Başariya götüren prensipler

müdavim

Üye Sorumlusu
Zübeyir Gündüzalp'ten
BAŞARIYA GÖTÜREN PRENSİPLER


Herşeyini "bugün" bilmek.

Her an muvaffak ve muzaffer olacağım cehdi içinde olmak. Bir işi bitirmeden başka bir işe el atmamak.

Kalemen, amelen, lisanen çalışmak.

Gençlikte insan ne ile meşgul olursa, istidatları onda inkişaf eder.

Dehâ dikkati değil, dikkat dehâyı verir.


Az yemeye dikkat. Dolu mide dikkati ref eder (kaldırır). Tefekkür, şükür hisleri kalkar. İnsanı kasavet bağlar.


Dâimâ azimli olmak.


Himmeti dağıtmamak.


Herşeyini "bugün" bilmek.


Bilseniz ki, gayret ne kadar kıymettardır; bir dakika boş durmazdınız.


Yaptığın işi bütün mevcudiyetinle, hayatın ve mevcudiyetin ona bağlı imiş gibi yap.


Her an muvaffak ve muzaffer olacağım cehdi içinde olmalısın. Bir işi bitirmeden başka bir işe el atmamalısın.


Bir yerde devamlı kalmak gaflet verir.


Aklını çalıştırarak oku.


Yüksek yerlerin hafıza üzerindeki tesiri büyüktür.


Ezberlemek hafızayı açar.


Yatarken imanî bahisleri okumak.


Bütün tehlike okuyamamaktan çıkıyor.


Okuyamamaktan kork.


Harfi harfine kitabî ol.


Tenkit için okur, istifade edemez. Başkası için okur, istifade edemez. Kendi nefsi için okur, istifade eder.


Hizmet için değil, nefsimi ıslah için okumalıyım.


180 değil, 1080... (defa okunsa yine az.)


En mühim iki şey: (1) okumak; (2) uhuvvet (kardeşlik) ve ihlâs (samimiyet) dairesinde hizmet.


İstidatları inkişaf ettirmek için çok okumak.

Daima okumak.

Dem ve damarlarımıza karışacak derecede okumak.

Az da olsa devamlı okumak.

Okumak, yazmak, dinlemek, susmak.

Satır satır, kelime kelime okumak.

Hizmet hizmet derken şahsî dersini unutanın hizmeti muvakkat olur.

Şimdi oku, kabirde okuyamazsın.

Hususî okumanı terk etme.

Büyük zatların sözünde bazan yetmiş mânâ bulunur.

Herşey, her mesele okumakla halledilir. Zira eserlerde hepsi var. Fakat insan görmüyor.

Oku, oku; her gün oku. Okudukça oku ki, ruhun nur-u İlâhî ile parlasın. Kalbin nur-u Kur'ân'la temizlensin. Aklın nur-u İslâmla işlesin ve yükselsin.

Kalemen, amelen, lisanen çalış.

Gençlikle insan ne ile meşgul olursa, istidatları onda inkişaf eder.

İnsanın kırk yaşına kadar istidatları ve kabiliyetleri alışkanlık haline gelir.

Günlük içtimâî hadiselerle meşguliyet, kabiliyetlerin inkişafına mânidir. Bu noktaya dikkat lâzımdır. Zira bu gün buna "genel kültür" ism-i herzesi takılmış.

Kabiliyetleri inkişaf ettirebilmek için, herşeyden evvel meşru ve sebatkâr bir şekilde çalışmayı bilmek lâzımdır.

Mesleğimiz meşakkattir.

Tuğlaları üst üste koymak tekrar değil, tesistir.

İnsan kalben ne düşünürse, kendisi odur.

Bir mücadelede mağlup düşmek, bir ahd ve gayrette muvaffakiyetsizliğe uğramak, mücahede ve gayretin icabatındandır. Gayeye erişmek ve yükselmek isteyenlerin "beklemeye mecbur oldukları" faydalı bir imtihandır.

Zihinleri müsbet düşüncelerle dolu iken, insanların hakikî halinin kuvvetinin yüzde elliye yakın bir nisbette ziyadeleştiği, tecrübelerle sabittir. Maneviyatı kırık kimselerin de normal kuvvetlerinin üçte birinden aşağı bir derecede kuvvetsiz bulundukları görülmüştür.

Senin ne bedeninde, ne zihninde hiçbir ârıza yok. Seni yıldıran karşılaştığın haller değil, o haller hakkında düşündüklerindir. O haller başına gelmeden onların merakını çekmek akılsızlıktır.

Meseleyi düşünmeli, fakat üzülüp gam ve keder içinde kalmamalı.

Düşünmek, muhakeme ve muhasebe etmekle üzülmek, birbirinden farklı olan hallerdir.

Düşünmek demek, meselenin neden ibaret olduğunu tesbit ettikten sonra lâzım gelen tedbirleri sükûnetle almak demektir.

Dehâ dikkati değil, dikkat dehâyı verir.

