Hadis Sohbetleri 77-Resulullaha itaat, Allahü teâlâya itaattir.

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
.







besmele-arapca1.jpg



Selamünaleyküm Degerli Kardeslerim;


avatar.jpg


Bu haftaki Hadis Sohbetleri dersimiz basladi.

avatar.jpg

Buyrun beraber mütaala edelim anladiklarimizi paylasalim insallah..





Hadis Sohbetleri 77

Resulullaha itaat, Allahü teâlâya itaattir.


Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:


[BILGI]
“Kim bana itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur.
Kim bana isyan ederse Allah'a isyan etmiş olur.”

(Buharî)

[/BILGI]
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Allah'ı Seven Peygambere İtaat Eder

.


Sünnet, hayatımızın hayatı ve ruhumuz içre de bir ruhtur. Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan da sünneti desteklemekte, desteklemekten de öte, onun İslâm'daki esaslı ve vazgeçilmez yerini tesbit ve tasrih buyurmaktadır. İşte, bu tesbit ve tasrihle alâkalı âyetler:

1 Kur'ân-ı Kerim'de birkaç yerde, birbirinin aynı veya çok az değişiği lafızlarla şöyle buyrulur: "O (Allah) ki, ümmîler içinde kendilerinden bir Resûl ba's buyurdu. (O Resûl), onlara Allah'ın âyetlerini okuyor, onları temizliyor ve onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor..." Cuma sûresi, 62/2.


Hemen hemen büyük çoğunluğu itibarıyla muhaddisîn ve müfessirîn-i kiram, âyette geçen 'hikmet' kelimesinden 'sünnet'i anlamışlardır. Çünkü mucize olan Kur'ân-ı Kerim'in içinde gelişigüzel sıkıştırılmış kelimeler, maksada kapalı ifadeler ve gereksiz itnab, yani yok yere kelime dökme ve sözü uzatma olamayacağından, söz konusu âyet-i kerimede, hikmetten kasıt, kitap veya kitabın bir kısmı olamaz; zira o zaman, hikmet, kitap üzerine atıf yapılmazdı. Evet, burada kitaptan maksat, çok âyetlerde de geçtiği üzere Kur'ân-ı Kerim'dir. Hikmet ise, kitabın icmâlini tafsîl, mübhemini tefsîr, umumî olanını tahsîs ve mutlakını takyîd bâbında, Allah Resûlü'nden şerefsüdûr olan sünnet-i seniyyedir.



2 Bir başka âyet-i kerimede, Allah (celle celâluhu), peygamberlerini onlara itaat edilsin diye gönderdiğini ifade buyurur: "Biz gönderdiğimiz her peygamberi, başka değil, ancak -Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi için gönderdik." Nisâ sûresi, 4/64.Allah, kendisine itaat edilsin diye peygamber gönderir. Peygambere itaat ise, onun zatından dolayı değil, ferdî-içtimaî, maddî-mânevî aydınlığa vasıta ve vesile olması hasebiyle, Allah'ın memuru bulunması itibarıyladır.
Evet:
"Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve O'ndan yüz çevirmeyin." Enfâl sûresi, 8/20.
"Allah'a itaat edin; Resûl'e itaat edin." Nisâ sûresi, 4/59

Âyetlerde ifade olunan Allah'a itaatle, Resûlullah'a itaat aynı şeyler değildir. Allah'ın emir ve nehiylerinde Allah'a, Resûlullah'ın emir ve nehiylerinde, yani O'nun sözlerinde, fiillerinde ve takrîrlerinde de O'na itaat açıkça Kur'ân-ı Kerim'in emridir. Çünkü Allah'a itaat adına Kur'ân-ı Kerim'in ortaya koyup ve Resûlullah'ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) tebliğ buyurdukları emir ve nehiylerin dışında, bir de, müstakillen sünnet eksenli emirler-yasaklar, terğibler-terhibler, teşvikler-tavsiyeler var ki, bütün bunları ifade sadedinde Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): "Şüphesiz, bana kitab ve onunla birlikte bir benzeri, bir misli verildi." (Ebû Dâvûd, sünnet 5; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/130). buyurmaktadır.

Ayrıca, yukarıda misal olarak getirdiğimiz âyet-i kerimelerde, Allah'a ve Resûlü'ne ayrı ayrı itaat emredildikten sonra: "Resûlullah'tan yüz çevirmeyin!" deniliyor ki, bu da, sünnete ittiba etmemenin, hatta onu hafife almanın ve sorgulamanın bir nevi irtidat olduğunu ifham etmektedir.



3 Bu mevzuyla alâkalı olarak, Kur'ân-ı Kerim'de geçen âyetlerden bazıları da şunlardır:

a. "Ey iman edenler; Allah'a itaat edin, Resûl'e itaat edin ve sizden olan ulü'l-emre de (içinizden çıkan, inanç, duygu ve düşüncelerinizi paylaşan, acıda, sevinçte, kederde sizinle beraber olan büyüklerinize de) itaat edin." Nisâ sûresi, 4/59.
Âyet, Resûlullah'tan sonra gelen emir sahiplerine ve büyüklere itaati bile emrederken, insanlık adına büyükler büyüğü, kendilerine itaat edilmesi emrolunan büyüklerin de büyüğü, melcei, mencei Resûlullah'a itaat etmemek.. Kur'ân dışında O'nun sünnetini, yani mübarek sözlerini, fiillerini kâle almamak ve O'na ayrı bir emretme, yasaklama hakkı ve selahiyetini vermemek, acaba hangi insafla telif edilir?


b."Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve nizâa düşmeyin. Aksi hâlde gevşer, zaafa dûçâr olursunuz; kuvvetiniz, nusretiniz, devletiniz gider; sabredin ha!" Enfâl sûresi, 8/46.


Bu ilâhî beyan, Allah'a ve Resûlullah'a itaati, nusretin, kuvvetin, birliğin ve devletin kaynağı saymaktadır. Resûlullah'a itaatten uzaklaşıldığı zaman, yani imam bilinmediği veya kâle alınmadığı zaman, tıpkı namaz imamında olduğu gibi, kimin hangi kıbleye döneceği belli olmaz; o hâlde, nizâa düşmemenin yolu, Resûlullah'a itaat ve iktidadır; nitekim bir başka âyette: "Kendi aranızda nizâa düştüğünüz zaman, Allah'a ve Resûlü'ne götürün!" Nisâ sûresi, 4/59. buyrulmaktadır.

Hakikat bu iken ve bizi birleştirecek, içtimaî vahdetimizi sağlayacak mercî O ve O'nun sünneti iken, O'nun kudsî âsârını sorgulamanın neye müncer olacağı, acaba hiç düşünülmüş müdür?


c. "De ki: 'Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.'" Âl-i İmrân sûresi, 3/31.
Allah'ı sevmek, Resûlullah'ı sevmek; Resûlullah'ı sevmek de Allah'ı sevmek demektir. Resûlullah sevilmeden Allah sevilemez ve O'nun sünnetine ittiba etmeden, Allah'ı sevme davasında bulunmak, boş bir iddiadır.


ç. "Allah'ı ve ahiret gününü uman ve Allah'ı çok zikredip, Allah'la irtibatını kavî tutan ehl-i iman için, doğrusu Resûlullah misal alınacak insandır; O'nda, misal edinme adına çok güzel şeyler vardır." Ahzâb sûresi, 33/21.
Değişik yönlere giden yollarda istikameti bulabilmek ve sırat-ı müstakîmde istikamet üzere yürüyebilmek için, istikameti temsil eden insana ittiba etmek, O'nun sünnetine uymak, yapılması gerekli olan biricik iştir.


Özetle


  • Sünnet, hayatımızın hayatı ve ruhumuz içre de bir ruhtur. Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan da sünneti desteklemekte, desteklemekten de öte, onun İslâm'daki esaslı ve vazgeçilmez yerini tesbit ve tasrih buyurmaktadır.
  • Kur'an, Resûlullah'tan sonra gelen emir sahiplerine ve büyüklere itaati bile emrederken, kendilerine itaat emrolunan büyüklerin de büyüğü Resûlullah'a itaat etmemek.. acaba hangi insafla telif edilir?


  • Peygamber'in yolu, Allah'ın yoludur; Peygamber'in izinde bulunmak, ilâhî mesajların aydınlık ikliminde yürümek demektir. Sünneti kabul etmemek veya onu hayattan dışlamak Allah'a isyanla aynı mânâya gelir.
  • Bana İsyan Eden Allah'a İsyan Etmiştir
Peygamber Efendimiz'in hadis-i şeriflerinde de sünnetin yerine ve ehemmiyetine işaret olunmuş ve bu mevzu üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Meselâ, Buhârî ve Müslim'in Sahihlerinde Hz. Ebû Hüreyre'den (radıyallâhu anh) rivayet olunan bir hadis-i şerifte: "Bana itaat eden, şüphesiz Allah'a itaat etmiştir; bana isyan eden de, hiç şüphesiz Allah'a isyan etmiştir" buyrulmaktadır.

Peygamber'in yolu, Allah'ın yoludur; Peygamber'in izinde bulunmak demek, ilâhî mesajların aydınlık ikliminde yürümek demektir. Dolayısıyla sünneti kabul etmemek, onu hayattan dışlamak veya ona başkaldırmak, Allah'a isyanla aynı mânâya gelir.


