Eski Said, Yeni Said

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
şualar yok ama...

istiğna ' Alıntı:
bölüm yöneticisi şualar biliyorum,ama o gelene kadar bana biri yardımcı olsun.benim sorum eski saidle yani said arasında ki fark..
soruma cvp yazarsanız cok mtulu olurum.selam ve dua ile.

Evvela eski said ve yeni said terimleri denilirken ; akla cok farklı düşünceler gelebilmekde heleki Ustadıtanımıyorsak ...Saniyen bu terimleri ustadımın dile getirmesinin cok nedenleri vardır ben acizane sadece bildiğim bir farkı dile getirmek istiyorum inşallah şualar kardeşimiz tam istifade ettirir ve tam tatmin eder.. Salisen Ustad bediüzzaman eski said dönemi dediği dönemini tabiri caiz ise siyaset ile islamiyeti tebliğ etmeye gayret etmeye calışmış ancak neticeleri sonucunda siyaset ile bunun olamayacağını anlamış.Ve bunun neticesinde yeni said dönemi ile Kuranı azimüşşanın elmas hakikatleri ile islamiyeti ve iman hakikatlerini tebliği ile yeni said dönemini yaşamış. Ancak buradaki bilmemiz gereken en temel ve en ince nokta ise her iki döneminin gayesi Kuranın hukumlerini anlatmak oluduğunu ...
 

istiðna

Active member
abi Allah raz olsun.
peki eski saidle yeni said arasında ki tek fark siyasetin seytanın oynunu oldugunu anlayıp ondan uzak durması mı?
siyaset ile islamiyeti tebliğ etmeye gayrete calışmış ancak netice leri sonucunda siyaset ile bunun olamayacağını anlamış ve bunun sonunda sadece ve sadece iman hakıkatlaerının hukumlerini anlatmak mı olmuş?
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
istiğna ' Alıntı:
abi Allah raz olsun.
peki eski saidle yeni said arasında ki tek fark siyasetin seytanın oynunu oldugunu anlayıp ondan uzak durması mı?
siyaset ile islamiyeti tebliğ etmeye gayrete calışmış ancak netice leri sonucunda siyaset ile bunun olamayacağını anlamış ve bunun sonunda sadece ve sadece iman hakıkatlaerının hukumlerini anlatmak mı olmuş?

Kullandığım kelimelere dikkat ederseniz sadece diye bir ibare kullanmamısımdır ; cok nedenlerinden birini olduğunu düşündüğüm bir farkı belirttim...

Ustadımın ağzından dinliyelim ;

"Ey dünya-perest ve hayat-ı dünyeviyeye âşık ve sırr-ı ahsen-i takvimden gafil insan! Şu hayat-ı dünyeviyenin hakikatını bir vakıa-i hayaliyede Eski Said görmüş. Onu Yeni Said'e döndürmüş olan şu vakıa-i temsiliyeyi dinle:

Gördüm ki, ben bir yolcuyum. Uzun bir yola gidiyorum. Yani gönderiliyorum. Seyyidim olan zât, bana tahsis ettiği altmış altundan tedricen birer miktar para veriyordu. Ben de sarfedip pek eğlenceli bir hana geldim. O handa bir gece içinde on altunu kumara mumara, eğlencelere ve şöhret-perestlik yoluna sarfettim. Sabahleyin elimde hiç bir para kalmadı. Bir ticaret edemedim. Gideceğim yer için bir mal alamadım. Yalnız o paradan bana kalan elemler, günahlar ve eğlencelerden gelen yaralar, bereler, kederler benim elimde kalmıştı. Birden ben o hazîn halette iken orada bir adam peyda oldu. Bana dedi: "Bütün bütün sermayeni zayi' ettin. Tokata da müstehak oldun. Gideceğin yere de müflis olarak elin boş gideceksin.

Fakat aklın varsa, tövbe kapısı açıktır. Bundan sonra sana verilecek bâki kalan onbeş altundan her eline geçtikçe yarısını ihtiyaten muhafaza et. Yani gideceğin yerde sana lâzım olacak bazı şeyleri al." Baktım nefsim razı olmuyor. "Üçte birisini" dedi. Ona da nefsim itaat etmedi. Sonra dörtte birisini dedi. Baktım nefsim mübtela olduğu âdetini terkedemiyor. O adam hiddetle yüzünü çevirdi gitti.

