"Kaz Kafalı" Olmak Suç Mu?

nurunalanur

Well-known member

“Kaz kafalı” olmak suç mu?

Hayvanlar âlemindeki yardımlaşma, dayanışma ve işbirliği öylesine gelişmiştir ki biz insanları hayrette bırakmaktadır. Bazen farkına varmadan küçümsediğimiz hayvanlar, toplum yaşamının bütün gereklerini yerine getirmektedirler. Hayvanlar bu halleriyle birlikte yaşamanın bir gereği olan yardımlaşma ve işbirliğini yerine getiremeyen biz insanlara bir örnek teşkil etmekte.

Birisine kızdığımızda alay etmek için onu hemen “kaz kafalı” veya “kuş beyinli” olmakla suçlar, bu sözlerimizle o insanın aklının kıt olduğunu ima eder, anlayışsız, yeteneksiz olduğunu anlatmaya çalışırız.
Hâlbuki hakaret amaçlı olarak benzetme yaptığımız kaz ve kuşların marifet ve yeteneklerini bilseydik bu tabirleri kullanmaktan utanırdık. Küçümsediğimiz kazlar ve kuşlar, yardımlaşma ve toplu olarak yaşamada öyle örnekler sergilerler ki günümüz insanı bile bu yardımlaşma ve toplum yaşamının gerekliliklerini yerine getirememektedir.

Kazlar hiç de “kaz kafalı” değildir
Kazlar sonbahar geldiğinde toplu olarak daha sıcak bölgelere göç ederler. İşte bu göç esnasında kazlar sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneklerini verirler. Eğer göç mevsiminde gökyüzüne bakıp kazları görürseniz sürünün “V” şeklinde bir düzen içerisinde uçtuklarını fark edebilirsiniz. Bilim insanları kazların niçin bu şekilde uçtuklarını merak edip araştırdıklarında çok ilginç sonuçlara ulaşmışlar.
“V” şeklinde uçmaları sonucunda her kaz kanat çırpması sonucu arkadaki kuşu kaldıran bir hava akımı meydana getirir. Böylece kaz grubu kanat çırpmaları sonucu ortaya çıkan hava akımını kullanarak uçuş mesafelerini yüzde 70 oranında uzatırlar. Yani tek başlarına gidecekleri yolu, bu şekilde uçarak yardımlaşma sonucu neredeyse iki misline çıkarırlar. Kazlar adeta bu halleriyle insanlara “Tek başınıza yapamayacağınız işleri yardımlaşarak yapabilirsiniz” mesajı vermektedirler.
Kazların marifeti sadece bu kadar değil. Grubun başında giden kaz, oluşan hava akımından faydalanamadığı için yorulur. İşte burada “kaz kafalı” diye dalga geçtiğimiz kazlar “kaz kafalı” olmanın hiç de küçümsenecek bir şey olmadığını ispatlarcasına bir uygulama yaparlar. Grubun başında giden ve yorulan kaz en arkaya geçer, bir sonraki kaz lider durumuna geçer. Bu sistem tüm uçuş boyunca devridaim ettirilerek her kaz grubun her noktasında yer almış olur. Yani bir kere lider olan kaz, “İlla ben lider olacağım, koltuğu kimseye bırakmam” diye diretmemekte, yeri geldiğinde liderlik koltuğunu başka bir kaza bırakmaktadır. Bir makama ölümüne sarılan insanların kazların bu hallerinden alacağı dersler olduğu gün gibi aşikârdır.
Yapılan araştırma ve incelemelerde hiçbir kazın grubu terk ederek tek başına uçtuğu görülmemiştir. Çünkü bu durumda ayrılan kaz diğer kazların oluşturduğu hava akımından mahrum kalmaktadır.
Kazlardaki yardımlaşma ve dayanışma gruptaki bir kaz hastalandığında da hemen devreye girer. Gruptaki bir kaz herhangi bir sebeple uçamayacak duruma geldiğinde iki kaz, hasta kaza yardım etmek üzere sürüden ayrılır. Hastalanan veya yaralanan kaz iyileşinceye veya ölünceye kadar diğer iki kaz tarafından himaye edilir, bakımı ve yiyecek takviyesi yapılır. Hasta kaz iyileştiğinde ise o sırada geçmekte olan başka bir kaz sürüsüne katılarak göçlerini tamamlarlar. Hiçbir kaz grubu bu şekilde kendilerine katılmak isteyen üç kazı dışlamaz, gruba kabul eder.

