Üstadımız hakkında bazı alimlerin görüşleri.

Sergerdan

Well-known member

Ömer Nasuhi Bilmen

"Bediüzzaman ile Dar’ül Hikmet-ül İslamiye’de iken tanışmıştım. Bütün İstanbul ulemasının takdirlerini kazanmıştı. Ben bizzat birkaç kez sohbetinde bulundum. O dönemde yazdığı bütün makalelerini okudum. Fikirlerinde fevkalade bir tesir vardı. Telif ettiği eserlerden yalnızca Sözler isimli eserini mütalaa ettim, harikulade bir eserdi. Doğrusu ilm-i kelamda bir tecdit hareketi yaptı. İmanın bütün rükünlerini kemal-i vuzuhla ortaya koydu. Cenab-ı Hak bu millet-i İslamiyeyi sahipsiz bırakmamıştır. Her asırda büyük müçtehitler, mücedditler ve mürşitler göndermiştir. Bediüzzaman da o zatlardan birisidir. O,cebir ve kuvvetin, zulüm ve tahakkümün hüküm ferma olduğu bu devirde gönderilmiştir. ’’ (nakleden: Mehmed Kırkıncı)

Galip Gigin anlatıyor: Sözümüm bitirirken, yine rahmetli, namlı âlimlerimizden Ömer Nasuhi Bilmen Hocamızın, Bediüzzaman Hazretlerinin eserleri için söylediği şu sözü zikretmek isterim: 'Onun eserleri, ileride İslâm dünyasın da tek mehaz olacak değerdedir' demişti.



Hasan Fehmi Başoğlu(Eski Diyanet Reislerinden)

Hasan Fehmi Başoğlu, Hz. Üstadı meşrutiyette tanımış ve onu ziyaret imkânı bulmuş ve Bediüzzaman hazretleri ile tanışmasını şöyle anlatıyor.’’Ben Meşrutiyette Fatih medresesinde okurken, Bediüzzaman hazretlerinin İstanbul’a gelip, bir handa yerleştiğini ve hatta odanın kapısında ‘’burada her müşkül hallolur, her meseleye cevap verilir. Fakat sual sorulmaz’’ diye levha astığını işittim. Bu hale bir türlü akıl erdiremedim. Bediüzzaman hakkında sitayişkâr sözleri mübalağa kabul ediyordum. Ulema ve talebe gruplarının kendisini ziyaret ve hayranlıklarını işitince tevali eden tavsiyeler üzerine bende de bir ziyaret arzusu uyandı. Kat’i karar verdim ki; en güç ve en ince meselelerden sualler tertip edip sorayım. Ben de o zaman medresenin ileri gelenlerinden sayılıyordum. Nihayet bir gece en müşkül ilm-i kelam meselelerinden gayet derin ve birkaç kitapla ancak izah ne ifade edilebilen birkaç mevzu seçtim, ziyaretine gittim. Suallerimi tevcih ettim. Aldığım cevaplar çok harika ve acip olmuştu. Aynen benim hazırladığıtarzda, sanki sanki akşam beraber imişiz ve kitaplara beraber bakıyormuşuz gibi cevaplar verdi. Ben tam tatmin oldum. Ve bizzat anladım ki; onun ilmi, bizimki gibi kesbi değil, Vehbi idi.

 

Sergerdan

Well-known member


İstanbul ulemasının en büyüğü ve en müdakkiki ve çok zaman müftiü'l-enam olan eski fetva emîni meşhur Ali Rıza Efendi (r.h.), Birinci Şua, İşarat-ı Kur'aniye ve Ayetü'l-Kübra gibi risaleleri gördükten sonra, Risale-i Nur'un mühim bir talebesi olan Hafız Emin'e demiş ki:

"Bediüzzaman, şu zamanda, dîn-i İslama en büyük hizmet eylediğini ve eserlerinin tam doğru olduğunu ve böyle bir zamanda ve mahrumiyet içinde tam bir feragat-i nefs ettiğini ve onun Risale-i Nur'u, müceddid-i din olduğunu katiyen tasdik ederim. Cenab-ı Hak onu muvaffak eylesin, amin" demiş.

