Kur’ân’da, Fert, Aile ve Toplum Ahlâkı

mihrimah

Well-known member
Kur’an’da ahlak, nazari ve ameli boyutuyla birbirinin ayrılmaz parçası olarak görülmüş ve iç içe incelenmiştir. Bir başka ifadeyle, Kur’anda ahlak, soyut bir kavram ve bilim konusu değil, hayata uygulanması gereken değerler manzumesi olarak sunulur. PRATİK AHLAK’la ilgili olarak Kur’an’da fert, aile sosyal ve siyaset ahlakı ile ilgili çok geniş malzeme ve esas bulmaktayız.

1. Ferd Ahlakı: Kur’an, sosyal duruma verdiği önem nispetinde ferd varlığına da değer vermiştir. Ayetler ve ayet gruplarının emir, nehiy, teşvik ve sakındırma bakımından ferde yönelik kaide, telkin ve göndermeleri çoktur. Zira bütün bir sosyal yapı fertlerle ayakta durur, yükselir veya alçalır. Kur’an, ferdi ıslah edip geliştirirken doğruluk, takva, tevbe, şükür, ihlas, sabır ve sebat, hilim, iffet, çalışma, güzel söz, iyi iş gibi olumlu ahlaki değerlere sevkeder ki İslam ahlakçıları bu olumlu niteliklere “münciyat” – kurtuluşa götüren – davranışlar derler. Buna karşın ferdi yine ıslah edip geliştirirken onu güzel ahlaktan alıkoyan yalan söyleme, ölçüsüz hayat (sefahat, tuğyan, nankörlük, israf, cimrilik), ölçüsüz davranış (ümitsizlik, başa kakma, buğz, taşkınlık, kibir ve büyüklük taslama, fuhuş ve zina) gibi olumsuz ahlaki değerlerden de alıkoyar ki İslam ahlakçıları buna “mühlikat” – helâka götüren davranışlar – derler.

Kur’an, ferdin görevlerini çeşitli ayetlerde hatırlatmış ve bunları yer yer tarif ve tahlil etmiştir. “Ey iman edenler, nefislerinizi düzeltmek üzerinize vacibtir” (Maide, 5/105) ayetinde her ferdin kendine karşı vazifelerini bilip yapması istenmiştir.

Kuran-ı Kerim’de ferdin beden ve ruh yapısının korunmasını, geliştirmesini zaruri bir vazife saymıştır. Kur’an, temizliğin önemini “Allah temiz olanları sever” (Tevbe, 9/108) ayetiyle açıklarken, iç veya ruh temizliğinin yanı sıra, beden, yiyecek, giyecek, mesken ve çevre temizliği üzerinde durarak temizliğin faydasını ve güzelliğini, buna karşılık pisliğin zararlarını ve çirkinliğini çeşitli benzetme ve kıyaslamalarla anlatmaktadır.

2. Aile ahlakı: Kur’an, aile ahlakıyla ilgili sağlam ölçüler koyar ve çeşitli tavsiyelerde bulunur. O, sosyal birliğin en üstün ve en sağlam şekliyle sevgi, bağlılık, merhamet, dayanışma, yardımlaşma, doğruluk, insaf ve Allah korkusunu gözeterek aile kurumuyla korunmasını ve sürdürülmesini hedef alır. Ailenin dünya hayatının düzeninde olduğu gibi, ahiret hayatında da önemi vardır. İyilerin erişecekleri saadet ve Cennet müjdelenirken onların yanında atalar, zevceler ve soylarından salih olanların bulunacağı, buna karşılık Cehenneme girerken hüsrana uğrayanların kendilerini de ailelerini de ziyana uğratacakları haber verilmiş, sevap ve azapta ailenin rolüne işaret edilmiştir. “Ey inanlar, kendinizi ve ailenizi ateşten koruyunuz” (Tahrim, 66/6) emriyle ailenin korunması ve yüceltilmesi istenmiştir.

Kur’an’da evlilik, ebedi bir akd, ağır ve sorumluluk isteyen bir anlaşma olarak tanıtılır (Rum, 30/21; Nisa, 4/20-21) ve eşlerin aile kuruluşunda, evlilikte ve anlaşmazlıklarda karşılıklı görevleri hatırlatılır. Evlilikte gaye, neslin devamı ve çoğalması (Bakara, 2/223; Nahl, 16/72) olduğu gibi, şehvet kuvvetinin de kontrol altına alınmasıdır. Kur’an’da, eşlerin birbirine karşı yakınlıkları açıklanırken, birbirleri için elbise oldukları (Bakara, 2/187) istiaresine yer verilmiştir.

Kuran-ı Kerim’e göre erkek, evin idarecisi, bakıcısı ve hakimidir. Ev içinde ve dışındaki ağır yükümlülükleri sebebiyle kadınlar üzerinde kaimdirler. (Nisa, 4/34) Ailede kadın ve erkeğin belirli hak ve yükümlülükleri vardır. Evin idarecisi olarak görev yapan erkek hanımına karşı iyi davranmak durumundadır. Kadın da ilk etapta iffet ve namusunu korumakla yükümlüdür.

Kur’an’da anne-babanın çocuklara karşı görevler de belirtilmiştir. Onları sevmek ve değer vermek, onlara bir emanet ve denenme – imtihan vesilesi gözüyle bakmak, yetişmeleri ve eğitimleriyle ilgilenmek, dünya ve ahiret tehlikelerinden korumak gerekmektedir.