Birden o hal değişti. Baktım ki; ben, tünel içinde sukut eder gibi bir sür'atle giden bir şimendifer içindeyim. Telaş ettim. Fakat ne çare ki, hiç bir tarafa kaçılmaz. Garaibden olarak o şimendiferin iki tarafında pek cazibedar çiçekler, leziz meyveler görünüyordu. Ben de akılsız acemîler gibi onlara bakıp elimi uzattım. O çiçekleri koparmak, o meyveleri almak için çalıştım. Fakat o çiçekler ve meyveler, dikenli mikenli, mülâkatında elime batıyor, kanatıyor. Şimendiferin gitmesiyle müfarakatından elimi parçalıyorlar. Bana pek pahalı düşüyorlardı.

Birden şimendiferdeki bir hademe dedi: "Beş kuruş ver, sana o çiçek ve meyvelerden istediğin kadar vereceğim. Beş kuruş yerine elin parçalanmasıyla yüz kuruş zarar ediyorsun. Hem de ceza var, izinsiz koparamazsın." Birden sıkıntıdan ne vakit tünel bitecek diye başımı çıkarıp ileriye baktım. Gördüm ki, tünel kapısı yerine çok delikler görünüyor. O uzun şimendiferden o deliklere adamlar atılıyorlar.

Bana mukabil bir delik gördüm. İki tarafında iki mezar taşı dikilmiş. Merak ile dikkat ettim. O mezar taşında büyük harflerle "Said" ismi yazılmış gördüm. Teessüf ve hayretimden "Eyvah!" dedim. Birden o han kapısında bana nasihat eden zâtın sesini işittim. Dedi: "Aklın başına geldi mi?" Dedim: "Evet geldi fakat kuvvet kalmadı, çare yok." Dedi: "Tövbe et, tevekkül et." Dedim: "Ettim!"

Ayıldım... Eski Said kaybolmuş. Yeni Said olarak kendimi gördüm."
 

Hersiniyen

Well-known member
Tarihçe-i Hayat(96) tan bir haşiye:

(Hâşiye): Ey kardeşlerim! Kırk beş sene evvel Saidin bu dersinden anlaşılıyor ki: O Said siyasetle, içtimaiyat-ı İslâmiye ile ziyade alâkadardır. Fakat sakın zannetmeyiniz ki, O, dini siyasete âlet veya vesile yapmak mesleğinde gitmiş. Hâşa! Belki o, bütün kuvvetiyle siyaseti dine âlet ediyormuş. Ve derdi ki: "Dinin bir hakikatını, bin siyasete tercih ederim." Evet o zamanda kırk elli sene evvel hissetmiş ki: Bazı münafık zındıkların, siyaseti dinsizliğe âlet etmeye teşebbüs niyetlerine ve fikirlerine mukabil; o da bütün kuvvetiyle siyaseti İslâmiyetin hakaikine bir hizmetkâr, bir âlet yapmaya çalışmış. Fakat o zamandan yirmi sene sonra gördü ki: O gizli münafık zındıkların garblılaşmak bahanesiyle siyaseti dinsizliğe âlet yapmalarına mukabil; bir kısım dindar ehl-i siyaset, dini, siyaset-i İslâmiyeye âlet etmeye çalışmışlardı. İslâmiyet güneşi, yerdeki ışıklara âlet ve tabi olamaz; ve âlet yapmak, İslâmiyetin kıymetini tenzil etmektir, büyük bir cinayettir. Hattâ Eski Said o çeşit siyaset tarafgirliğinden gördü ki: Bir sâlih âlim, kendi fikr-i siyasîsine muvafık bir münafığı hararetle sena etti. Siyasetine muhalif bir sâlih hocayı tenkid ve tefsik eti. Eski Said ona dedi: "Bir şeytan senin fikrine yardım etse, rahmet okutacaksın. Senin fikr-i siyasiyene muhalif bir melek olsa, lânet edeceksin." Bunun için, Eski Said "Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase" dedi, otuzbeş senedenberi (şimdi kırk beş sene oldu) siyaseti terketti. (Hâşiye -1)

Hâşiye - 1: Üstadımızın yüz otuz parça kitabı ve mektupları, üç mahkeme ve hükûmet me'murları tarafından tam tetkik edildiği ve aleyhinde çalışan zalim, mürted ve münafıklara karşı mecbur da olduğu halde, hattâ idamı için gizli emir verildiği halde, dini siyasete âlet ettiğine dair en ufak bir emare bulamamaları, dini siyasete âlet etmediğini kat'î isbat ediyor ve hayatını yakından tanıyan biz Nur Şakirdleri ise, bu fevkalâde hale karşı hayranlık duymakta ve Risale-i Nurun dairesindeki hakikî ihlâsa bir delil saymaktayız.

