müdavim
Üye Sorumlusu
"Nasıl söylersek öyle hayal eder, nasıl hayal edersek öyle hisseder ve nasıl his sedersek—genellikle—öyle oluruz."
"Viranelere bakanların ibretten başka hisse aldıklarını gördünüz mü?"
İnsanların hayatında, haklı olarak üzüntüye, bu nalımlara sebep olacak acılar belki saymakla bitmez.
İş hayatında istediği hedefe ulaşamama; mal veya makamını tamamen kaybetme; beklenmeyen ve in san hayatını çok etkileyen ölümler; istediği mesleğe sahip olamama; çevredeki insanlarla uyumsuzluk; yoğunlaşan yalnızlık hissi; hiç gitmeyen yoksulluk; kendisinde, yakınlarında, sevdiklerinde önceden ve ya sonradan oluşan bedensel özürler ve sağlık so runları; aile içinde, aile çevresinde ve iş çevresinde oluşan huzursuzluklar ve yaşanan olumsuzluklar; gurbette yaşamak; çocuğu olmamak veya istediği cinsiyette çocuğu olmamak; iftiraya uğramak; haya ta bir anlam verememek, gayesiz yaşamak, yaşadıklarından tatmin olmamak...
Bunlar elbette insanın içini burkup duran acılar dır. Durumu değiştirmek için başka çareniz yoksa, elinizden gelen her şeyi yaptığınız hâlde durum aynı kalıyorsa, bunlar kabullenilerek sükûna ermeye çalı şılmalıdır.
Mevcut durumunuzun, takdir gücüne sa hip Yaratıcı tarafından bilindiğini ve görüldüğünü bilmek neticesi, insan bilincinin kendi hayatına kattı ğı, "değiştirilemeyen durumu kabullenerek o hâlde de hayır arama çabası," inşam, üzüntülerini dengeli yaşayacak hâle getirir.
Nasıl ki güllerde diken var ve diken sayıca çok, gül ise azdır; işte insan da kendi hayatında bundan fazlasını beklememelidir. Böylece hayal kırıklığı ya şamaz ve dünya hayatının doğal seyri sayılabilecek birtakım sıkıntıların arasında, yaşayabildiği, yakalayabildiği güzelliklerle mutlu olmayı öğrenir, öğrenmelidir.
"Viranelere bakanların ibretten başka hisse aldıklarını gördünüz mü?"
İnsanların hayatında, haklı olarak üzüntüye, bu nalımlara sebep olacak acılar belki saymakla bitmez.
İş hayatında istediği hedefe ulaşamama; mal veya makamını tamamen kaybetme; beklenmeyen ve in san hayatını çok etkileyen ölümler; istediği mesleğe sahip olamama; çevredeki insanlarla uyumsuzluk; yoğunlaşan yalnızlık hissi; hiç gitmeyen yoksulluk; kendisinde, yakınlarında, sevdiklerinde önceden ve ya sonradan oluşan bedensel özürler ve sağlık so runları; aile içinde, aile çevresinde ve iş çevresinde oluşan huzursuzluklar ve yaşanan olumsuzluklar; gurbette yaşamak; çocuğu olmamak veya istediği cinsiyette çocuğu olmamak; iftiraya uğramak; haya ta bir anlam verememek, gayesiz yaşamak, yaşadıklarından tatmin olmamak...
Bunlar elbette insanın içini burkup duran acılar dır. Durumu değiştirmek için başka çareniz yoksa, elinizden gelen her şeyi yaptığınız hâlde durum aynı kalıyorsa, bunlar kabullenilerek sükûna ermeye çalı şılmalıdır.
Mevcut durumunuzun, takdir gücüne sa hip Yaratıcı tarafından bilindiğini ve görüldüğünü bilmek neticesi, insan bilincinin kendi hayatına kattı ğı, "değiştirilemeyen durumu kabullenerek o hâlde de hayır arama çabası," inşam, üzüntülerini dengeli yaşayacak hâle getirir.
Nasıl ki güllerde diken var ve diken sayıca çok, gül ise azdır; işte insan da kendi hayatında bundan fazlasını beklememelidir. Böylece hayal kırıklığı ya şamaz ve dünya hayatının doğal seyri sayılabilecek birtakım sıkıntıların arasında, yaşayabildiği, yakalayabildiği güzelliklerle mutlu olmayı öğrenir, öğrenmelidir.