Kelime Analizi 131: Pervane

kenz-i mahfi

Sorumlu
PERVÂNE (Farsça) (پروانه)
"Pervane" kelimesi şu manalara gelmektedir.
1. Geceleri ışık çevresinde dönen küçük kelebek, gece kelebeği, kepenek.
2. Dündüğünde bir mekanizmayı işleten bir eksene dikey olarak bağlanmış, iki veya ikiden çok kanattan yapılmış alet, uskur
3. Selçuklularda ve İlhanlılarda has, zeamet, tımar ile ilgili olarak verilen ferman
4. Bir kimsenin yanından hiç ayrılmayan

Kelime olarak Farsça'da Ülker Yıldızı (Pervin) manasına gelen "perv" kelimesi ile nispet bildiren "âne" son ekinin birleşmesiyle meydana gelmiştir. Bu kelime aynı zamanda padişah fermanı, berat, havale, izin, icazet, ulak, öncü, asker, hacib, delil, rehber manalarına da gelmektedir. Günlük hayatta çok kullandığımız "pervane" kelimesi gemilerde, torpidolara ve uçaklara takılan bir motorla çalıştırılan itme, çekme ya da tutunma aleti (uskur) manasında kullanılmaktadır. Ayrıca otomobil, uçak, gemi ve benzeri şeyleri hareket ettirmeye yarayan veya hava akımı meydana getiren cihaz, çarka da pervane denilmektedir. Bunların yanında Aslanın önünde giderek yoldan çekilmeleri için diğer hayvanlara seslenen ve karakulak denilen bir hayvana verilen isme de "pervane" denilmektedir. Siyahgûş da denilen bu "karakulak" isimli hayvan, pervane nasıl ışğın etrafında dolaşırsa, bu hayvan da aslanın etrafında öyle dolaştığı için pervane adı verilmiştir.
Pervane kelimesi genellikle karanlıkta ortaya çıkarak ışık çevresinde toplanan gece kelebeklerinden pulkanatlılara verilen ortak isim olarak kullanılmaktadır. Bu kelebekler ısınmak için soğuk gecelerde ateşe giderler.

Pervane kelimesi, bazı kelimelerle birlikte kullanıldığında; kendinden geçen, kararsız ve perîşan bir gönüle sahip, çekinmeden feda eden "âşık" manasına gelmektedir. Bu manada kullanılan kelimeler ise "pervane-hû, pervane-dil, pervane-sıfat, pervane-meşreb" şeklindedir.

"Pervane" olarak isimlendirilen böcek bütün dünyada olan böceklerin büyük bir grubunda bulunan canlıların her birinin adıdır. Dilimizde "güve" olarak adlandırılmaktadır. Güvelerle birlikte pûlekbalan olarak adlandırılan bir grubu oluştururlar. Bu sınıftaki bir grubun pullarla kaplı geniş kanatları vardır. Onun kanadının üzerine dokunulduğu takdirde bu pulların bir kısmı toz halinde parmağa yapışır. Pulların kırmızı, sarı, siyah ve beyaz renkleri vardır. Işık kırılması sonucunda özellikle sıcak bölgelerdeki türlerde gökkuşağının mvai, yeşil ve metalik renkleri göze çarpar. Kelebekler birkaç yönden güvelerden yani pervanelerden farklılıklar gösterir. Kelebekler gündüz uçarlar fakat pervaneler yani güveler daha çok geceleri uçarlar. Dinlenme durumunda kelebeklerin çoğunluğu kanatlarını sabit tutarlar fakat pervaneler onları hareket ettirirler. Kelebeğin bedeni genellikle pervanenin bedeninden daha ince ve naziktir.

İngilizcede kelebek için gündüz uçan ve gece uçan olarak iki kelime kullanılmaktadır. Gündüz uçana "butterfly", gece uçana ise "moth" demişlerdir. Fakat bu gece kelebeği dedikleri "moth"lardan bazılarının gündüz de uçması ve gündüz kelebeği gibi renkli kanatlarının olması ve çiçeklerin üzerine konmaları dikkate değerdir. Onların bazıları faydalıdırlar. İpekböceği kozasından kebeleğe dönüştürülürler. Gece kelebeği olan "moth" ların çoğunluğu kök gibi kumaşları kestikleri veya ağaçlara zarar verdikleri için zararlıdırlar. Fars şiirinde gündüz kelebeğinin olmayışı dikkate değer bir konudur. Zira onlar "pervane" yani gece kelebeği yani "güve"den bahsetmişler ve şiirlerinde büyük önem vermişlerdir.

Kur'an-ı Kerim'de Karia Suresi'nde geçen "ferâşe" kelimesi geceleri ışık ve ateş etrafında çırpınıp uçarak kendisini ateş içine atan ve Farsça'dan gelen ve dilimizde de kullandığımız "pervane" denilen küçük kelebektir. Ateşe çarptıktan sonra kanatlarını yayıp döşendiği için "feraşe" diye isimlendirilmiştir. Şiir ve edebiyatta "pervane", kendisini ateşe atıncaya kadar mum ve ateşe düşkünlüğü sebebiyle kendini feda etmekle darb-ı mesel olmuştur.

Karia Suresi'nde geçen "ferâş-i mebsus" ibaresi yayılan pervaneler demek olup fakat "pervanelerin" bu halleri ayette övülecek ve gıpta edilecek bir durum değildir. Kıyametin dehşetini, en büyük bir felaket perişanlığının şiddet ve korkusunu temsil biçiminde zikredilmiştir. Bu itibarla ayette ateşe tapanların ve onlar gibi batıl inançlarıyla kendilerini ateşlere atanların durumlarındaki fecaate de bir işaret yok değilse de, yalnız onları değil, iyi kötü bütün insanları sarsacak olan ve gerek hak uğrunda ve gerek batıl peşinde can vermek için çırpınıp serilenlerin hepsiyle ilgisibulunanbir günün korkusunu düşündürmektedir.

Bazıları "o günün dehşet ve korkusundan hayret ve ıstıraba işarettir" demişlerdir. Bazıları da "İnsanlar mahşere çağrıldıkları sıra, çağıran davetçiye doğru uçuşmakta ve nizamsız gelip gidişteki perişanlıkta, zayıflık ve düşkünlükte, çokluk ve yayılmada uçuşup çırpınan çeşitli kelebeklere benzetilmişlerdir" demişlerdir.

Bilindiği üzere "gece kelebeği" olarak bilinen "pervane"ler düzensiz uçuşlarıyla ışığın veya ateşin çevresinde dolaşırlar ve sonunda ışık kaynağının ısısıyla yanarlar. İnsanların da kıyamet günündeki halleri aynen bu pervanelere benzetilmektedir. O gün felaket kapıyı çalınca, o akıllı, mantıklı, düzenli insanlar bilinçlerini yitirerek pervanelere dönecekler, yönlerini şaşıracaklar, bir sağa bir sola, bir aşağı, bir yukarı koşuşturacaklardır.
 
Üst