Hem, bazıların, sakal bırakmamaklığına itirazları münasebetiyle, Mevlana Celaleddin-i Rumî'nin pederleri olan Sultanü'l-Ulema'nın bir kıssası ile onu müdafaa edip, "Bediüzzaman'ın elbette bir içtihadı vardır. İtiraz edenler haksızdır" demiş.

Ve Hoca Mustafa'ya (merhum) emretmiş: "Söylediğimizi yaz!

Bediüzzaman'a kemal-i hürmetle selam ederim. Telifatınızın ikmaline hırz-ı can ile dua etmekteyim. Bazı ulemaü's-sû'un tenkidine uğradığına müteessir olma. Zîra 'Yemişli ağaç taşlanır' kaziyesi meşhurdur. Mücahedatınıza devam buyurun. Cenab-ı Hak ve Feyyaz-ı Mutlak acilen murad ve matlubunuza muvaffakü'n-bilhayr eylesin. Amin. Bakî Hakkın birliğine emanet olunuz.

Eski Fetva Emîni

ALİ RIZA

İşte böyle müdakkik ve ilim ve şeriat ve Kur'an cihetinde bu zamanda söz sahibi en büyük alim böyle hükmetmiş...


Said Nursi
 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Hasan Basri Çantay

Bir gün Hasan Basri Çantay hoca (merhum) Üstad Hazretlerini meclisin ilk günlerinde Meclis-i Mebusan'a yazdıkları bir mektuptan hafifçe tenkit yollu anlatıyordu. Sözlerine yeni başlamıştı. Hemen eliyle ağzını kapayarak: 'Ben bütün sözlerimi geri alıyorum. Söylediklerimi siz de duymamış olun. Biz rahat döşeklerinde uyurken o, ALLAH yolunda, Resulullah izinde bütün işkence hapislere rağmen İslamı savunuyordu. Ne yazık ki, hiç birimiz onun gibi olamadık dedi(Abdurrahman Cerrahoğlu)

1961'de Mustafa Polat'la merhum Hasan Basri Çantay'ı ziyarete gitmiştik. Mustafa Polat sordu: Neden Üstad tarzında eser yazmadınız.

Kardeşim,' dedi. 'Sizler Üstadın nasıl bir insan olduğunu bilmiyorsunuz. Kimse Üstadla mukayese edilemez. Onun kulağına üfleyen vardı. Onun fiş takacağı yeri vardı. Bizim fiş takacak yerimiz yok.

"Kardeşim, sizi tebrik ederim. Bizler Üstadın sayesinde müellif olduk. Bizler korkumuzdan ne eser yazabiliyorduk ve ne de kimseye anlatabiliyorduk. Üstad Hazretleri Risale-i Nurları te'lif etmeye başladı; hem Türkiye'de okuma çığırı açtı, hem de hapishanelerde dayak, kelepçe, açlık, susuzluk her zulme tahammül etti. Fakat onun ihlası, onun şefkati, onun merhameti, onun tevazuu, onun şecaati ve kahramanlığı her şeye galip geldi. Türkiye'de her şey onun peşinde; emniyeti, polisi, bekçisi, İslâmiyet’ten mahrum kalmış halkı, İslâmiyet’ten uzaklaşmış insanları hep aleyhinde. Onun kimsesi yok. Ne ordusu var, ne polisi, ne jandarması, ne bekçisi. Yalnız onun ALLAH'ı var. Yalnız ALLAH'a dayanmıştı, yalnız Peygamberine.(Bayram Yüksel)
 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Elmalılı Hamdi Yazır

Bir gün Mustafa Efendi, Elmalılı Hamdi Efendi’nin tefsir sahasında çok dirayetli bir âlim olduğundan söz etti ve onun Üstad Bediüzzaman Said Nursi hakkındaki:’’Bediüzzaman berrak sular gibi temiz bir vicdana, çok güzel bir ruha sahip bir zat idi. İstanbul’un alimlerinin gözü öyle bir alim görmemiştir’’ sözlerini bize nakletti.(Mehmed Kırkıncı)
 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Zülfü Livaneli

Bir yaz tatilinde Ilgın'a (Konya'nın bir ilçesi, kendisi de aslen oralı) gitmiştik.

