Bir Bediüzzaman Klasiği.

Huseyni

Müdavim
BİR BEDİÜZZAMAN KLÂSİĞİ
Untitled-5.jpg

Burada düşünmek
Burada konuşmak
Burada yazmak
Burada yaşamak yasaktı…

Ufuklar, alaca
Simalar mahzun
Vicdan kaskatı
Burada bilmek, yasaktı
Burada gülmek, yasaktı
Hatta… Burada ölmek…
Evet evet…
Burada ölmek.. yasaktı...

Burada, mezar bulmak…yasaktı!
Evliyalar diyarı.. bir memleket
Sultanlar şehri İstanbul.
Kıt’alara hükmeden
Osman’ın oğulları
Dedem Ertuğrul’un torunları…
Nebiyy-i Zişan’ın kutlu müjdesine mazhar
Feth-i Fatih’in yiğit evlâtları.
Eski teb’alarının hegemonyasında
İnim inim, inliyorlardı şimdi.

Bir iksir.. Bir çözüm… Bir teklif…
Ne derseniz deyin.
Bir reçete lâzımdı.
Bir şeyler yapmak gerekti.
Geç mi kalınmıştı…
Geç mi duyulmuştu?
Geç mi olmuştu.
Payitaht çökerdi… Ama..
Ama bu halkı…
Mutlaka bu halkı kurtarmak gerekti.

Öyle ya..
İnsanı yaşatacaksın ki. Devlet yaşasın.
Osman Oğulları yaşayacaktı.
Kurtuluşun reçetesi,
Bediüzzaman’ca bir
Münâzarât yazılacaktı!

Dünya kaynıyor, beşer şaşkın..
Manevî bir buhran… Sanki kıyamet,
Sanki toz duman.

Vatan telâşı, Bayrak telâşı,
İstiklâliyet… Ve…
İttihad-ı İslâm endişesi….
Bir elinde Kur’ân, bir elinde kılınç,
Doğunun sarp dağlarında,
Moskof’la vuruşurken.
Yaz Molla Habib!
Bu gâvurun gülleleri bizi öldürmez.
Görev verildi bize,
Kılıçlarımız düşmanı ezerken
Tebliğimiz coşacak…
Savaşın ortasında,
İşaratü’l-İ’câz yazılacak.

Hayatı özümsemek,
Dünyayı içselleştirmek,
Vahdete ulaşmak adına.
Ruhun kemale ermesi için…
Allah, Said’i yoklayacaktı…
Said’i deneyecekti.
Belki bunun için.. Bir uzlet
Bir inziva.. Bir riyazet,
Ve bir esaret!
Sibirya’da esirdi,
Sibirya’da esarette,
Riyaset tecelli edecekti!

Hakkın hatırı âlîdir,
Hiçbir hatıra feda edilmez.
Allah’a secde eden başlar,
Nikola’ya eğilmez!

Kosturma’da geçen, esaret akşamlarında,
Volga’nın, nazlı nazlı akışında, sen vardın.
Rusya’nın kızıl akşamlarında,
Anadolu hasretiyle yanardın..
Karanlık gecelerde,
Kurduğun zikir halkalarında…
İmam-ı Rabbani’ler… Gavs-ı Geylani’ler vardı.
Resul-i Zişan’dan aldığın müjdeyle tutuşurdun…
Vakit dardı… Vakit kısaydı… Vakit Ahirzamandı..
İ’la’yı Kelimetullah yolunda,
yapılacak çok şey vardı.

Bin yıldır rahnelenmiş,
darbelenmiş, kanatılmış
İslâmın kal’ası,
Kur’ân’ı yok etmeye yönelmiş,
Lord Gürzon belâsı.

Ruhunda volkanlar patlarken,
Yüreğinde İslâmın sancısı…
Âlem-i İslâma inen darbeleri,
En önce ruhunda hissediyordu.
Volga’nın derin sularını
Meleklerin kollarında geçiyordu.

