Hasan Feyzi Yüreğil

Sergerdan

Well-known member
1895/1896'da Denizli'de doğan Hasan Feyzi Efendi'nin babası, Yüreğilli Bahçıvan Ömer Efendi, annesi de Ayşe Hanım'dır. Okul ve medrese yıllarından sonra muallim olarak vazife yapmış, bu arada tasavvufla ilgilenmiştir.
Atalar Mahallesi'ndeki medresede Arapça dersleri vermiştir. Tasavvuftan feyiz almıştır; fakat şeyhlik yapmamıştır.

Hasan Feyzi Efendi, Bediüzzaman Hazretleri'yle görüşmeden on sene önce Risale-i Nur'larla buluşmuş, onları okuyup anlamış ve çevresinde de okutmaya ve öğretmeye başlamıştı.

Üstad Hazretleri 1943 yılında 126 talebesiyle Denizli Hapishanesi'ne getirilince kendisiyle buluşmuştu. O, beraat edip hapisten çıkınca beraberce Hasan Feyzi'yle beraber Denizli'nin tarihî İlbadı Kabristanı'na gitmişler ve şehit Hafız Ali'nin kabrini ziyaret etmişlerdi.
Honaz, Şamlı, Gözler ve Göveçlik'te öğretmenlik ve başöğretmenlik yapan Muallim Hasan Feyzi Efendi'ye Bediüzzaman Hazretleri "Nurlardan feyzaldık, adın Hasan Feyzi olsun" demesiyle ondan sonra ismine bir "Feyzi" eklenmiştir. O da Ahmet ve Mehmet Feyzî efendiler gibi, Feyzîler kafilesine katılmıştır.
Bilhassa 1944 yılı yaz ayında Hasan Feyzi Efendi, Üstad Hazretleri'yle sık sık buluşuyor, deryalar gibi coşuyordu. Onun için Üstad'ın mecburî ikamet olarak Emirdağ'a gönderilmesi kendisini son derece üzmüştü. Onun için Üstad, Denizli'den ayrılırken yazıp otobüste kucağına attığı "Hicran" şiirinde şöyle diyordu:

Çekilip nûr-u hidayet yine zindan olacak
Yine firkat, yine hasret, yine hicran olacak
Yine sen, yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm
Çünkü hicran dolu kalbim yine hicran olacak
Yine göç var diye Mecnun'a haber verme sakın
Yine matem, yine zârî, yine efgân olacak.
Açılan ol gül-ü tevhid sararıp solsa gerek,
Kapanıp Ka'be-i irfan, yine vîran olacak.
Haber aldım ki, yarın yâd olacakmış bize yâr
Ne büyük yâre ki, kimler buna dermân olacak?
Bu büyük derd-i elemden kime şekvâ edeyim?
İşiten nâlemi, hep ben gibi nâlân olacak.
Bâb-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem
Dahi nezrim bu ki, canım sana kurbân olacak.

Bu lirik şiirden, bilhassa "Dahi nezrim (adağım) bu ki, canım sana kurban olacak" mısraından anlıyoruz ki, şehid Hâfız Ali gibi Hasan Feyzi Efendi de Üstad Hazretleri için ömrünü bağışlamış...

Üstad'ın Emirdağ'da zehirlenmesi haberi kendisine ulaşınca Hasan Feyzi Efendi, Emirdağ ile ilgili şöyle diyor:

"Ah, o Emirdağ! Biz onun nasıl bir dağ olduğunu hâlâ anlayamadık. Ondaki esrarı hâlâ çözemedik. O dağ hakikaten Emir Dağı mı? Yoksa Esir Dağı mı? O da bize bir dağ (dağlanmış yerdeki yanık yarası) oldu. O dağın vurduğu dağ yine bizi dağladı. Onun dağı bizi yaktı kavurdu. O dağ bizim dağımız üzerine binlerle dağ olup hepimizi dağladı, hüzün ve elem verdi. Ah, o dağ yüz binlerle kardeşin yetim kalmasını kasdetti. Hepimizi diri diri ateşlere yaktı. Hâsılı, o dağ seni harap, bizi kebap etti, Üstadım. Ona Emir Dağı değil, emerr (en acı) dağı ve ecel dağı demeli. Seni aramızdan alıp kendine ve içine çeken o dağa Emir Dağı değil, emen dağı demeli." Gerçekten Hasan Feyzi Efendi bu acılara dayanamamış, nezrine uygun olarak hemen vefat etmiştir. (13 Kasım 1946)

Abdullah Aymaz
 

mihrimah

Well-known member
Bediüzzaman Said Nursî, Denizli hapsinden beraat ve tahliyeden sonra bir buçuk ay Şehir Palas Otelinde kalmıştı.

