BAŞARIYA GÖTÜREN PRENSİPLER

lafzadi

Active member
• Az yemeye dikkat. Dolu mide dikkati ref eder (kaldırır). Tefekkür, şükür hisleri kalkar, insanı kasa­vet bağlar.

• Daima azimli olmak.

• Himmeti dağıtmamak.

• Her şeyini "bugün" bilmek.

• Bilseniz ki, gayret ne kadar kıymettardır; bir dakika boş durmazdınız.

• Yaptığın işi bütün mevcudiyetinle, hayatın ve mevcudiyetin ona bağlı imiş gibi yap.

• Her an muvaffak ve muzaffer olacağım cehdi içinde olmalısın. Bir işi bitirmeden başka bir işe el atmamalısın.

• Bir yerde devamlı kalmak gaflet verir.

• Aklını çalıştırarak oku.

• Yüksek yerlerin hafıza üzerindeki tesiri büyük­tür.

• Ezberlemek hafızayı açar.

• Yatarken imanî bahisleri okumak.

• Bütün tehlike okuyamamaktan çıkıyor.

• Okuyamamaktan kork.

• Harfi harfine kitabî ol.

• Tenkit için okur, istifade edemez. Başkası için

okur, istifade edemez. Kendi nefsi için okur, istifade eder.

• Hizmet için değil, nefsimi ıslah için okumalıyım.

• 180 değil, 1080... (defa okunsa yine az.)

• En mühim iki şey: (1) okumak; (2) uhuvvet (kardeşlik) ve ihlas (samimiyet) dairesinde hizmet.

• İstidatları inkişaf ettirmek için çok okumak.

• Daima okumak.

• Dem ve damarlarımıza karışacak derecede okumak.

• Az da olsa devamlı okumak.

• Okumak, yazmak, dinlemek, susmak.

• Satır satır, kelime kelime okumak.

• Hizmet hizmet derken şahsî dersini unutanın hizmeti muvakkat olur.

• Şimdi oku, kabirde okuyamazsın.

• Hususî okumanı terk etme.

• Büyük zatların sözünde bazen yetmiş mana bulunur.

• Her şey, her mesele okumakla halledilir. Zira eserlerde hepsi var. Fakat insan görmüyor.

• Oku, oku; her gün oku. Okudukça oku ki, ru­hun nur-u İlahî ile parlasın. Kalbin nur-u Kur'an'la temizlensin. Aklın nur-u İslam'la işlesin ve yükselsin.

• Kalemen, amelen, lisanen çalış.

• Gençlikle insan ne ile meşgul olursa, istidatları onda inkişaf eder.

• İnsanın kırk yaşına kadar istidatları ve kabili­yetleri alışkanlık haline gelir.

• Günlük içtimaî hadiselerle meşguliyet, kabili­yetlerin inkişafına manidir. Bu noktaya dikkat lazımdır. Zira bu gün buna "genel kültür" ism-i herzesi takılmış.

• Kabiliyetleri inkişaf ettirebilmek için, her şeyden evvel meşru ve sebatkar bir şekilde çalışmayı bilmek lazımdır.

• Mesleğimiz meşakkattir.

• Tuğlaları üst üste koymak tekrar değil, tesistir.

• İnsan kalben ne düşünürse, kendisi odur.

• Bir mücadelede mağlup düşmek, bir ahd ve gayrette muvaffakiyetsizliğe uğramak, mücahede ve gayretin icabatındandır. Gayeye erişmek ve yüksel­mek isteyenlerin "beklemeye mecbur oldukları" faydalı bir imtihandır.

• Zihinleri müspet düşüncelerle dolu iken, insanların hakikî halinin kuvvetinin yüzde elliye yakın bir nispette ziyadeleştiği, tecrübelerle sabittir. Maneviyatı kırık kimselerin de normal kuvvetlerinin üçte birinden aşağı bir derecede kuvvetsiz bulundukları görülmüştür.

• Senin ne bedeninde, ne zihninde hiçbir arıza yok. Seni yıldıran karşılaştığın haller başına gelmeden, o haller hakkında düşündüklerindir. O haller başına gelmeden onların merakını çekmek akılsızlıktır.

• Meseleyi düşünmeli, fakat üzülüp gam ve ke­der içinde kalmamalı.

• Düşünmek, muhakeme ve muhasebe etmekle • üzülmek, birbirinden farklı olan hallerdir.

• Düşünmek demek, meselenin neden ibaret olduğunu tespit ettikten sonra lazım gelen tedbirleri sükunetle almak demektir.

• Deha dikkati değil, dikkat dehayı verir.

• Bir insan meşru ve sebatkar bir şekilde çalış­masını ve nizamlı yaşamasını bilmezse, kabiliyetle­rini inkişaf ettiremez. Çalışmak, sadakat ve sebat et­mek suretiyle kendisini yetiştirmek iradesine sahip değilse, kabiliyetlerini geliştirmekte muvaffak ola­maz.

