aç gözlülük

hayru nisa

Well-known member
Açlığın en basit çeşidi, besin yoksunluğunun yarattığı durumdur. lakin ona doyduktan sonra da açlık bitmez, sadece çok daha acıklı bir hal alır.işte bu evrede aç gözlülüğün açığa çıkdığı an...

bir süredir konu hakkında düşünüyorum; hatta özellikle çevremdeki insancıkları izlediğim zamandan beri.onlardan bahsetmeyeceğim ama bence açlıkdanda ötesi var. yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz besinleri aldığımızda doyarız; hayatımızı sürdürmek için yeterli ve gerekli olan temel koşulu sağlamış oluruz. peki buna tokluk denebilir mi? yani açlığın karşıtı tokluk olabilir mi? bence olamaz. açlık bir tezse, antitezi tokluk olabilir belki ama bu da sırf senteze koyacağımız açgözlülüğümüzü meşru çıkarmak için kurulmuş bir denklem sanırım. oysa hayvanların açlığı basittir; yerler ve doyarlar; tekrar acıkırlar, tekrar yerler ve tekrar doyarlar. besin bulmak yaşamlarının amacıdır; gene aynı şekilde yaşamlarını sürdürmelerinin de tek yolu. o zaman bizim açlığımız -sadece- kolayca alt edilebilecek bir şımarıklık mıdır? bir çeşit artı değer şımarıklığı?

peki eşrefi mahlukat olan insanın ki bu biçok insan için şaibeli bir deyim , yani insanın açlığı hangi noktada son bulur? öznesi biz, nesnesi besin olan açlığımızı her giderdiğimizde; yeni bir nesneye acıkırız. çünkü yaşam savaşımızın konusu artık besin bulmak değildir. elbette hala yaşayabilecek kadar yiyen ve günü bunu sağlamak için didinerek tüketen insanlar var. peki öyle olmayanlar, yani yediği halde aç olanlar. çöpü karıştırmayanlar, yemeksepeti'ne dadananlar, akşam yemeği son derdi olanlar; ben, biz, doyduktan sonra neye acıkırız? yeni biten savaşın; garanti yemek zaferinin yorgunluğunu üzerimizden atmdan neye savaş açarız? açlığının nesnesini kaybeden insan, neye doymaya çalışır? ve her doyuşun başka bir açlığa gebe olduğunu fark eden özne, açlıkla nasıl savaşır? neyle savaştığını bilmeyen bir savaşçı, kazanamayacağına ne zaman ikna olur?

buna benzer düşünceleri toparlamaya çalışırken, hep doğru soruları soramadığımı ve aslında insan doğasının öznel yapısını kaçırdığımı hissettim. hala da bir sonuca ulaşabilmiş değilim. anlamadan irdelemek de böyle bir şey. sonuçta bu konuyu kendimce somutlaştırmak için bir şeyler yazmaya çalışdım.

şimdiden afiyet olsun. ha bir dahaki sefere "tanım" yazarken de en azından daha emin olmaya çalışacağım, bu pek olmadı.. karnım aç ya, ondan herhalde..
 

Huseyni

Müdavim
Allah razı olsun güzel bir tesbit olmuş. İnsanın doyumsuzluğu sadece midesine değil. Hayvanla bu noktada ayrılıyor. Hayvanın midesi dolduğunda açlığı gider; insanın ise açlığı midesindeni bir kenara koyarsak, hisleri kadardır. Hisleri de sonsuzdur. Hayal edebildiği herşeye ulaşmadan asla doymaz. Bu doyuma ulaşabilmesi için sonsuz hislerini tatmin edecek Ezeli ve Ebedi Allahın emirlerine itaati şarttır. Uzun sözün kısası, insanın doyumu nefsinin açlığındadır diyorum.
 
Üst