Allah, insanlar içinden bir insanı seçiyor ve her şeyi reşha gibi kusursuz ve arızasız aksettirecek nezih bir Ruh'u intihap edip, insanlara mesajını O'nunla gönderiyor; O da, getirdiği bu mesajı yorumlarıyla açıklıyor, önümüze seriyor. Buna karşılık bazı densizler kalkıp, o Musaffâ Elçi'ye karşı tavır alıyorsa, o zaman bunun adı, ancak ve ancak Allah'a isyan, O'na başkaldırma ve Cehennem'e istihkak kesbetme olur. Çünkü yine Buhârî'nin rivayet ettiği bir başka hadis-i şerifte Efendimiz bizzat:


."Girmemekte direten müstesna, ümmetimden herkes Cennet'e girer."
buyurmuşlar. Ashab-ı kiramın: "Girmemekte direten kimdir, yâ Resûlallah?" diye sorması üzerine de: "Bana itaat eden Cennet'e girer; bana isyan edense Cennet'e girmemek için inat ediyor demektir." Buhârî, i'tisâm 2; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/361. cevabını vermişlerdir.

Ebû Dâvûd ve Tirmizî'nin, Irbâd İbn Sâriye'den rivayet ettiği bir başka hadis-i şeriflerinde ise Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)


:
"İçinizden benden sonra yaşayanlar pek çok ihtilaf ve herc ü merç göreceklerdir. Siz sünnetime ve doğruya götüren Raşid Halifelerin (yani Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali'nin) sünnetine sarılın, yapışın. Bunlara dişlerinizle sımsıkı tutunun!" buyurmuşlardır.

Hadisin devamında, yine sünnetin her şey olduğuna ve her şeyi aşan ehemmiyetine işareten: "Zinhar, sonradan ortaya çıkma işlerden (bid'at) sakının; çünkü her bid'at dalâlettir." (Tirmizî, ilim 16; Ebû Dâvûd, sünnet 5; İbn Mâce, mukaddime 6) buyrulmaktadır.


Yine, Taberânî'nin rivayet ettiği meşhur bir hadiste:

"Ümmetimin fesadı zamanında (dinin esaslarının sarsıldığı, ümmetin dağılıp parçalandığı ve İslâmî düşüncenin hedmine çalışıldığı bir dönemde) sünnetime, (yol adına getirip ortaya koyduğum disipline) sımsıkı sarılan, hatta onun esaslarından bir tanesini bile ihya eden, şehit sevabı kazanır."
Hadisin tenkide maruz rivayetinde ise "yüz şehit sevabı kazanır" buyrulmaktadır. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, 5/315.

Kur'ân'ın ve Resûlullah'ın apaçık ifadeleri karşısında hâlâ kendilerine başka yollar arayanlara, Kur'ân'ın dediği gibi desek, zannediyorum fazla bir şey söylemiş olmayız: "Öyle ise nereye gidiyorsunuz?" Tekvir sûresi, 81/26

Fethullah Gülen
 

Livza

Well-known member
Allah’a inanan ve itaat eden bir müslüman, Resûlullah’a da inanmak ve itaat etmek zorunda olduğu halde, bazı akl-ı evveller, Peygamber’e itaat meselesine böyle bakmıyorlar. Kendisine itaat edilmesi gerekenin sadece Allah olduğunu söylüyorlar. Âyetlerde geçen Peygamber’e itaatemrinin, onun getirdiği dînî, Kur’ân’ı kabul etmek olduğunu ileri sürüyorlar. Peygamber aleyhisselâm’ın, Kur’ân’da olan emir ve yasakların dışında yeni bir hüküm getiremeyeceğini iddia ediyorlar. Peygamber’e itaatin, sağlığında kendisine, vefatından sonra da sünnetine uymak olduğunu belirten ve bu itaatin aynı zamanda Kur’ân’ın temas etmediği konularda Resûlullah’ın ortaya koyduğu esasları kabul etmek anlamına geldiğini söyleyen İslâm âlimlerine karşı çıkıyorlar. Diğer bir ifadeyle, hadîs-i şerifleri tamamen devre dışı bırakıyorlar.
Bu konuda daha önce muhtelif defalar sohbet etmiş, Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamber’e itaatkonusunda onlarca âyet bulunduğunu söylemiştik. Bu sohbetimizde, Allah Teâlâ’nınPeygamber’e itaat konusundaki bazı emirlerini, sûrelerin sırasına göre okuyacağız.
Bu yazının, bulundukları yerlerde Resûlullah sevgisini gönüllere fidelemeye gayret eden, onun sünnetinin ve hadislerinin vazgeçilmezliğini anlatmaya çalışan kardeşlerime faydalı olacağına inanıyorum. Sûret-i Hak’tan görünerek, “bize Kur’ân yeter” diyenlere bu 32 âyeti göstermeliyiz. Bu kadar sûrede, bu kadar defa Allah Teâlâ’nın Rasûlü’nü kendi adıyla birlikte anmasının vekendisiyle birlikte ona da itaat edilmesini emretmesinin, hatta bazan sadece Resûlü’nden bahsederek ona itaat edilmesini buyurmasının elbette bir mânâsı olmalıdır, diyerek herkesi bu âyetler üzerinde düşünmeye dâvet etmeliyiz.
Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle buyuruyor:
1. “(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarımızı bağışlasın.” [Âl-i İmran sûresi (3), 31]
2. “De ki: Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” [Âl-i İmran sûresi (3), 32]
Birbiri ardından gelen bu iki âyette, önce Allah sevgisinden bahsediliyor ve bu sevginin itaati gerekli kılacağı hatırlatılarak Allah’a ve Peygamber’e uyup itaat etmenin vazgeçilmezliği belirtiliyor.
3. “Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız.” [Âl-i İmran sûresi (3), 132]
4. “Kim Allah’a ve Peygamberi’ne itaat ederse, onu, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada sûresiz kalmak üzere; işte büyük kurtuluş budur.” [Nisâ sûresi (4), 13]
5. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan ülü’1-emre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız, onu Allah’a ve Rasûlü’ne götürün. (Onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha güzeldir.” [Nisâ sûresi (4), 59]
6. “Hayır, Rabbine yemin ederim ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kabul edip sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan onu kabullenmedikçe,iman etmiş olmazlar.” [Nisâ sûresi (4), 65]
7. “Kim Allah’a ve Rasûl’e itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine lutuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” [Nisâ sûresi (4), 69]
8. “Kim Rasûl’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik.” [Nisâ sûresi (4), 80]
9. “Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitab’ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma!” [Nisâ sûresi (4), 105]
Bu âyet-i kerîme, Peygamber Efendimizin verdiği hükümlerin ilâhî vahyin kontrolünde olduğunu göstermektedir.
10. “Allah’a itaat edin. Rasûl’e de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz, bilin ki Rasûlü’müzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir.” [Mâide sûresi (5), 92]
11. “Siz gerçek mü’minler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah’a ve Rasûl’üne itaat edin.” [Enfâl sûresi (8), l]
12. “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin; işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyin.” [Enfâl sûresi (8), 20]
13. “Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’a ve Rasûlü’ne uyun.”[ [Enfâl sûresi (8), 24]
14. “Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin: birbirinizle çekişmeyin.” [Enfâl sûresi (8), 46]
15. “Mü’min erkeklerle mü’minin kadınlar birbirlerinin yardımcılarıdır. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar; namazı kılar, zekâtı verirler; Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir.” [Tevbe sûresi (9), 71]
16. “(Bazı insanlar:) “Allah’a ve Peygamber’e inandık ve itaat ettik” diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir kısmı yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.” [Nûr sûresi (24), 47]
Bu âyet-i kerîme, sadece diliyle “Allah’a ve Peygamber’e inandım” demenin yeterli olmadığını ifâde etmektir. Mü’min olabilmek için herşeyden önce gönlüyle iman etmek, ibâdeti ve yaşayışıyla inandığını ispat etmek ve her mes’elede Allah’ın ve Rasûlü’nün hükmüne gönül hoşluğu ile razı olmaktır.
17. “Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasûlü’ne davet edildiklerinde, mü’minlerin sözü ancak <işittik ve itaat ettik> demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” [Nûr sûresi (24), 51]
18. “Her kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten saygı ile sakınırsa, işte kurtuluşa erenler bunlardır.” [Nûr sûresi (24), 52]
19. “De ki: Allah’a itaat edin; Peygamber’e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber’in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber’e düşen, sadece açık seçik duyurmaktır.” [Nûr sûresi (24), 54]
20. “Namaz kılın; zekât verin; Peygamber’e itaat edin ki merhamet göresiniz.” [Nûr sûresi (24), 56]
21. “(Ey mü’minler!), Peygamber’i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın… artıkPeygamberin emrine karşı koyanlar, başlarına bir fitne gelmesinden veya kendilerine korkunç bir azabın isabet etmesinden kaçınsınlar!” [Nûr sûresi (24), 63]
22. “Yemin ederim ki, sizin için, Allah’ın huzuruna çıkmayı umanlar, âhiret gününe inananlar ve Allah’ı çok çok ananlar için Allah’ın Rasûlü güzel bir örnektir.” [Ahzâb sûresi (33), 21]
Bu âyet-i kerîme, Hz. Peygamber’in hem sözleriyle hem de fiil ve hareketleriyle bize delil ve örnek olduğunu, kendisine uymanın ve itaat etmenin kaçınılmazlığını açıkça ortaya koymaktadır.
23. “Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” [Ahzâb sûresi (33), 36]
24. “Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” [Ahzâb sûresi (33), 71]
25. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin ve yaptıklarınızı (amellerinizi) boşa çıkarmayın.” [Muhammed sûresi (47), 33]
26. “Kim Allah’a ve Peygamber’ine itaat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cen-netlere koyacaktır. Kim de yüz çevirirse, onu acı bir azâb ile cezalandıracaktır.” [Fetih sûresi (48), 17]
27. “Ey iman edenler! Allah’ın Rasûlü’nün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.” [Hucurât sûresi (49), l]
Allah’ın ve Rasûlü’nün önüne geçmemek demek, söylenen söz, yapılan iş ve çıkarılan hükümlerde Hz. Peygamber’e aykırı davranmamak, ona karşı saygılı olmak ve ona uyup itaat etmek demektir.
28. “Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin ve birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi, ona yüksek sesle hitap etmeyin ki, farkına varmadan amelleriniz değerini kaybetmesin.” [Hucurât sûresi (49), 2]
29. “Eğer Allah’a ve elçisine itaat ederseniz, Allah amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez.”[Hucurât sûresi (49), 14]
30. “Allah’a ve Peygamber’ine itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdârdır.” [Mücâdele sûresi (58), 13]
31. “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan sakının.” [Haşr sûresi (59), 7]
Bu âyet-i kerîme, Peygamber aleyhisselâm’a itaat konusundaki âyetlere açıklık getirmekte, ona itaatin bir sınırı bulunmadığını belirtmekte ve Rasûlullah’ın buyurduğu her şeyi “başım gözüm üstüne” diyerek yapmaya mecbur olduğumuzu ve bunu Allah Teâlâ’nın emrettiğini hiçbir itiraza yer bırakmayacak şekilde açıkça ortaya koymaktadır.
32. “Allah’a itaat edin, Rasûlü’ne de itaat edin; yüz çevirirseniz, bilin ki, Rasûlümüzün görevi sadece apaçık bir tebliğdir.” [Tegâbün sûresi (64), 12]
Demek oluyor ki, Resûl-i Zîşân’a itaat etmeyen kimse Allah’a itaat etmemiş olur. Allah’ın Kitabı’na sarılmak nasıl bir görevse, Rasûl-i Kibriya’nın sünnetine sarılmak da öyle bir görevdir. Bunun böyle olduğunu kabul edip etmemek, yukarıdaki âyetlerde belirtildiği üzere, herkesin kendi bileceği iştir.
Allah’a ve Rasûlullah’a itaati emreden bu âyetlerin gönlümüzdeki imanı ve itaat duygusunu iyice perçinlemesini niyâz eder, hepinizi Allah’a emanet ederim, sevgili kardeşlerim.