Her Anadolu kasabası gibi Ilgın'ın ortasında da büyük bir park vardı.

bir öğleden sonra o parkta otururken yanıma iki genç yaklaştı. ılgınlı üniversite öğrencileriydi bunlar. uzaktan tanıyordum. müzikten söz açtılar, benim müzikle uğraştığımı ve kitaplara çok meraklı olduğumu duymuşlardı. Acaba bana bir-iki tane kitap verseler okur muydum?

ne kitabı olduğunu sordum. benim sanat yoluyla insanlığa yardım etme ve mutlu bir insan yaratma ideallerime çok yakın kitaplar olduğunu söylediler. yazan kişinin adı Said Nursi'ydi. Bediüzzaman diye de anılıyordu.

Said Nursi, büyük bir bunalıma girmiş insanlığa yardım için bu kitapları yazmıştı.

o gün bana birkaç risale-i nur verdiler, bir de "Asa-yı Musa" adlı bir kitap vardı.

hemen eve döndüm ve Tarkovski'nin gölgeli ormanlarını andıran kavaklıkta yere uzanıp bu kitapları okumaya koyuldum.

çok ilginç ve ateşli bir üslupla yazılmıştı ve yazarın bambaşka bir Türkçe anlayışı vardı.

doğrusu kitaplarda bir edebiyat tadı bulmuştum. öylesine hırslı ve kuvvetli bir üsluptu ki ister istemez etkileniyordunuz.

ilkokul yıllarımda dedemin sıkı dini eğitiminden geçmiş olduğum için terminolojisi bana yabancı değildi.

ilk okuduğum bölüm kader kavramıyla ilgiliydi.

eğer insanoğlunun kaderi alnına yazılmışsa, uğraşmasına ne gerek vardı?

o zaman insanoğlunun işlediği günahın da, sevabın da sorumluluğu Allah'a ait değil miydi?

bu beni müthiş ilgilendirmişti. çünkü hem "varoluşçuluk felsefesi"nin temel sorusuydu, hem de Balzac aynı soruyu öğretmenine sormuştu.

Said Nursi adlı yazarın yorumu ve cevabı ilginçti: Ay tutulmasını örnek gösteriyordu. insanlar, ayın hangi tarih ve saatte tutulacağını bilirdi, ama bu bilgi insanların ay tutulmasına neden olduğu anlamına gelmezdi.

ay, kendi kurallarına tabi olduğu disiplin gereğince tutulurdu ama biz bunu önceden bilirdik.

Kader de aynı biçimdeydi. İnsanlığın kaderi kendi davranışlarına bağlıydı. ne var ki bu, Allah katında önceden bilinirdi. Alın yazısı denilen şey buydu.

Bu bölümü okuduktan sonra kayalıktaki ince esintide gözlerimi kapatım düşündüm. Bu kitapları yazan, ne kadar zeki bir kişiydi. Balzac'la Kierkegeard'la, Camus ile polemiğe giriyor, aynı konuları irdeliyordu ve doğrusu çok mantıklı bir cevap veriyordu.

O gece bana verilen bütün Said Nursi kitaplarını okudum. İrade-i külliye ve irade-i cüziye bölümünü de, benim cevap aradığım birçok soruyu aydınlatıyordu.

Ertesi gün öğrencilerle yine buluştuk. Kitapları çok beğendiğimi söyledim. Sevindiler ve bana yeni kitaplar verdiler. Onları da okudum.

O yaz, Said Nursi'nin kitapları ve düşünceleri epeyce ilgilendirdi beni...
 

Sergerdan

Well-known member
Allah razı olsun abla,ehl-i insaf kardeşlerimiz için bir müşevvik olur,risale-i nurlarla tanışmak arzu ederler inş.Saflıkta yok bende ama ,bir insanı alim ya da avam olsun, merak etmek,sevmek,güvenmek için bir hareket yetiyor bazen.Geçen içkici,sarhoş bir abiye rasladım mahallede,baktım yegenlerini halisane bir şefkatle seviyor..

Sevmek ve güvenmek için böyle kolay nedenler yeterli degil midir?Hele nedenler çoksa..?
 

