Kabir azâbından kurtulmak için...

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İslam âlimleri, kabir hayatının ahiret hayatından olduğunu, kabir azabının da ahiret azaplarından olduğunu bildirmişlerdir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Kabir, dünya konaklarının sonu, âhiret menzillerinin ilki olup, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur.)
İmam-ı Rabbani hazretleri kabir hayatı hakkında buyuruyor ki:
“Kabirde azâb yapılacağı sahîh ve meşhur hadîslerle, hattâ Kur’ân-ı kerîmdeki âyetlerle bildirilmiş iken, çok kimsenin bunda şüphe ettiği, hattâ inanmadığı, böyle şey olmaz dediği görülüyor. ‘Ölüye azâb yapılsaydı, dirilerde olduğu gibi, çırpınır, hareket ederdi’ diyorlar. Ölülerin hâli, dünyadaki dirilerin hayatı gibi değildir. Dünyanın nizâmı için buradaki hayatta hem his, hem de irâde ile hareket vardır. Kabir hayatında, ölülerin azâb ve elem duymaları için yalnız hissetmeleri yetişir. Kabirde rûhun bedene bağlanması, diri iken bağlanmasının yarısı kadardır. İşte bunun için ölüler, azâbı duydukları hâlde, hareket etmez ve kıpırdayamazlar...
Kabir azâbı, rü’yâ gibi değildir. Kabir azâbı, azâbın görüntüsü değil, azâbın kendisidir. Kabir azâbı, âhiret azâblarındandır. Dünya azâbları, âhiret azâbları yanında hiç kalır. Eğer âhiret azâblarından bir kıvılcım dünyaya gelse, her şeyi yakar, yok eder...”

TEMİZLİĞE DİKKAT!..
Bedir Harbinde öldürülen müşriklerin bir çukura konulması emredildi. Birkaç gün sonra Peygamber Efendimiz, çukurun başına gelip durdu. Çukurdakilere kendilerinin ve babalarının isimlerini birer birer söyleyerek buyurdu ki:
(Rabbinizin size söz verdiğine kavuştunuz mu? Ben Rabbimin söz verdiğine kavuştum.)
Hazret-i Ömer, bunu işitince, “Yâ Resûlallah, leş olmuş kimselere mi söylüyorsunuz?” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki:
(Beni Peygamber olarak gönderen Rabbim hakkı için söylüyorum ki, siz beni onlardan daha iyi işitmiyorsunuz. Fakat cevâb veremezler.)
Meyyit, kabre konulunca, ne kadar sâlih olsa da kabir onu sıkar. Nitekim, eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Sa’d bin Muâz hazretleri sayısız fazîlet ve kerâmetler sahibiydi. Hattâ vefât edince Arş-ı rahman onun için titremişti. Buna rağmen kabre konulduğunda toprak onu sıktı. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Toprak Sa’d bin Muâz’ı öyle sıktı ki, iki tarafındaki kemikler birbirine geçti.)
Kabir sıkması, kâfirlere azâb mü’minlere ikrâm içindir. Meselâ bir anne kaybolan çocuğunu bulsa, sevinçten onu nasıl bağrına bastırırsa, kabir de sâlihleri böyle sıkar.
Ebülleys-i Semerkandî hazretleri buyurdu ki:
“Kabir azâbından kurtulmak isteyen, namaza devam etmeli, sadaka vermeli, Kur’ân-ı kerîm okumalı, Allahü teâlâyı çok tesbih etmeli; hainlikten, dedikodudan ve üzerine idrar sıçratmaktan kaçınmalıdır...”

Büyükler unutmaz!..
Bir kadıncağız, kocasına devamlı diyor ki: “Efendi, senin hocan Abdullah-ı Dehlevi hazretleri ‘Yolumuzu ve bu yolun büyüklerini sevene kabir azabı olmaz’ buyurmuşlar. Ben o mübarek zatı çok seviyorum, bunu kendisine söyler misin?” Adam, “Söylerim hanım” diyor, ancak unutuyor!.. Ertesi gün bir daha... “Söyledin mi?” “Aaa vallahi unuttum.” “Nasıl unuttun?” “Öyle bir sohbet vardı ki aklıma gelmedi yahu.” “Bari bugün söyle!” “Söylerim, evelallah” diyor ancak gene unutuyor... Akşam eve geliyor, “Söyledin mi?” “Hıııı. Anaam gene unuttum!” derken, kadıncağız o gece vefat ediyor...
Sabah olunca Abdullah-ı Dehlevi hazretlerine haber veriliyor. Mübarek, buyuruyor ki: “Haydin cenaze namazına gidiyoruz...” Gidiyorlar, cenaze namazını kılıyorlar ve defnediyorlar.
Ertesi gün bu saliha kadını kaç kişi birden rüyalarında neşeli bir hâlde görüyor. Diyorlar ki:
-Allahü teala sana ne muamele etti?
O da şöyle cevap veriyor:
-Bizim bey unuttu fakat bu yolun büyükleri unutmuyor! Allahü teala Abdullah-ı Dehlevi hazretlerine olan sevgim sebebiyle beni kabir azabından korudu!..
 
Üst