Enam 88
قُلْ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَأْمُرُونِّي أَعْبُدُ أَيُّهَاالْجَاهِلُونَ وَلَقَدْ أُوحِيَ إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكَ
لَئِنْأَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ بَلِ اللَّهَفَاعْبُدْ وَكُن مِّنْ الشَّاكِرِينَ
De ki: "Ey cahiller! Allah'dan başkasına kulluk etmemi mi bana emrediyorsunuz? - ! Andolsun ki, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahy edildi: ", Eğer Allah'a ortak koşarsan amellerin boşa gider ve hüsrana uğrayanlardan olursun. Hayr, yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol.Zumer 64-65-66

MÜSTEAN olan (kendisinden yardım istenen)sadece ve yalnızca Allah(c.c)tır.Biz mü’minler her şeyin melekutu elinde olan(Yasin83) ALLAH (c.c)dan istiyotuz
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
Ancak sana kulluk yapar ve sadce senden yardım isteriz.Fatiha 5
وَاسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلاَّ عَلَى الْخَاشِعِينَ

Sabrederek ve namaz kılarak Allah'dan yardım isteyin. Şüphesiz bu, huşuduyanlardan başkasına ağır gelir.Bakara.45

-
يَا أَيُّهَا الَّذِينَآمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
- Ey müminler, sabırla ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Hiç şüphesiz Allah, sabredenler ile beraberdir.Bakara153
-
قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِاسْتَعِينُوا بِاللّهِ وَاصْبِرُواْ إِنَّ الأَرْضَ لِلّهِ يُورِثُهَا مَنيَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
"Musa kavmine dedi ki; "Allah'tan yardım isteyiniz ve sabrediniz. Yeryüzü Allah'ındır. Orayı dilediği kullarına miras kılar.Akibet müttegilerindir. A’raf.128
وَجَآؤُوا عَلَى قَمِيصِهِبِدَمٍ كَذِبٍ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌوَاللّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ
(Yusuf'un) yalandan kana bulanmış gömleğini getirdiler. Babaları Yakub dedi ki; "Anlaşılan nefsiniz sizi kötü bir işe sürükledi, bana düşen güzelce sabırdır, anlattıklarınıza karşı kendisinden yardım istenecek olanAllah’tır.Yusuf18 "
قَالَرَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ
( Peygamber) dedi ki; "Ya Rabb'im hak ile hükmet, vasfettiklerinize karşıkendisinden yardım istenecek olan Rahman olan rabbimizdir.Enbiya 112
ALLAH (C.C)TAN BAŞKASINDAN İSTİANEDE BULUNANLAR ŞAŞKINDIR.VE YALVARDIKLARI ASLA ENDİLERİNE YARDIMEDEMEYECEKTİR..
قُلِ ادْعُوا الَّذِينَ زَعَمْتُم مِّن دُونِ اللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ فِي السَّمَاوَاتِ وَلَا فِي الْأَرْضِ وَمَا لَهُمْ فِيهِمَا مِن شِرْكٍ وَمَا لَهُ مِنْهُم مِّن ظَهِيرٍ
De ki; "Allah’ın dışında zannettiklerinizi imdada çağırınız bakalım. Onlar ne göklerde ve ne de yerde zerre kadar bir şeye sahip değildirler. Gökler ile yeryüzü üzerinde hiçbir ortaklıkları olmadığı gibi onların hiçbiri Allah'ın yardımcısıda değildir. Sebe.22
قُلْ أَرَأَيْتُمْ شُرَكَاءكُمُ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ أَمْ آتَيْنَاهُمْ كِتَابًا فَهُمْ عَلَى بَيِّنَةٍ مِّنْهُ بَلْ إِن يَعِدُ الظَّالِمُونَ بَعْضُهُم بَعْضًا إِلَّا غُرُورًا
De ki; "Baksanıza, Allah'a ortak koşarak imdada çağırdığınız, O'nun dışındakiler var ya. Onların yeryüzünde neyin yaratıcıları olduklarını bana göstersenize. Yoksa onların göklerde ortaklıkları mı var? Yoksa onlara bir kitap indirdik de ondaki kanıtlara mı dayanıyorlar?" Hayır, o zalimler birbirlerini sadece asılsız vaadlerle aldatıyorlar.Fatır.40
قُلْ أَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ اِئْتُونِي بِكِتَابٍ مِّن قَبْلِ هَذَا أَوْ أَثَارَةٍ مِّنْ عِلْمٍ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّن يَدْعُو مِن دُونِ اللَّهِ مَن لَّا يَسْتَجِيبُ لَهُ إِلَى يَومِ الْقِيَامَةِ وَهُمْ عَن دُعَائِهِمْ غَافِلُونَ
De ki: "Allah'ı bırakıpda dua ettiklerinizi gördünüz mü? Bana gösterin, onlar yerden neyi yarattılar? Yoksa göklerin yaratılışında onların bir ortaklığı mı var? Eğer doğru iseniz bundan önce inmiş olan bir kitap, yahut bir bilgi kalıntısını getirin.
Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvardıklarından habersizdirler.Ahkaf.4-5
مَّثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمْ أَعْمَالُهُمْ كَرَمَادٍ اشْتَدَّتْ بِهِ الرِّيحُ فِي يَوْمٍ عَاصِفٍ لاَّ يَقْدِرُونَ مِمَّا كَسَبُواْ عَلَى شَيْءٍ ذَلِكَ هُوَ الضَّلاَلُ الْبَعِيدُ
Rabblerini inkâr edenlerin amelleri fırtınalı bir günde şiddetli rüzgârda savrulan küle benzer, yaptıkları iyi işler karşılığında ellerine hiçbir şey geçmez. İşte koyu sapıklık budur İbrahim18
وَالَّذِينَ كَفَرُوا أَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِقِيعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْآنُ مَاء حَتَّى إِذَا جَاءهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْئًا وَوَجَدَ اللَّهَ عِندَهُ فَوَفَّاهُ حِسَابَهُ وَاللَّهُ سَرِيعُ الْحِسَابِ
Kâfirlerin amelleri ise engin çöllerdeki serap gibidir. Susuz kimse onu su zanneder, fakat oraya varınca hiçbir şey bulamaz. Kâfir karşısında Allah'ı bulur. O da hesabını eksiksiz olarak görür. Zaten Allah'ın hesaplaşması çabukturNur 39
وَمَا جَعَلَهُ اللّهُ إِلاَّ بُشْرَى لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُم بِهِ وَمَا النَّصْرُ إِلاَّ مِنْ عِندِ اللّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ
Allah size bu yardımı sırf size müjde olsun ve bu sayede kalpleriniz rahatlasın diye yaptı. Yoksa zafer, sadece üstün iradeli ve hikmet sahibi olan Allah'tandır.Aliimran126
.يُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍمُّسَمًّىذَلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُ وَالَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِ مَا يَمْلِكُونَ مِن قِطْمِيرٍ
O geceyi gündüze ve gündüzü geceye dönüştürür. Güneşi ve ayı buyruğu altına almıştır. Her biri belirli bir sürenin sonuna kadar hareket eder. İşte bu Rabb'iniz Allah'dır. Egemenlik O'nun elindedir. O'ndan başka yalvardıklarınız çekirdek kabuğunun bile sahibi değildirlerFatır 13.
وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ لَهُ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَلِكَ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا
(Cebrail), dedi ki; "Biz ancak Rabbinin izni ile ineriz. Geleceğimiz, geçmişimiz ve bu ikisi arasındaki tüm olaylar O'nun tasarrufu altındadır. Senin Rabbin hiçbir şeyi unutmaz .Meryem.64

