Ey Meryem! Acı Doğuruyor...!

SaYa

Well-known member
Sevdiğim!

Hani yorulunca göğsüne ve dizine uzanacaktım...


Yoruldum işte...
Yoruldum...


Hani kuyuya düşmüştük, bende yorgunluktan yüreğim ve zihnim durunca Yusuf;a seslenmiştim ya; Yoruldum Yusuf yoruldum yaşamaktan, Bu bilmecenin sonu nedir ? Bu kardeşlerin attığı kuyu mu yoksa , O;nun kafesi mi?

Şaşırdım...

Her şeyde bir hayır vardır ya hayrı ve şerri yaratan Allah!

Bizim yaptıklarımız hayır ve şerri oluşturuyor ne ilginç değil mi?


Hani sevdiğim Meryem;i çok severdik biz...

Meryem;in kalbine misafir olup sorular soralım aklımızın durduğu yerden



Sahi sabır nedir Meryem?

Sabır biter mi?

Nereye kadardır yürek ve akıldaki sabrın yolculuğu?

Aklın durma noktası mı?

Çıldırmak mı?

Acıdan bağıramayacak kadar mecalsiz kalmak mi?

Meryem sabrı içmek mi zor?

Acıyı doğurmak mı?

Yalnızlığının farkında olmak mı?

Yalnızlığını çoğaltamamak mı?



Sabır nedir Meryem?

Dağa çekilmek mi?

İnsanın ;Keşke hiç yaşamasaydım, unutulup gitseydim; demesi mi?

Meryem senin çekilecek bir dağın vardı.

Sahi ben nereye çekileceğim ?


;Meryem sen gerçekten çok tuhaf bir şey yaptın, annen iffetsiz değildi;


Sancı nedir Meryem?

Acı ile doğum yapmak mı?

Acıyı doğurmak mı?

Doğururken yalnız olmak mı?

Masumken insanlar tarafından taşlanmak mı?

Taşlar mı ağırdı?

Taşlaşmış yüreklerin sözleri mi?



Sevdiğim!

Hani hep yorulduğumda başımı dizine koyacaktım... Acıdan bunalan zihnime ve yüreğime gül yüzünden sabır ayetleri serpiştirecektin ruhuma...

Bana Yusuf;un (as) hikayesini anlatacaktın...

Rüyasını...

Kardeşlerini...

Kuyuyu..

Zindanı...

Züleyha;yı...

Kuraklığı...

Mısırı...


Sevdiğim...!


Bana sabrı tavsiye edecektin hani her bunaldığımda..

SABIR YOLDAŞIM SEN OLACAKTIN...!

SABRIM SEN...


Sonra Meryem;i (as) anlatacaktın bana ... Olanca masumiyetine rağmen, insanların düşüncelerini... Meryem hakkında ki çirkin sözlerini... Acılarını anlatacaktın...

Mabedi...

Yalnızlığı...

Mucizeyi...

Müjdeyi..

İsa;yı (as) ...

İnsanları...

Taşları...



Moral bulacaktım seninle... Sen yanımda olunca...

Meryem...

Hani sen acıdan bunalınca Sevgili olan ;hurma ağacını üzerine silkele; demişti...

Acıdan bunaldım...

O hurma ağacının altında bende bulunmak istiyorum...


Hani bana anlatacaktın ya Sevgili...

Yaşı kaç olursa olsun her kadının ve her erkeğin bir çocuk olduğunu

İlgi ve sevgi istediğini...

Muhtaç olduğunu...

Bir çocuk ruhu taşıdığını...


Hani bana gerçekleri anlatacaktın...

Bir gün bu acıların biteceğini

Hiçbir acının sonsuz olmadığını fısıldayacaktın...

Şarkı söylecektin, mahzun yüreğimi,tebessüm ettirmek için...


Her insanın yalnız ve hayatın yalnız bir yürüyüş olduğunu ...


Neredesin Şimdi?

Başım dizlerinde mi,

Yoksa ıpıssız acılara terk mi ettin?


Hani Rabbinden hayırlı kişi için dua etmiştin?

Şimdi ;hayırlı; olandan;şerre; mi kaçıyorsun?


Hani demiştim ya sana : ;İnsan bazen gitmek ister,gidemez,kalmak ister kalamaz; işte farkına varamadığımız ince kader çizgisi demiştim ya...


Sevdiğim...!

Yüreğimi sen ısıtmıştın...

Neredesin şimdi?

Yüreğim üşüyor...

Zihnim üşüyor...

