Bununla insan, insan olur.

Ahmet.1

Well-known member
Ey sersem nefsim ve ey pür-heves arkadaşım! Âyâ zannediyor musunuz ki, vazife-i hayatınız; yalnız terbiye-i medeniye ile güzelce muhafaza-i nefs etmek, ayıb olmasın, batn ve fercin hizmetine mi münhasırdır? Yahut zannediyor musunuz ki, hayatınızın makinesinde dercedilen şu nazik letaif ve maneviyat ve şu hassas a'zâ ve âlât ve şu muntazam cevarih ve cihazat ve şu mütecessis havâs ve hissiyatın gaye-i yegânesi; şu hayat-ı fâniyede nefs-i rezilenin, hevesat-ı süfliyenin tatmini için istimaline mi münhasırdır? Hâşâ ve kellâ! Belki vücudunuzda şunların yaratılması ve fıtratınızda bunların gaye-i idhali, iki esastır:
Nefs: Hayat, ruh, can. *İnsandaki bedenî canlılık; yeme, içme, şehvet gibi biyolojik ihtiyaçlara duyulan tabiî istek. *şehvet, gazap, fazilet gibi şeylerin kaynağı. *Kötü vasıfları, nitelikleri kendisinde toplayan, kötülüğe sevkeden, şehevî istekleri kamçılayıp hayırlı işlerden alıkoyan güç. *Kulun kötü ve günah olan hal ve huyları, süflî arzuları. *Kendi, şahıs. *Asıl, maya, cevher. *Bir şeyin ta kendisi.
Pür-heves: Çok hevesli, son derece hevesli.
Âyâ: Acaba.
Vazife-i hayat: Hayat vazifesi, hayat görevi.
Terbiye-i medeniye: Medeniyet terbiyesi.
Muhafaza-i nefs: Kendini korumak ve saklamak.
Batn: Mide, karın, iç.
Ferc: Kadının tenasül uzvu.
Münhasır: Mahsus, sınırlı, ait.
Dercedilen: Yerleştirilen.
Letaif: ince ve nazik duygular.
Maneviyat: Manevi olan.
Hassas: Duyarlı.
A'zâ: Bedenin her bir uzvu.
Âlât: Aletler.
Cevarih: Beden organları (el, ayak gibi).
Cihazat: Cihazlar, kendilerine ihtiyaç duyulan maddî manevî âletler, lüzumlu aletler, azalar, organlar.
Mütecessis: Casusluk yapan, gizlice araştıran.
Havâss: Duyular, duygular.
Hissiyat: Hisler.
Gaye-i yegânesi: Tek gayesi.
Hayat-ı fâniye: Geçici hayat.
Nefs-i rezile: Rezil, nefis, aşağılık istek ve arzular.
Hevesat-ı süfliye: Alçaltıcı ve aşağılatıcı istekler.
Tatmin: Doyuma ulaştırma.
İstimal: Kullanma.
Hâşâ: Asla, öyle değil, kesinlikle.
Kellâ: Hayır, olamaz, asla.
Fıtrat: Yaratılış.
Gaye-i idhal: Dahil edilme gayesi, konulma gayesi.
Esas: Temel, şart.



Biri:
Cenab-ı Mün'im-i Hakikî'nin bütün nimetlerinin herbir çeşitlerini size ihsas ettirip şükrettirmekten ibarettir. Siz de hissedip, şükür ve ibadetini etmelisiniz.

Cenab-ı Mün'im-i Hakikî: Gerçek nîmet verici, şeref ve azamet sahibi olan Allah).
Nimet: İyilik, lütuf, ihsan, bağış. *Allah'ın bağışladığı maddî ve manevî lütuf ve ikramlar. *Yiyecek ve içecek şeyler. *Saadet, mutluluk.
İhsas: Hissettirme.


İkincisi:
Âleme tecelli eden esma-i kudsiye-i İlahiyenin bütün tecelliyatının aksamını, birer birer, size o cihazat vasıtasıyla bildirip tattırmaktır. Siz dahi tatmakla tanıyarak iman getirmelisiniz.

Âlem: Dünya, kâinat.
Tecelli: Görünme, bilinme, kendini belli etme, ortaya çıkma, kendini gösterme, kendini bildirme.
Esma-i kudsiye-i İlahiye: Allah'ın kutsal, mukaddes ve muazzez isimleri.
Tecelliyat: Kendini belli edip göstermeler.
Aksam: Kısımlar, bölümler, parçalar.
Cihazat: Cihazlar, kendilerine ihtiyaç duyulan maddî manevî âletler, lüzumlu aletler, azalar, organlar.



İşte bu iki esas üzerine kemalât-ı insaniye neşv ü nema bulur. Bununla insan, insan olur.
Kemalât-ı insaniye: İnsanla ilgili mükemmel ahlaklar ve üstün sıfatlar(nitelikler).
Neşv ü nema: Büyüme ve gelişme.


Sözler
 

Ahmet.1

Well-known member
Ebedi ömrün önündedir. O ömr-ü bakide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fani ömürde sa'y ve çalışmalarına bağlıdır. Risale-i Nur
 
Üst