DİNLE de YILDIZLARI

imported_eFTaL

Active member
Dinle de yıldızları, şu hutbe-i şirinine,

Nâme-i nurunu hikmet bak ne takrir eylemiş.

Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanıyla derler:

Bir Kadîr-i Zülcelâlin haşmet-i sultanına,

Birer bürhan-ı nurefşânız biz vücud-u Sânia,

Hem vahdete, hem kudrete şahitleriz biz.

Şu zeminin yüzünü yaldızlayan,

Nazenin mu'cizâtı çün melek seyranına,

Şu semânın arza bakan, Cennete dikkat eden

Binler müdakkik gözleriz biz. Haşiye

Tûbâ-yı hilkatten semâvat şıkkına,

Hep kehkeşan ağsânına,

Bir Cemîl-i Zülcelâlin dest-i hikmetiyle takılmış,

Pek güzel meyveleriz biz.

Şu semâvat ehline birer mescid-i seyyar,

Birer hane-i devvar, birer ulvî âşiyâne,

Birer misbah-ı nevvar, birer gemi-i cebbar,

Birer tayyareleriz biz.

Bir Kadîr-i Zülkemâlin, bir Hakîm-i Zülcelâlin,

Birer mucize-i kudret, birer harika-i san'at-ı Hâlıkane,

Birer nadire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat,

Birer nur âlemiyiz biz.

Böyle yüz bin dille yüz bin bürhan gösteririz,

İşittiririz insan olan insana.

Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü,

Hem işitmez sözümüzü. Hak söyleyen âyetleriz biz.

Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimize müsebbihiz, zikrederiz âbidâne

Kehkeşanın halka-i kübrâsına mensup birer meczuplarız biz.



Haşiye: Yani, Cennet çiçeklerinin fidanlık ve mezracığı olan zeminin yüzünde hadsiz mucizât-ı kudret teşhir edildiğinden, semâvat âlemindeki melâikeler, o mu'cizâtı ve o harikaları temâşâ ettikleri gibi, ecrâm-ı semâviyenin gözleri hükmünde olan yıldızlar dahi, güya melâikeler gibi, zemin yüzündeki nazenin masnuatı gördükçe, Cennet âlemine bakıyorlar ve o muvakkat harikaları bâki bir surette Cennette dahi temâşâ ediyorlar gibi, bir zemine, bir Cennete bakıyorlar; yani o iki âleme nezaretleri var demektir.

DÖRDÜNCÜ MEKTUP
SAİD NURSİ
 

imported_eFTaL

Active member
risaleler açılmadan yapılır kardeş
şöyle ki
SÖZLER konferans kısmında burayı şöyle anlatılıyor ben kısaca yazayım sonra o kısmıda koyalım okuyalım inş.
anlaşılmayan kelımelerın lügattan sadece anlamı okunur daha fazla ayrıntısına gırılmez der..

şimdi risalemizden okuyalım o kısmı

Şimdi Risâle-i Nur külliyâtından, imân, Kur'ân ve Hazret-i Peygamber (a.s.m.) Efendimiz hakkında olan eserlerden bâzı kısımları aynen okuyacağım. Siz bu eserleri elde edip tamamını okursunuz. Okurken, belki izah edilmesini isteyen kardeşlerimiz olacaktır. Fakat, bu hususta arz edeyim ki, Üstâdımız Bediüzzaman, bir Nur Talebesine Risâle-i Nur'dan bâzan okuyuvermek lütfunu bahşederken, izah etmiyor, diyor ki: "Risâle-i Nur, imânî meseleleri lüzûmu derecesinde izah etmiş. Risâle-i Nur'un hocası Risâle-i Nur'dur. Risâle-i Nur, başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidâdı nisbetinde kendi kendine istifâde eder. Aklınız herbir meseleyi tam anlamasa da, ruh, kalb ve vicdânınız hissesini alır. Ne kadar istifâde etseniz, büyük bir kazançtır."
Okunan Türkçe veya Arapça bir risâlenin izahı, başka bir risâlede varsa, onu getirip okuyor. Risâle-i Nur'daki gayet ince nükteleri derk eden basîretli âlimler de der ki: Bir âlimin yüksek bir ilmi olabilir, fakat Risâle-i Nur'u cemaate okurken tafsilâta girişip eski malûmâtlarıyla açıklarsa, bu izahâtı, Risâle-i Nur'un beyân ettiği asrımızın fehmine uygun ve ihtiyacına tam cevap veren hakikatlerin anlaşılmasında ve tesirâtında ve Risâle-i Nur'un mahiyetinin derkinde bir perde olabilir. Bunun için, bâzı lûgatların mânâlarını söyleyerek aynen okumak daha müessir ve daha efdaLdir.
İstanbul Üniversitesindeki kardeşlerimiz de böyle okuyorlar. Biz de hulâsaten deriz ki: Risâle-i Nur, gayet fasîh ve vecîzdir. Sözün kıymeti îcâzındadır, kısalığındadır. Bir mesele-i imâniye ve Kur'âniye umuma ders verilirken, mücmel olarak tedrisinde daha fazla istifâza ve istifâde vardır.
_________________________________________________bu arada daha öncekı yazıda da açıklama yapmıştım ama
burayada yazmakta fazda görüyorum
anlaşılmayan kelımelerın üzerini ıkı kez tıklarsanız lügat manaları çıkar
buda aklımızda bulunsun inşallah
arada neyım lazım olur ;) ;D
 
Üst