• Sizin ne düşündüğünüzü bilsem, ne olduğunuzu bilirdim. Biz neysek, düşüncelerimiz bizi öyle yapmıştır. Bizi müspet ve menfiye, fayda ve zarara, hidayet ve dalalete, ferah ve sıkıntıya, gam ve meserrete, neş’e ve neşveye sevk eden amil, ruh haletimizdir. Bir adam bütün gün ne düşünüyorsa, o adam odur. Başka türlü nasıl olabilir?

• Mütedeyyin (dindar) bir mü'mindeki sıkıntı hali, onda ruhî inkişaf ve terakkiye olan istidadın de­lili ve tereşşuhatıdır. Hem meşakkat, alamet-i makbuliyettir.

• Zihindeki menfî fikirleri çıkartmak, bedendeki urları çıkartmaktan daha mühimdir.

• Denizde bir balık taifesi var, bütün rızkını öğleye kadar toplar.

• Nefis öldürülürse tarikatın yoludur. Bizde nefis île mücadele etmek var.

• Nefis bizi kötülüğe sevk etmek ister. Aklımıza fena şeyler gelir. Onlar terakkimize vesiledir. Onlarla mücadele ederek hizmete devam!

• Meşakkat bizim gıdamızdır.

• Üç şey kalbe nasihat tesir ettirmez: uyku sevgisi. rahat sevgisi, taam sevgisi (hadis meali).

• Okumak, okumak, okumak... Yine okumak. Okumaktan yorulunca ne okuduğunu okumak. Veya kitab-ı kebir-i kainatı okumak.

• İnsan yaşlandıkça enaniyet gençleşir. İnsan yaşlandıkça imtihan şiddetlenir.

• Her hatayı yapabilirsin, fakat bir hatayı iki defa yapma.

• Menfi bir şey düyunca iç aleminde müdafaat île onun şuur altına ve üstüne tesirini izale et.

• Nefsini kusurlarla âlûde bil. O zaman yüz kusurunu yirmiye indirebilirsin. Birisi bir şey yapsa ve o sana yıkılsa, "Benim kusurumun cezasıdır" de.

• Her sohbette dinleyici ol. Daima öğrenmeye çalış. Yetişmeye muhtaç olduğun şuurunu muhafaza et. Mevzu hakkında fazla malumatın olsa da, sus.

• Sana, bana, ona faydalı ise, konuş.

• Konuşmamak zararlı ise konuş. Fakat ihtisar et. tafsilata geçme.

• Muvazeneli, satırdan, kitabî konuşmak.

• Kim ne çekerse dilinden çeker.

• Her sohbette müstemî (dinleyici) ol. Daima, "Öğrenmeye, yetişmeye muhtacım" diye dinle.

• Herkesin kaldıracağı şekilde konuş.

• Az konuşmak, öz konuşmak.

• Dinleyiniz; hitap ettiğiniz kimseye ehemmiyet veriniz; zarif iltifatta bulununuz.

• Kendinizden bahsetmeyiniz. Sizi dinleyene bahsettiğiniz şeyler onu ilgilendirsin. İlk adım, az konuşmaktır. Sizi dinleyen kimseye onu ilgilendiren şeylerden bahsetmektir.

• Karşınızdakini konuşturunuz, dilini çözünüz. Onun sevdiği mevzulardan bahsediniz.

• Her insanın iki ciheti vardır. Bir cihetini gören insan kördür.

• Düşün, söyle. Evvel düşün, sonra söyle. Muhakemesiz sözler kırıcı ve dağıtıcıdır.

• Önlerine çıkan insanlara sırlarını söyleyen, hoşsohbet değildir.

• İnsan ne kadar alim olursa olsun, cahillerin yanında cahildir.

• Cahilin kırıldığını görünce selamet, ona karşı tatlılık göstermek ve "evet" demektir.

• Konuşmada dikkat edilecek hususlar:

> İkide bir nasihat etmeye kalkışmayın.

> Palavra atmayın.

> Ateşi körükleyecek mevzulardan sakının.

> Münakaşadan sakının.

> Öğünmeyin.

> Konuşurken gösteriş yapmayın.

> Ziyaretinizi seyrek yapın.

• Hitabın tesirlisi, göze bakıp kalbe hitap etmek­tir.

• Hitap ederken üç şeyi bilmek ve kullanmak ge­rekir:

> Vuzuh ile ap açık beyan etmek ve anlatmak.

> Hakikati söylemek, müspet ilimlere müstenid en faydalı malumatı ve bilgileri söylemek.

> Güzel okumak, kelimenin manasına göre sese ahenk vermek.

• Münakaşa ile hiçbir dava kazanılmaz.

• Davasını "ifade eden" kazanır.

• Sadırdan değil, satırdan konuş; kitabî olsun.

• Konuşmalarda, en küçük bir alaylı kelime dahi kullanmaktan sakınınız.

• Alay, alay edilende kapanmaz bir yara açar.