ALLAH’TAN BAŞKA HİÇ KİMSE SIKINTILARI GİDEREMEZ.GÖKLERDE VE YERDE HİÇ KİMSE ZERRECE BİR ŞEYE MALİK DEĞİLDİR.
وَإِذَا مَسَّ الإِنسَانَ الضُّرُّ دَعَانَا لِجَنبِهِ أَوْ قَاعِدًا أَوْ قَآئِمًا فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ مَرَّ كَأَن لَّمْ يَدْعُنَا إِلَى ضُرٍّ مَّسَّهُ كَذَلِكَ زُيِّنَ لِلْمُسْرِفِينَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ
İnsanın başına bir sıkıntı gelince yatarken, otururken ve ayaktayken bize yalvarır. Fakat sıkıntısını giderdiğimizde başına gelen sıkıntıdan dolay bize hiç yalvarmamış gibi olur. işte ölçüyü aşanlara, işledikleri kötülükler böylesine güzel gösterildi Yunus 12
وَمَا بِكُم مِّن نِّعْمَةٍ فَمِنَ اللّهِ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَإِلَيْهِ تَجْأَرُونَثُمَّ إِذَا كَشَفَ الضُّرَّ عَنكُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِّنكُم بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَ
Yararlandığınız her nimet Allah'dandır. Sonra başınıza bir sıkıntı gelince yalnız O'na yalvarırsınız. Arkasından sıkıntınızı giderince, içinizden bazıları hemen Rabblerine ortak koşarlar.Nahl.53-4
وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُواْ يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ لَئِن كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِي إِسْرَآئِيلَ فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ إِلَى أَجَلٍ هُم بَالِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ
"Azap başlarına çökünce, "Ey Musa sana verdiği peygamberlik payesine dayanârak, bizim için Rabbine dua et. Eğer bu azabı başımızdan savarsan, andolsun ki, sana inanacak ve İsrailoğulları'nı seninle birlikte göndereceğiz " dedileri birinde dolduracakları belirli bir sürenin sonuna kadar başlarından savar-savmaz hemen sözlerinden dönüverdiler.A’raf 134-5-
وَقَالُوا يَا أَيُّهَا السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَفَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ
- Azabı görünce: "Ey büyücü, bizim için Rabb'ine dua et, sende bulunan ahdin hürmetine bizi bağışlamasını dile, artık yola geleceğiz" dediler. Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden dönmeye başladılarZuhruf 49.50.
فَاسْتَجَبْنَا لَهُ فَكَشَفْنَا مَا بِهِ مِن ضُرٍّ وَآتَيْنَاهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُم مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنْ عِندِنَا وَذِكْرَى لِلْعَابِدِينَBiz de duasını kabul ederek pençesine düştüğü derdi giderdik. Ayrıca karşılıksız rahmetimizin bir eseri olarak ve bize kulluk edenlerin her zaman anacakları bir örnek olsun diye eski ailesini kendisine bir kat fazlası ile yeniden bağışladık Enbiya 84.
قُلْ أَرَأَيْتُكُم إِنْ أَتَاكُمْ عَذَابُ اللّهِ أَوْ أَتَتْكُمُ السَّاعَةُ أَغَيْرَ اللّهِ تَدْعُونَ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ بَلْ إِيَّاهُ تَدْعُونَ فَيَكْشِفُ مَا تَدْعُونَ إِلَيْهِ إِنْ شَاء وَتَنسَوْنَ مَا تُشْرِكُونَ
De ki; "Eğer başınıza Allah'ın azabı kıyamet ile yüzyüze gelseniz, doğru konuşacaksanız söyleyin bakalım acaba (bu durumda) Allah'dan başkasına mı yalvarırsınız? Hayır, sırf O'na yalvarırsınız, O da dilerse feryadınıza konu olan belayı başınızdan aldırır, o zaman O'na koştuğunuz ortakları unutuverirsiniz.En’am 40-1
أَمَّن يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاء الْأَرْضِ أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَ
(Bu düzmece ilahlar mı daha iyi) Yoksa sıkıntıya düşene, kendisine yalvardığı takdirde cevap vererek sıkıntısını gideren ve sizi ardarda gelen kuşaklar halinde yeryüzüne egemen kılan Allah mı? Allah'ın yanı sıra başka bir ilah mı var? Ne kadar kıt düşüncelisinizNeml 62
قُلِ ادْعُواْ الَّذِينَ زَعَمْتُم مِّن دُونِهِ فَلاَ يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنكُمْ وَلاَ تَحْوِيلاًأُولَـئِكَ الَّذِينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ إِلَى رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًا
De ki: "Allah dışında zannettiklerinizi imdada çağırınız bakalım. Onlar, başınızdaki belayı ne giderebilirler ve ne de değiştirebilirler. İmdada çağrılanlar Allah'a en yakın olmak için hepsi Allah'a yaklaşmanın yolunu ararlar. O'nun rahmetini diler ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.İsra 56-57
وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدُيرٌ
Eğer Allah başına bir musibet verirse onu O'ndan başka hiç kimse gideremez. Eğer sana bir iyilik verirse, kuşkusuz O'nun gücü her şeye yeter.En’am 17
وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلاَ رَآدَّ لِفَضْلِهِ يُصَيبُ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Ve eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O'ndan başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O'nun hayrını engelleyebilecek kimse yoktur. O, lütfunu dilediğine nasip eder. Allah çok affedici çok esirgeyicidir.Yunus.107
وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلْ أَفَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ
Andolsun ki, onlara, "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?" diye sorsan; "Allah'dır" derler. De ki: "Öyleyse bana bildirin; Allah bana zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da dua ettikleriniz O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut bana bir rahmet dilerse, O'nun rahmetini önleyebilir mi? "Deki: Allah bana yeter. Dayananlar O'na dayansın"Zümer 38
قُلِ اللّهُ يُنَجِّيكُم مِّنْهَا وَمِن كُلِّ كَرْبٍ ثُمَّ أَنتُمْ تُشْرِكُونَDe ki; "Sizi bu zor durumdan ve bütün sıkıntılardan kurtaran Allah'dır. Sonra da O'na ortak koşuyorsunuz!En’am.64ıÜü
Şeyhim beni yatak odamdada görüyor.:eğer bir mürşid müridinin kaç kere sağa sola döndüğünü bilmiyorsa gitsin çobanlık yapsın şeyhim içimden geçenleri bile biliyor sözü iddasına REDDİYE...!
Yusuf a.s bir kaç kilometre ötede kuyuya atılıyor, kendisi gibi peygamber olan babası bilmiyor bilemiyor: Bir gemiyi dolduracak kadar ümmeti bulunan ve ululazm bir peygamber olan Nuh a.s ümmeti ile ilgili olarak ,onların ne yaptıkları hakkında benim ilmim yok diyor.
قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Nuh dedi ki; "Onların neler yaptıklarını ben bilemem. "Şuara 112

