Kalb, meleklere mahsûs bir evdir

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi

Kalb, yürek denilen et parçasında bulunan bir kuvvettir. Elektriğin aküde, pilde bulunması gibidir. Rûh ise, bedenin her yerinde bulunur.

Akıl, insan dimağının, beyninin vâsıtası ile, his organlarından, şeytandan, nefisten kalbe gelen arzûları inceleyerek, iyilerini kötülerinden ayıran bir kuvvettir. Allahü teâlâ, ayrıca Peygamberler göndererek, hangi şeylerin faydalı, hangi şeylerin zararlı olduklarını ve nefsin bütün arzûlarının kötü olduğunu da bildirdi. Akıl, nefsin isteklerini, Peygamberlerin iyi dedikleri şeylerden ayırıp, kalbe bildirir, kalb de, aklın bildirdiğini tercîh ederse, nefsin arzûlarını yapmaz. Yani dimâğ, beyin vâsıtası ile, hareket uzuvlarına bunu yaptırmaz.

Kalb, İslâmiyyetin iyi dediklerini, seçer ve yaptırırsa, insan saâdete kavuşur. Kalbin, iyiden, kötüden birini tercih etmesine, kesb denir. İnsanın hareket organları, dimâğına, dimâğ, beyin de kalbine tâbidir. Kalbin emrine uygun hareket ederler.

Kalb, dimâğ, beyin vâsıtası ile his organlarından, rûh vâsıtası ile tarafı ilâhîden, akıldan, melekten, hâfızadan, nefisten ve şeytândan gelen tesîrlerin toplandığı bir merkezdir.

TEMİZ BİR AYNA GİBİ!..
İnsanları Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşturan yol, insanın kalbidir. Kalb, yaratılışında temiz bir ayna gibidir. İbâdetler, kalbin temizliğini, cilâsını arttırır. Günâhlar kalbi karartır ve muhabbet yolu ile gelen nûrları alamaz olur. Günâh işlemek nefse tatlı, faydalı gelir. Bütün bid’atler, günâhlar, Allahü teâlânın düşmanı olan nefsi besler, kuvvetlendirir.

Kalb, hem nefse, hem his uzuvlarına bağlıdır. His uzuvları ne ile meşgûl olursa, kalb ona bağlanır. İnsan güzel bir şeyi görünce, güzel bir ses duyunca, tatlı bir şey alınca, kalb bunlara bağlanır. Bu sevgi insanın elinde olmaz. İnsan güzel bir şey okuyunca, kalb, bunların mânâlarına, yazarına bağlanır. Güzel, tatlı demek, kalbe güzel, tatlı gelen şey demektir. İnsan, çok defa hakîkî güzelliği anlayamaz. Nefse güzel gelen ile, kalbe güzel geleni birbiri ile karıştırır. Kalb kuvvetli ise, hakîkî güzelliği anlayıp, onu sever, bağlanır. Âyet-i kerîmeler, hadîs-i şerîfler, evliyânın sözleri, duâ, tesbîh gibi kıymetli şeyler, aslında güzeldir, çok tatlıdır. Kalbin nefse bağlılığı azalınca, nefsin elinden kurtulunca, bunları okuduğu, duyduğu zamân, bunların güzelliğini anlar ve bağlanır da, insanın haberi bile olmaz. Kur’ân-ı kerîm okuyunca veyâ dinleyince, zikir yapınca, ibâdetleri edâ edince, Allahü teâlâyı sever.

Kalbi, nefsin elinden, baskısından kurtarmak için, nefsi ezmek, kalbi uyandırıp kuvvetlendirmek lâzımdır. Bu da, Resûlullah efendimize uymakla olur. Muhammed aleyhisselâma uyarak, kalbini nefsinin pençesinden kurtaran bir kimse, bir velîyi incelerse, onun Resûlullah efendimizin vârisi, Allahın sevgili kulu olduğunu anlar. Allahü teâlâyı çok sevdiği için, Allahın sevdiğini de çok sever. Fakat, sevebilmek kolay bir şey değildir. Nefsin sevdiklerini, kalbin sevdiği hakîkî güzellikler sanarak aldananlar çok olmuş, felâkete sürüklenmişlerdir.

MUHABBET, SEVGİ YERİ...
Kalb, muhabbet, sevgi yeridir. Muhabbet bulunmayan kalb ölmüş demektir. Kalbde, yâ dünyâ sevgisi, yâhut Allahü teâlânın sevgisi bulunur. Dünyâ, harâm olan şeyler demektir. Zikir, ibâdet yaparak, kalbden dünyâ sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur. Bu temiz kalbe, Allahü teâlânın sevgisi, kendiliğinden dolar. Günâh işleyince, kalb kararır, hasta olur. Dünyâ muhabbeti yerleşen kalbden, Allahü teâlânın sevgisi gider.

Netice olarak, İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Kalb, meleklere mahsûs bir evdir. Gadab, şehvet, hased, kibir gibi kötü sıfatlar, uluyan köpek gibidirler. Köpeklerin bulunduğu yere melekler girmez. Hadîs-i şerîfte; (Köpek ve resim bulunan eve melekler girmez) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfteki evin kalb olduğunu ve köpeğin de, kötü huylar demek olduğunu söylemiyorum. Açık mânâlarına inanmakla berâber, yukarıdaki mânâları da ilâve ediyorum.”alinti
 
Üst