Risale-i Nur Talebelerinin Özellikleri

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
''TALEBELİĞİN HASSASI VE ŞARTI ŞUDUR Kİ:SÖZLER'İ KENDİ MALI VE TE'LİFİ GİBİ HİSSEDİP SAHİP ÇIKSIN VE EN MÜHİM VAZİFEYİ HAYATİYESİNİ,ONUN NEŞİR VE HİZMETİ BİLSİN'' 26.mektup-4.mebhas-10.mes'ele.

Hattı Kuranı muhafaza etmek.
Sünneti Ahmediyyeyi tatbik etmek.
Risale-i nurları kendi malı gibi bilmek.



İnsanların hürmet ve ikramını arzu etmemek
Şan ve şöhret peşinde koşmamak

Enâniyeti büyük tehlikelerden biri olarak bilmek
Tevazu ve mahviyet sahibi olmak

Dine hizmet ettim diye gururlanmamak
Tezellüle girmeden hizmet etmek

Uhuvvetkârâne tesanüt etmek ve kardeşleri tenkit etmemek
İhlâs kaideleriyle hareket etmek

Tesanüdü en önemli bağ bilmek ve muhafaza etmek
İktisâdı esas tutmak

Tamâ göstermemek
Riyadan sakınmak

Tasannua girmemek
İman hizmetinde korku duygusu taşımamak

Vazifegüzarlığa kalkmamak; tembelliğe düşmemek
İnsanî zaafların iman hizmetine mani olasına fırsat vermemek

Risale-i Nur’a perde olmamak
Kendi nefsini ittiham edip, meslektaşına taraftar olmak

Kendisi haklı da olsa, kardeşine itiraz ve tenkit etmemek
Birbirine gücenmemek ve küsmemek

Birbirine tarafgirane bakmamak
Birbirinin kusuruna bakmamak ve affedici davranmak

Birbirinin kusurunu örtmeye çalışmak
Kendi kusurunu görmek

Birbirine su-i zan etmemek
Birbiriyle münakaşa etmemek

Birbirine güvenmek ve yardım etmek
Birbirlerine minnettarlık duyma yerine, dua ve tebrik etmek

Birbirlerine ihlâsla muhabbet beslemek
Cemaat içinde şahsi cesareti kullanmamak

Birbirini enaniyet ve sadakatsizle ittiham etmemek
Birbirine tesellici ve numune-i imtisal olmak

Birbirinin kuvve-i maneviyesini takviye etmek
Risale-i Nur’lara sadakat, sebat ve metanetle bağlanmak

Keramet ve keşfiyat aramamak
İman hizmetini her şeyin üstünde tutmak

Dünyanın ücret yeri değil, hizmet yeri olduğunu bilmek
Nur Talebesi dünya rahatına ehemmiyet vermez, onu istemez

Nur Talebeleri diğer dindarlarla münakaşaya girmez
Nur Talebeleri sâir âlimlerin eserlerine karşı tavır almaz

Vazifenin hizmet; neticenin ise Allah’a ait olduğunu bilmek
İhlâsla hizmete hırs ve kanaatsizlik, neticelerine ise kanaat göstermek

Dine hizmette nefse hisse vermemek
Kusur ve rekabete karşı saffet ve ihlâsı kullanmak

Risale-i Nur’a hizmeti en birinci vazife bilmek
Hizmetteki sıkıntılara tahammül ve sabır göstermek

Her türlü meşguliyet ve zarara rağmen hizmetten geri durmamak
Hizmette nefsi öne sürüp, ücrette unutmak

Sarsılmaz metanet sahibi olmak
Sadakat, sebat ve sıkı irtibat içinde olmak

Sadakatle sabır göstermek
Manevi fırtınalara karşı dikkatli ve ihtiyatlı olmak

İman hizmetkârlığını gizlememek
Mümkün oldukça nâmahreme bakmamak

İmana hizmetini hiçbir şeye alet etmemek
Şer’i meşvereti esas tutmak

Başkalarının da imanının kurtarmayı vazife bilmek
Namaz tesbihatını terk etmemeye çalışmak
Risale-i Nur derslerini ihmal etmemek