Bir insan meşru ve sebatkâr bir şekilde çalışmasını ve nizamlı yaşamasını bilmezse, kabiliyetlerini inkişaf ettiremez. Çalışmak, sadakat ve sebat etmek suretiyle kendisini yetiştirmek iradesine sahip değilse, kabiliyetlerini geliştirmekte muvaffak olamaz.

Sizin ne düşündüğünüzü bilsem, ne olduğunuzu bilirdim. Biz neysek, düşüncelerimiz bizi öyle yapmıştır. Bizi müsbet ve menfiye, fayda ve zarara, hidayet ve dalâlete, ferah ve sıkıntıya, gam ve meserrete, neş'e ve neşveye sevk eden âmil, ruh haletimizdir. Bir adam bütün gün ne düşünüyorsa, o adam odur. Başka türlü nasıl olabilir

Mütedeyyin (dindar) bir mü'mindeki sıkıntı hali, onda ruhî inkişaf ve terakkiye olan istidadın delili ve tereşşuhatıdır. Hem meşakkat, alâmet-i makbuliyettir.

Zihindeki menfî fikirleri çıkartmak, bedendeki urları çıkartmaktan daha mühimdir.

Denizde bir balık taifesi var, bütün rızkını öğleye kadar toplar.

Nefis öldürülürse tarikatın yoludur. Bizde nefis ile mücadele etmek var.

Nefis bizi kötülüğe sevk etmek ister. Aklımıza fena şeyler gelir. Onlar terakkimize vesiledir. Onlarla mücadele ederek hizmete devam!

Meşakkat bizim gıdamızdır.

Üç şey kalbe nasihat tesir ettirmez: uyku sevgisi, rahat sevgisi, taam sevgisi (hadis meali).

Okumak, okumak, okumak... Yine okumak. Okumaktan yorulunca ne okuduğunu okumak. Veya kitab-ı kebir-i kâinatı okumak.

İnsan yaşlandıktan enaniyet gençleşir. İnsan yaşlandıkça imtihan şiddetlenir.

Her hatayı yapabilirsin, fakat bir hatayı iki defa yapma.

Menfi birşey duyunca iç âleminde müdafaat ile onun şuur altına ve üstüne tesirini izale et.

Nefsini kusurlarla âlûde bil. O zaman yüz kusuru yirmiye indirebilirsin. Birisi birşey yapsa ve o sana yıkılsa, "Benim kusurumun cezasıdır" de.

Her sohbette dinleyici ol. Dâimâ öğrenmeye çalış. Yetişmeye muhtaç olduğun şuurunu muhafaza et. Mevzu hakkında fazla mâlûmatın olsa da, sus.

Sana, bana, ona faydalı ise, konuş.

Konuşmamak zararlı ise konuş. Fakat ihtisar et. Tafsilâta geçme.

Muvazeneli, satırdan, kitâbî konuşmak.

Kim ne çekerse dilinden çeker.

Her sohbette müstemî (dinleyici) ol. Dâimâ, "Öğrenmeye, yetişmeye muhtacım" diye dinle.

Herkesin kaldıracağı şekilde konuş.

Az konuşmak, öz konuşmak.

Dinleyiniz; hitap ettiğiniz kimseye ehemmiyet veriniz; zarif iltifatta bulununuz.

Kendinizden bahsetmeyiniz. Sizi dinleyene bahsettiğiniz şeyler onu ilgilendirsin. İlk adım, az konuşmaktır. Sizi dinleyen kimseye onu ilgilendiren şeylerden bahsetmektir.

Karşınızdakini konuşturunuz, dilini çözünüz. Onun sevdiği mevzulardan bahsediniz.

Her insanın iki ciheti vardır. Bir cihetini gören insan kördür.

Düşün, söyle. Evvel düşün, sonra söyle. Muhakemsiz sözler kırıcı ve dağıtıcıdır.

Önlerine çıkan insanlara sırlarını söyleyen, hoşsohbet değildir.

İnsan ne kadar âlim olursa olsun, cahillerin yanında cahildir.

Cahilin kırıldığını görünce selâmet, ona karşı tatlılık göstermek ve "evet" demektir.

Konuşmada dikkat edilecek hususlar:

* İkide bir nasihat etmeye kalkışmayın.

* Palavra atmayın.

* Ateşi körükleyecek mevzulardan sakının.

* Münakaşadan sakının.

* Öğünmeyin.

* Konuşurken gösteriş yapmayın.

* Ziyaretinizi seyrek yapın.


Hitabın tesirlisi, göze bakıp kalbe hitap etmektir.

Hitap ederken üç şeyi bilmek ve kullanmak gerekir:

* Vuzuh ile ap açık beyan etmek ve anlatmak.

* Hakikati söylemek, müsbet ilimlere müstenid faydalı mâlûmatı ve bilgileri söylemek.

* Güzel okumak, kelimenin mânâsına göre sese ahenk vermek.


Münakaşa ile hiçbir dâvâ kazanılmaz.

Dâvâsını "ifade eden" kazanır.

Sadırdan değil, satırdan konuş; kitabî olsun.