Anne baba iyiliğe layık kişilerdir. Kur’an, Allah’a ibadetten hemen sonra anne ve babaya iyiliği emretmiş, onları iyilik ve yardım edilmesi gerekenlerin en başında saymıştır. (İsra, 17/23-24; Bakara, 2/215; Nisa, 4/36; Nahl, 16/151; Lokman, 31/14; Ahkaf, 46/15, 17-18) Anne-babaya iyilik ve itaatin yanı sıra, kötülük yapmaktan kaçınmak ve onların öğütlerini dinlemek gerekir.

Kur’an, çekiştirme, çekememezlik ve anlaşmazlıktan uzak, yardımlaşma ve dayanışmayı esas alan bir kardeşlik ahlakını hedeflemektedir. Ayrıca, akrabalık görevini yerine getirenleri övmüş, aile çevresiyle ilgiyi kesmeyi münafıklık ve fasıklık olarak nitelemiştir. (Bakara, 2/27; Ra’d, 13/21, 25; Muhammed, 47/22) Akrabaya ve çevremizdekilere, manevi yardımla birlikte maddi yardımda bulunmak da gerekmektedir: “Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver!” (İsra, 17/26; Rum, 30/38) mealindeki ayetlerde yardım, kesin bir emir halinde yer alan, ahlaki zorunluluktur.

3. Toplum ahlakı: Kur’an-ı Kerim, bir yandan insan ve onun yeryüzündeki halifeliğinden bahsederek, ferdin üstünlüğüne yer verirken (En’am, 6/165; A’raf, 7/10, 24; Hud, 11/61; Enbiya, 21/105; Nur, 24/55) diğer taraftan, toplumun önemine ve gereğine değinerek, ahlaklı ve ideal bir toplumu gerçekleştirme yollarını belirler. Müslüman toplum, belli ahlaki görevlerle yükümlü, seçkin ve şerefli bir ümmettir. İnsanlar birbirini tanıyabilmeleri için, millet ve kabilelere ayrılmışlardır. (Hucurat, 49/13; Bakara, 2/143; Al-i İmran, 3/110)

Kur’an, topluma ve toplum hayatına büyük önem verir. Birlik olma, tefrikaya düşmeme, dağılmama ve toplum ahlakını kurma önemli esaslardır. “Birlikte, Allah’ın ipine sımsıkı sarılın; birbirinizden ayrılmayın… Sizden, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredip kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun.” ve “Ey inananlar, hayırlı işlerde birbiriniz ile yarışın.” (Al-i İmran, 3/103-104; Bakara, 2/148) ayetlerinde bu esaslar görülmektedir. Yani Kur’an, ferdi sorumlulukları hatırlatırken hemen toplum gerçeğine yönelmektedir.

Ferd, topluma karşı bir takım görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Bu görevler adalet ve ihsan kavramlarına indirgenebilir. Kur’an, adaleti “adl”, “kıstas” ve “mizan” sözcükleriyle ifadelendirerek uygulanması gerekli bir ahlaki davranış olarak emreder. “De ki, Rabbım adaleti emretti” (Hadid, 57/25), “Gerçekten Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emrediyor” (Nahl, 16/90) ayetlerinde ilahi ölçülere uygun şekilde, her şeyi yerli yerine koyarak, herkesin hakkının verilmesi istenmektedir. Kur’an, adaletin, sözde, hükümde, muamelelerde, ailede ve çevrede ortaya çıkmasını ve uygulanmasını talep eder. (En’am, 6/152; Nisa, 4/3, 58,127, 129, 136; Bakara, 2/282; Maide, 5/8, 42, 95, 106; Rahman, 55/7-9)

İhsan ise, bir işi her yönüyle güzel yapmaktır. O, dünya ve ahirette insana hayır ve kurtuluş sağlayan, ecri büyük bir davranıştır. Onu bir ticaret benzetmesiyle ifade edecek olursak, adalet sermaye, ihsan ise kar hükmündedir. “Allah’ın sana ihsan ettiği gibi sen de iyilik et” (Kasas, 28/77), “İyilik ediniz; çünkü Allah, iyilik ve ihsanda bulunanları sever” (Bakara, 2/195) ayetleri ihsanı emretmektedir. İhsan, öfkeyi yenme, affetme, secde, sabır, takva ve cihad konularında beliren ve övülen bir özelliktir. (Al-i İmran, 3/134; Maide, 5713; A’raf, 7/161; Hud, 11/115; Yusuf, 12/90, Ankebut, 29/69) Onun uygulama yerleri, kısas, talak, anne ve baba olmak üzere toplumu ve aileyi içine alan sahadır. (Bakara, 2/83, 178, 229, Nisa, 4/36;En’am, 6/151; İsra, 17/23)

Toplumda fertlerin birbirine karşı görevleri emirlere uyma yasaklardan kaçınma şeklinde belirir. İyiliği emir-kötülüğü nehiy, yardımlaşma, affetme, güvenilir olma, sözünde durma, birlik, sevgi ve kardeşlik, nazik olma, kibar davranma gibi hususlar Kur’an’da belirtilen ve istenen ahlaki emirlerdir. Buna karşılık, öldürme, hırsızlık, aldatma ve haksızlık, hıyanet, zulüm ve fesad, gıybet ve alay da ahlakı nehiyler veya yasaklardır. Bize düşen, gerek ferdi hayatımızda, gerekse aile ve toplum alanında olsun, Kur’ân’ın öngördüğü ahlakî güzellikleri yaşamak, nehiylerden kaçınmak olacaktır.

Kaynak: Altinoluk dergisi
 
Üst