Büyüklerimiz mi yaşlı yoksa biz mi ..

Muvahhid1

Well-known member
"Kime uzun ömür verirsek, onu ihtiyarlığa uğratır zaafa düşürürüz. Hiç düşünmüyorlar mı? YâsinSûresi 68. "

Özellikle biz gençler bol bol fotoğraf çektirir, resimlerin arkasına dörtlükler, duygulu cümleler yazar, "unutulmamak dileğiyle" deriz. Bu halimiz de gösteriyor ki insandaki ebediyet hissi doğuştandır. Resim çektirmemiz, geçip giden zamanın bir iki karesini dondurmak isteyişimizden, yıllar sonra hatırlanmak, yâd edilmek isteyişimizden kaynaklanıyor.

Zamanın su gibi akıp geçişini resimlerimizde daha iyi anlıyoruz. Yıllar önce ya da geçen sene çekilmiş bir resmimize baksak, şimdiki halimizle resimdeki halimiz arasında dağlar kadar fark görüyoruz. Ya da annemizin-babamızın gençlik fotoğraflarıyla şimdiki hallerini kıyasladığımızda zamanla güçten düştüklerini ve yaşlandıklarını görüyoruz. O zamanın gençleri bugünün yaşlıları oldular.

Şimdinin gençleri olan bizler de ileriki zamanın yaşlıları olacağız- Yaşlılarımız, "Neydik, ne olduk" derken, biz gençler de hiç yaşlanmayıp hep aynı kalacağımızı zannediyoruz.
Ve bir zaman sonra yaşlanacağımızı unutuyoruz. Bu yüzden de yaşlılarımıza gereken değeri vermiyoruz.

Ne dersiniz?
Acaba yaşlılarımıza yeterince saygı gösteriyor muyuz?
Onları anlamaya çalışıyor muyuz?


Yaşlılarımız gün geçirmiş, hayatları boyunca pek çok tecrübeler edinmiş, ibretler almış insanlardır. Gün gelir biz gençler onların nasihatlerini fazla dikkate almaz, kendi fikirlerimizin daha doğru olduğunu düşünürüz. Onlar ne söylese aksini yapar, öğütlerine zıt bir hayat çizgisi çizeriz. Çünkü bu konuda başkalarının bizi yönlendirmesine tahammül edemeyiz. Kendi fikirlerimize değer verilmesini ister, ne kadar kişilikli ve en doğruyu bilen biri olduğumuzu ispatlama ve kabul ettirme çabasına gireriz. ,
"Amca o senin dediğin eskidenmiş, şimdi zaman değişti" der, o eşi bulunmaz; fikirlerimizi uygulamaya koyuluruz.

Kendi fikirlerimizle hareket ederken bazen öyle musibetlerle karşılaşırız ki, büyüklerimizin nasihatlerini hatırlarız, aklımız da başımıza gelir. Sonra da "Onun dediğini yapsaydım böyle olmayacaktı" deyiveririz yakınmalarımız ve pişmanlıklarımız başlar.


Tecrübelerine, bilgilerine her zaman muhtaç olduğumuz büyüklerimiz olmasaydı, hatalarla ve yanlışlarla dolu bir yaşantımız olurdu. Hatta telafi edilemeyen çıkmazlara, dönüşü olmayan yollara düşerdik.
Onlara ihtiyacımız var. Onların himayesine, nasihatlerine, dualarına, bilgilerine ihtiyacımız var. Hayatımızda daha verimli/daha başarılı bir insan olabilmemiz için, bize yol gösterici, ışık tutucu olan yaşlılarımızın değerini maalesef bilemiyoruz.

Kur'ân-ı Kerim geçmiş kavimlerden, onların başına gelen helak edici olaylardan, onların yaşadıklarından yani tarihten ibret almamızı istiyor. Çünkü geçmişteki insanların yaşadıkları tüm olaylar, onların iyi-kötü hayat tecrübeleri ve geleceğe ilettikleri öğütleridir. Yaşlılarımız da aslında bize bir tarihi anlatır. 20-30 yıl öncesinin tarihini...

"Bizim zamanımızda odamıza bir yaşlı gelse hepimiz ayağa kalkar, onu başköşeye oturturduk." "Babamızın yanında ayaklarımızı uzatarak oturmaktan utanırdık" diyen büyüklerimiz, bize tarihimizi ve kültürümüzü, hatta ahlâkımızı öğretmeye çalışırlar. Bizler, büyüklerimizin yanındaki kendi davranışlarımıza baktığımızda, onlara yeterince saygılı olamadığımızı görüyoruz.