Evliyaullah kalp casuslarıdır kalbinizde ne var ne yok bilirler şeyh içinden geçenleri bile bilir sözüne REDDİYE...!

Allamul ğuyub olan ALLAH’tır.Bir insanın her halini sadece ALLAH bilir.Kiramen Katibinden yahut kişiyle ilgili meleklerden başka melekler dahi bilemez.
أَلَا إِنَّ لِلَّهِمَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ قَدْ يَعْلَمُ مَا أَنتُمْ عَلَيْهِ وَيَوْمَيُرْجَعُونَ إِلَيْهِ فَيُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
- Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'a aittir. O, kullarının ne yaptıklarını ve ne düşündüklerini bilir O'nun huzuruna çıkarıldıkları gün herkese yaptıklarını haber verecektir. Allah her şeyi bilir.Nur 64
وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُو مِنْهُ مِن قُرْآنٍوَلاَ تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلاَّ كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُودًا إِذْ تُفِيضُونَفِيهِ وَمَا يَعْزُبُ عَن رَّبِّكَ مِن مِّثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي الأَرْضِ وَلاَ فِيالسَّمَاء وَلاَ أَصْغَرَ مِن ذَلِكَ وَلا أَكْبَرَ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Ne ile uğraşırsan uğraş. Kur'an'dan hangi parçayı okursan oku, hangi işi yaparsanız yapınız, işinize daldığınızda mutlaka davranışlarınızın tanığı, gözeticisiyiz. Ne yerde ve ne de gökte bulunan zerre ağırlığınca bir şey Rabbinizden saklı kalmaz. Gerek bundan daha küçüğü ve gerekse daha büyüğü mutlaka apaçık bir Kitap'ta yeralır.Yunus.61
وَأَسِرُّوا قَوْلَكُمْ أَوِ اجْهَرُوا بِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ
- Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerde olanı bilir.
- Yaratan bilmez olur mu? O, latiftir, haberdardır."Mülk 13.14
وَإِن تَجْهَرْ بِالْقَوْلِفَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى
- Söyleyeceğin sözü ister sesli olarak, ister içinden söylè. Çünkü Allah saklıyı da, saklının saklısını da bilir.Taha.7
قُل لاَّ أَقُولُ لَكُمْعِندِي خَزَآئِنُ اللّهِ وَلا أَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلا أَقُولُ لَكُمْ إِنِّي مَلَكٌإِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الأَعْمَى وَالْبَصِيرُأَفَلاَ تَتَفَكَّرُونَ
- "De ki; "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır" demiyorum.GAYBIDA bilmiyorum Size meleğim de demiyorum. Sadece bana indirilen vahye uyuyorum. Hiç kör ile gören bir olur mu? Düşünmüyor musunuz?"En’am 50
وَلاَ أَقُولُ لَكُمْ عِندِي خَزَآئِنُ اللّهِ وَلاَأَعْلَمُ الْغَيْبَ وَلاَ أَقُولُ إِنِّي مَلَكٌ وَلاَ أَقُولُ لِلَّذِينَ تَزْدَرِيأَعْيُنُكُمْ لَن يُؤْتِيَهُمُ اللّهُ خَيْرًا اللّهُ أَعْلَمُ بِمَا فِي أَنفُسِهِمْ إِنِّي إِذًالَّمِنَ الظَّالِمِينَ
"Size `Allah'ın hazineleri yanımdadır' demiyorum, GAYBIDA da bilemem, `Ben bir meleğim' de demiyorum. Sizin gözlerinize hor görünen kimselere Allah'ın hiçbir hayır vermediğini de söyleyemem, NEFİSLERİNDE olanı Allah bilir. Yoksa zalimlerden biri olurum. Hud 31
RABITA
Rabata---Yarbitu---Rabten---.Bağlamak.
عَلَى الَ قَلْبِ ِْ Alalgalbi --- Cesaret vermek takviye etmek , pekiştirmek manalarına gelir.
Kur’an’ı kerim de rabıta kelimesinin geçtiği ayetler aşağıya çıkartılmıştır.Tarikatçıların iddia ettikleri gibi bir rabıta Kur’an’ı Kerim de geçmemektedir.Bir köşeye oturup şeyhini