Nur Şakirdleri
 

Sahabe

New member
dini siyasete alet edenlr yokmuuuu ah ahh bugunki örtü meselesinin nemalandığı kaynaklardn biri de dini siyasete alet etmeyin lafı ve düşüncesi.. demekki o dini siyasete alet edenlr bu sorunun ekmeğine yağ sürmüşlr ..
 

istiðna

Active member
talha abi ben sıze demedım kı sız tek fark bumu dıyorsunuz .cumle yanlıs olmus.
yanı tek fark sıyasetı bırakmasımı?
sualar yok dedım ,cunku ben bı kac kere soru sordugumda bolum yonetıcıleıne sor denılmıstı,bu yuzden yazdım.
 

Sahabe

New member
aklımda olduğu kadarıyla üstad eski said dönemnde karakteri biras daha değişk mesela enaniyeti daha kuvvetli takva dairesindede yeni said de olduğu kadr yüksek mertebede deil hani sigara filan içiyr mesela bunlar aklımda olanlar.
 

istiðna

Active member
bende şöyle düsünüyorum.eski saidken esmanın celal isimlerine daha cok ayineilk yapıyomuş,ama yeni said donemınde
de cemal isimlerine ayinelik yapmıs.umarım yanlış bişey yazmıyorumdur.
dua ile..
 

thewords

Member
Eski said(ra) dine siyaset yoluyla hizmet edileceğini benimsemişti ve siyaset yoluyla hizmet için çalışordu.
Yeni Said(ra) ise tamamen siyasetten uzak kalınarak hakiki hizmet edileceğini benimsemiştir ..
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Eski Said, daha ziyade akli gidiyordu, Yeni Said ise ilhama da mazhardır, akıl-kalp ittifakıyla hareket eder.

Eski Said hayatın geniş dairelerinde hizmet ediyordu, Yeni Said ise sürgünde, garip, kimsesizdir, gelecek nesillerin hidayetine vesile olacak nurlu Kur'an reçetelerini yazmakla meşguldür.

Eski Said üst düzey Arabi dersleri talebelerine ders verirken, Yeni Said Molla Hamide Kur'an dersi vermeyi son derece önemsemektedir. Çünkü şartlar değişmiştir, şartlara göre hizmet metotlarının da değişmesi gerekir.
 

hasret

Well-known member
İSTİĞNA tavafuk bende tarihceyi okuyorum benimde tesbit ettiğim bi iki nokta var,,
fakat suan fazla vaktim yok ben bilahere yazarım inş.Zaten abiler bi kısmına dikkat cekmişler._________________________________________________Evt sözümüüz yerine getirelim inş.Abilerin değindikleri noktaları geciyorum.
Şimdi eski Saidde müşahede etiğimiz,ama yeni saidde zaman zaman müşahede ettiğimiz bazı damarlar var.Üstadı tenzih ederim ama kendi ifadesiyle bunlara dikkat cekmiş.Bunlardan iki tanesi dikkatimi cekti.Birini ben söyliyeyim diğerini ve diğerlerini sen arastır istiğna.
Evet biri hiddet...Eski said daha ziyade hiddetli,asla ehli dünyaya baş eğmeyen,pervasızca sözünü söyleyen bi şahsiyet...
Yeni said de ise _dinine yapılan taarruzlar haric_ daha müşfik...

Hem eski saide nazaran, yani said daha fedakar...Tamam eski saidde fadakardı,yeri gelince en cebbar kumandanın dahi karşısında, ilmin izzetini müdaafa ugrunda, hayatını gözünü kırpmadan tehlikeye atmıştı.
Ama yani said de sadece hayatını değil,iman hizmeti uğrunda (asla fani şeyler icin değil) nefsini,izzetini,şerefini,rahatını dahi feda etmiş.
Şener abi demişti ki;
Herkes hayatını feda edebilir,malını feda edebilir ama herkes rahatını,hele hele izzetini feda edemez.Bunda bizim icin müthiş dersler var.Üstad ki en hain düşmanlara,ona hakaret
etmeleri,zehirlemeleri,işkence etmeleri,hürriyetini ellinden aldıkları halde ''Eger onlar risale-i nurla imanalarını kurtarsalar,hakkım helal olsun'' demiştir.
Bu nasıl şefkat,bu nasıl fedakarlıktır ya rabbim!..

Bir dostumuz olsun,ehli hizmetten kardeşlerimiz olsun,en ufak bir hatasında veya hakaretinde üstad gibi izzetimizi,haysiyetimizi feda etmek şöyle dursun;
Haysiyetime, şerefime, dokundu diye herseyi bir anda batırabiliyoruz.(kimse üstüne alınmasın,evvela nefsime diyor,böyle olmayanları tenzih ediyorum)Dersi,dershaneyi,o dostlarla muhabbetimizi terkedebiliyoruz.Üstadın düşmanlara,en zalimlere gösterdiği fedakarlığı(iman hizmeti icin),şefkati kendi din kardeşimize,hele hele dava arkadasımıza gösteremiyoruz.