GuLSerbeti

Well-known member

Diger bazi dusunurlerin Risale-i Nur ve Muellifi hakkinda gorusleri;



Prof. Dr. Şerif MARDİN
Amerikan Üniversitesi – ABD

Bediüzzaman Said Nursi’nin düşüncelerini, İslâmî düşünürler kesiminde en önde gelen fikir birikimlerinden biri sayıyorum. Bediüzzaman’ın fikirleriyle birlikte gelen derin insan hürmetini görmemek mümkün değildir. Bediüzzaman’ın cihat anlayışı, silahlı mücadele değildir. Bediüzzaman ciddi konular üzerine eğilen, ciddi bir insandır.

Bediüzzaman’ın sosyolojik derinliği ve başarısı, İslâm’ın zengin dîni ve kültürel dağarcığını anlamış olmasında toplanır. Bediüzzaman’ı bir biyografi konusu olarak seçmiş olmam, İslâmî düşüncesinin geniş boyutları için olduğu kadar bu dünya problemini başkalarından önce anlamış olmasıdır.


&&&&&&&&&&&&

Dr. Colin TURNER
Durham Üniversitesi – İNGİLTERE

“Risale-i Nur’u tanımadan önce Müslüman’dım, fakat mümin değildim” diyebilirim.

Risale-i Nur’un inkılâbı zihinlerde, kalplerde, ruhlarda ve nefislerde inkılâptır. Bu bir İslâm devrimi değil, iman inkılâbıdır. Kur’an’ı Peygamberimizin (SAV) murat ettiği gibi tefsir eden, modern insana musallat olmuş son derece tehlikeli ve gerçek hastalıkları teşhis ederek çare sunan, kendi kendine yeterli ve şümullü yegâne İslâmî eser Risale-i Nur’dur. Kur’an’ın nuruyla kâinatı aydınlatan Risale-i Nur gibi bir eser görmezlikten gelinemez.

Risale-i Nur, Kur’an hazinelerinin çağımıza bakan bir tefsiridir. Eğer Kur’an’ı kâinat için bir rehber kitap olarak anlayabiliyorsak, Risale-i Nur da Kur’an için bir rehberdir. Risale-i Nur ise ne bir milletin, ne birkaç ferdin malı değildir. O, insanlığa, Rabb’inin ilhâmına mazhar ihlâslı bir zattan bir mesajdır ve dolayısıyla hepimize aittir.


&&&&&&&&&&&&&

Doç. Dr. Ursula SPULER
Araştırmacı, Yazar – ALMANYA

Asrımızın yüksek alimi Bediüzzaman Said Nursi, Türkiye sınırları dışında da meşhur olmuştur. Nur modeli, İslâm dünyasının hiçbir yöresinde görülmeyen ilme ve ilim sanatına, dolayısıyla kritik ve tarafsız çalışmalara fevkalade müspet bir bakış açısı getirmiş, Risale-i Nur Külliyatı’nın ve ondan ilham alan eserlerin çevreye takdim edilmesini sağlamıştır. Bediüzzaman ekolü ilimleri barıştırdı.


&&&&&&&&&&&&&&

Prof. Dr. Mim Kemal ÖKE
Boğaziçi Üniversitesi – TÜRKİYE

Ben batıyı, İslâm âlemi içerisinde, kendi muasırları arasında Bediüzzaman kadar iyi görmüş bir düşünüre rastlamadım. Risale-i Nur, Müslümanları bilgi çağına hazırlıyor.


&&&&&&&&&&&&&&


Taha AKYOL
Gazeteci, Yazar – TÜRKİYE

Gazâlî’yi kendi çağının, Bediüzzaman’ı da bu çağın Hüccet-ül İslâm’ı olarak görüyorum.


&&&&&&&&&&&&&&

Prof. Dr. Ahmet Abdurrahim ES-SAYİH
Katar Üniversitesi – KATAR

Bediüzzaman, iman hakikatlerini en parlak delillerle ispat etmiştir. Risale-i Nur Müslümanları bu hakikatlere götüren yolda birer irşat meşalesidir.


&&&&&&&&&&&&&&


Prof. Dr. İbrahim CANAN
Atatürk Üniversitesi – TÜRKİYE

Bediüzzaman “Bütün fenler, kendi lisan-ı mahsuslarıyla mütemadiyen Allah’tan bahseder, siz muallimleri değil, onları dinleyin” diyerek, okullardan geri kalmayı değil, bilakis çocukların okullara gönderilmesini tavsiye eder. Bediüzzaman demek, mücessem ümit demektir.