وَرَبَطْنَاعَلَى قُلُوبِهِمْ إِذْ قَامُوا فَقَالُوا رَبُّنَا رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِلَن نَّدْعُوَ مِن دُونِهِ إِلَهًا لَقَدْ قُلْنَا إِذًا شَطَطًا
Kalplerini pekiştirmiştik. Hani, kâfirlerin karşısına dikilip şöyle demişlerdi; "Bizim Rabb'imiz, göklerin ve yerin Rabb'idir; O'ndan başkasına yalvarmayız, yoksa saçmalamış oluruz.Kehf 14
إِذْ يُغَشِّيكُمُ النُّعَاسَ أَمَنَةً مِّنْهُ وَيُنَزِّلُعَلَيْكُم مِّن السَّمَاء مَاء لِّيُطَهِّرَكُم بِهِ وَيُذْهِبَ عَنكُمْ رِجْزَالشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلَى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الأَقْدَامَ
Hani Allah, korkunuzu gidermek için sizi hafif bir uykuya daldırmıştı. Ayrıca sizi temizlemek, şeytanın pisliğinden arındırmak, kalplerinizi PEKİŞTİRİP KAYNAŞTIRMAK ve ayaklarınızı sabitleştirmek için gökten su indirdi.Enfal 11
وَأَصْبَحَفُؤَادُ أُمِّ مُوسَى فَارِغًا إِن كَادَتْ لَتُبْدِي بِهِ لَوْلَا أَنرَّبَطْنَا عَلَى قَلْبِهَا لِتَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Musa'nın annesi, gönlü bomboş, sabahladı Eğer biz, vaadimize inananlardan olması için kalbini iyice PEKİŞTİRMEMEİŞ olsaydık, saraya alınan çocuğun oğlu olduğunu açığa vuracaktı.
Rabete----Yurabitu----Ribaten----Murabedeten.muhafaza etmek, gözetmek, mevzileri tutmak,nöbet tutmak, Salih amele devam etmek, Salih amellere riayet etmek.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُوا وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ْ
Ey iman edenler, sabırlı olunuz, sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakınız, sürekli savaşa hazırlıklı olunuz ve Allah'tan korkunuz ki, kurtuluşa eresiniz.
Rıbat---atların bağlanıp harbe hazırlanması koşulmuş olarak hazır bulundurulması
وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّن قُوَّةٍ وَمِن رِّبَاطِ الْخَيْلِتُرْهِبُونَ بِهِ عَدْوَّ اللّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِن دُونِهِمْلاَ تَعْلَمُونَهُمُ اللّهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍ فِي سَبِيلِاللّهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ
Onlara karşı elinizden geldiği kadar gerek Allah'ın gerekse sizin düşmanlarınızı ve bunlar dışında Allah'ın bildiği, fakat sizin bilmediğiniz gizli düşmanlarınızı yıldırıp caydıracak savaş gücü ve atlı savaş birlikleri hazırlayınız.Enfal 60
Ledünni ilimleri vasıtasız olarak Hayyül baki olan ALLAH’tan aldığı iddasına reddiye;
Allah’u teala bir beşerle ancak perde arkasından konuşur yada melek göndererek vahyeder.Nübüvvet manasındaki vahiy Muhammed (s.a.v) le tamamlanmıştır.Birisinin ALLAH’u Teala dan ilim aldığını söylemesi yalancı peygamberlik anlamına gelir.
وَمَا كَانَلِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِن وَرَاء حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَرَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاء إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ
Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasında konuşur. Yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O, yücedir, ve her yaptığı yerindedir.Şura 51
مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِنرَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
"Muhammed inizden hiç kimsenin babası değil. O, Allah'ın elçisi
ve Peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir."Ahzab 40
ıÜü
ARŞIN ÜZERİNE ÇIKMA
İDDASINA REDDİYE...!​

