Said Nursi Hazretleri’nin Abdurrahim ismini takdığı kedi

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
EN MEŞAKKATLİ sürgün zamanlarında bile, etrafındaki, canlılarla alâkadar olan ve yakınında kedi eksik olmayan Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin Abdurrahim ismini takdığı bir de kedisi vardı.

Bakın, kedilerin “nankörlük” tabir edilen görünüşteki minnetsizlikleri, Üstad’ın bakış açısıyla nasıl bir hakikat dersine dönüyor ve kedi milletini haksız bir ithamdan kurtardığı gibi, bizlere de yine çok kıymetli ve hikmetli bir ders veriyor:


“Hatırıma geldi, “Nasıl bu vazifesiz canavarcıklara mübârek denilir?” Sonra gece yatmak için uzandım. Baktım, o kedilerden birisi geldi, yastığıma dayandı, ağzını kulağıma getirdi. Sarîh bir sûrette,
“Yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm” diyerek, güyâ hatırıma gelen îtirazı ve tahkiri, tâifesi nâmına reddedip yüzüme çarptı.

Üstad’ın kedileri taltifi bununla da kalmaz. Çok az bir dünyalık ile, uzun zaman idare eden ve rahatla yaşayan Üstad, bu bereketin sırrını merak edenlere, şöyle bir izahda bulunur:


“... Bu bereketler, ya yanıma gelen hâlis dostlarıma ihsandır; veya hizmet-i Kur’âniyeye bir ikramdır; veya iktisadın bereketli bir menfaatidir; veyahut, “Yâ Rahîm, yâ Rahîm” ile zikreden ve yanımda bulunan dört kedinin rızıklarıdır ki, bereket sûretinde gelir, ben de ondan istifade ederim. Evet, hazin mırmırlarını dinlesen, “Yâ Rahîm, yâ Rahîm” çektiklerini anlarsın...”
 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Kedilerin kederden ölümü

Barla hayatı devresinde (1926–34) dört adet kedisi vardı, Üstad Bediüzzaman`ın. Üstad, onları hem severek besler, hem de rızkındaki berekete sebep oldukları gerekçesiyle onlara minnettarlık duyardı.

Görgü şahitlerinden (Hüseyin Bülbül, vd.) dinlediğimiz kadarıyla, kediler de Üstad`a ziyadesiyle bağlı olup ondan uzun süre ayrı kalmaya dayanamazlardı.
Barla`da Çınaraltındaki menzilinden namaz vakti çıkıp Mus Mescidine giden Üstad Bediüzzaman`a kedileri de tam tekmil iştirak ederlerdi. Namazın bitiminde de, dış kapının gıcırdamasıyla birlikte kediler hemen harekete geçer ve koşarcasına Hazret–i Üstad`ı karşılamaya giderlerdi.

1934 senesinin yaz mevsimi ortalarında, sekiz yıldır Barla`da ikamet etmekte olan Üstad Bediüzzaman`ın Isparta şehir merkezine nakl–i mekân etmesi istenir.
Kediler, yeni sürgün yerine gitmek için hazırlanan Hazret–i Bediüzzaman`ın bu halini garip bir sûrette hissederler. Yakında başlayacak olan bu meçhûl ayrılığa, bu yakıcı firaka dayanamayacaklarını hisseden kediler, kederinden hastalandılar, yemeden içmeden kesildiler ve peşpeşe ölmeye başladılar.

Onların bu kederli ölümlerine şahit olan Üstad Bediüzzaman, yanlarına giderek şunu söyler: `Hey mübarekler! Siz benden önce gitmeye başladınız.`

Hapse girince Benzer bir hadise de 1948 yılı başlarında Emirdağ`da yaşandı.
Yine görgü şahitlerinin (Ahmet Urfalı, vd.) anlattıklarına göre, çarşı içindeki menzilinde Hazret–i Üstad`ın iki adet kedisi vardı.