Kaldı ki üstad o zulümlerin ardında hep kaderin cilvelerini müşahede etmiş.
Hani istiğna, bi abimiz demişti ya;
İnsanda hep rezzak ismi mi tecelli eder? Ya diğer isimler...Kabz,darr,sabr bunlar tecelli etmiyecek mi?Olaylar aslında sebebtir.Maksat esma tecelli etsin.Aynı abi örnek veriyor;
Birgün kızım yemeği döktü,sinirlendim tam kızacaktım, olayın esma perdesini aralamaya karar verdim.Dedim şimdi bende cellal tecelli etti,kızımın yaptığına sabretmekle sabır ismi..
Halıyı temizlemekle kuddüs ismi...ilaahir ve diyorki; olay nazarımda ibadete dönüştü gitti...Bunun gibi üstad da hep olaylarla değil,esma ile aakadar olmuş.

Hem sonra eski said döneminden, yani said dönemine bir ön hazırlık müşahede ediyoruz.Cocukluğundan, gencliiğine,ahvalinden,okuduğu, iştigal ettiği ilimlere kadar...
Yeni said de sadece hizmet ile alakadar ve sadece kurandan istifade ve istifaza etmiş.

Eski saidde ehli imanın derdiyle alakadar,ama yeni saidde bu muzaaf bi şekilde var.Bu uğurda maddiyi bırakın manevi hayatını feda ettirecek kadar...

Eski Said dünya ile iştigal ettiğini ama bunu esas maksat yapmadığını,ahiretine nisbeten dünyanın geri planda olduğunu müşahede ediyoruz.
Ama yeni said de ,dünyadan tamamen el etek cektiğini ,dünyanın sadece esmaya bakan ciheti ile alakadar olduğunu görüyoruz.

Neyse sen zekisin,gerisi senin zekana havale...
 

istiðna

Active member
İslamın başlıca iki dönemi vardır: Mekke ve Medine. Bu iki devrin kendine göre şartları vardır ve o şartlara göre ayetler inmiş, hükümler gelmiştir. Mesela, Mekke döneminde müşriklerin eza ve cefasına karşı "sabır cihadı" yapılır. Ama müslümanların güçlendiği, devlet haline geldiği Medine döneminde savaşa izin verilir.

Üstadın hayatında da önemli iki merhale vardır: Eski Said ve Yeni Said. Aslında her iki Said de Saiddir. Üstadın "eski Said" dediği kötü bir Said değildir. Bütün gayreti ve himmeti İslamın ila ve terakkisidir, müslümanların problemlerine çare aramakla meşguldür. Ama şartlar değişmiştir. Koca Osmanlı çökmüş, müslümanlar dağılmış, Osmanlının yerine gelenler dini değerlere sırt çevirmişler, hatta cephe almışlardır. İşte böyle bir hengamede, Eski Said ruhi bir inkılap geçirir. Belki de hadiste geçen "Allah bir gecede mehdiyi ıslah eder" manasının bir tezahürü görülür, kendisini Yeni Said olarak bulur. 23. Sözde Üstad şöyle der:

"Ey dünya-perest ve hayat-ı dünyeviyeye âşık ve sırr-ı ahsen-i takvimden gafil insan! Şu hayat-ı dünyeviyenin hakikatını bir vakıa-i hayaliyede Eski Said görmüş. Onu Yeni Said`e döndürmüş olan şu vakıa-i temsiliyeyi dinle:

Gördüm ki, ben bir yolcuyum. Uzun bir yola gidiyorum. Yani gönderiliyorum. Seyyidim olan zât, bana tahsis ettiği altmış altundan tedricen birer miktar para veriyordu. Ben de sarfedip pek eğlenceli bir hana geldim. O handa bir gece içinde on altunu kumara mumara, eğlencelere ve şöhret-perestlik yoluna sarfettim. Sabahleyin elimde hiç bir para kalmadı. Bir ticaret edemedim. Gideceğim yer için bir mal alamadım. Yalnız o paradan bana kalan elemler, günahlar ve eğlencelerden gelen yaralar, bereler, kederler benim elimde kalmıştı. Birden ben o hazîn halette iken orada bir adam peyda oldu. Bana dedi: "Bütün bütün sermayeni zayi` ettin. Tokata da müstehak oldun. Gideceğin yere de müflis olarak elin boş gideceksin.

