Değişen zaman ve sevgi

GuLSerbeti

Well-known member
Değişen zaman ve sevgi
600.jpg



Son yıllarda teknolojinin artan hızı insan ilişkilerine de yansıdı. Artık hayatımız da, en az teknoloji kadar hızlı bir değişim gösteriyor. Evlilikler, arkadaşlıklar çabuk oluşup çabuk bitiyor. Trenlerin, arabaların ve iletişimin hızı arttıkça özel hayatlarımız da bundan nasibini alıyor. Her şeyi çabuk tüketiyoruz, her şeyden kolay vazgeçiyoruz. Emek vermek, beklemek ve zaman tanımak enayilikle eşdeğer sayılmaya başladı.

Bu hızlı değişim süreci en ağır darbeyi eşler arasındaki ilişkilere ve evliliklere vurdu. Evliliklerin süresi kısaldı, boşanmaların sayısı arttı. Benlikler o kadar şişkindi ki, “biz” olmak onların yanında cılız kaldı. Kendini bencilce yaşamanın adı özgüven olunca, evliliğe zaman tanımak, eşimizi anlamaya çalışmak, onu keşfetmek için beklemek korkak olmakla tanımlanır oldu. Oysaki evlilik hiçbir zaman diliminde kolay bir ilişki türü olmadı ki… Her dönemde insanlar onu yürütebilmek için çok çaba sarf ettiler. Hiç kimse mutluluğu hazır bulmadı, emek verdi. Bazen bu çabalar sonuç verdi, bazen de vermedi. Ama denemeden bilinemezdi ki…

Yanan bir ateş, odun atılmazsa söner, evlilik de ateş gibidir, duyguları beslemek gerekir, ihmal ederseniz söner, küllenir. Hayattaki birçok şey emek ve bakım ister, çiçekleri sevgiyle sulamazsanız ve onlara evdeki fazlalıklar gözüyle bakarsanız büyümezler. Çocuklar yıllarca verilen fiziksel ve duygusal emeklerin sonuçlarıdır. Sevgiyle büyüyen çocuklar, sevmeyi bilen yetişkinler olurlar. İnsan emek verdiği şeye daha çok sahip çıkar, daha çok benimser ve daha çok korur. Onu kaybetmekten korkar. Çabayla kazanılmış para daha kıymetlidir, daha dikkatli harcanır. Yine evimizi kendimiz temizlediğimizde, sonuçta gördüğümüz tablodan daha çok zevk alırız ve onu daha çok korumaya çalışırız.

Bu çağın insanı, yani bizler; her şeye daha kolay sahip olmanın avantajını ilişkilerimizde de yaşayabiliriz sandık. Taksitli satışlar, on sekiz aya varan vadeli alışveriş hayallerimizi gerçekleştirmek için öyle kolaylıklar sunuyordu ki, hazzı geciktirmek, biriktirinceye kadar beklemek anlamsız gelmeye başladı. Hemen alıp sonra ödemek varken, neden beklemeliydik ki. Değişen her şey, gelen her yenilik iç dünyamızdan, ilişkilerimize kadar birçok şeyi de beraberinde götürdü.

Aldığımız bir şeyi beğenmediysek değiştirebiliyoruz, bir üst modeli çıktığında eskisini atıp, yenisini alabiliyoruz. Sahip olduğumuz her yeni ve pahalı eşyayla birlikte kendimizi daha değerli ve özgüvenli hissediyoruz. Bunun sonucunda ise, ilişkilerimize de bu gözlüklerle bakmaya başlıyoruz. En güzelini, en iyisini arama ve sahip olma çabası elimizdekileri de değersizleştirmeye başlıyor. Sahip olamadıklarımız ve başkalarının elinde olanlar hep daha güzel görünüyor. Oysaki bu sadece bir aldatmaca!

Değişen dünya ilişkilerimizi, duygularımızı ve en önemlisi de sevgimizi yıprattı. Sevgiye, kalıcılığına ve verdiği güvene olan inancımız gitgide azaldı. İnsan sahip olduklarına rağmen daha da yalnızlaştı. Ne kadar isterdi hiç değişmeden onu seven, onu bekleyen birilerinin olmasını…




Banu Yaşar
Psikologyasarbanu@yahoo.com


kaynak:bizimaile dergisi
 
Üst