Lahika Analizi 26: Kastamonu Lahikasi 8.Mektup

FaKiR

Meþveret Bþk.
Bismillahirrahmanirrahim.

Esselamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ebeden daimen.

Anladiklarimizi paylasalim mi kardesler?

[DIKKAT]Aziz ve sıddık ve hâlis kardeşlerim,

Rabb-i Rahîmime hadsiz şükür olsun ki, sizin gibileri Risaletü’n-Nur’a sahip ve nâşir ve muhafız halk etmiş; benim gibi âciz bir biçarenin zaif omuzundaki ağır yükü çok hafifleştirmiş.

Kardeşlerim, bu defa üç mektubunuzda birden üç Hulûsi, üç Sabri, üç Hakkı gibi kıymettar dokuz kardeşi gördüm. Hapiste, Abdurrahman’ın pederi yerinde benim elbiselerimi yamalayan Hakkı’nın, ciddî ve hakikatli uhuvvetini ve talebeliğini tahminimden daha ileri terakki ettiğini bildim, çok mesrur oldum.

Sabri kardeş,

Beni saran ve bağlayan ağır kayıtlara ehemmiyet vermiyorsun. Halbuki buradaki evhamlı ehl-i dünya benimle pek fazla meşgul ve alâkadardırlar. Hattâ... hattâ... hattâ... Her neyse...

Hem benim hakkımda, bin derece haddimden ziyade hüsn-ü zanla kıymet ve makam vermek, yalnız Risale-i Nur namına ve onun hizmeti ve Kur’ân elmaslarının dellâllığı hesabına kabul olabilir. Yoksa, hiç ender hiç olan şahsım itibarıyla kabule hakkım yok. Parlak ve çalışkan kalemiyle hem Risaletü’n-Nur’un, hem bizim hatıralarımızda çok ehemmiyetli mevki tutan ve yerleşen Hâfız Tevfik’in yazdığı Âyetü’l-Kübrâ risalesini münasip gördüğünüz zamanda gönderirsiniz. Dokuz sene yazılarıyla mesrûrâne ünsiyet eden gözlerim, hasretle o yazıları görmek istiyor.

Kıymettar Hulûsi ve Hakkı gibi kardeşlerim,

Hakkı’nın dediği gibi, Sabri’nin mektuplarını aynen onların yerine kabul olmuş; o cihette Hulûsi ile muhabere kesilmemiş, devam ediyor. Hadsiz şükür ve hamd ü senâ olsun ki, Risaletü’n-Nur gittikçe parlak, harikane fütuhat-ı imaniye yapar. Kendi kendine, inşaallah her görenin kalbinde yerleşir, muannidleri susturur. Bir hıfz-ı gaybî altında düşmanları şaşırtmış kör gözleri onu görmüyor. İzini bulamadığı halde, parlak faaliyetini müşahede ediyorlar. Bu vakit pek ziyade ihtiyat lâzım.

• • •
[/DIKKAT]
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
[BILGI]Aziz ve sıddık ve hâlis kardeşlerim,

Rabb-i Rahîmime hadsiz şükür olsun ki, sizin gibileri Risaletü’n-Nur’a sahip ve nâşir ve muhafız halk etmiş; benim gibi âciz bir biçarenin zaif omuzundaki ağır yükü çok hafifleştirmiş.

Kardeşlerim, bu defa üç mektubunuzda birden üç Hulûsi, üç Sabri, üç Hakkı gibi kıymettar dokuz kardeşi gördüm. Hapiste, Abdurrahman’ın pederi yerinde benim elbiselerimi yamalayan Hakkı’nın, ciddî ve hakikatli uhuvvetini ve talebeliğini tahminimden daha ileri terakki ettiğini bildim, çok mesrur oldum.[/BILGI]

Risale-i Nur talebeleri ve Ustad arasinda oyle sIkI ve saglam bir bag ve irtibat varki bir cok lahikada bunun alti cizilmekte;
Ustadla ayni zamanda ayni skntiyi ceken, birbirleriyle konusmadan ayni derdi paylasan talebelerinin bu hallerini "sakirtlerin ruhu birbirlerine baglidir" diyerek acikliyor ustad.

hatta Barla Lahikasinin bir bolumunde su ifadeler kullanilmakta:
"RISALEI NUR SAKIRTLERININ SAHSI MANEVI KERAMETKARANE BIR HASSASIYET GOSTERIYOR KI
HAFIZ ALI ULVI SADAKATIYLE
BIRINCI SULEYMAN SELIM KALBIYLE
IKINCI SULEYMAN RUSTU MUSTAKIM AKLIYLE
KUCUK LUTFI LATIF NURIYLE USTADLARININ IMDADINA MANEN KOSMUSLARDIR
SIKINTISII ISTIRAK ILE TAHFIFINE CALISMISLARDIR"
 
Üst