Sohbet-i Canan ve Evler
Sohbet-i Canan için sevgili hakkında konuşma demiştik. İslam, dini hayatın tamamını kuşatır.
Evler toplum hayatının kılcallardır. Dinin hayatın belli alanlarına sıkıştırılması, belli alanlarında, yaşanır ve konuşulur olması, insan vücudunda kanın belli alanda dolaşmasına benzer, nasıl ki kanın gitmediği yerlerde problemler olursa, aynen dinin yaşanmadığı alanlarda da manevi felçler, manaya karşı hissiz insanlar olabilir.
Arapça da hücre oda anlamına gelir. Oda evin en küçük parçasıdır.
Büyük vücudun sıhhati, küçük küçük hücrenin sıhhatine bağlı olduğu gibi, Toplumların da manevi sıhhati toplumun en küçük parçaları olan evlerin, evi oluşturan odaların sıhhatine bağlıdır.
Hayatın hücreden başlaması gibi, bütün dirilişlerde evlerden başlamıştır.
Evler ana rahmi gibi, Rahmanın sevgi pınarlarıdır. İnsan sevgiliyi sevmenin dersini oradan alır.
Rahme benzeyen o evdeki sohbetle alakalı her insan, insan olmaya koşan sperm gibidir.
Nasıl rahimle bağlantısı olmayan sperm atık su olursa, rahmandan bağlantısını koparan bir insanın gerçek anlamda insan olması zordur.
Hocaefendinin tespitlerine baktığımızda Peygamber Efendimiz sas, onun öncesinde Hz. Musa, onlardan sonra, onların izinden giden Ömer bin Abdulaziz, İmam Gazali, İmam Rabbani ve Bediüzzaman Said Nursiler işe hep evden başlamışlar.
Aslında bu başlangıç bütün zamanlara verilen bir mesaj:
Karanlığın en koyulaştığı zamanlarda sığınılan bu evlerde yakılan kandiller geleceği aydınlatmıştır.
Kuranda geçen “beyt” kelimesinin de “gece sığınılan yer” anlamına gelmesi de Kuran’a ait ayrı bir güzellik.
İlgili ayetler geldiğinde konu üzerinde durulacak.
Sohbet-i Canan meclisleri olan evlere Kuran’ın bakışı
Kuran’da içinde ev geçen ayetlere kısaca bakalım.
(YÛNUS suresi 87. ayet) (Resmi:10/İniş:51/Alfabetik:109)
وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى وَأَخِيهِ أَن تَبَوَّءَا لِقَوْمِكُمَا بِمِصْرَ بُيُوتًا وَاجْعَلُوا بُيُوتَكُمْ قِبْلَةً وَأَقِيمُوا الصَّلاَةَ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
“Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır'da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye vahyettik. (Yunus 10/87)”
“(Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu (öyle kimseler) tesbih eder ki;
“Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar. (Nur 24/36, 37)”
Ayetleri toplu olarak değerlendirdiğimizde şunları görürüz.
Yunus suresi 87. ayet sanki Hz. Musa ve Kardeşinin içinden geçen şu soruya cevap veriyor: Ya Rabbi, zaman zor zaman, Firavun’un zülmü her yeri karartmış. Acaba bu işe nereden başlayalım diye sorduklarında Kuran cevap veriyor.
Evden başlayın. Yani ev açın!
Kuran işe evden başlayın, evlerinizi bir iman atölyesi yapın, her fert geleceğin inşasında bir tuğla olacak. Evler tuğlaları pişiren, hamlıktan olguluğa götüren fırınlar olacak.
Tuğlanın özelliği nedir, sağlam duruşu olan, üzerindeki işin sorumluluğunu taşıyandır.
Ayrıca yapacağı her işi cemaatle yapacağına inanan bir ferttir. Birlik olmadan dirlik olmayacağını bilen, birinin altında, birinin üstünde olmayı problem etmeyen, durduğu yerde sağlam durması gerektiğini bilen bir ferttir tuğla.
Tekrar hazırlanması istenen eve döndüğümüzde, evin en büyük özelliği, evde namazgah olması, namazların hakkını vererek kılınması…
Şimdi Hz. Musa’nın evinden çıkalım, Efendimiz’in çağında ve bütün zamanlara ışık tutan darul erkam evlerine gelelim.
İki evinde ortak bir özelliği var. İkisinde de namaz kılınıyor.
Nur suresinde bu evlerin açılma iznini Allah’tan aldığını, her hangi bir resmiyeti olmadığını öğreniyoruz.
O evlerdeki insanların en büyük özelliği şöyle anlatılıyor.
Ticaret ve alış veriş onları Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alı koyamaz. Onları korkutan bir tek şey vardır. Allah’ın huzuruna giderken, O’nun razı olmadığı şeyleri yapan bir insan olarak gitmektir.
Ticaret ve alış veriş kazanma aracıdır. Bu kişilerin en büyük özelliği, kazandığı hiçbir şey onları Allah’tan alıkoyamıyor.
Sohbet-i canan meclisleri, Sevgilinin anıldığı yerlerdir. Oraya gelen insanlar gelirken dünyada ki işlerinden ayrılıp gelirler.
Namaz kazanırken ayrılmaktır, zekatta kazandıktan sonra ayrılmaktır.
Aslında bütün bu ayrılmalar dünyaya bağlanmamak içindir.
Başta demiştik, Sohbet-i Canan sevgiliye bağlanmak sevgilinin sevdiği her şeyi sahiplenmek için bir araya gelmelerin adıdır.
Bu bir araya gelişin önünde en büyük engel nedir, Allah’ın verdiği dünyadır. Bu Sohbetlere gelemeyenlerin önüne geçen dünyadan bir meşguliyettir
İşte namaz bu meşguliyeti aradan çıkarma, zekatta, dünyada Allah ile aramıza girecek her şeye verilen bir göz dağıdır.
Zekat; Allah’ım verdiklerin arasında yolunda veremeyeceğim hiçbir şey yoktur anlamına gelir.
Bu ayetlerin ışığında Sohbet-i Canana baktığımızda, Sohbet-i Canan bir gün ebedi olarak kavuşacağımız sevgiliye, dünyada bizi kavuşturan meclislerdir.