hANGİ SALAHİYETL İCAZETLE BUNA KALKIŞTIN?

yozgati

Well-known member
"Üstad tarafından vazifelendirilen naşirler [Kardeşim Abdülmecid, Zübeyr, Mustafa Sungur, Ceylan, Mehmed Kaya, Hüsnü, Bayram, Rüşdü, Abdullah, Ahmed Aytimur, Âtıf, Tillo'lu Said, Mustafa, Mustafa, Seyyid Sâlih Emirdağ Lahikası-1 ( 136 )] varken ve mükemmel de neşriyat [ENVAR, İHLASNUR, SÖZLER NEŞRİYATLARIMIZ] yapılırken yani bir boşluk yokken, sırf kendi taraftarları için sadeleştirme ve onun ammizadesi olan risalelerin içine, harici ansiklopedik bilgiler, mealler ve lügatlar koymak, derecesine göre saded haricine çıkmaktır."



RİSALE-İ NURLAR’DA TASARRUF YAPMANIN MES’ULİYETİ

Bu zamanın büyük maddi ve manevi musibetlerine en büyük mukabele Risale-i Nurlardır. Risale-i Nurlara karşı yapılan her türlü çıkış, bu belalara karşı milletimiz ve vatanımızı manevi korumalardan mahrum bırakmaktır.
Şimdiye kadar hücumlar iman ve Kur’an karşıtlarından gelirdi. Fakat bazen iman ehli olan müslümanlardan, bazen de aldanan hocalardan geliyor.

Şimdi ise daha yakınlardan, bu eserleri maddi manevi istifadesi için okuyanlardan, “bilerek veya bilmeyerek” bazen de bir manevi hisse kapılmaktan veya kendisine ve gurubuna manevi bir imtiyaz verenlerden gelmektedir.

Bu zatlar ve arkadaşları, kendilerini layüsel yani yaptığı işlerden dolayı mesuliyetsiz görmesinden kaynaklanan bir cesaretle hareket ediyor. Yani kendilerini maddi manevi özel vazifeli addediyorlar. Bu yanlış telakkiden dolayı bazen manevi sahanın eşsiz güzelliğine dokunuyorlar veya tasarruf ediyorlar. Bazen de maddi sahaya, icraya karışıyorlar talepte bulunuyorlar. Her iki sahada da kendilerini yeğane merci görüyorlar.

Kendilerini manevi yetki sahibi görüp, Risale-i Nuru sadeleştirmeleri veya daha önceleri yaptıkları gibi, Kastamonu Lahikasından ve Emirdağ Lahikasından kendi anlayışlarına uygun görmedikleri yerleri ve bahisleri çıkarmaları ve tasarruf yapmaları tesbitli işleridir.

Bu tahrifat bu vatanı manevi koruyucudan mahrum bırakmaktır. Bu tasarrufları yıllardır vardı. Mesela yıllardır yayınladıkları dergilerinde isim vermeden Risale-i Nurlardan iktibas yaparak ve sadeleştirerek yayınlıyorlardı. Basın yayın diliyle, intihal yapıyorlardı. Bizim sitemizde mukabil ikazlarımızı da fazla nazara almıyorlardı.

Fakat bu son sadeleştirme işine umum Nur Talebeleri tepki verdiler. Bakalım onlar üzerinde ne kadar etkisi olacak.
Fakat ne yaparlarsa yapsınlar gayretullaha dokundular. Dünyaya hususan siyasete ve siyasilere fazla yanaştılar, hatta onlara da, yani müsbet dindar siyasetçilere ihanet ettiler. Kendilerinin anlamadığı ve alet olabilecekleri işlere giriştiler. Hükümete faydaları dokunmak yerine zararları dokunmaya başladı. Düşmanın elinde alet-i layeşur yani şuursuz alet hükmüne düştüler.

Biz Risale-i Nurlardan aldığımız dersle deriz ki; bu durumlara, Nurlara karşı yaptığınız hatanın neticesinde düştünüz.
Hazret-i Üstad der ki: “Dostların hataları, hizmetimizde bir nevi zulüm hükmüne geçtiği için, çabuk çarpılıyor. Şefkatli tokat yer, aklı varsa intibaha gelir.” Lem'alar (47) Risale-i Nurların bu memlekete faydaları anlatılırken deniliyor ki:
“Sadaka belayı def'ettiği gibi; Risale-i Nur Anadolu'dan, hususan Isparta, Kastamonu'dan âfât-ı semaviye ve arziyenin def' u ref'ine vesiledir…

Evet Risale-i Nur, Sefine-i Nuh gibi Anadolu'yu Cebel-i Cudi hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tufanından kurtulmasına bir sebebdir. Çünki za'f-ı imandan gelen tuğyan, ekser musibet-i âmmeyi celbettiği gibi; imanı fevkalâde kuvvetlendiren Risale-i Nur, o musibet-i âmmeyi dairesinin haricine bırakmağa rahmet-i İlahiye tarafından vesile oldu. Bu ehl-i dünya, bu Anadolu halkı Risale-i Nur'a girmeseler de ilişmesinler. Eğer ilişseler; yakında bekleyen yangınlar, tufanlar, zelzeleler ve taunların istilâsına uğrayacaklarını düşünsünler, akıllarını başlarına alsınlar. Madem biz onların dünyalarına karışmıyoruz, onların da lüzumsuz bir halde bu derece âhiretimize karışmalarında onlara felâket getirmek ihtimali kavîdir.