مِّنَاللَّهِ ذِي الْمَعَارِجِ تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍكَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
Yükselme derecelerinin sahibi Allah'tandır. Melekler ve ruh, miktarı elli bin yıl süren bir gün içinde O'na yükselirMearic3.4
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَن يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ وَإِنَّ يَوْمًاعِندَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِّمَّا تَعُدُّونَ
Onlar senden azabımın bir an önce gerçekleşmesini istiyorlar. Oysa Allah sözünden caymaz ve Rabb'inin katındaki bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir.Hac 47
وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِرَبِّهِمْ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Melekleri, arş'ın etrafını çevirmiş oldukları halde, Rabb'lerini hamd ile överken görürsün. Artık insanların aralarında adaletle hükmedilmiştir. "Övgü, alemlerin Rabb'i olan Allah içindir" denir.Zümer 75
Allah’a yapılan kulluklar Kur’an ve sünnetle belirlenir.İçtihadlarla ibadet ihdas edilemez.Kaynağını Kur’an ve sünnetten almayan ameller merduttur sahibini bidat ehli yapar.
ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلَى آثَارِهِمبِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَآتَيْنَاهُ الْإِنجِيلَوَجَعَلْنَا فِي قُلُوبِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةً عوَرَهْبَانِيَّةًابْتَدَُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ابْتِغَاء رِضْوَانِ اللَّهِ فَمَارَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا فَآتَيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا مِنْهُمْ أَجْرَهُمْوَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ
Onların arkasından ardarda diğer peygamberlerimizi gönderdik, bu arada Meryemoğlu İsa'yı da gönderdik. O'na İncil'i verdik, bağlılarının kalplerine şefkat ve merhamet duygusu aşıladık. Biz onlara ruhbanlığı farz kılmış değildik. Bunu (akılları sıra Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için kendileri uydurdular. Buna rağmen onun gereklerini yerine getirmediler. Biz onların inananlarına ödüllerini verdik, Fakat çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.Hadid 27
أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
İyi bil ki, halis din yalnız Allah'ındır. O'ndan başka dostlar edinerek, "Onlar bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz " derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde hüküm verecektir. Allah, yalancı, inkârcı insanı doğru yola iletmez.Zümer 3
قُلْإِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَمَن كَانَ يَرْجُولِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَدًا
Deki: Bende sizin gibi bir beşerim.Yanlız bana ilahınızın tek olduğu vahyediliyor. Kim Rabb'inin huzuruna çıkmayı umuyorsa, salih ameller işlesin ve kulluk görevlerinde hiç kimseyi Rabb'ine ortak koşmasınKehf 110.
فَذَلِكُمُ اللّهُ رَبُّكُمُ الْحَقُّفَمَاذَا بَعْدَ الْحَقِّ إِلاَّ الضَّلاَلُ فَأَنَّى تُصْرَفُونَ
İşte gerçek Rabbiniz Allah budur.Haktan sonra sapıklıktan başka ne var ki? O halde nasıl gerçekten saptırılıyorsunuz?Yunus 32
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا أَعْمَالَكُم
Ey inananlar Allah'a ve Rasulüne itaat edin amellerinizi boşa çıkarmayın.Muhammed 33
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَوَسَلَامٌ عَلَى الْعَالَمِينَ الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ
Sizinde bunu dikkatealıp gerekli yerlere göndermenizi önemle rica ederimYukarıda Nakşibendi tarikatından yapılan alıntıları islamla ,imanla,ihsanla, TEVHİDLE bağdaştıramadım.Kur’an’a ve sünnete uyar bulamadım.İslam dininin özü Allah’tan (c.c) istemekten ibaretken,göklerde ve yerde olanlar Allah’tan isterken, ölülerden istenmesini TEVHİDLE uyuşturamadım.Eğer sizin dünyada bir kişinin kurtarılmasını istemek gibi bir derdiniz varsa,işte o kişi benim.

