Letaif nedir? Letâifin çalışmasında özel bir yöntem var mı?
Letâif kelimesi lâtîfenin çoğuludur. İnsanın maddî kalb ile alâkası bulunan, ruh ve nefs gibi manevi varlığı için kullanılan cevheridir. Nakşbendiyye’de rûhun altı lâtîfesi vardır. Bunlardan biri halk (yaratılış) âlemine, beşi emr âlemine âiddir. Emr âlemine âid olanlar: ‘Kalb, ruh, sırr, hafi, ahfâ’dır. Bunlara letâif-i hamse denir. Halk âleminden olana ise ‘nefs-i nâtıka’dır. Seyr u sülûk sırasında önce emr âleminden olan letâif-i hamsenin sırasıyla zikre iştirâki sağlanır. Kalb, ruh, sırr, hafi, ahfâ denilen bu lâtîfeler çalışmaya başlayınca sıra nefs-i nâtıkaya gelir. Bunların çalışma şeklini tarif edecek olan kimseler irşâda mezun olanlardır. Bunların çalışmasında en önemli unsur sâlikin bunların zikrinde o bölgeye yoğunlaşabilmesi ve dış dünya ile irtibâtını kesip kendi içine dönmesidir. Letâif bu yoğunlaşmaya bağlı olarak erken veya geç çalışmaya başlar. Ancak letâifin çalıştırılması amaç değildir. Belki şerh-i sadra; yani insanın göğsünün îman ve itmînan ile genişlemesine vâsıtadır. Emr âlemine âid olan letâifin mahalli sadır; yani göğüs kafesidir. Burada sol memenin iki parmak altında ‘kalb’, onun tam simetriği olan sağ memenin iki parmak altında ‘ruh’, sol memenin iki parmak üstünde ’sırr’, onun simetriğinde sağda ‘hafî’ ve hepsinin üstünde orta noktada ‘ahfâ’ yer alır. Bu mahallerde vücudun kan ve sinir hareketiyle hafî olarak yapılan zikre katılır hâle gelmesi, letâifin çalışması ve dolayısıyla şerh’i sadrın gerçekleşmesi demektir. Şerh-i sadır ile beden zâkir hâle gelince insanın ihsâna ermesi kolaylaşır. Çünkü hedef ihsan ve vuslat-ı ilâhiyyedir. Tabiî bu noktaya gelinceye kadar başka yapılalacak görevler ve aşılacak merhaleler de vardır. Ancak soru sadece letâifi sorduğu için bu kadarla iktifâ ediyoruz.
H.Kamil Yılmaz
Letâif kelimesi lâtîfenin çoğuludur. İnsanın maddî kalb ile alâkası bulunan, ruh ve nefs gibi manevi varlığı için kullanılan cevheridir. Nakşbendiyye’de rûhun altı lâtîfesi vardır. Bunlardan biri halk (yaratılış) âlemine, beşi emr âlemine âiddir. Emr âlemine âid olanlar: ‘Kalb, ruh, sırr, hafi, ahfâ’dır. Bunlara letâif-i hamse denir. Halk âleminden olana ise ‘nefs-i nâtıka’dır. Seyr u sülûk sırasında önce emr âleminden olan letâif-i hamsenin sırasıyla zikre iştirâki sağlanır. Kalb, ruh, sırr, hafi, ahfâ denilen bu lâtîfeler çalışmaya başlayınca sıra nefs-i nâtıkaya gelir. Bunların çalışma şeklini tarif edecek olan kimseler irşâda mezun olanlardır. Bunların çalışmasında en önemli unsur sâlikin bunların zikrinde o bölgeye yoğunlaşabilmesi ve dış dünya ile irtibâtını kesip kendi içine dönmesidir. Letâif bu yoğunlaşmaya bağlı olarak erken veya geç çalışmaya başlar. Ancak letâifin çalıştırılması amaç değildir. Belki şerh-i sadra; yani insanın göğsünün îman ve itmînan ile genişlemesine vâsıtadır. Emr âlemine âid olan letâifin mahalli sadır; yani göğüs kafesidir. Burada sol memenin iki parmak altında ‘kalb’, onun tam simetriği olan sağ memenin iki parmak altında ‘ruh’, sol memenin iki parmak üstünde ’sırr’, onun simetriğinde sağda ‘hafî’ ve hepsinin üstünde orta noktada ‘ahfâ’ yer alır. Bu mahallerde vücudun kan ve sinir hareketiyle hafî olarak yapılan zikre katılır hâle gelmesi, letâifin çalışması ve dolayısıyla şerh’i sadrın gerçekleşmesi demektir. Şerh-i sadır ile beden zâkir hâle gelince insanın ihsâna ermesi kolaylaşır. Çünkü hedef ihsan ve vuslat-ı ilâhiyyedir. Tabiî bu noktaya gelinceye kadar başka yapılalacak görevler ve aşılacak merhaleler de vardır. Ancak soru sadece letâifi sorduğu için bu kadarla iktifâ ediyoruz.
H.Kamil Yılmaz