Uhud savaşı (gazve-i uhud)

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi



Kureyşli müşrikler Bedir Savaşında ağır bir yenilgiye uğramıştı. Bu yüzden intikam hisleriyle doluydular. Müslümanlardan öçlerini almak için Mekke dışındaki Arap kabilelerinin de katılımıyla üç bin kişilik bir ordu hazırladılar. Bu hazırlığın haberini duyan Peygamber Efendimiz (a.s.m.) savaş meclisi kurdu ve şehrin içinden savunma yapmak istiyordu. Ama meclis kararına uyuldu ve düşmanın şehrin dışında karşılanmasına karar verildi. Askerî kuvvet başta 1000 kişi idi. Ancak münâfıklardan olan Abdullah bin Ubey bin Selûl’ün 300 kişilik taraftarıyla geri çekilmesiyle bu sayı 700’e düştü.

Müşrikler karargâhı Uhud Dağı’nın Medine’ye bakan eteklerinde kurdular. Müslüman ordusunu yeneceklerine öylesine inanıyorlardı ki, savaşın ardından Müslümanların mallarını yağmalamayı plânlıyorlardı. Hz. Peygamber de (a.s.m.) Uhud Dağı’na vardığında orduyu yerleştirdi. Düşmanın cephe gerisinden saldırıda bulunmasını önlemek için de 50 kadar okçuyu Ayneyn Geçitine yerleştirdi ve ordu yenilse de, yense de hiçbir şekilde buradan ayrılmamalarını söyledi. Hicrî 3. yılı Şevval ayının 11’inde (27 Mart 625) savaş teke tek vuruşmalarla başladı. Ardından çarpışmalar başladı. Resulullah (a.s.m.) almış olduğu askerî tedbirler ve uygulamış olduğu plânlar sağlamdı.

Cenâb-ı Hakkın yardımıyla ilk başlarda İslâm ordusu savaşa hakim konuma geldi. Müşrik ordusu kaçmaya başlayınca, savaşı kazandıklarını düşünen Müslümanlar kılıçlarını bırakıp ganimet toplamaya başladılar. Halbuki, henüz netice alınmamıştı ve düşmanın kovalanması gerekiyordu. Hz. Peygamberin (a.s.m.) “Ne olursa olsun yerinizden kımıldamayın” dediği 50 okçudan bir çoğu bulundukları yeri bırakarak ganimet toplamaya başladılar. İşte bu sırada böyle bir anı gözetlemekte olan 200 kişilik düşman süvari birliği komutanı Halid bid Velid, az sayıdaki İslâm okçusunun kaldığı geçiti rahatça ele geçirdi ve İslâm ordusunu arkadan kuşattı. Bunu gören müşrikler geri döndüler ve yeniden hızlı bir saldırıya giriştiler. Böylece Müslümanlar iki ateş arasında kaldılar, üstünlüğü sağlamışken ganimet toplamaya başlamaları ve Hz. Peygamber’in (a.s.m.) emrini çiğnemeleri yüzünden zor durumlara düştüler.

İşte bu safhada Hz. Hamza (r.a.) şehid düştü. Şehid düşen 70 Sahabeden birisi de Mus’ab bin Umeyr (r.a.) idi ve Mus’ab (r.a.) sima itibariyle Resulullaha benzediği için, onu şehit eden müşrik Resulullahı (a.s.m.) öldürdüğünü haykırıyordu. Bu durum Müslümanların daha da dağılmasına sebep oldu. Ancak kısa zaman sonra Resulullahın (a.s.m.) sağ olduğu anlaşıldı. Uhud Dağının eteklerinde bulunan Resulullahın (a.s.m.) çevresi büyük çarpışmalara sahne oldu. Müslümanlar onun etrafında dönüyorlar gerektiğinde kollarını, bacaklarını kalkan yerine kullanıyorlardı.

Müşrikler Resulullahı (a.s.m.) öldürmek için hücum ettikçe, Müslümanlar onun çevresinde giderek çoğalmışlar ve çetin bir savunma hattı kurmuşlardı. Düşman bu hattı yaramayacağını anlayınca geriye çekilmek zorunda kaldı ve böylece savaş üçüncü safhada denk bir duruma geldi. Ebu Süfyan karşı dağa, Resulullah da (a.s.m.) Uhud’a doğru tırmandı. Resulullahın (a.s.m.) mübarek dişi kırılmış, yanağı yarılmıştı. Kızı Fatma onu tedavi etti. Ebu Süfyan ile Hz. Ömer’in (a.s.m.) karşılıklı konuşması da bu esnada cereyan etti.

Bu gelişmelerin ardından müşrik ordusu tekrar savaşmayı göze alamadı ve savaş alanından ayrıldı. Resulullah (a.s.m.) 70 şehid ve çok sayıda yaralıya rağmen savaşın düşmanı takibe karar vermişti. Resulullah (a.s.m.) 70 kişilik süvari birliği ile 8 km. kadar müşrikleri takip etti. Bu durumu haber alan Ebû Süfyan, yeni bir vuruşmayı göze alamayarak Mekke’ye döndü. Böylece Müslümanlar, bu savaşın üçüncü safhasında cesaretle yapılan takip harekâtı neticesinde düşmanı korkutmuş ve üstünlüğü tekrar elde etmiş oldu.
 
Üst