Lahika Analizi 21: Kastamonu Lahikasi 3.Mektup

FaKiR

Meþveret Bþk.
Es Selamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berakatuhu

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

Okuyalim...
Dusunelim...
Anladiklarimizi paylasalim...


[BILGI]Aziz, sıddık, fedakâr vefâkâr kardeşlerim,

Sizlerle muhabere edemediğimin sebebi, fevkalâde bir dikkat ve tazyik ve tecrid altında bulunduğumdur. Hâlık-ı Rahîmime hadsiz şükürler olsun ki, kuvvetli bir sabır ve tahammülü ihsan ederek suikasıtlarını akîm bıraktı. Burada müfarakat zamanımın herbir ayı bir sene haps-i münferid hükmünde ezici olduğu halde, dualarınız berakâtıyla, inâyet-i İlâhiye her günümü bir ay kadar mes’udâne bir ömre çevirdi. Benim istirahatim cihetinde merak etmeyiniz; rahmetin iltifatı devamdadır.

Sabri kardeş,

Sabırlı ol; ehemmiyetsiz ve zararsız olan vehmî ve asabî hastalığına ehemmiyet verme. Şifaya dua edilmekle beraber, zararsız, hatarsızdır. Çünkü, eğer hatarat, seyyie ise, nasıl ki âyinede temessül eden pislik, pis değil; ve âyinedeki yılan sureti ısırmaz ve ateşin timsali yakmaz. Öyle de, kalbin ve hayalin âyinelerinde rızasız, ihtiyarsız gelen pis ve çirkin ve küfrî hatıralar zarar vermezler. Çünkü ilm-i usulde tasavvur-u küfür, küfür değil; ve tahayyül-ü şetm, şetm olmaz. Hasene ise, nuranî olduğundan, tasavvur ve tahayyülü dahi hasenedir. Çünkü âyinede nuranînin timsali ziya verir, hâsiyeti var; kesifin misali ölüdür, hayatsızdır, tesiri yoktur. Eğer sair teellümât-ı ruhaniye ise, sabra, mücahedeye alıştırmak için Rabbanî bir kamçıdır. Çünkü, emn ve ye’sin vartasına düşmemek hikmetiyle, havf ve reca müvazenesinde sabır ve şükürde bulunmak için kabz—bast hâletleri celâl ve cemal tecellîsinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatçe medâr-ı terakki bir düstur-u meşhurdur.

Şamlı Tevfik’in ihtiyatını takdir etmekle beraber, eski kıymettar hizmetlerinin onun defter-i a’mâline daimî bir surette yazı yazmaları için, o dahi dâimî çalışması gerekti. Şükür yine, elmas kalemiyle vazifesine başlaması, ruhumu ümitler ve iştiyaklarla neş’elendirdi, Barla hayatını hasretle hatırlattı.

Sabri kardeş,

İmamet vazifesinde Risaletü’n-Nur’a zarar yok; ruhsatla amel niyetiyle şimdilik çekilme.

Hüsrev kardeş,

Beşinci Şuanın kıymetini tam beyan ve takdirin beni çok mesrur etti. İkinci defa yaldızlı bir Kur’ân’ı yazdığın, beni fevkalâde müferrah etti. Hem, benim için de yeni risaleleri mübarek kaleminle (HAŞİYE) istinsah ettiğin, beni minnettarlık hissinden mesrûrâne ağlattı.

Rüştü ve Re’fet’in sıhhatleri ve kemâl-i sadakat ve sebatları hazin endişelerimi izale etti. Isparta talebeleri hatırları için, ben Isparta’yı kendi karyem (Nurs) ile beraber duamda dahil ediyorum. Hattâ emvâtına, Nurs emvâtı gibi dua ediyorum, hakikî vatanım ve memleketim nazarıyla o vilâyete bakıyorum.

Makinesi kuvvetli Ali kardeş,

Sizlerin hâlisâne ve ciddî faaliyetinizden, Risale-i Nur’a sizler gibi sarsılmaz çok talebeler zuhur ve devam ettiklerini ümit ederdim. Bildiğim Abdullah gibi ve bilmediğim umum kardeşlerime selâmımı ve bütün manevî kazançlarıma onları teşrik ettiğimi tebliğ ediniz. Muhaberemde isimlerini yazmadığım ve hatırımda yazdığım kıymettar kardeşlerimle çok alâkadarım.