Konuşmalarda, en küçük bir alaylı kelime dahi kullanmaktan sakınınız.

Alay, alay edilende kapanmaz bir yara açar.

Kalbler kırılınca ruhta kin ve adavet (düşmanlık) başlar.

Şakacı olmayınız. Zira şaka muhabbetin sonu, adavetin başlangıcıdır.

Şekva etmek ve arkadan çekiştirmek, iradesiz kişilerin işidir.

Tenkit bir zehr-i katildir (öldürücü bir zehirdir).

Ciddiyeti esas tut.

Gülmemek ciddiyetin başıdır. Şaka muhabbetin kezzabıdır.

Sağırların en beteri, kusurunu işitmek istemeyen insandır.

Dünyada mağrur olan, din yolunda gidemez.

Büyüklüğüne kapılan kimse kibreder. Bilmez ki, büyüklük hilm ve yumuşaklıktır.

En büyük nisyan, bir insanın kendisini kusursuz bilmesi, mesâî arkadaşlarını kusurlu bilmesidir. Kendini beğenmek gururdan, kibirden, kıskançlıktan ileri gelir.

Dedikodu ile, arkadan çekiştirmekle mesele halline çalışmak ya safdillik veya şuuraltı yahut üstü garaz ve muhalefet nişanıdır veyahut canı sıkılmışın intikam kokusudur.

Büyük bir mevki ve makam sahibi olduğun zaman, akıllı isen, düşkün kimselere gülme. Çünkü nice makam sahibi kimsenin düştüğü; düşkünün, onun yerine geçtiği görüşmüştür.

Allah'a kul olan insanda benlik olmaz.

Bu hizmette, "Birisi bana tahakküm ediyor" diyen, kendisi mütehakkim kimsedir. Tahakküm etmek ister.

Hilm ve teennî (yumuşak ve soğukkanlı olmak) kıyassız derecede sertlikten fazla lâzım.

Tehevvür eden (hiddetlenen) dâimâ haksız görülür ve görünür.

Hiddet eken nefret biçer.

Güya kendisi kusurdan müberra olmuş, hata ve yanlıştan kurtulmuş gibi, çokların ve içinde yaşadığı muhitteki ehl-i imanın kusurları ile fiilen, amelen ve hayalen uğraşmak merhametsitzliktir. Bu fena huya sahip olanlar, bu tehlikeli merhametsizliği işleyenler, nisyan-ı nefis (kendi nefislerini unutma) illetine tutulmuş ve nefsinin şımarmış olmasından titresin.

Ey nefsim, sen titre, kendine bak, kendini gör, kendini bil, kendini anla, kendini tecessüs et. Ancak nefsine müfettiş, nefs-i emmarene murakıp olmak yüksekliğine çık.

Arşa deymek istidadında olanların ayakları altına omuzlarımızı koyarız.

En kötü iradesizlik, işbirliği halinde çalışanların birbirlerini sabit fikirlilikle itham edip, kendinin sabit fikrinden habersiz olmasıdır.

Cemaat ruhundan istifade etmek.

Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur. Kandırıcı olursa daha habis olur. Aldatıcı olursa fesadı daha şedid olur. Dahilî olursa zararı daha azîm olur. Çünkü dahilî düşman kuveti dağıtır, cesareti azaltır. Haricî düşman ise, bilâkis, asabiyeti (milli duyguları) şiddetlendirir, salâbeti (cesareti) arttırır.

Nifakın cinayeti İslâm üzerine pek büyüktür. Âlem-i İslâmı zelzeleye maruz bırakan, nifaktır. Bunun içindir ki, Kur'ân-ı Azimüşşan ehl-i nifaka fazlaca teşniat ve takbihatta bulunmuştur (kınanmıştır).

Başkasının sözünden ziyade, içinde beraber çalıştığımız, yakînen tanıdığımız arkadaşlarımızın sözünü dinlemeliyiz.

Sabır insana önce zehir gibi olur, fakat fıtrata yerleşince bal olur.

Kudsî uhuvvetin (kardeşliğin) tesisi için çokluğa lüzum yoktur. Üç-beş kişi kâfidir.

İnsandaki kuve-i gadabiye, kuvve-i şeheviye ve kuvve-i akliyenin hepsinin istikametli olmasıyla, ancak insan sırat-ı müstakimde bulunabilir. Bir tanesinin ifrat ve tefriti istikameti bozar. Maazallah, insanı dalâlete atar.

Hizmeti-i Nuriyenin esiri olan, esaret zincirinden kurtulmak isteyemen bir esirdir.

Hastalıklara su-i ihtiyarımız sebep olursa, mes'ul oluruz. Değilse kader-i İlâhi der, sabrederiz.

Aman sıhhatinize dikkat ediniz. Yoksa hizmet kısa olur.

Namazın hakkını vermek için 9. ve 21. Sözü sık sık tekrar ediniz.

Günlük evrada ihtimam, âzamî ihtimam ediniz.

Evrad hizmetin zevk ve tesirini çoğaltır.
http://www.risale-inur.org
 
Üst