Dersaadet’te çalışır
Şark’ta tatbik ederdi.
Sıkıldıkça İstanbul’da, hemşehrilerine dönerdi.
İsterdi ki onların
Zihni melekeleri gelişsin.
Şarkın saf, iffetli çocukları
Medreset’üzzehra’da eğitilsin.

Anlamadılar onu
Anlamadılar bir türlü.
Yahut, anlamak istemediler.
Ve bir gün,
Karışmıştı İstanbul,
Kararmıştı Ankara.
Bu sebeple olsa gerek
Dönmüştü, Gitmişti Van’a.
Ama… ama, Onu bir şaki
Bir haydut, bir münzevi
Gibi yolladılar sürgüne.
Ah Vatan… Ah Anadolu.
Burada olsun da
Neresi olursa olsundu.
Zira; o, Anadolu’nun
Anadolu onundu.

Manevî âlemden
Yeni bir ilham geliyordu,
Anadolu’nun göbeğinde
Risâle-i Nur doğuyordu.

Isparta’nın gözetleme evleri
Afyon’un soğuk hücreli, hapishaneleri…
Aratır olmuştu, adeta ona, Rusya’daki
Esaret günlerini…

Şakır şakır buz tutardı parmaklık.
Yer buza keserdi, tavan buz olur.
Yatak buz olur.. Yorgan buz olur.
Direnmek ne mümkün,
Dayanmak ne zor!

Bir de yemekteki zehir… Ah zehir…
Bu kaçıncı zehir?
Aşı yapıyoruz derler…
Hastalık icad ederler
Zehir şırınga ederler…
Ah kolum….
Omuz başlarım!
Dayanılmaz sancılar..
Dayanılmaz acılar..
Yaş ilerler, vücut zayıflar.
Soğuklara dayan….
Hücrelere dayan…
Zehirlere dayan…

Dayan Said’im, Allah seninle!
Dayan Said’im, Allah sabredenlerle!
Aylarca, yıllarca hasretiyle
Yanıp tutuştuğu
Vatan… Vatan bu muydu?
Kaçıralım gel seni, Mısır’a
Mekke’ye… Hicaz’a.
Nereye istersen….. Yok… Yok….
Ben oralarda olsam bile
Oralarda doğsam bile,
Buraya gelmem lâzımdı.
Benim… Benim burada olmam lâzımdı.

O severdi… Savaşın ortasını…
O severdi, ateşin korunu.
O severdi oyunun zorunu
Küfür nerede şiddetliyse o,
Orada olmalıydı.
O burada kalmalıydı.

Varsın yerim zindan olsun
Varsın yerim mahpus olsun.
Bu milletin, imanını selâmette görürsem
Cehennem alevleri,
Bana gül, gülistan olsun!

Onun gibi seven oldu mu, bu memleketi
Sevebildi mi kimse onun gibi?
Sevebildik mi onun gibi?

Ebu Zer gibi işkencelere katlandı
Ekmeksiz yaşardı ama,
Hürriyetsiz yaşamazdı.’
Küfrün karşısında dimdik
Ayaktaydı. Gün olur;
Bir sözle Nemrut’u yakar.
Yasaklara beş para kıymet vermez.
Bu sarık bu başla birlikte çıkar…’

Firavun kahroldu… Nemrut kudurdu!
Anadolu’dan doğan güneş,
Asrın Bedii’si… Risâle-i Nur’du!
Bu dâvâ Hak’tır.!
Bu dâvâ bakî kalacaktır!
Emin olun.
En yüksek gür sadâ ,
Onun sadâsı,
İslâmın sadası olacaktır!

İslam YAŞAR
15.05.2009
Elif/Yeniasya
 

SaYa

Well-known member
Firavun kahroldu… Nemrut kudurdu!

Anadolu’dan doğan güneş,


Asrın Bedii’si… Risâle-i Nur’du!

Bu dâvâ Hak’tır.!

Bu dâvâ bakî kalacaktır!

Emin olun.

En yüksek gür sadâ ,

Onun sadâsı,

İslâmın sadası olacaktır!


eminiz elhamdulillah... Rabbim bu yoldan ayırmasın bizleri...
 
Üst