Kardeşlerim, çok ihtiyat ediniz, münafıklar çoktur. Mümkün oldukça risalelerin buradan irsal edildiğini söylemeyiniz; tâ Risale-i Nur hizmetine zarar gelmesin. Maatteessüf, ben burada bütün bütün yalnız kaldığım için, çok ehemmiyetli hakikatler yazılmadan, kaydedilmeden geldiler ve gittiler. Kuleönü’nün hâlis ve ciddî ve mübarek çalışkanlarına ve İslâm köyünün sadık ve gayretli ve kesretli talebelerine ve Barla’da vefadar ve kıymetli dostlarıma ve bilhassa Eğirdir’de fedakâr ve vefadar Hakkı ve Mehmed gibi kardeşlerime ve sair umum ihvanıma binler selâm ve dualar.

Dualarınıza kuvvetli itimat eden ve çok muhtaç bulunan kardeşiniz

Said Nursî​


• • • Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :

(HAŞİYE) : HAŞİYE Medâr-ı hayret bir lûtf-u bereket: Gül fabrikasının kâtipliğiyle Risaletü’n-Nur’a intisap eden Hüsrev, iki buçuk sene evvel bir küçük şişe gülyağı göndermişti. Mütemadiyen istimal ettiğim halde daha bitmedi, devam eder. Kardeşiniz Emin yanımdadır. Bu berekete şehadet eder, hem size selâm eder.
[/BILGI]
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
[DIKKAT]Sabri kardeş,

Sabırlı ol; ehemmiyetsiz ve zararsız olan vehmî ve asabî hastalığına ehemmiyet verme. Şifaya dua edilmekle beraber, zararsız, hatarsızdır.

Çünkü, eğer hatarat, seyyie ise, nasıl ki âyinede temessül eden pislik, pis değil; ve âyinedeki yılan sureti ısırmaz ve ateşin timsali yakmaz. Öyle de, kalbin ve hayalin âyinelerinde rızasız, ihtiyarsız gelen pis ve çirkin ve küfrî hatıralar zarar vermezler.

Çünkü ilm-i usulde tasavvur-u küfür, küfür değil; ve tahayyül-ü şetm, şetm olmaz. Hasene ise, nuranî olduğundan, tasavvur ve tahayyülü dahi hasenedir. Çünkü âyinede nuranînin timsali ziya verir, hâsiyeti var; kesifin misali ölüdür, hayatsızdır, tesiri yoktur.

Eğer sair teellümât-ı ruhaniye ise, sabra, mücahedeye alıştırmak için Rabbanî bir kamçıdır. Çünkü, emn ve ye’sin vartasına düşmemek hikmetiyle, havf ve reca müvazenesinde sabır ve şükürde bulunmak için kabz—bast hâletleri celâl ve cemal tecellîsinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatçe medâr-ı terakki bir düstur-u meşhurdur.
[/DIKKAT]


Monotonluktan, degismeyen hayattan, hep ayni hallerden, yeknesakliktan kurtulmak icin Rabbimiz bizleri CELAL CEMAL BASIT VE KABIZ isimlerinin tecellisiyle halden hale sokar.

kisir bi dongu ve hic bitmeyecekmis gibi,her zaman devami gelecekmis gibi gordugumuz kis-yaz, sabah -aksam, bu isimlerin tecellileriyle herseyi tap taze, yepyeni hissettirmek icin Cenabi Hakk insana lutuflarda bulunur.
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Kardeşlerim, çok ihtiyat ediniz, münafıklar çoktur. Mümkün oldukça risalelerin buradan irsal edildiğini söylemeyiniz; tâ Risale-i Nur hizmetine zarar gelmesin. Maatteessüf, ben burada bütün bütün yalnız kaldığım için, çok ehemmiyetli hakikatler yazılmadan, kaydedilmeden geldiler ve gittiler. Kuleönü’nün hâlis ve ciddî ve mübarek çalışkanlarına ve İslâm köyünün sadık ve gayretli ve kesretli talebelerine ve Barla’da vefadar ve kıymetli dostlarıma ve bilhassa Eğirdir’de fedakâr ve vefadar Hakkı ve Mehmed gibi kardeşlerime ve sair umum ihvanıma binler selâm ve dualar.

Ustad bu kisimda, siddetli sartlardan, baskilardan dolayi, yanliz kaldigindan, bir cok risaleyi yazamadigindan, ve pek cok hakikatin zamaninda kaydedilmediginden bahsediyor.