Sancılarım sarsıyor tüm benliğimi...

Neredesin şimdi?

Neredesin?

Yanı başımda mı?


alıntı
 

kayýp_gül

Well-known member
Yusufluğun Yaraş/a/madı Züleyhalığım'a...
İçine düşürdüğün kuyularda da mı buldun beni sevdiğim?! Yapma dedikçe “yapma” fiilin mi icraata geçiyor senin? Naçarlığımdan mı hoşnutsun ki bu acıyı dayatıyorsun yüreğime?

Koşarken yürümeye alıştırdın da; emeklettirmeye mi götürüyorsun şimdi de ruhumu? Haricen edilen dualarıma mı göz diktin şimdi de? Ah sevdiğim… İç’ine düştüğüm kuyulardadır yüreğim.. Biçarelikten yoksunsun ve hala üstümde; o kanayışlı bakışların…

Tescillenmiş artık yitikliğim.. Duyurma boşuna cümle alem’e! Seslerin sağırlığından usandı da ruhum lal kesildi ses’lerine inat… Yorgunum sevdiğim! Sevda/n/ı taşımaktan yorgunum… Ağırlığın değil beni yoran; sensizken sen’li kat etmek o yolu… Yanımdasın ama değilsin iç’imde… Her bakışınla Yusuf oluyorsun yüreğimde; Züleyha’lığımı hakketmiyorsun ki oysa…!! Yusuf’luk ben’de oluşuyor; sen her seferinde çıkarıyorsun o Yusuf’u kendi yüreğinden de, benim yüreğimden de! Kazıyarak yürekleri, koşar adım gidiyorsun meçhule...


Yapma artık bu eziyeti bana! Bakma bana öyle. Rencide edilmiş cümlelerime yenisini ekleme her defasında. Değme iç’ime sevdiğim, eşkalimde çıkmasın “hüznün”… Aşk peşi sıra kaçtıkça koştun sen bana… Nereye varır ki bu yolun sonu, sevdiğim?! Ardında bıraktığın ruhun nerede hani? Ruhsuz bir aşk’a merhaba dedirtiyorsun bana. “merhaba”n “elveda” kadar küf kokulu… Küflü sevdalara mı atıyorsun ben’liğimi?!

Cümlelerim kelimelerime düşman... Kelimeler artık kabul etmiyor hecelerimi… Harflerim hecelerime hasret… Yapma sevdiğim, virgülümü alıp da benden, nokta’nı koyma yüreğime!!!‘Cefadır bu bana’ dediğimde “aşk”ı sakladın ben’den. Saklı kaldı yitikliğim o
cefaların en iç’inde… İmlası bozuk bir “sevda” ile mi uğraşmakta bu yürek?…

Aşk’ın arkasından yırttı Yusuf’luğun Züleyha’lığımı… Sızlattı her bir zerremi, merhem dediğin o bakışların. Kayboldum ben o bakışlarda, uğultulu bir sevdadan çıkmak isterken. Kaybettin beni sevdiğim; şehrin martıları sana ben’den haber salarken… Susuzluğum susamışlığıma “su” oldu, yine yetişemedin “sus”uşlarıma… Sustun… ve ahir’i geldi zamansızlığın…

Aşk’ın cüssesi kadar benim bu yitikliğim… Çok ağır bu yük, omuzlarımda.. Sensizken sen’i yaşamak… Olmayanı olur mu gösteriyor bu ‘şey’? Emekleyecek kadar bile derman vermedin ki; dert kalksın ortadan… Dert de kuyularda şimdilerde! Kuyularda hep bir “kanat” aradım… Yusuf’uma layık olmak istercesine… Olamadın; ben düştüm kör kuyulara… Kıştan kalma bir ayaz var ruhumda; bahar haykırırken yüreğime… “leylaklar” kokusunu yolluyor sevdama; ilaç olsun diye… Olmuyor sevdiğim; merhemi bile razı olmuyor bana, bu aşk’ın…


Şakaklarımdan süzülüyorsun… İç’imin en iç’inde kovalıyorsun yarım kalmış nefeslerimi; sana kaçırırcasına… Kaçamaklar bir “yer”e buyur ediyor ben’i… Adı konmamış bir “yer”deyim şimdi…

Sen susuyorsun… ve ben düş/üyorum hakkettiğim(!) o dipsiz kuyulara.. Yusuf’luğun yaraş/a/madı Sevdiğim, Züleyha’lğıma… Bırakalım artık hicran'a asılı kalmış vuslat'ımızı!

 
Üst