Yardımlaşmanın kuşçası
Kuşlar âleminde yardımlaşmanın en güzel örneklerinden birisini kaya kırlangıçları sergilemekte. Kaya kırlangıçları koloniler halinde yaşar. Bir kolonide yaklaşık olarak 10 bin kırlangıç bulunur. Kaya kırlangıçları toplu yaşamın gerektirdiği yardımlaşmayı en mükemmel şekilde yerine getirir. Yapılan araştırmalar sonucu kaya kırlangıçlarının yiyecek bulduklarında sadece kendilerini düşünmeyerek yiyeceğin bulunduğu yeri kolonide yaşayan diğer kuşlara haber verdikleri ortaya çıkmıştır. Yiyecek bulmakta zorlanan kuşlar, bu konuda ustalaşmış arkadaşları sayesinde hayatlarını devam ettirmektedir. Araştırmalar sonucu kaya kırlangıçlarının vakitlerinin yaklaşık yüzde 40’ını buldukları yiyecek kaynaklarını arkadaşlarına bildirmekle geçirdikleri belirlenmiş.

Sıra sıra, en arkaya
Sürüler halinde topluca hareket eden Afrika Kuşları’nın temel besin kaynağını üzerlerine kondukları ağaçların dallarında bulunan meyveler oluşturur. Dallardaki meyveleri yemek basit gibi görünse de aslında oldukça zordur. Çünkü meyveler dalların en uç bölümünde yer aldığından ancak meyvelere en yakın konumda olan kuşlar bu meyvelere uzanabilecek, sürünün geri kalanları aç kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
İşte burada Afrika Kuşları, müthiş bir yardımlaşma içerisine girerek sürünün tamamının beslenmesini sağlamaktadır. Kuşlar, büyük bir düzen içerisinde ağacın dallarına tek tek konarak yan yana sıra halinde dizilirler. Sıra meyvelerin yenmesine geldiğinde devreye müthiş bir yardımlaşma organizasyonu girmektedir. En uçtaki kuş aldığı meyveyi kendisi yemeyerek bir arkadaki kuşa vermekte, ikinci kuş üçüncüye ve hakeza meyve en sondaki kuşa kadar ulaştırılmaktadır. Böylece kolonide bulunan tüm kuşlar kavga etmeden ve yiyecekler zayi edilmeden beslenmiş olur. Eğer Afrika Kuşları’nın aralarında böyle bir yardımlaşma sistemi olmasaydı, binlerce kuştan oluşan sürü, hep birden meyve bulunan dala hücum edecek, çıkan kargaşa sonucu meyveler zayi olacaktı.
Afrika Kuşları’nın yardımlaşmadaki marifetleri bu kadarla sınırlı değil. Dallardaki meyveler tüm sürüyü besleyecek kadar yeterli değildir. Yukarıda anlatılan sisteme göre ilk baştaki dağıtıcı kuş, meyveleri devamlı bir arkaya verdiğine göre aç mı kalacaktır? Buna cevabımız “Hayır” olacaktır. Bir ağaçta en başta olan dağıtıcı kuş, bir sonraki ağaçta en sona, bir önceki ağaçta en sonda olan kuş en başa geçmektedir. Böylece adil bir şekilde beslenme zinciri tamamlanmaktadır.
Burada ilginç olan bir diğer nokta, birbirine son derece benzeyen kuşların birbirini ayırt etme yetenekleridir. Topluluğu oluşturan bütün kuşların birbirlerine çok fazla benzemesine rağmen, bu hayvanlar beslenmeleri esnasında, aralarından hangilerinin yeterince beslenip beslenmediğini bilebilmekte ve bir sonraki seferde bu kuşlara öncelik tanımaktadırlar.

İnsanlar kazlar kadar olamıyor
Günümüz insanı sosyal yaşam ve yardımlaşmada “kaz kafalı” bile olamıyor. Modern şehir hayatı içerisinde acaba kaç kişi aynı apartmanda yaşadığı insanları tanıyor? Kaç kişi bir araya gelerek birbirlerinin imkân ve enerjilerinden istifade edebiliyor? Acaba kaçımız komşunuz hastalandığında yardımına koşuyor, iyileşinceye kadar başında bekliyoruz? Kaç kişi zorda kalan komşusuna yardım etmek için elinden geleni yapıyor.
Kuşların beslenmede dikkat ettikleri adil dağılım ve yardımlaşmayı hangimiz uyguluyoruz acaba? Doymak bilmeyen benliği ile sürekli kendi kesemizi doldurmakla meşgul olan biz insanlar, diğer insanların açlıklarını düşünmemekteyiz. Avrupa ve Amerika’da obezite (aşırı şişmanlık) bir sorun olarak ortaya çıkarken, Afrika’daki insanlar bir dilim ekmeğe, bir damla suya muhtaç olarak hayata gözlerini kapamaktadırlar.
Görünen o ki biz insanların kazlardan ve kuşlardan sosyal yaşam ve yardımlaşma konusunda alacağımız çok dersler var. Hâlâ “kaz kafalı” ve “kuş beyinli” ifadelerini hakaret amaçlı kullanmayı düşünüyor musunuz?
 
Üst