Meselâ, otobüste otururken yanına bir yaşlı gelecek de, kendisinden yer isteyecek diye ödü kopan insanlar var. Böyleleri olaya çözüm yollan da getirirler. Ya pencerenin camından başını içeri çeviremez, ya gazetesine gömülür, ya da uyuma pozisyonlarına geçer.


Belki gerçekten yorgundur. İşten gelmiş, ya da okuldan çıkmış, yorgun argındır. Nedense yeni gelen nesil daha pasif, daha yorgun, daha bezgin ve çelimsiz... Nice yaşlılar görüyoruz ki, iki üç gence taş çıkartır. Görüyoruz bazen, yer vermek istediğimiz pek çok büyüğümüz de bizi rahatsız etmek istemiyor. Yorulmuş olabileceğimizi, bizim oturmamızı söylüyor. Yaşlılarımız ayakta bile dinç, bizler oturduğumuz koltukta bile yorgunuz. İşten eve dönen, okuldan çıkan gençler, ilmin edeple başladığını unutuyor, hazır büyüğümüz "sen yorulma" demişken, bu vesileyle elimize geçen tembellik fırsatını değerlendirmeyi düşünüyoruz.

Aslında daha geniş düşünecek olsak çok şey kaybettiğimizi göreceğiz. Yaşlımıza yer vererek ona duyduğumuz saygıyı ispatlamış ve onun hayır duasını kazanmaya yol açmış oluyoruz. Başkasının nefsini kendi nefsimize tercih etmek bir mü'mini sevindirmek bizim için çok önemlidir. Ve bu fırsatlar her zaman karşımıza çıkıyor.

Peygamberimiz (a.s.m.) "Bir genç bir yaşlıya yaşından dolayı hürmet ederse, onun yaşına varınca Allahü Teâla ona gençleri hürmet ettirir." buyuruyor.

Her iyi davranışımızla geleceğe yatırım yaptığımızı unutmamalıyız. Ve, "Bu dünya yaptıklarımızın yankılanıp tekrar bize döndüğü dağdır." Büyüklerimize ne yaparsak, çocuklarımızdan onu görüyoruz.

Günümüzde Batı ülkelerinde hastalar ve yaşlılar için huzurevleri, bakım müesseseleri açılıyor. Yaşlı insan, sağlıklı bile olsa, kendi çocukları tarafından kabul edilmiyor, ya tek yaşıyor ya da huzurevlerine yerleştiriliyor.

Bizim ülkemizde de huzurevleri var ne dersiniz?
Acaba insanlar yaşlıları istemedikleri için mi huzurevleri açılıyor, yoksa huzurevleri açıldığı için mi insanlar yaşlılarını oraya yerleştiriyor?
Sebebi ne olursa olsun her iki cevap da bizler için çok acı...


Rabbimizin yarattığı varlıklar arasında en kıymetlisi insandır. Ve insanların da en hürmete lâyık olanı yaşlılardır. Bu yüzden de yaşlılar Rabbimiz katında çok değerlidir. Rabbimiz onların hürmetine belaları def ettiği gibi, rızıkta da bereket ihsan eder.

Yani, yaşlıların rızkı bir aile için yük değil, aksine bereket vesilesidir. Bu yüzden geçim sıkıntısını, şunu bunu bahane ederek yaşlılardan kurtulmaya çalışmak, birçok hayırdan mahrum olmak demektir. Hele yaşlılar anne baba ise durum daha da önemli bir hal alıyor. Zira insanın en kıymetli varlığı kendi hayatı olduğu halde, anne baba gerektiğinde hayatlarını evlatlarına feda etmekten çekinmezler.

Küçükken kendisi için ana-babasının çektikleri zahmeti düşünen bir insan, hiç değilse bunun için ihtiyarlan düşünmeli, gereken hürmeti göstermelidir. Bir gün biz de yaşlanacağız. Ve gençken yaşlılara yaptıklarımız, yaşlandığımızda gençlerin bize yapmalarını istediklerimizdir. Yarının gençleri bugün yaptıklarımızın hesabını sormak üzere bekliyorlar. Nasıl muamelede bulunursak, öyle mukabelede bulunacaklar.

Alıntı ..


 
Üst