Bir cok ehemmiyetli hakikatlerin kaydedilmeden, yaziya alinmadan, aklina gelip gittigini, hayiflanarak anlatirken, bunun nedeninde gôz hapsinde olmasi, yazacak yardimcilarinin bulunmamasi, ve en onemlisi kendisinin yazi yazmada cok zorlanmasi oldugunu belirtiyor ustad.


Gunde 200 sayfadan fazla tashih yapan bir alimin yazi yazmada zorlanmasinin hikmeti ne olabilir sizce?

Hatta lahikaarin bir kisminda kendine yari -ümmi demekte, yuzlerce kitabi hifz eden bir alim icin,, bu durum nasil açiklanir?
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Ustad bu kisimda, siddetli sartlardan, baskilardan dolayi, yanliz kaldigindan, bir cok risaleyi yazamadigindan, ve pek cok hakikatin zamaninda kaydedilmediginden bahsediyor.

Bir cok ehemmiyetli hakikatlerin kaydedilmeden, yaziya alinmadan, aklina gelip gittigini, hayiflanarak anlatirken, bunun nedeninde gôz hapsinde olmasi, yazacak yardimcilarinin bulunmamasi, ve en onemlisi kendisinin yazi yazmada cok zorlanmasi oldugunu belirtiyor ustad.


Gunde 200 sayfadan fazla tashih yapan bir alimin yazi yazmada zorlanmasinin hikmeti ne olabilir sizce?

Hatta lahikaarin bir kisminda kendine yari -ümmi demekte, yuzlerce kitabi hifz eden bir alim icin,, bu durum nasil açiklanir?


Bu soruya, Ustad kendisi Emirdag Lahikasinda cevap vermekte:


"Bu biçare Said'in gayet muhtaç olduğu ve yetmiş seneden beri o san'atla meşgul
olması ve bazı gün iki yüz sayfa kadar tashihe mecbur olmasıyla beraber, on
yaşındaki zeki bir çocuğun on günde muvaffak olduğu yazı kadar bir yazıya mâlik
olamadığına hayret ediliyordu. Halbuki Said bütün bütün istidatsız değildir. Hem
de nesebî kardeşlerinin hepsinin de güzel yazıları olduğu halde, bu kadar yazıya
muhtaç iken böyle yarım ümmî vaziyetinin hikmeti, kanaat-i kat'iyemle şudur ki:

Bir zaman gelecek ki, cüz'î ve şahsî iktidarlar, kuvvetler mukabele
edemeyecek dehşetli ve mânevî düşmanların hücumu zamanında güzel yazı
sahiplerini ruh u canıyla aramak ve hizmetine şerik etmek ve o çekirdeğin
etrafında su, hava, nur gibi o mânevî ağaca hizmet etmek için o şahsî ve cüz'î
hizmeti, küllî ve umumî ve kuvvetli ve bir kaleme mukabil binler kalemi bulmak
hikmetiyle ve buz parçası gibi benliğini o mübarek havuz içinde eritmesiyle
hakikî ihlâsı elde etmek ve bu suretle imana hizmet etmek hikmetiyle olmuş." Emirdag Lahikasi, II
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Bu sorunun cevabi Barla Lahikasi'nda su sekide gecmekte :

Benim kendi hattımla mektup istiyorsun. Bir dudaksız adama, "Lâmbayı üfle, söndür" demişler. Demiş, "En zahmetli işi bana gösteriyorsunuz, yapmayacağım."Belî, Cenab-ı Hak bana hüsn-ü hat vermemiş. Hem bir satır yazmak, bana büyük bir iş gibi usanç veriyor. Eskiden beri diyordum: "Yâ Rabbi! Ben o kadar muhtaç iken ve nazmı severken, bu iki nimet bana verilmedi" diye, teşekkî değil, tefekkür ediyordum. Sonra bana kat'î tebeyyün etti ki, şiir ve hat bana verilmemek de büyük bir ihsan imiş.
Hem o hatta ihtiyacımı, sizin gibi kalem karamanlarının muavenetleri temin ediyor. Hat bilseydim, hatta itimad edip, mesâil ruhta kararlayarak nakşedilmeyecekti. Eskiden hangi ilme başladım, hattım olmadığı için ruhuma yazardım. Fevkalâde bir meleke ihsan edildi.
 
Üst