Bir kalpte olmayınca Allah korkusu,. Orayı işgaleder şeytanın ordusu...
Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun…...
 

tit_61

Yeni Üye
Cevap: Tarikatlerde seyr-süllük ve rabıta:!!!

ya ne demek bu şimdi tarikat rabıta bu tur olaylar ıslamda var mı yok mu ALLAH askına bı cevap alam
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Cevap: Tarikatlerde seyr-süllük ve rabıta:!!!

Evet vardır ve hakdır... ilk mesajı yazan arkadaşımız internetteki asılsız yazıların tesirinde kalmış İslam kaynaklarında bunun hakkaniyeti aşikardır..

Rabıta ne demektir?

Rabıta, “bağ, münasebet ilgi, alâka, bağlılık, mensub olmak...” gibi anlamlara gelir. Kendi şahsiyetinden sıyrılıp, sözgelimi şeyhin veya Resulullah’ın şahsiyetiyle bütünleşme, bir bağ kurma şeklinde uygulanır.
Malum olduğu üzere, seven sevdiğini hayal eder. Onu kendine yakın hisseder. Hatta rüyalarında bile onunla olur. Onunla aynîleşmek ister. Usta-çırak, hoca-öğrenci münasebetleri de rabıtayla alakalıdır. Çırak ustasının hareketlerini, öğrenci hocasının söylediklerini hatırlamaya, sanki tekrar o ana dönmeye gayret eder.