&&&&&&&&&&&&&&


Şükran VAHİDE
Araştırmacı, Yazar – TÜRKİYE

Bediüzzaman, Risale-i Nur ile, İslâmiyet’in batıya anlatılmasında en mükemmel bir modeli ortaya koymuş ve aynı zamanda İslâm’a ve Kur’an’a emsalsiz bir hizmet îfâ etmiştir.


&&&&&&&&&&&&&&&


Hüseyin ÂŞUR
Yayıncı, Gazeteci, Yazar – MISIR

Said Nursi, gerçeklere susamış akıl ve kalplere mükemmel bir tefekkür tur takdim eder. Bediüzzaman’ın yüz otuza ulaşan eserleri yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın her tarafına büyük bir hizmet görmektedir. Bediüzzaman, asrın ruhunu kavramış, İslâmiyet’in stratejik müdafaa üslûbunu kullanmıştır.


&&&&&&&&&&&&&&&&


Edip İbrahim DEBBAĞ
Araştırmacı, Yazar – IRAK

Bediüzzaman, bu asır insanının derdinin iman zaafından ileri geldiğini basiretiyle fark etti ve sathileşen İslâmî idraki bu temelden başlayarak derinleştirme gereğini duydu ve bu tespiti üzerine yepyeni bir nesil yetiştirmeye koyuldu. Beklenen İslâm medeniyeti Bediüzzaman’ın ektiği bu fikir ve iman tohumları üzerinde yeşerecektir.


&&&&&&&&&&&&&&&&&



Prof. Dr. Mehmet S. AYDIN
Dokuz Eylül Üniversitesi – TÜRKİYE

Said Nursi “Masum hayvanların teellümleri ile dahi elemlenen” bir insandır. Görebildiğim kadarıyla İslâm düşünce tarihinde belki de hiçbir eser, Risale-i Nur kadar âlemin “estetik boyutu” ile, dolayısıyla da din felsefesinin “estetik delil” diye adlandırdığı delil ile yakından ilgilenmemiştir.



&&&&&&&&&&&&&&&&&&


Doç. Dr. Bilal KUŞPINAR
Uluslararası İslâm Düşüncesi ve Medeniyeti Ens. – MALEZYA

Bediüzzaman Said Nursi, İslâmî çalışmaların dilden felsefe ve mistisizme kadar uzanan hemen hemen tüm konularına vâkıf önde gelen ilim ehlinden biriydi.


&&&&&&&&&&&&&&&&&&


Abdülkadir BADILLI
Araştırmacı, Yazar – TÜRKİYE

Risale-i Nur’lar, İmanî ve İslâmî olan meseleleri özellikle akidenin esaslarına taalluk eden tüm meseleleri akıl, fehim ve idrak terazilerinden geçirme ve insanî olan cihazlarını doyurma ve ikna etme kabiliyetine sahiptir.


&&&&&&&&&&&&&&&&&&


Doç. Dr. Cezmi ERASLAN
İstanbul Üniversitesi – TÜRKİYE

Said Nursi’nin eskiyi reddetmeden, yeniliğe kapalı olmadan, halkın İslâm imanı ve izzeti ile mücadele vereceğini, böylelikle de dünya Müslümanları için numûne-i imtisâl olacağını isabetle değerlendirdiğini söyleyebiliriz.


&&&&&&&&&&&&&&&&&&


Wolf D. Ahmet ARIES
Paderborn Üniversitesi – ALMANYA

Said Nursi’nin mücahedesini gelecekte de muhafaza etmek için, gelecek nesillerin onun eserini devam ettirmeleri zaruridir. Bediüzzaman Said Nursi, bizatihi, yalnız yaşadığı dönemin meydan okumalarına karşı değil, aynı zamanda müstakbel meydan okumalara karşı da İslâmî bir cevap hükmündedir.





 

Leyli_Efruz

Well-known member
Risalelerden herkes bişeyler buluyor şahsı adına...Üstad diyor ben yazmadım yazdırıldı:)

Yeterki okuyup anlamak anladıklarımızı hayatımıza geçirmek..

Allah razı olsun arkadaşlar çok güzel bi arşiv olmuş tam bir ekip işi olmuş:)
 
Üst