3l Temmuz l944 Perşembe günü bir komiser refakatinde Denizli'den Afyon'a hareket etmişti. Bu hareket esnasında Hasan Feyzi Efendi, Üstad'ına: "Hazretinize buradan ayrılırken söylemiştim" başlığını taşıyan şu ayrılık şiirini takdım etmişti:

"Çekilip nur-u hidayet yine zindan olacak

"Yine fırkat, yine hasret, yine hüsran olacak

"Yine sen, yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm

"Çünkü hicran dolu kalbim yerine hicran olacak

***

"Yine göç var diye mecnuna haber verme sakın

"Yine matem, yine zari, yine efgan olacak

"Açılan ol gül-ü tevhid, sararıp solsa gerek

"Kapanıp Kâbe-i irfan, yine viran olacak

***

"Haber aldım ki, yarın yâd olacakmış bize yar

"Ne büyük yâre ki kimler buna derman olacak

"Bu büyük derd ü elemden kime şekva edeyim?

"İşiten nâlemi, hep ben gibi nâlân olacak.

***

"O şifa bahş olan envarını sen çeksen eğer

"Bana kim nur verecek, kim bana Lokman olacak!

"O temiz pâk nefesin, âb-ı hayatı bu çölün

"Onu dûr etme ki her fert ona reyyan olacak

***

"Hele ol nur-u şerifin kime değmişse eğer,

"Küçücük zerre de olsa, meh-i tâban olacak.

"O lütufkâr, o keremkâr eli öptükçe benim

"Bu küçük kalbi hazinim yine handan olacak.

***

"Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem

"Dahi nezrim bu ki canım sana kurban olacak.

"Nazarın erse garip başıma ey nur-u Hüda

"Bugün artık bu hakir bende de umman olacak.

***

"Bu anasır, yüzüne her ne kadar çekse hicap;

"Yine haksın, buna şahid yine Kur'an olacak

"Kab-ı Kavseynden alıp dersimi bildim ki ayân,

"O güzel nur-u bedi, âleme sultan olacak.

***

"Sakınıp Feyz-i bîçareye bahs açma bugün

Yeni baştan, yine şeydâ, yine giryan olacak."



Ayrılık şiirinin açıklaması

Hidayetin nuru çekilince, yine her taraf karanlık olacak, yine ayrılık, yine hasret, yine hüsran olacak.

Ey ağlayan gözlerim, yaş yerine kan akıtarak ağla, çünkü, ayrılıklarla dolu olan kalbim yine ayrılıklarla dolacak

Yine göç ve ayrılık var diye mecnuna haber verme sakın. Çünkü yine matem, yine feryat, yine inleyiş ve yine figanlar olacak.

Açılan tevhid gülü bu ayrılıktan dolayı sararıp, solacaktır. İrfan burcu, iman ocağı yine bu ayrılıktan dolayı viraneye dönecektir.

Ben işittim ki yarın sevgili bize yabancı olacakmış, bizden ayrılacakmış. Bu öyle büyük bir yara ki, bu yaraya kimler derman olabilecek?

Bu büyük dert ve elemden ben kime şikâyet edeyim, çünkü benim dert ve elemimi işitenler de benim bu inleyişim karşısında inlemeye başlayacaklar.

O şifa veren nurlarını eğer sen benden çekersen, bana kim nur verecek, beni kim aydınlatacak? Benim dertlerime kim Lokman olup, tedavi edebilecek?

Ey sevgili Üstadım, senin o temiz pâk nefesin bu çölün, bu kurak talebenizin hayat suyudur, can kaynağıdır, ne olur bu hayat menbaını benden uzaklaştırma, çünkü benim gibi her fert, her şahıs bu kaynaktan bana kana kana içip doyacaktır.

O şerefli nurun kime değmişse, o nurla şereflenenler küçücük bir zerre deolsalar, o nur sayesinde ışık saçan bir ay parçası olacaklardır.

O ulu sultanın lütuf ve kerem dolu mübarek elini öptükçe benim küçücük kalbim seinç sürûrla dolacak.

Ey büyük Üstad, senin feyizli kapından uzakta kalmaya asla dayanamam, bu ıraklığı çekemem.

Benim adağım, arzum ve dileğim şu ki, canım sana kurban olsun, hayatım sana feda olsun.

Senin bakışın benim garip başıma bir değse, sen bana bir nazar etsen ey Allah'ın nuru! O zaman bu küçük kul, o vakit, o nur sayesinde bir umman olacaktır.

Bu mevcudat yüzüne her ne kadar perde çekse, seni görmemezlikten gelse, sen yine haksın, buna şahid ise Kur'an'dır.

Ben dersimi Kab-ı Kavseynden aldım ve gayet açık bildim ki, bu güzel ve eşsiz nur bütün dünyaya sultan olacaktır.

Sakın! Bu bîçare Hasan Feyzi'ye herhangi bir bahis açma, çünkü bu Hasan Feyzi yeni baştan âşık olacak, yeniden ağlamaya başlayacaktır.
 
Üst