Yasar Kandemir
 

KatRe2

Member
قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ 1 âyet-i azîmesi, ittibâ-ı sünnet ne kadar mühim ve lâzım olduğunu pek kat'î bir surette ilân ediyor.

Evet, şu âyet-i kerime, kıyâsât-ı mantıkıye içinde, kıyas-ı istisnâî kısmının en kuvvetli ve kat'î bir kıyasıdır. Şöyle ki:

Nasıl mantıkça kıyas-ı istisnâî misali olarak deniliyor: "Eğer güneş çıksa gündüz olacak." Müsbet netice için denilir: "Güneş çıktı. Öyleyse netice veriyor ki, şimdi gündüzdür." Menfi netice için deniliyor: "Gündüz yok. Öyleyse netice veriyor ki, güneş çıkmamış." Mantıkça, bu müsbet ve menfi iki netice katîdirler.

Aynen böyle de, şu âyet-i kerime der ki: Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa, Habibullaha ittibâ edilecek. İttibâ edilmezse, netice veriyor ki, Allah'a muhabbetiniz yoktur. Muhabbetullah varsa, netice verir ki, Habibullahın Sünnet-i Seniyyesine ittibâı intaç eder.

Evet, Cenâb-ı Hakka İmân eden, elbette Ona itaat edecek. Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en müstakimi ve en kısası, bilâşüphe, Habibullahın gösterdiği ve takip ettiği yoldur.

1- De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin. (Al-i İmrân Sûresi: 31.)

11.lema
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Allah’a ve Rasulü’ne İtaat




Haşr suresi 7. ayette Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:

“Peygamber size neyi verirse onu alın; neden sizi nehyederse ondan da sakının. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah’ın cezalandırması çok şiddetlidir.”

Allahu Tealâ peygamberine itaati, kendisine olan itaat gibi saymış; Rasulüne olan itaat ile kendisine olan itaati birbirine yakın kılmıştır. Bu emir vücubiyet ifade eden bir hükümdür.

Peygamber’e itaat etmek nedir? O’na nasıl itaat edilir? Elbette O’nun yoluna/sünnetine tabi olmakla, getirmiş olduğu hususları kabul edip boyun eğmekle…

“Peygambere itaat edeceğim; Sünnet-i Seniyye ne emrettiyse, ne ile bizi sorumlu tuttuysa cümlesini kabul ediyorum, amennâ saddaknâ ” demek suretiyle…

Allah hiçbir peygamber göndermemiştir ki ümmetleri o peygambere uymakla yükümlü kılınmış olmasın. Hangi peygamber gönderildiyse, iman edenler muhakkak o peygambere itaat etmekle yükümlü kılınmıştır.

Sehl b. Abdullah Hazretleri’ne “İslâm’ın şeriatı nedir?” diye sorulduğu zaman yukarıda zikrettiğimiz ayetle cevap vermiştir: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi size yasak ettiyse ondan sakının.” (Haşr, 7)

Şu halde İslâm şeriatı demek, Allah Rasülü ne verdiyse onu kabul ettim demek anlamındadır. Kelimeyi başka başka yerlere çekmemek lazım.

Fahr-i Kainat Efendimiz hadis-i şerifte buyurmuş:

“Kim bana itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse Allah’a isyan etmiş olur.” (Buharî)

Böyledir. Çünkü Allahu Azimüşşan buyuruyor:
“O kendi nefsinden bir şey konuşmaz.” (Necm, 3)

Kendi nefsine uyarak bir iş yapmaz. İllâ Cenab-ı Allah ne ferman ettiyse onu söyler. Kendi nefsinin arzusuyla -hâşâ- ben de bunu isterim diye emir vermez. O ne emrettiyse Allah’ın emirlerini yerine getirerek yapar.

İki Cihan Serveri s.a.v. Efendimiz hadis-i şerifte bakın ne buyuruyor:

“Ahir zaman olduğunda, kıyamet koptuğunda, o gün ateşle yüzler kıpkırmızı çevrildiğinde insan diyecek: Eyvah! Biz keşke Allah’a itaat etseydik, keşke Peygambereri’ne itaat etseydik.”

Onun için de buyurdular ki:

“Cennete girmekten kaçınan hariç, benim bütün ümmetim cennete girer.”

Ashab-ı Kiram sordular:
“Cennete girmekten kim kaçınır? Ya Rasulallah mümkün müdür ki bir kimse, ben cennete girmek istemiyorum, desin?”

Efendimiz s.a.v. cevap verdiler:

“Kim bana itaat ederse, o cennete girer. Kim bana asi olursa, o da cennete girmekten kaçmış olur. (Buharî)

İşte burası zor. Ben cennete girmek isterim, hepimiz böyle diyoruz, kim demez ki? O zaman Allah’ın Rasulü buyuruyor: “Bana itaat et…” “Etmiyorum” -hâşâ- bunu demeyiz dilimizle, ama hareketlerimizle, işimizle, gücümüzle böyle yaparsak, Allah’ın Rasulüne itaat etmemiş manası çıkıyor. Peygamber’e inanmak farz. “Bana itaat edin, Allah’a itaat etmiş olursunuz” vacip.

“Rasulüm de ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmran, 31)

Bunu bir anlasak!.. Allah bütün İslâm alemine anlayış nasip ve müyesser eylesin. İslâmiyette nifak ve şikak yerine kardeşlik nasip eylesin. Dinine hizmetkâr olmak nasip eylesin. Kur’an-ı Hakim’in hikmetli ayetlerine, ibretli hakikatlerine ve ilâhi hükümlere teslim olmayı tüm insanlık alemine nasip eylesin.


Mehmet Ildırar
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
RESULE İTAATİN ÖNEMİ



بسم الله الرحمن الرحيم
Bilinen bir gerçektir ki bütün peygamberler, hidayetten uzaklaşmış şirk ve küfür bataklığında yüzen cahil, sapık ve zalim insanları hidayete çağırmak üzere Allah’u Azze ve Celle tarafından gönderilmiştir. Bu peygamberler ki, Rableri tarafından her türlü şirk,küfür ve dalaletten uzak tutulmuş ve heva ve arzularına göre hareket etmelerinden de korunmuştur. Bununla beraber, Allah c.c onları ahlak bakımından insanların en faziletlileri olarak seçmiş, hikmet ve yumuşaklık konusunda da onları mütekamil kılmıştır.

Dolayısıyla her konuda mükemmel olan bu insanlardan nübüvveti zedeleyici en ufak bir şey sudur etmemiştir. Neden ?
Çünkü, Allah’ın dinini yaşama hususunda insanların kendilerini örnek ve önder edineceklerinden dolayıdır.
Rabbimiz kerim kitabında bütün resullerin gönderiliş gayesinin,ancak kendilerine itaat edilmesi ve insanların onları her konuda örnek ve önder edinmeleri için olduğunu beyan etmektedir :
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللّهِ
( Biz hiçbir Resulü Allah ın izniyle itaat edilmekten başka bir amaçla göndermedik…………)
NİSA : 64.AY.
Yani, insanlardan,hayatlarının her alanında Allah ın istediyi ve o anki Resulün gösterdiği şekilde O na kulluk etmeleri istenmiştir.
Bu kulluk bazen ;
… LA İLAHE İLLALLAH NUH RESULULLAH …şeklinde. Bazen ;… LA İLAHE İLLALLAH İBRAHİM RESULULLAH …şeklinde.Bazen;

… LA İLAHE İLLALLAH MUSA RESULULLAH …şeklinde. Bazen ;… LA İLAHE İLLALLAH İSA RESULULLAH …şeklinde ve en son olarakta ;… LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDUN RESULULLAH …olarak son bulmuştur.Ama unutmayalım ki bütün peygamberler Allah’tan kendilerine vahye-dildiği Şeriat ve menhec doğrultusunda O’na kulluk etmiş ve etrafındaki insanları da buna davet etmiştir.
Rabbimiz bu konuda şöyle buyuruyor :

لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجاً
( … Sizden her biriniz için bir Şeriat ve bir menhec belirledik … )
MAİDE.48.AY.

لِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكاً هُمْ نَاسِكُوه

( Biz her ümmet için tabi olacakları bir yol tayin ettik … )
HACC.67.AY.

Önceden uygulanan ibadet şekli ve şemali nasıl ve ne şekilde olursa olsun, eğer bir peygamber Allah’ın dinine davet için gönderilmiş ise, artık onun getirdiklerine harfiyen tabi olunur,onunla niza edilmez ve ona karşı da asla çıkılmaz. Velev ki bir Peygamber dahi olsa, kendisinden sonra gelen Peygambere tabi olma ve onun yoluna uyma zorundadır : Allah’u Azze ve Celle kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :


وَإِذْ أَخَذَ اللّهُ مِيثَاقَ النَّبِيِّيْنَ لَمَا آتَيْتُكُم مِّن كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَاءكُمْ رَسُولٌ مُّصَدِّقٌ لِّمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِهِ وَلَتَنصُرُنَّهُ قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَى ذَلِكُمْ إِصْرِي قَالُواْ أَقْرَرْنَا قَالَ فَاشْهَدُواْ وَأَنَاْ مَعَكُم مِّنَ الشَّاهِدِينَ

( Allah,Peygamberlerden şöyle söz almıştı: ‘Size Kitap ve Hikmet verdim.Sonra da yanınızda bulunanı tasdik eden bir Peygamber geldi mi,ona mutlaka iman edecek ve yardımda bulunacaksınız.İkrar ettiniz ve bu ağır yükümü kabul ettiniz mi ? buyurduğunda ( peygamberler ) ‘ikrar ettik’ demişler, bunun üzerine Allah’ta : O halde şahit olunuz. Bende sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim buyurmuştu. )
ALİ İMRAN : 81.AY.

{ … Abdullah oğlu Cabir r.a rivayet ediyor ki ; Hattabın oğlu Ömer r.a Tevrat’ın bir nushası ile, Allah Rasulü s.a.v’e gelerek dedi ki ;- Ey Allah’ın Rasulu, işte bu Tevratın bir nushasıdır. 0 ise buna sukut etti. Ömer’de okumaya başlamıştı, ama buna karşı Allah Rasulü s.a.v’in yüzü kızarıyordu. Ebu Bekr dedi ki Ömer’e ; annesiz kalasın, Allah Rasulü s.a.v’in yüzündeki kızgınlığı görmüyor musun ? Ömer Allah Rasulu’nün yüzünü o halde görünce şöyle dedi ; Allah ve Rasulünün gadabından Allaha sığınırım. – Ey Allah’ın resulü biz - Rab olarak Allah’dan, din olarak İslam’dan, nebi olarakta Muhammed s.a.v den razı olduk. – neden kızdınız ki - Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurdular ;

Nefsimi elinde tutan Allah’a yemin ederim ki ; Eğer Masa a.s çıkagelseydi ve beni bırakıpta ona uymuş olsaydınız, - doğru yoldan sapıtmış olurdunuz. Eğer o hayatta olup benim peygamberliğime ulaşsaydı bana tabi olurdu.
- Diğer bir rivayette ise - “ Eğer Musa hayatta olsaydı ancak bana tabi olmakta çare bulurdu. “ }
AHMED : 3 / 387 – 388 – BEYHAKİ ŞUABUL İMAN : 2 / 11 – ABDURREZZAK : 10152 – 19209 – İBNİ EBİ ASIM ES-SÜNNE : 1 / 27 – DARİMİ :

Hulasa, Allah ın kulları arasında onları uyarıcı ve hakka davet edici olarak göndermiş olduğu bütün resullere iman etmek şarttır. Ama unutmamak gerekir ki,insanın önceki peygamberlere iman etmesi ile kendisine gönderilen peygambere iman etmesi arasında fark vardır. Bu konuda en belirgin fark ; son olarak gönderilen peygamberin çağrısına icabet etme mecburiyeti vardır. Ta ki, o kimse için kurtuluş söz konusu olsun. İşte Rabbimizin çağrısına icabet ettiğimiz zaman kurtuluşa erece-ğimizen son olarak göndermiş olduğu resulü Muhammed s.a.v .
O da,diğer peygamberlerde olduğu gibi kendisine kulak verip çağrısına icabet edenleri Cennet’le müjdelemiş,davetinden yan çizip uzaklaşanları da Cehennem’le korkutmuştur. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır :

مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيماً
( Muhammed sizin adamlarınızdan birinin babası değil, fakat Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. )
AHZAB.40.AY.

وَإِن تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا

( Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz )
NUR.54.AY.

ALLAH C.C RESULÜ’NE İTAATİ EMRETMEKTEDİR


لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً( Andolsunki Allah ın Resulünde sizin için, Allah’ı ve Ahiret gününü umar olanlar ve Allah’ı çok zikreden kimseler için pek güzel bir örnek vardır.)
AHZAB.21.AY.
وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
( ….. Resul size neyi verdiyse ,onu alın;sizi neden nehyetti ise, ondan da sakının.Allah’tan korkun,şüphesiz Allah ın azabı çok çetindir.)
HAŞR.7.AY.
( Allah ın davetçisine icabet edin ve ona iman edin ki Allah, sizin için günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi o acı azaptan korusun.
AHKAF : 31.AY.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَوَآمِنُوا بِرَسُولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِن رَّحْمَتِهِ وَيَجْعَل لَّكُمْ نُوراً تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيم( Ey iman edenler, Allah'tan sakınıp korkun ve O'nun elçisine iman edin, ki size kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. )
HADİD : 28.AY.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُون

( Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü'ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız. )
ENFAL : 24.AY.
يَا أَيُّهَاالَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنتُمْ تَسْمَعُو
( Ey iman edenler, Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Siz de işitiyorken, ondan yüz çevirmeyin. )
ENFAL: 20.AY.
( De ki : " Allah'a itaat edin, Resûl'e itaat edin. Eğer yine yüz çevirir-seniz, artık onun - peygamberin - sorumluluğu kendisine yüklenen, sizin sorumluluğunuz da size yüklenendir. Eğer ona itaat ederseniz, hidayet bulmuş olursunuz. Elçiye düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir. )
NUR : 54.AY.

( Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü'ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır. )
AHZAB.36.AY.
Allah u Azze ve Celle bu ve bununla eş manalı daha bir çok Ayet’i kerimesinde Resulüne imanı, itaatı ve onun getirdiklerine ittibayı açıkça emretmektedir. Ayrıyeten,Resulünün davetine uyanların doğru yolu bulacaklarını ve kurtuluşa ereceklerini de bildirmiştir. Şüphesiz ki inanan bir kimse için yolunun, yordamının,inancının ve amelinin örnek alınacağı tek şahsiyet Allah’ın resulünün oluşu,onun vahye dayalı bir yol izlediğinden dolayıdır.
Yani, Allah resulü s.a.v’in dinle alakalı bütün inanç ve amelleri, Allah’tan kendisine vahyedilen şeyler olduğundan dolayıdır. Rabbimiz Kerim Kitabında şöyle buyurmaktadır :


وَمَا يَنطِقُعَنِ الْهَوَ إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
O, heva ve arzusundan konuşmaz. Onun söyledikleri, yalnızca kendisine ilka edilen bir vahiy’dir. “
NECM : 3 – 4
إِنْ أَتَّبِعإِلَّا مَا يُوحَى إِلَي

( Ben, ancak bana vahyolunana uyarım … )

AHKAF.9.AY.

Dolayısı ile, Resule itaat etmenin Allah’a itaat etmek olduğu gayet açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.



RESULE İTAAT ALLAH’A İTAATTİR

Şüphesiz ki Rabbimiz Resulüne itaati kendine itaat olarak kabul etmiştir. O, kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :
مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَاللّهَ

( Her kim Resule itaat ederse,o aslında Allah’a itaat etmiş olur………)

NİSA.80.AY.

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ

( Gerçek olan şudur ki, sana beyat edenler,aslında Allah’a beyat etmişlerdir…….)
FETH.10.AY.

Allah Resulü s.a.v ise bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır :

( … Ebu Hureyre r.a dan : Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Bana itaat eden Allah’a itaat etmiştir. Bana karşı gelip isyan eden de, Allah’a isyan etmiştir ……)
BUHARİ.15.6986.S - MÜSLİM : 6.1829.N





ALLAH’I SEVMENİN İSBATI RESULE İTAATTİR


Allah’u Azze ve Celle kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ( Deki : Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah gafur dur, Rahim’dir. )
ALİ İMRAN.31.AY.
Bu ayetin mesajına göre, Allah’ı sevmenin isbatı,O’nun resulüne itaat etmektir. Başka bir ifadeyle : Allah’ı sevdiğini iddia ettiği halde, O nun resulünün yolunda olmayan ona ittiba etmeyen, onun metoduna ve menhecine uymayan her kişi, bu sözünde yalancıdır. Yani Allah’ı sevme sözünde yalancıdır.
Yani, seven sevgisini,sevdiğine itaatiyle ortaya koyup isbat etmesi gerekir. Dolayısiyle, Kur’an ve sünnet teki zikri geçen sevgi ifadeleri itaat manasında anlaşılması gerekir.