• Kalbler kırılınca ruhta kin ve adavet (düşman­lık) başlar.

• Şakacı olmayınız. Zira şaka muhabbetin sonu, adavetin başlangıcıdır.

• Şekva etmek ve arkadan çekiştirmek, iradesiz kişilerin işidir.

• Tenkit bir zehr-i katildir (öldürücü bir zehirdir).

• Ciddiyeti esas tut.

• Gülmemek ciddiyetin başıdır. Şaka muhabbetin kezzabıdır.

• Sağırların en beteri, kusurunu işitmek isteme­yen insandır.

• Dünyada mağrur olan, din yolunda gidemez.

• Büyüklüğe kapılan kimse kibreder. Bilmez ki, büyüklük hilm ve yumuşaklıktır.

• En büyük nisyan, bir insanın kendisini kusursuz bilmesi, mesaî arkadaşlarını kusurlu bilmesidir. Kendini beğenmek gururdan, kibirden, kıskançlıktan ile­ri gelir.

• Dedikodu ile, arkadan çekiştirmekle mesele halline çalışmak ya safdillik veya şuuraltı yahut üstü garaz ve muhalefet nişanıdır veyahut canı sıkılmışın intikam kokusudur.

• Büyük bir mevki ve makam sahibi olduğun za­man, akıllı isen, düşkün kimselere gülme. Çünkü ni­ce makam sahibi kimsenin düştüğü; düşkünün, onun yerine geçtiği görülmüştür.

• Allah'a kul olan insanda benlik olmaz.

• Bu hizmette, "Birisi bana tahakküm ediyor" di­yen, kendisi mütehakkim kimsedir. Tahakküm etmek ister.

• Hilm ve teennî (yumuşak ve soğukkanlı olmak) kıyassız derecede sertlikten fazla lazım.

• Tehevvür eden (hiddetlenen) daima haksız gö­rülür ve görünür.

• Hiddet eken nefret biçer.

• Güya kendisi kusurdan müberra olmuş, hata ve yanlıştan kurtulmuş gibi, çokların ve içinde yaşadı­ğı muhitteki ehl-i imanın kusurları ile fiilen, amelen ve hayalen uğraşmak merhametsizliktir. Bu fena huya sahip olanlar, bu tehlikeli merhametsizliği işle­yenler, nisyan-ı nefs (kendi nefislerini unutma) illetine tutulmuş ve nefsinin şımarmış olmasından titre­sin.

• Ey nefsim, sen titre, kendine bak, kendini gör, kendini bil, kendini anla, kendini tecessüs et. Ancak nefsine müfettiş, nefs-i emmarene murakıp olmak yüksekliğine çık.

• Arşa deymek istidadında olanların ayakları altına omuzlarımızı koyarız.

• En kötü iradesizlik, işbirliği halinde çalışanla­rın birbirlerini sabit fikirlilikle itham edip, kendinin sabit fikrinden habersiz olmasıdır.

• Cemaat ruhundan istifade etmek.

• Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur. Kandırıcı olursa daha habis olur. Aldatıcı olursa fesadı daha şedit olur. Dahilî olursa zararı daha azîm olur. Çünkü dahilî düşman kuvveti dağıtır, cesa­reti azaltır. Haricî düşman ise, bilakis, asabiyeti (milli duyguları) şiddetlendirir, salabeti (cesareti) arttırır.

• Nifakın cinayeti İslam üzerine pek büyüktür. Alem-i İslamı zelzeleye maruz bırakan, nifaktır. Bu­nun içindir ki, Kur'an-ı Azimüşşan ehl-i nifaka faz­laca teşniat ve takbihatta bulunmuştur (kınanmıştır).

• Başkasının sözünden ziyade, içinde beraber ça­lıştığımız, yakînen tanıdığımız arkadaşlarımızın sözünü dinlemeliyiz.

• Sabır insana önce zehir gibi olur, fakat fıtrata yerleşince bal olur.

• Kudsî uhuvvetin (kardeşliğin) tesisi için çoklu­ğa lüzum yoktur. Üç-beş kişi kafidir.

• İnsandaki kuvve-i gadabiye, kuvve-i şeheviye ve kuvve-i akliyenin hepsinin istikametli olmasıyla, an­cak insan sırat-ı müstakimde bulunabilir. Bir tanesinin ifrat ve tefriti istikameti bozar. Maazallah, insa­nı dalalete atar.

• Hizmeti-i Nuriyenin esiri olan, esaret zincirinden kurtulmak istemeyen bir esirdir.

• Hastalıklara su-i ihtiyarımız sebep olursa, mes'ul oluruz. Değilse kader-i İlahi der, sabrederiz.

• Aman sıhhatinize dikkat ediniz. Yoksa hizmet kısa olur.

• Namazın hakkını vermek için 9. ve 21. Sözü sık sık tekrar ediniz

• Günlük evrada ihtimam, azamî ihtimam ediniz.

• Evrad, hizmetin zevk ve tesirini çoğaltır.
 
Üst