Bu kediler öylesine terbiye edilmişlerdi ki, aynı evde beslenen fareye dahi ilişmezlerdi. Tıpkı, Isparta`daki Fıtnat Hanımın evinde olduğu gibi. Normalde birarada bulunması mümkün olmayan bu iki hayvan, uzun müddet aynı evde serbestçe geziyor ve kendi yemleriyle besleniyorladı.

Bediüzzaman Hazretleri, 1948 yılı Ocak ayı ortalarında onlarca talebesiyle birlikte ağır cezada yargılanmak üzere Afyon Hapishanesine sevk edilir.
Onları besleyen, onların sahibi olan Üstad Bediüzzaman`dan ayrı kalmaya dayanamayan kediler hastalanır, günlerce yemeden içmeden kesilir ve nihayet ölüp giderler.
Şahsî faziletini gizliyor

Başka hususlarda olduğu gibi, kedilerin değişen halleriyle alâkalı olarak da şahsına ait fazilet ve harikalıkları gizleyip perdeleyen Bediüzzaman Hazretleri, bu mübarek hayvanların firak acısından kaynaklanan o kederli, hazinane ölümlerinden hiç söz etmez.
Oysa, kedilerin rızkına bereket kattığından ve bu sebeple onlara minnettar olduğundan,
muhtelif eserlerinde sitayişle bahseder.



M. Latif SALİHOĞLU
 

akna

Well-known member
Allah cc razı olsun kardeşim :)
Bende köpeklerin sadakati ve kedilerin nankörlüğü ile ilgili şöyle birşey duymuştum : köpekler kendilerini besleyene minnet edip yanlarından ayrılmadıkları için sadık bilinirlermiş fakat kediler kendilerini besleyenlerin yüzlerine bakmazlar sadece yer ve çekilir uzaklaşırlarmış çünkü rızkın asıl sahibini bilirlermiş, ama insanlar kendilerinin tablacı hükmünde olduğunu unutup minnet istedikleri için ve bu minneti kedilerde bulamadıkları için kedilerin nankör olduklarını düşünürlermiş.. doğruluk payını bilmiyorum sadece paylaşmak istedim :)
 

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Allah cc razı olsun kardeşim :)
Bende köpeklerin sadakati ve kedilerin nankörlüğü ile ilgili şöyle birşey duymuştum : köpekler kendilerini besleyene minnet edip yanlarından ayrılmadıkları için sadık bilinirlermiş fakat kediler kendilerini besleyenlerin yüzlerine bakmazlar sadece yer ve çekilir uzaklaşırlarmış çünkü rızkın asıl sahibini bilirlermiş, ama insanlar kendilerinin tablacı hükmünde olduğunu unutup minnet istedikleri için ve bu minneti kedilerde bulamadıkları için kedilerin nankör olduklarını düşünürlermiş.. doğruluk payını bilmiyorum sadece paylaşmak istedim :)

Allah razi olsun mubarek ,rizik gondereni bilirler mubarek hayvanlar
bende kedi besliyorum ve hic bir nankorlugunu gormedim su zamanda insanlar cok daha nankor :)


Bakın, kedilerin “nankörlük” tabir edilen görünüşteki minnetsizlikleri, Üstad’ın bakış açısıyla nasıl bir hakikat dersine dönüyor ve kedi milletini haksız bir ithamdan kurtardığı gibi, bizlere de yine çok kıymetli ve hikmetli bir ders veriyor:

“Hatırıma geldi, “Nasıl bu vazifesiz canavarcıklara mübârek denilir?” Sonra gece yatmak için uzandım. Baktım, o kedilerden birisi geldi, yastığıma dayandı, ağzını kulağıma getirdi. Sarîh bir sûrette,
“Yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm” diyerek, güyâ hatırıma gelen îtirazı ve tahkiri, tâifesi nâmına reddedip yüzüme çarptı.
 
Üst