RESULULLAH’I KENDİSİNE ÖRNEK EDİNEN BİR KİMSE NİZA ANINDA

ONUN HAKEMLİĞİNE BAŞVURMA MECBURİYETİNDEDİR

Resulullah s.a.v’i örnek ve önder edinmenin gereklerinden birisi de, ihtilaf anında onun hakemliğine baş vurup onun koyduğu hükümlere itiraz etmeden tam bir teslimiyet göstermektir.
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيداً
( Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağut'un önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister. )
NİSA.60.AY.


فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً
( ……… Eğer bir mevzuda ihtilafa düşerseniz ; Allah’a ve Ahiret gününe iman etmiş iseniz onu, Allah’a ve Resulüne havale edin. Bu daha iyi ve sonuç itibariyle de daha güzeldir. )
NİSA.59.AY.

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجاً مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيماً( Hayır öyle değil ; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar )
NİSA.65.AY.
إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
( Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü : " İşittik ve itaat ettik " demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır )
NUR.51.AY.

Rabbimizin zikredilen bu Ayet’i kerimeleri delalet ediyor ki; insanların, gerek dinin usulüne ve gerekse furuuna dair ihtilafa düştükleri her husus Kur’an’a ve Sünnet’e havale edilecektir. Allah’u Taala “ Eğer Allah’a ve Ahiret gününe iman etmiş iseniz böyle yapın “ Buyurarak,meselenin önemini ve bu şekildeki hareketin, Allah’a ve Ahiret gününe imanın iktizasından olduğunu beyan etmektedir. Ve yine Rabbimiz,kendi mukaddes zatına yeminle ifade ediyor ki; bütün işlerde Resulünü hakem tayin etmedikçe hiçbir fert iman etmiş olamaz. Çünkü, onun vahye dayalı olarak verdiği hükümler, gizli ve açık,içten ve dıştan her zaman bağlanılması vacip olan hak ve gerçeklerdir. Bundan dolayıdır ki Allah’u Azze ve Celle :( … Sonra haklarında verdiğin hükümden dolayı içlerinden bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen o hükme teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar. ) buyurmaktadır. Ve yine,muhakeme için Allah’ın kitabına ve Resulünün sünnetine davet olunanların sözlerinin ; işittik ve itaat ettik demeleri ve bu şekilde davrananların ise, kurtuluşa eren mü’minler olduğu beyan edilmektedir. Yani, mümiler, haklarında verilen hükmün karşısında ; bir mudafa, bir munakaşa ve bir karşı koyma göstermeksizin, “ biz bu hükmü işittik ve buna teslim oluyoruz “ demelerinin gerektiği anlatılmaktadır.





RESULULLAH’A MUHALEFET, İNSANIN BAŞINA BİR FİTNE GETİRİR


Bilinen bir gerçektir ki,hayırlı şeylerle meşkuliyet insanın güzel şeylerle karşılaşmasına vesile olduğu gibi,kötü ve çirkin şeylerle meşkul olmakta insanın bir takım fitne ve musibetlerle karşılaşmasına vesile olur. Başka bir ifadeyle ; Allah’a ve Resulüne itaat etmek ,güzelliklerin celbine vesile olduğu gibi,muhalefet edip isyan etmekte,musibet ve belaların celbine vesile olur. Allah’u Azze ve Celle kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِ أَن تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

( ……… O’nun emrine muhalefet edenler,kendilerine bir fitnenin isabet etmesinden veya onlara acı bir azabın çarpmasından sakınsınlar. )
NUR.63.AY.

( … Ebu Hureyre r.a dan ; dedi ki : Resulullah s.a.v’i şöyle buyururken dinledim : Size neyi yasakladıysam ondan uzak durunuz, size neyi emretti isem ondan da gücünüz yettiğini yapınız. Şüphe yok ki sizden öncekileri helak eden şey, çok soru sormaları ve peygamberlerine muhalefet etmeleridir. )
BUHARİ . 15.C.7151.S
( … İbn Ömer r.a dan ; Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Ben kıyametin önünde kılıçla gönderildim. Benim rızkım mızrağımın gölgesinde kılındı. Zillet ve cizye ödemek, emrime muhalefet edenler üzerine kılındı……. )
BUHARİ .6 .C.2733.S
( … Abdullah İbn Ömer r.a dan ; Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Her işin bir canlı dönemi vardır. Her canlılığında bir sukunet dönemi vardır. Benim sünnetimde sükun bulan hidayete ermiştir, sünnetimden başka şeyde sükun bulan kişi de helak olmuştur. )
CAMİU’S-SAĞİR : 2.C.1352.N

Bu ve emsali delillerin ortaya koyduğu mesaj gayet açık ve nettir ki, o da ; Allah resulü s.a.v in emrine, yoluna, yordamına muhalefet etmek insanın başına bir takım musibet ve belaların gelmesi celbeder.




ALLAH RESULÜNE MUHALEFET ETMEK,AMELLERİ İPTAL EDER

Yine İslam’ın bilinen gerçeklerinden bir diğeri de ; İyilikler nasıl ki kötülükleri siliyor ise, kötülükler de iyilikleri siler. Başka bir ifadeyle ; Allah’a ve resulüne itaat etmek günahların affına sebeb olduğu gibi,muhalefet edip isyan etmekte amellerin iptaline sebep olur… Allah’u Azze ve Celle kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا َعْمَالَكُمْ
( Ey İman edenler! Allah’a itaat edin,Resulüne itaat edin ve amellerinizi iptal etmeyin. )
MUHAMMED.33.AY.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَن تَحْبَطَ أَعْمَالُكُمْ وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ “ Ey iman edenler,seslerinizi peygamberin sesi üstünde yükseltmeyin ve birbirinize bağırdığınız gibi, ona sözle bağırıp söylemeyin ; yoksa siz şuurunda değilken, amelleriniz boşa gider. “
HUCURAT : 2.AY.
Bu ve emsali Ayet ve Hadislerin ortaya koyduğu mesaj gayet açık ve nettir ki, oda ; Allah resulü s.a.v bir şeye hükmettiği zaman, artık hiçbir müslümanın ona muhalefet etmesi, görüşünü ve kanaatini onun hükmüne tercih etmesi, veyahutta bir başkasının görüşünü ve içtihadını – çeşitli tevillerle de olsa - ona tercih etmesi asla mümkün değildir. Müslüman olmak ; kendi düşünce,davranış ve seçme özgürlüğünü Allah ve resulüne teslim etmek demektir…. Hiçbir akıllı insan, iki zıt davranışı birleştirmeye kalkışmaz. Yani : “…

Müslüman olmak veya müslümansa Müslüman kalmak isteyen kimse, mutlaka Allah ve resulünün Kur’an ve sünnetteki emir ve yasaklarına boyun eğmek zorundadır. Boyun eğmeğe tenezzül etmeyen kimse ise, müslüman olmadığını kabul etmelidir. Çünkü İslamiyet teslimiyet demektir…”



Bir başka ifadeyle ; Ben müslümanım deyipte, teslimiyetini Allah’a ve resulüne değilde, başka şeylere gösteren bir kimse, bu sözü ile yalan söylediğini kabul etmesi gerekir. Çünkü isim ile müsemma arasında bir uyum yoktur.Yani, müslümanım diyor ama islama teslimiyeti yoktur.



KIYAMET GÜNÜNDEKİ NEDAMET

Hiç şüphesiz ki,Allah resulü s.a.v in yolunda yürümeyen,onun metod ve menhecini kendilerine metod ve menhec edinmeyen, Allah’ın dinini onun anladığı ve yaşadığı gibi anlayıp yaşamayanlar,kıyamet gününde büyük bir pişmanlık içerisinde olacaklardır. Rabbimiz kerim kitabında,böyle bir akibeti boylamamaları için kullarını dünya da uyardığı gibi,kıyamet gününde de nasıl rezil ve rüsvay olacaklarını şöyle haber vermektedir :“ Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki : " Eyvahlar olsun bize, keşke Allah'a itaat etseydik ve keşke Resûl'e itaat etseydik."Ve yine dediler ki : " Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve bü-yüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular." " Rabbimiz, onlara azabtan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et. )
AHZAB : 66.67.68.AY.
Ve yine Furkan suresinde de,Allah resulü s.a.v in getirmiş olduğu dini yaşantıda onun metod ve menhecine göre hareket etmeyenlerin durumu şöyle anlatılmaktadır :( O gün - Allah’a ve resulüne itaat etmeğerek kendisine - zulmeden kimse ellerini ısırarak şöyle der : ” Ahhh keşke peygamberle beraber bir yol edinmiş olsaydım. Yazıklar olsun bana, ne olurdu falanı filanı kendime dost edinmeseydim.Çünkü o, bana gelen – Kur’an ve Sünnet – zikrinden beni saptırdı. Zaten şeytan insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakandır . )
FURKAN.27.28.29.AY.
Öyleyse Rabbimizden niyazımız ; henüz hayat sermayesi elimizde iken bizleri resulünün yoluna hakkıyla ittiba eden kullarından olmamaızı nasibeylesin.
VELHAMDU LİLLAHİ RABBİL ALEMİN
TACUDDİN EL- BAYBURDİ
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi

Resûlüne imân ve itâat olmadan Allah'a imân ve itâat olmaz. Çünkü Allahü teâlâ, kendine itâ'ati, bir çok âyette, Resûlü ile birlikte zikretmistir. Meselâ buyuruyor ki:
(Resûle itâ'at eden, Allah'a itâ'at etmis olur.) [Nisâ 80]
(Resûl, size ne verdiyse onu alin, size neyi yasakladiysa ondan sakinin!) [Hasr 7]
(De ki "Eger Allah'i seviyorsaniz bana uyun ki Allah da sizi sevsin!") [A.0mrân 31]
[Bu âyet-i kerîme inince, münâfiklar, simdiki mürted ve zindiklar gibi, "Muhammed kendine tapilmasini istiyor" dediler. Bunun üzerine asagidaki âyet-i kerîme indi. (Sifâ-i serîf)]
(De ki, "Allah'a ve Peygambere itâ'at edin! Eger [Peygambere uymayip] yüz çevirirlerse,[kâfir olurlar]Elbette Allah kâfirleri sevmez.) [A.0mrân 32]
Allahü teâlâ, Peygamber efendimize itâati emrettigi gibi, ona muhâlefeti, isyâni da yasaklamistir:
(Kim Allah'a ve Resûlüne isyân eder ve hududullahi asarsa Allah onu, temelli kalacagi Cehenneme sokar.) [Nisâ 14] [Hududullah, Allah'in emir ve yasaklari]
(Dogru yol belli olduktan sonra, Peygambere karsi geleni ve mü'minlerin yolundan baska bir yola uyani, o yolda birakir ve cehenneme sokariz.) [Nisâ 115]
Allah'a, Resûlüne isyân
(Allah ve Resûlüne karsi gelen, bilsin ki Allah'in azâbi çetindir.) [Enfal 13]
(Ey îmân edenler, sizi hayat verecek seylere [dinin emîrlerine] da'vet edince, Allah'a ve Resûlüne icâbet edin!) [Enfâl 24]
(Allah'a ve Resûlüne karsi gelen, apaçik bir sapikliga düsmüs olur.) [Ahzâb 36]
Sünnet-i seniyyeye uymanin farz oldugunuyukarida âyet-i kerîmelerle bildirmistik. Bu konudaki hadîs-i serîflerden birkaçi da söyle:
(Bana uyan Cennete girer, isyân eden giremez.) [Buhârî]
(Resûlün harâm kilmasi, Allah'in harâm kilmasi gibidir.) [Tirmizî]
(Allah'in kitabina, Peygamberin sünnetine sarilan sapitmaz.) [Hâkim]
(Sünnetimden yüz çeviren benden degildir.) [Müslim]
(Benden sonra ihtilâflar çikar. O zaman sünnetime ve hülefa-i râsidînin sünnetine uyun!) [Tirmizî]
Kur'ân-i kerîm, Peygamber efendimize inmistir. Muhatabi odur. Eshâb-i kirâm, Peygamber efendimize, Kur'ân-i kerîmin açiklamasini suâl ederlerdi. Açiklamayi gerektirmiyen âyetler hariç, her âyetin açiklamasini bilen yalniz odur. Resûlullah efendimizin bildirdiginden baska türlü açiklamak yanlis olmakla kalmaz, Allah'a ve Resûlüne iftirâ olur. Hiç bir kimse, Peygamber efendimizden daha iyi bildigini söyleyemez. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Size kitabi, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi ögreten bir Peygamber gönderdik.) [Bakara 151]
Demek ki, Peygamber efendimiz, Kitabin [Kur'ân-i kerîmin] disinda, bir de hikmet getirmistir.
Ayrica, Kurân-i kerîme ragmen, insanlarin bilmedigi seyleri de ögretmistir. Allahü teâlâ, hikme ehlini de övmüstür:
(Allah, hikmeti kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilmisse, muhakkak ona çok hayr verilmistir.) [Bekara 269]
Hikmet, fen ma'nâsina geldigi gibi, fikih ilmi ma'nâsina da gelir. (Dürr-ül muhtâr)
Peygamber efendimiz, 0bin Abbâs hazretleri için, (Yâ Rabbî, bunu fakîh kil, hikmet sâhibi eyle ve buna Kur'ân-i kerîmin bilgilerini ihsân eyle) buyurdu. (Buhârî)
Kur'âni ehli olan açiklar
Peygamber efendimiz, fikh bilgilerini de eshâb-i kirâma ögretmistir. Peygamberimizin ögrettiklerine sünnet dendigi için, ögrettigi fikh ilmine de sünnet de denir.
0mâm-i Sâfiî hazretleri, (Bu âyetteki hikmet'ten maksat, Resûlullahin sünnetidir. Önce Kur'ân zikredilmis pesinden hikmet bildirilmistir) buyuruyor. (Risâle s.78)
Kurân-i kerîm açiklamasiz ögrenilseydi, Peygamber efendimize, (teblig et yeter) denilirdi, ayrica (açikla) denmezdi. Halbuki, açiklanmasi da emredilmistir:
(Kur'âni insanlara açiklayasin diye sana indirdik.) [Nahl 44]
(Biz bu Kitabi, hakkinda ihtilâfa düstükleri seyi insanlara açiklayasin ve imân eden bir kavme de hidâyet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]
Bu âyet-i kerîmeler, açiklamayi gerektiren âyetlerin bulundugunu gösterdigi gibi, bunu açiklamaya Resûlullah efendimizin yetkisi oldugunu da göstermektedir.
Kurân-i kerîmde her bilgi vardir. Ancak açik degildir. Peygamber efendimiz bunlari vahy ile ögrenmis ve ümmetine bildirmistir. Bir âyet-i kerîme meâli:
(Onun sözleri vahydir.) [Necm 4]
Hz.Cebrâil, Peygamber efendimize gelip 5 vakit namazin her seyini bizzat tatbîkî olarak ögretmistir.
Peygamber efendimiz de (Namazi benim kildigim gibi kiliniz) buyurmustur. (Buhârî)​



 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi



Yaşar Kandemir hocamızın 1995 Ekim ayında Altınoluk Dergisi’nde yayınlanan makalesi. (Sayı: 116 Sayfa: 024)


Resullaha itaat.


Allah’a inanan ve itaat eden bir müslüman, Resûlullah’a da inanmak ve itaat etmek zorunda olduğu halde, bazı akl-ı evveller, Peygamber’e itaat meselesine böyle bakmıyorlar. Kendisine itaat edilmesi gerekenin sadece Allah olduğunu söylüyorlar. Âyetlerde geçen Peygamber’e itaatemrinin, onun getirdiği dînî, Kur’ân’ı kabul etmek olduğunu ileri sürüyorlar.


Peygamber aleyhisselâm’ın, Kur’ân’da olan emir ve yasakların dışında yeni bir hüküm getiremeyeceğini iddia ediyorlar. Peygamber’e itaatin, sağlığında kendisine, vefatından sonra da sünnetine uymak olduğunu belirten ve bu itaatin aynı zamanda Kur’ân’ın temas etmediği konularda Resûlullah’ın ortaya koyduğu esasları kabul etmek anlamına geldiğini söyleyen İslâm âlimlerine karşı çıkıyorlar. Diğer bir ifadeyle, hadîs-i şerifleri tamamen devre dışı bırakıyorlar.

Bu konuda daha önce muhtelif defalar sohbet etmiş, Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamber’e itaatkonusunda onlarca âyet bulunduğunu söylemiştik. Bu sohbetimizde, Allah Teâlâ’nınPeygamber’e itaat konusundaki bazı emirlerini, sûrelerin sırasına göre okuyacağız.
Bu yazının, bulundukları yerlerde Resûlullah sevgisini gönüllere fidelemeye gayret eden, onun sünnetinin ve hadislerinin vazgeçilmezliğini anlatmaya çalışan kardeşlerime faydalı olacağına inanıyorum.

Sûret-i Hak’tan görünerek, “bize Kur’ân yeter” diyenlere bu 32 âyeti göstermeliyiz. Bu kadar sûrede, bu kadar defa Allah Teâlâ’nın Rasûlü’nü kendi adıyla birlikte anmasının vekendisiyle birlikte ona da itaat edilmesini emretmesinin, hatta bazan sadece Resûlü’nden bahsederek ona itaat edilmesini buyurmasının elbette bir mânâsı olmalıdır, diyerek herkesi bu âyetler üzerinde düşünmeye dâvet etmeliyiz.


Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle buyuruyor:

1. “(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarımızı bağışlasın.” [Âl-i İmran sûresi (3), 31]

2. “De ki: Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” [Âl-i İmran sûresi (3), 32]


Birbiri ardından gelen bu iki âyette, önce Allah sevgisinden bahsediliyor ve bu sevginin itaati gerekli kılacağı hatırlatılarak Allah’a ve Peygamber’e uyup itaat etmenin vazgeçilmezliği belirtiliyor.

3. “Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız.” [Âl-i İmran sûresi (3), 132]


4. “Kim Allah’a ve Peygamberi’ne itaat ederse, onu, içinden ırmaklar akan cennetlere
koyacaktır; orada sûresiz kalmak üzere; işte büyük kurtuluş budur.” [Nisâ sûresi (4), 13]

5. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan ülü’1-emre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız, onu Allah’a ve Rasûlü’ne götürün. (Onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha güzeldir.” [Nisâ sûresi (4), 59]

6. “Hayır, Rabbine yemin ederim ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kabul edip sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan onu kabullenmedikçe,iman etmiş olmazlar.” [Nisâ sûresi (4), 65]


7. “Kim Allah’a ve Rasûl’e itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine lutuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” [Nisâ sûresi (4), 69]

8. “Kim Rasûl’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik.” [Nisâ sûresi (4), 80]

9. “Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitab’ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma!” [Nisâ sûresi (4), 105]

Bu âyet-i kerîme, Peygamber Efendimizin verdiği hükümlerin ilâhî vahyin kontrolünde olduğunu göstermektedir.