..Bu memlekette, bu asırda, milleti anarşilikten, tereddi ve tedenni-i mutlakadan kurtaracak yegâne çaresi, Risale-i Nur'un esasatıdır.” Kastamonu Lahikası ( 131 - 132 )

Dileriz ki uyanmanız ve kendinizi olmanız gereken yere çekmeniz, siyasi sahayı sahiplerine bırakmanızdır. Üstad der: “Umuma el atmak umumu terk etmektir.” Siz sahanız olan manevi sahalarla meşgul olun. Vaaz verin, okul açın, seminerler düzenleyin, konferanslar düzenleyin vs.

Hazret-i Üstad Risale-i Nurlarda bir hocaefendiye diyor ki:

“Sakın, benlik ve gurura medar şeylerden çekin. Tevazu, mahviyet ve terk-i enaniyet, bu zamanda ehl-i hakikata lâzım ve elzemdir. Çünki bu asırda en büyük tehlike, benlikten ve hodfüruşluktan ileri geldiğinden; ehl-i hak ve hakikat, mahviyetkârane daima kusurunu görmek ve nefsini itham etmek gerektir.
...
Hem zâtınız gibi metin ve imanlı ve hakikatlı zâtlar, Risale-i Nur dairesine giriniz. Çünki bu asırda Risale-i Nur, bütün tehacümata karşı mağlub olmadı.
...
Risale-i Nur'un mesleği, sair tarîkatlar, meslekler gibi mağlub olmayarak belki galebe ederek pek çok muannidleri imana getirmesi; pek çok hâdisatın şehadetiyle, bu asırda bir mu'cize-i maneviye-i Kur'aniye olduğunu isbat eder. O dairenin haricinde, ekseriyetle bu memlekette bu hususî ve cüz'î ve yalnız şahsî hizmet; veya mağlubane perde altında veya bid'alara müsamaha suretinde ve tevilat ile bir nevi tahrifat içinde hizmet-i diniye tam olamaz diye, hâdisat bize kanaat vermiş.

Madem sizde büyük bir himmet ve kuvvetli bir iman var; tam bir ihlas ve tam bir mahviyetle, sebatkârane Risale-i Nur'a şakird ol. Tâ binler, belki yüzbinler şakirdlerin şirket-i maneviye-i uhreviyelerine hissedar ol. Tâ senin hayırların, iyiliklerin cüz'iyetten çıkıp küllîleşsin, âhirette tam kârlı bir ticaret olsun. Said Nursî (Emirdağ Lahikası sh: 62)
Bu mesele ile alakalı hakikatlı bir ikaz.


Merhum Zübeyir Güzdüzalp Ağabey, içtimai hayata atılan, siyasetli neşriyat işiyle de meşgul olan malum Nur Talebeleri abilerin büyüklerini mümessil olarak çağırmış ve demiş ki: “Kardeş siz bir tercih yaptınız Cağaloğlunda gazete, mecmua çıkarıyor o tarzda hizmet ediyorsunuz. Biz de sizin çıkardığınız gazeteleri, dergileri alacağız, tavsiye edeceğiz. Sizin muvaffakiyetiniz için dua da edeceğiz. Fakat sizden iki şey istiyorum ve istiyoruz. Bir: Medreselerin tasarrufunundan elinizi çekiniz. O işi ehline yani medresede vakf-ı hayat etmiş kardeşlere bırakınız. İki: Risale-i Nur neşriyatını Üstadın neşriyat işiyle vazifelendirdiği zatlara bırakınız. Onlara yardımcı olunuz.”


Bu tavsiye halen ve herkes için geçerlidir. Güncelliğini korumaktadır. Üstad tarafından vazifelendirilen naşirler varken ve mükemmel de neşriyat yapılırken yani bir boşluk yokken, sırf kendi taraftarları için sadeleştirme ve onun ammizadesi olan risalelerin içine, harici ansiklopedik bilgiler, mealler ve lügatlar koymak, derecesine göre saded haricine çıkmaktır.


Bu vesile ile bu hataların umumen düzeltilmesi de herkesin arzusudur.
 
Üst