İşte, bir müridin mürşidini hatırlaması da böyle bir rabıtadır. Bu rabıta, mürşidin suretine değil, o vücudda sergilenen İslamî özellikleredir. Daha doğrusu, öyle olmalıdır. (1) Böyle bir rabıta, mürşitteki kemâl vasıflarının müride yansımasına sebebiyet verecektir. Buna, “fena-fişşeyh” denir. Fakat mürid orada kalmamalı, “fena-firrasul” ve “fena-fillah” makamlarına yükselmeye gayret etmelidir. Yani, şeyhinde fâni olan bir mürid, ondaki güzel özellikleri kazanıp, ondan peygamberde fâni olmaya yönelmeli, daha sonra da, Allah’ta fâni olmalıdır. (2)

Bu fena (fani olma) halleri zevkî birer mesele olmakla birlikte, herkes için şu manada uygulanabilir: Bir insan kendi reyini, fikrini bırakıp hocasının, üstadının yahut şeyhinin iradesini kendi iradesine tercih ederse bu zatlarda fani olmuş olur. Aynı şekilde, bütün işlerini, hallerini ve sözlerini Allah Resulünün sünnet çizgisine göre ayarlarsa Peygamberimizde fani olmuş olur. Allah’ın emir ve yasaklar manzumesini çok iyi kavrayıp hayatının bütün safhalarının buna göre yönlendirdiği taktirde de fena-fillah makamından bir pay elde etmiş olur.


Kaynaklar:
1. Bkz. Eraydın, Tasavvuf ve Tarikat, s. 135-138
2. Eraydın, Tasavvuf ve Tarikat, s. 384-385
Şadi Eren (Doç.Dr.)


SEYR-U SÜLÜK ve TERBİYE METODLARI


SEYR-U SÜLÜK NEDİR?

Terbiye, bir insanın bütün hayatını ve amellerini ilgilendirir. Akıllı bir insan buluğ çağından ölene kadar Cenab-ı Hakk'a ve halka karşı sorumludur.

Güzel kulluğun ve güzel ahlakın bir sonu yoktur. Kâmil mümin, her gün güzel kulluğu ile Yüce Rab-bine yaklaşır; buna terakki denir.

Bu terakki, kalp ile olur.

Terakki, manen ilerlemek, meleklerin alemine yükselmek ve ilâhî huzurda kabul görmektir. Ruh, sır, hafi, ahfa, vicdan, akıl gibi manevî latifeler, bu terakkiden nasibi alır.

İnsandaki manevî latifeler terbiye edilip temizlenince, insan gerçek insan olur; dinin hakikati anlaşılir İslam bütün güzelliği ve inceliği ile yaşanır ve böylece insanın yer yüzünde Allah'ın halifesi olmasının hikmeti ortaya çıkar.

Bu işleme tasavvufta manevî terbiye veya "seyr-u sülük" ismi verilir.


SEYR-U SÜLÜK NEDİR?

Tasavvufta seyir cehaletten ilme, kötü huylardan güzel huylara, kendi varlığından geçip Hakk'ın varlığına doğru harekettir. Sülük ise, Hakk'a ermek için bir rehberin öncülüğünde ve denetiminde çıkılan manevî, kalbî, ruhî yolculuk ve ahlakî eğitimdir.
(Ankaravi, Minhacu'l-Fukara, 51; M.Ali Ayni, Tasavvuf Tarihi, 105; Tehanevi, Keşşafu Istıhâtı'l-Fünûn, II, 686 (Sülük maddesi).)

Seyr-u sülük, insanın, kalbinin, ruhunun, nefsinin ve diğer manevî cevherlerinin eğitiminden ibarettir. Bu iş, kalpten başlayıp hayatın her yanını içine alan bir eğitimdir. Asıl maksat, kendini ve Rabbi-ni. tanımaktır. Birinci adım, gafletten uyanmaktır. İkinci adım, insan için çizilmiş yola adım atmak ve hedefe doğru yol almaktır. Sonuç, kâmil insan olmaktır.

Kur'an'da zikredilen "tezkiye" ve "mücahede" ile ariflerin bahsettiği seyr-u sülük aynı şeydir.

Tezkiye, manevî kirlerden arınmaktır.

Mücahede, nefsi ilâhî edeplerle süslemek ve Allah huzurunda kabul görmek için gayret etmek ve bu yolda her şeyini ortaya koymaktır. Bütün mesele, Allah adamı olmak için karar verip yola çıkmaktır.