10. “Allah’a itaat edin. Rasûl’e de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz, bilin ki Rasûlü’müzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir.” [Mâide sûresi (5), 92]

11. “Siz gerçek mü’minler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah’a ve Rasûl’üne itaat edin.” [Enfâl sûresi (8), l]

12. “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin; işittiğiniz halde O’ndan yüz çevirmeyin.” [Enfâl sûresi (8), 20]

13. “Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’a ve Rasûlü’ne uyun.”[ [Enfâl sûresi (8), 24]

14. “Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin: birbirinizle çekişmeyin.” [Enfâl sûresi (8), 46]

15. “Mü’min erkeklerle mü’minin kadınlar birbirlerinin yardımcılarıdır. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar; namazı kılar, zekâtı verirler; Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir.” [Tevbe sûresi (9), 71]

16. “(Bazı insanlar “Allah’a ve Peygamber’e inandık ve itaat ettik” diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir kısmı yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.” [Nûr sûresi (24), 47]

Bu âyet-i kerîme, sadece diliyle “Allah’a ve Peygamber’e inandım” demenin yeterli olmadığını ifâde etmektir. Mü’min olabilmek için herşeyden önce gönlüyle iman etmek, ibâdeti ve yaşayışıyla inandığını ispat etmek ve her mes’elede Allah’ın ve Rasûlü’nün hükmüne gönül hoşluğu ile razı olmaktır.

17. “Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasûlü’ne davet edildiklerinde, mü’minlerin sözü ancak <işittik ve itaat ettik> demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” [Nûr sûresi (24), 51]

18. “Her kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten saygı ile sakınırsa, işte kurtuluşa erenler bunlardır.” [Nûr sûresi (24), 52]

19. “De ki: Allah’a itaat edin; Peygamber’e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber’in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber’e düşen, sadece açık seçik duyurmaktır.” [Nûr sûresi (24), 54]

20. “Namaz kılın; zekât verin; Peygamber’e itaat edin ki merhamet göresiniz.” [Nûr sûresi (24), 56]

21. “(Ey mü’minler!), Peygamber’i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın… artıkPeygamberin emrine karşı koyanlar, başlarına bir fitne gelmesinden veya kendilerine korkunç bir azabın isabet etmesinden kaçınsınlar!” [Nûr sûresi (24), 63]


22. “Yemin ederim ki, sizin için, Allah’ın huzuruna çıkmayı umanlar, âhiret gününe inananlar ve Allah’ı çok çok ananlar için Allah’ın Rasûlü güzel bir örnektir.” [Ahzâb sûresi (33), 21]
Bu âyet-i kerîme, Hz. Peygamber’in hem sözleriyle hem de fiil ve hareketleriyle bize delil ve örnek olduğunu, kendisine uymanın ve itaat etmenin kaçınılmazlığını açıkça ortaya koymaktadır.


23. “Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” [Ahzâb sûresi (33), 36]

24. “Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” [Ahzâb sûresi (33), 71]

25. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin ve yaptıklarınızı (amellerinizi) boşa çıkarmayın.” [Muhammed sûresi (47), 33]

26. “Kim Allah’a ve Peygamber’ine itaat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cen-netlere koyacaktır. Kim de yüz çevirirse, onu acı bir azâb ile cezalandıracaktır.” [Fetih sûresi (48), 17]

27. “Ey iman edenler! Allah’ın Rasûlü’nün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.” [Hucurât sûresi (49), l]

Allah’ın ve Rasûlü’nün önüne geçmemek demek, söylenen söz, yapılan iş ve çıkarılan hükümlerde Hz. Peygamber’e aykırı davranmamak, ona karşı saygılı olmak ve ona uyup itaat etmek demektir.

28. “Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin ve birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi, ona yüksek sesle hitap etmeyin ki, farkına varmadan amelleriniz değerini kaybetmesin.” [Hucurât sûresi (49), 2]

29. “Eğer Allah’a ve elçisine itaat ederseniz, Allah amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez.”[Hucurât sûresi (49), 14]

30. “Allah’a ve Peygamber’ine itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdârdır.” [Mücâdele sûresi (58), 13]

31. “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan sakının.” [Haşr sûresi (59), 7]

Bu âyet-i kerîme, Peygamber aleyhisselâm’a itaat konusundaki âyetlere açıklık getirmekte, ona itaatin bir sınırı bulunmadığını belirtmekte ve Rasûlullah’ın buyurduğu her şeyi “başım gözüm üstüne” diyerek yapmaya mecbur olduğumuzu ve bunu Allah Teâlâ’nın emrettiğini hiçbir itiraza yer bırakmayacak şekilde açıkça ortaya koymaktadır.


32. “Allah’a itaat edin, Rasûlü’ne de itaat edin; yüz çevirirseniz, bilin ki, Rasûlümüzün görevi sadece apaçık bir tebliğdir.” [Tegâbün sûresi (64), 12]

Demek oluyor ki, Resûl-i Zîşân’a itaat etmeyen kimse Allah’a itaat etmemiş olur. Allah’ın Kitabı’na sarılmak nasıl bir görevse, Rasûl-i Kibriya’nın sünnetine sarılmak da öyle bir görevdir. Bunun böyle olduğunu kabul edip etmemek, yukarıdaki âyetlerde belirtildiği üzere, herkesin kendi bileceği iştir.
Allah’a ve Rasûlullah’a itaati emreden bu âyetlerin gönlümüzdeki imanı ve itaat duygusunu iyice perçinlemesini niyâz eder, hepinizi Allah’a emanet ederim, sevgili kardeşlerim.



 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Resulullaha itaat, Allahü teâlâya itaattir.




Onu (as) sevmek; kirlenmiş zihinleri aydınlatmada, zillet libasını atmada, esaret zincirlerini kırmada, ülfet perdelerini yırtmada, dalalet bataklığından kurtarmada ve soğuk kış iklimini baharlara inkılap etmede Onun (as) bu asırdaki temsilcileri olabilmektir.

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a; salat ve selam risaletini İncil, Tevrat ve Zebur’un müjdelediği kurtuluş rehberi olan Hz. Muhammed Mustafa’ya, aline, ashabına ve Onu kendisine mihver edinen tüm Müslümanların üzerine olsun.

“Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik. O size ayetlerimizi okuyor, sizi temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor, size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor.” (Bakara / 151)

Evet, Allah-u Teâlâ insanlara ruhlarının arınması, şirkin çirkefinden sıyrılmaları ve cahiliyetin kirlerinden temizlenmeleri için “Ey Peygamber biz seni Allah’ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik” (Ahzab / 46) ayetinin muhatabı olan Hz. Muhammed (SAV)’i gönderdi. Zira insanlar bugün, merhametten mahrum kalmışlarsa, kirlenmiş vicdanları gaddarlaşmış ve vahşice mazlumları eziyorlarsa hiç şüphesiz bu insanlık tarihinin kutlu elçilerini ve peygamberlik müessesine son noktayı koyan, şefkat, merhamet, adalet, cömertlik, fedakârlık, iyilik ve vefa timsali olan Hz. Muhammed (SAV)’i gereği gibi tanımadıklarındandır.

“Sizin için Allah’ın Resulünde güzel örnekler vardır” hakikatiyle de anlaşıldığı üzere Rabbimiz, istediği kulluk modelini bizlere peygamberin şahsında göstermiştir. Zira O (as) beşeriyete takdim edilen en mükemmel örnek bir şahsiyettir.

“Resulü Ekrem (SAV) yaratılış yönüyle en muhteşem biçimde yaratılmıştır. Her hali ve hareketi istikamet üzereydi. Konuşması, susması, oturup-kalkması, düşünmesi, sevinmesi üzülmesi kısacası her hali yerli yerindeydi. Aşırılığın Onun hayatının hiçbir noktasında yeri yoktu. O, her halükarda ifrat ve tefritten uzak kalarak ‘emr olunduğun gibi dosdoğru ol’ emrini en mükemmel şekilde uygulamış; hallerinde, hareketlerinde ve sözlerinde istikamet yolundan ayrılmamıştır. İşte bu yüzden Allah’ın rızasını kazanmış ve ümmetine de kazanmanın yollarını göstermiştir.” (Lem’alar)

O (as), Kur’an’ın gerçeklerinin canlı bir tercümanı olmuş ve Hz. Aişe’nin “Onun ahlakı Kur’an’dır” dediği ve sahabenin ruhen, kalben ve zihnen ram olduğu muhteşem bir modeldir. Onun peygamberliği, büyük bir ağacın her tarafa uzanan dalları gibi bütün asırlara uzanmış ve bir sarmaşık gibi her mü’minin kalbini ve ruhunu sarmıştır.

Cahiliye Arapları yüzyıllardır yapa geldikleri adetlerine öylesine tutulmuşlardı ki adalet, iffet ve insaf gibi duygularını kaybetmişlerdi. Ancak “Onun gelişi ile o insanlardaki kötü ahlakın yerini güzel ahlak aldı. O vahşi insanlar, insanlık âleminde insanlara öğretmen oldular. Medeniyet dünyasında medeni takılanlara medeniyeti öğrettiler. Hevesleri doğrultusunda yaşayıp sevgi nedir bilmeyen o insanlar, Onun (as) etrafında pervane oldular. O, adeta insanlar üzerinde yakıp yıkmadan, kadınları çocukları öldürmeden, kimsenin malına el koymadan gözle görünür bir dünya saltanatı kurmuştu. Bunun sebebi ise Onun ruhları ve nefisleri etkilemesiydi. O (as), yirmi üç yıl gibi çok kısa bir sürede kalplerin sevgilisi, gönüllerin sultanı, akılların öğretmeni, nefislerin terbiyecisi ve kâinatın güneşi olmuştu.” (Mektubat) Zira yeryüzü için güneşin gereği ne kadar fazla ve değeri ne kadar büyükse kâinat için de Onun (as) gereği o kadar fazla ve değeri o kadar büyüktür.