Fakat aklın varsa, tövbe kapısı açıktır. Bundan sonra sana verilecek bâki kalan onbeş altundan her eline geçtikçe yarısını ihtiyaten muhafaza et. Yani gideceğin yerde sana lâzım olacak bazı şeyleri al." Baktım nefsim razı olmuyor. "Üçte birisini" dedi. Ona da nefsim itaat etmedi. Sonra dörtte birisini dedi. Baktım nefsim mübtela olduğu âdetini terkedemiyor. O adam hiddetle yüzünü çevirdi gitti.

Birden o hal değişti. Baktım ki; ben, tünel içinde sukut eder gibi bir sür`atle giden bir şimendifer içindeyim. Telaş ettim. Fakat ne çare ki, hiç bir tarafa kaçılmaz. Garaibden olarak o şimendiferin iki tarafında pek cazibedar çiçekler, leziz meyveler görünüyordu. Ben de akılsız acemîler gibi onlara bakıp elimi uzattım. O çiçekleri koparmak, o meyveleri almak için çalıştım. Fakat o çiçekler ve meyveler, dikenli mikenli, mülâkatında elime batıyor, kanatıyor. Şimendiferin gitmesiyle müfarakatından elimi parçalıyorlar. Bana pek pahalı düşüyorlardı.

Birden şimendiferdeki bir hademe dedi: "Beş kuruş ver, sana o çiçek ve meyvelerden istediğin kadar vereceğim. Beş kuruş yerine elin parçalanmasıyla yüz kuruş zarar ediyorsun. Hem de ceza var, izinsiz koparamazsın." Birden sıkıntıdan ne vakit tünel bitecek diye başımı çıkarıp ileriye baktım. Gördüm ki, tünel kapısı yerine çok delikler görünüyor. O uzun şimendiferden o deliklere adamlar atılıyorlar.

Bana mukabil bir delik gördüm. İki tarafında iki mezar taşı dikilmiş. Merak ile dikkat ettim. O mezar taşında büyük harflerle "Said" ismi yazılmış gördüm. Teessüf ve hayretimden "Eyvah!" dedim. Birden o han kapısında bana nasihat eden zâtın sesini işittim. Dedi: "Aklın başına geldi mi?" Dedim: "Evet geldi fakat kuvvet kalmadı, çare yok." Dedi: "Tövbe et, tevekkül et." Dedim: "Ettim!"

Ayıldım... Eski Said kaybolmuş. Yeni Said olarak kendimi gördüm."

Eski Said, daha ziyade akli gidiyordu, Yeni Said ise ilhama da mazhardır, akıl-kalp ittifakıyla hareket eder.

Eski Said hayatın geniş dairelerinde hizmet ediyordu, Yeni Said ise sürgünde, garip, kimsesizdir, gelecek nesillerin hidayetine vesile olacak nurlu Kur`an reçetelerini yazmakla meşguldür.

Eski Said üst düzey Arabi dersleri talebelerine ders verirken, Yeni Said Molla Hamide Kur`an dersi vermeyi son derece önemsemektedir. Çünkü şartlar değişmiştir, şartlara göre hizmet metotlarının da değişmesi gerekir.


SUALAR ABİ YAZDIKLARIN İÇİN SAG OLASIN.
 
Ynt: Eski Said, Yeni Said

ESSELAMUN ALEYKUM KARDEŞLERİM. GERÇİ SORUNUZA GÜZEL CEVAP VERENLER OLMUŞ AMA BEN YİNE DE CEVAP VEREYİM. YANILMIYORSAM "İÇTİMAİ DERLER"DE OLSA GEREKTİR.TAM CÜMLELERİ HATIRLAMIYORUM AMA ÜSTAD ORDA DİYOR Kİ:
"ESKİ SAİDLE YENİ SAİDİN YAZDIKLARI ORTADA BÜTÜN KUVVETİMLE HER İKİSİNİDE SAHİPLENİYORUM. YALNIZ SADECE ZAMANIN ŞARTLARINA GÖRE BELKİ BİRKAÇ YERİ YAMALARIM."
GÖRÜLÜYOR Kİ, ESKİ SAİDLE YENİ SAİD ARASINDA BİR ÇATIŞMA DEĞİL BİR BÜTÜNLÜK SÖZ KONUSUDUR. AMA YİNE DE BAZILARI ESKİ SAİDLE YENİ SAİD'İN ÇATIŞTIĞI İZLENİMİNİ VERİYORLAR. ALLAH'A EMANET OLUNUZ.
 
Üst