Bu yol, tek başına gidilecek kadar kolay ve rahat bir yol değildir. İnsanın önünde şeytan, nefis ve dünya gibi üç büyük engeli vardır. Bunlarla birlikte insanı saran bir sürü afet ve tehlikeler mevcuttur. Öyle ki, bu yolda günahlar kadar bazen ibadetler bile insan için bir afet olmaktadır.

Kıldığı namazları, çektiği zikirleri, yaptığı hayırları ile kendini beğenen, kibre düşen, insanları küçümseyen ve sonunun kesin cennet olduğunu düşünen nice kimseler, sonuçta zarar etmiştir.

Kulluğun edebini bilmeyen kimse asıl hedefine eremez. Gösteriş hastalığına yakalan insan, diliyle Allah derken kalbiyle Allah'tan uzaklaşır.

Manevî terbiyenin merkezinde mürşid vardır. Terbiye şeklini o belirler ve takip eder. İnsanı terbiye etmek, peygamber mesleğidir. Bunun için manevî terbiyenin Hz. Peygamber'in (s.a.v) getirdiği edep üzere olması şarttır.

Terbiyeden maksat, fıtratı değiştirmek değil, onu güzele yönlendirmektir. İnsandaki kötü huyların iyi huylarla değiştirilmesi mümkündür. Kamil insanlar içinden seçilen kamil mürşidler, kendilerine tabi olan kimseleri -Allah'ın izniyle-önce gafletten uyandırarak işe başlamaktadırlar.

Bunun için manevî terbiyede tövbeden sonra en önemli vazife zikirdir.

Şimdi kısaca zikrin tarifini, manevî terbiyedeki yerine ve faydalarını görelim.

Kaynak : menzil.net
 

ARİF

Well-known member
Soru:
Râbıta nedir, dince sakıncası var mıdır?

Cevap:
Rabıta, zikirden önce veya günün uygun zamanlarında müridin (tarikat eğitimi gören kimsenin) şeyhini (mürşidini) hatırlamasıdır. Uzun tartışmalara konu olan râbıta bir ibadet değildir, tasavvufta bir eğitim tekniğidir. Amacının dışına çıkarılır ve şirke vardırılırsa çok sakıncalı olur, amacının içinde kalırsa (yani şeyhi hatırda tutarak ondan meşru ölçüler içinde istifade etmeye; ilminden, ahlakından, güzel hallerinden yararlanmaya, onu özümsemeye yönelik bir teknik olursa) sakıncası olmayabilir.
hayrettin karaman (islam hukuku profesörü)
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Rabıta kavramını alimlerimiz derin anlattıkları için günümüz safi zihinleri idrak edemiyor bu nedenlede sanki dalalet miş gibi algılandırılıyor.

Burada çok ince bir cizgi var ve bu çizgiyi Ustad Bediüzzaman nur risalelerinde deşifre etmiş. Şöyle ki : Rabıta İ bağ demekdir. Yani üzüm bağı değil gönül bağı nasıl ki bir evlat ana ve babasına doğumdan gelen bir bağ ile bağlanır ve itaat eder ise her bir insan kendi nefsini feda ettiği diğer bir kardeşine bağlanabilir. Bu bağ dini bağ olabilir iken aşk ilede olabilmekdedir. Nasıl ki namaz Allah ile olan bir bağ ise ölede bu bağlanma tarikatta şeyh ile muridin bağlanması olmaktadır. Çünkü murid şeyhine sadakat ve aşk ile bağlanmışdır. Ustad Bediüzzaman bizim mesleğimizde şeyh ve murid olmadığından mesleğimiz haliliye olduğu için nacak bizler kardeşlerimize bağlanabiliriz. Şayet öle değilmidir. Nur kahramanlarından her birine gönül bağı ile bağlanmamışmıyız. Ve O kardeşlerimizde fanileşmemişmiyizdir ?

Bu bağlanma insanlar arasında kul ve yaratıcı arasında olduğu gibi kutsallar arasında da olabilmekdedir. Mesela Kuran-ı azimüşşan, Kabe, kutsal topraklar vs..

Hem mesela bir asker vatanına olan bağı ile nöbet tutar düşmandan vatanını korur. Bu bağlamda o asker vatanı ile rabıta yapmaktadır ve bu şuurda oldukca sevap kazanmaktadır. Eğer ölse şehit olur.

Eğer maşukuna kavuşmak istiyorsan aşk ile gönül bağı ile bağlanacaksın. Sadakatini ve itaatkarlığını göstereceksin ki maşukunda seni sevsin.
 

hulusi

Well-known member
Rabbim razı olsun gereken bilgiler verilmiş.Rabbim bizi dinin doğru anlayanlardan eyleyip doğrular altında yanlışlardan korusun dua ile
 
Üst