“Kim Resûl`e itaat ederse Allah`a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik!” (Nisa / 80) ayeti ışığında başta mü’minler olmak üzere taşlar, ağaçlar, dağlar ve birçok varlık Onu tanıyor, seviyor aşkla Onu selamlıyor ve peygamberliğini tasdik edip bu görevinde Ona yardım ediyorlardı. Günümüzde cansız ve şuursuz olan bazı varlıkların bile Resulullah’a karşı büyük bir aşk besledikleri ve emirlerine itaat ettikleri halde kendilerine insan diyen bazı akılsız ve şuursuz varlıklar, Onu tanıyıp severek emirlerine itaat etmedikleri takdirde kuru bir ağaçtan ve bir odun parçasından ne farkları kalır ki diyen Üstad Bediüzzaman “De ki, eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin” (Al-i İmran / 31) hakikatine binaen bizlere şu uyarılarda bulunuyor:

“Eğer Allah’a imanınız varsa, elbette Allah’ı seveceksiniz. Madem Allah’ı seversiniz o zaman Allah’ın sevdiği tarzı yapacaksınız ve o sevdiği tarz ise Allah’ın sevdiği zata benzemelisiniz. Ona benzemek ise, Ona ittiba etmektir. Ne vakit Ona ittiba ederseniz Allah da sizi sevecek. Zaten siz, Allah’ı seversiniz ta ki Allah da sizi sevsin.” (11. Lem’a)

Evet, Onun sevgisi sadece meydanlarda, dillerde ve kalemlerde sınırlı kalmamalıdır. Zira Onu sevmek gösterdiği yolda kuşkusuzca yürümek, açtığı çığırı yaşatmak ve sünneti seniyyesine azı dişler ile tutunmaktır.

Onu sevmek, hayatı ile hemhal olup ahlakı ile ziynetlenmektir. Bazen okyanusun ortasında pusulasını şaşırmış ve boğulmak üzere olan bir beşeriyet gemisinin kaptanı olmak ve bazen de aile efradını kaybetme pahasına Sümeyra misali “Ya Resulallah, sen sağ olduktan sonra her musibet bizim için değersizdir” diyebilmektir.

Onu sevmek; kirlenmiş zihinleri aydınlatmada, zillet libasını atmada, esaret zincirlerini kırmada, ülfet perdelerini yırtmada, dalalet bataklığından kurtarmada ve soğuk kış iklimini baharlara inkılap etmede Onun (as) bu asırdaki temsilcileri olabilmektir.

Nihayetinde Üstadın dediği gibi “Resullah’ın yeri, mü’minin kalbinde büyük bir binanın bütün elektrik lambalarının içinde birleştiği sigorta düğmesi” gibi olmalıdır. Mü’min, eğer o düğme kapatılırsa binanın tamamında ışıkların söneceğinin ve o binadaki bütün dairelerin karanlıkta kalacağının bilincinde olmalıdır.


Selam ve dua ile…

Zehra Ayhan / Nisanur Dergisi - Nisan 2013
 

garp

Active member
Resule itaat, Allah’a itaattır



En büyük âlim ve Evliyalardan Behaeddin-i Buhari “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;
- Kardeşlerim, Resulullaha itaat, Hak teâlâya itaat demektir, buyurdu. Ona uymamak, Allahü teâlâya uymamak ve Ona isyandır.

Ve ekledi:
- Nitekim âyet-i kerimede mealen; (Allahü teâlânın yolu ile, Resulünün yolunu birbirinden ayırmak istiyorlar. Senin söylediklerinin bazısına inanırız, bazısına inanmayız diyorlar. Bunlar, elbette kâfirdir) buyuruldu.

Şöyle devam etti:
- Eshab-ı kiramın yolunda gitmeyip de, Peygambere uyduğunu söyleyenler, Ona uymuş değil, isyan etmiş oluyor. Böyle yol tutan, kıyamette kurtulamayacaktır.

 

garp

Active member
Yüca Allah (c.c.) buyuruyor:

-“(Habibim) de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın” Ali İmran-3/31

Ey okuyucu: (Allah’ın rahmeti üzerine olsun)

Bil ki;

Kulun Allah (c.c.) ı ve Allah’ın Resülunu; (a.s.v.) sevmesi onlara itaat etmesi ve emirlerine uyması demektir. Allah (c.c.) ın kullarını sevmesi ise, kullarına in’am ve ihsan etmesi demektir.

Çünkü kul, hakiki kemalin ancak Allah (c.c.) a ait olduğunu ve kendinde veya başkasında gördüğü her kemalin Allah (c.c.) tan olduğunu bildiği zaman sevgisi ancak Allah (c.c.) a ve Allah (c.c.) yolunda olur. Bu da Allah (c.c.) a itaat etmesini iktiza ettirir.

Bunun içindir ki,

Muhabbet Allah (c.c.) a itaat etmeği, Allah (c.c.) a ibadet de resülullah (a.s.v.) a ittiba etmeği gerektir. Ve bu da o’na itaat etmeye düşkün olmakla tefsir edilmiştir.

Hasan el basri (r.a.) den rivayet edilmiştir. Der ki:

-“Resülullah ( a.s.v.) zamanında,Ya Muhammed, biz Rabbımızı seviyoroz dediler. Bunu üzerine bu ayati kerime nazil oldu.

Bişr el-Hafi (r.a.) den rivayet edilmiştir: der ki;

“-Ben Resülullah (aleyhisselatu-vesselam)i ru’yada gördüm. Bana:

-“Ey bişr. Allah (c.c.) seni akranın arasında ne ile yükselti biliyormusun?”

Ben:

-“Hayır Ya resulullah (a.s.v.) deyince,

Resülullah (a.s.v.) şöyle buyurdular:

-“Salih kişilere hizmet etmen, kardeşlerine nasihat etmen, dostlarını ve benim sünnetimi yerine getirenleri SEVMEN ve benim sünnetime tabi olmanla.”

Nitekim Peygamberimiz (a.s.v.) buyuruyorlar:

-“Kim ki benim sünnetimi işler, ihya ederse, o beni SEVMİŞ olur. Kim ki, beni SEVERSE o kiyamet günü cennete benimle beraber olur..”

Gene Resülullah (a.s.v.) buyuruyor:

-“Ümmetimin hepsi cennete girer, ancak kaçanlar müstesna.”

Eshab (r.a.) sorar:

-“Kaçanlar kimdir?”

Buyurdular ki;

-“Kim bana itaat ederse, cennete girer, kim bana ASİ olursa o kaçmış olur. Benim sünnetime uygun olmayan her amel Ma’siyettir.”

Bilginlerden bir kısmı der ki;

-“Birisinin havada uçtuğunu, veya denizde yürüdüğünü, veyahut ateşi yediğini veyahut da bunlara benzer başka bir şey yaptığını görürsen, fakat o adam Allah’u Teala (c.c.) nın farzlarından birini veya kasden Resülullah (a.s.v.)ın sünnetlerinden birini terk ederse, bil ki o adam da’vasında YALANCIDIR. Onun yaptığı keramet değil, balki sihirbazlıktır.”

Böyle kimseden Allah (c.c.) a sığınırız.

Cüneyd-i Bağdadi (r.a.) der ki;

-“Allah (c.c.) in inayeti olmadan, kimse Allah’a ulaşamaz. Allah (c.c.) a erişmenin yolu ise Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vessellame tabi olmaktır.”

Ahmed el-Havari (r.a.) der ki;

-“Resülullah (a.s.v.) sünnetine uymaksizin yapılan her amel BATILDIR.”

Nitekim Resülullah (a.s.v.) buyurmuştur:

-“Kim benim sünnetimi terk ederse ona şefaatım HARAMDIR.”

Rivayet edilir ki,

Adamın biri Mecnunlardan birinde Bilmediği bir şey görür. Bunu Ma’ruf el-Kerhi (k.s.) ye sorar.

Ma’ruf El kerhi (k.s.) tebessüm ettikten sonra adama şöyle der:

-“Ey kardeşim, Allah(c.c.) ın küçük büyük, akıllı ve deli olan sevdikleri vardır. Bu gördüğün ise delilerdendir.”

Fudayl bin iyyad (k.s.) der ki;

-“Sana Allah (c.c.) ı seviyor musunuz diye sorulursa süküt et. Zira, sevmiyorum dersen, küfredersin. Eğer seviyorum dersen, belki Allah’ı sevenler gibi gereğiyle sevemezsin. Seviyorum dersen Allah’ın öfkesini üzerine çekersin. Allah’ın öfkesinden kaçın.”

Süfyan-i Servi (k.s.) şöyle der:

-“Allah’u tealayı seveni seven, Allah’ı sevmiş olur. Kim ki ona ikramda bulunursa, Allah yalunda ikram etmiş olur.”

Sehl (r.a.) ise şöyle der:

-“Allah’ı sevmenin alameti, Kur-anı Kerim’i sevmektir.”

-”Allah’ı ve Kur-anı Kerim-i sevmenin alameti de Resulullah (sallallahu aleyhi ve selemi) sevmektir.”

-”Resulullahı sevmenin alameti ise onun sünnetini sevmektir.”

-”Onun sünnetini sevmenin alameti de ahreti sevmek,”

-”Ahreti sevmenin alameti, dünyayı sevmemektir.”

-”Dünyayı sevmemenin alameti, ondan yeteri kadar istifade etmektir, ahiret hazırlığında bulunmaktır.”

Mükaşefa-tül kulub (İmam-i Ğazali)

Allah (c.c.) bizleri ve sizleri kendisine itaat eden ve onun Resulünü (a.s.v.) seven kullarından eylesin. AMİN…

Fuad Yusufoğlu
 
Üst