İnsanlann hürmet ve ikrâmını arzu etmemek Şan-şöhret peşinde koşmamak

Enâniyeti büyük tehlikelerden biri olarak bilmek

Tevâzu ve mahviyet sahibi olmak Dîne hizmet ettim diye gururlanmamak

Tezellüle girmeden hizmet etmek

Uhuvvetkârâne tesânüd etmek ve kardeşleri tenkit etmemek

İhlâs kâideleriyle hareket etmek

Tesânüdü en önemli bağ bilmek ve onu muhâfaza etmek

İktisâdı esas tutmak

Tamâ göstermemek

Riyâdan sakınmak

Tasannua girmemek

Îman hizmetinde korku duygusu taşımamak

Vazifegüzarlığa kalkmamak; tenbelliğe düşmemek

İnsânî zaafların îmân hizmetine mâni olmasına fırsat vermemek

Risâle-i Nur’ a perde olmamak

Kendi nefsini ittiham edip, meslektaşına taraftar olmak
Kendisi haklı da olsa, kardeşine îtiraz ve tenkit etmemek
Birbirine gücenmemek ve küsmemek

Biribirine tarafgirâne bakmamak Birbirinin kusuruna bakmamak ve affedici davranmak

Birbirinin kusurunu örtmeye çalışmak



 
Risale-i Nur hizmeti sohbet üzerine kurulmuştur.
Bir Nur Talebesinin asıl vazifesi, Risale-i Nur’u okumak, anlamak, anlatmak, tezekkür ve tefekkür etmek ve yaşamaktır. Nur Talebesi bu mihverden çıkarsa, daha önce elli sene hizmet etmiş de olsa, derhal kabuk bağlamaya başlar...
Bir Nur Talebesi manen hidayetin matiyyesi, taşıyıcısıdır ve zerrat-ı kâinat kadar mes’uldür. Çünkü bu hakikatleri biliyor. Madem talebedir, alâ külli hal imtihan olacak. Hz. Ömer cennetle müjdelendiği halde endişeli. Hiç kimse sigortalı değil. Elek eliyor, evet belki Nur Talebesi olduk ama ona layık olmak bunu devam ettirmek çok daha önemli... Allah (cc) bize vereceğini vermiş. Bize düşen, Risale-i Nur’a sahip çıkmak ve layık olmaktır. Bir Nur Talebesi şahsi taharetini muhafaza edecek, bulandırmayacak ve Allah’ın (cc) huzuruna pâk bir şekilde çıkacak. Bu matluptur. Amma illâ günah işliyoruz. Tevbe ve istiğfar o bulanıklığı ve günahları temizliyor. Bir Nur Talebesi ahlakî taharetini ne derece muhafaza ederse, Risale-i Nura o nisbette ayine olur...
Sırr-ı ihlasla üç talebe bir araya gelse Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi orada tezahür eder. Bizim hizmetimizde kemiyetin ehemmiyeti yoktur; keyfiyet önemlidir. Öyle Nur Talebesi var ki; kendisi bile kendini bilmez, fakat Risale-i Nur’un manevî kayyûmudur.
Bir Nur Talebesi manen cemiyetin üstüne, yani cemiyetin geleneklerinin ve örfünün üstüne çıkacak. Bu ancak idealist bir düşünce ile mümkün olur. Dava ruhu, ruha ruh olacak. Sokağa zevk ve sefa prensibi ile baksan helak olursun. Şehvet nazarıyla baksan erirsin. Nur Talebesi dava ruhu ve idealist dünya gözü ile bakacak. İşte o zaman bütün dünya nazarında zibil gibi olur. La itibareleh.
Bir Nur Talebesi kasden bizzat cemaatin ruhu olan tesanüdü bozsa, melekût aleminden manen tard edilir. Onun cürmü dünyaya sığmaz, seyyiesini ancak mizan-ı kübra tartar. Bir Nur Talebesinin şahsi kusuru olabilir, bu onun şahsını ilgilendirir ve affa mazhar olabilir. Bundan daha dehşetlisi şahs-ı maneviye karşı olanıdır ki, bu ise cinayet-i azimedir. Cenabı Hak bu tür kusurlardan bizleri muhafaza etsin. Amin...
Nur Talebesinin; çapası şefkat, makası hikmet, gıdası hakaik, güneşi ise hilm ve mülayemet olacak. Nur Talebesi çerağ-ı hakaik olacak, hakikat meş’alesi... Bir Nur Talebesi nefsini kabza-i kahrına almadıkça, tebliğatta müessir olamaz. Tenvir edenin nurani olması lazımdır. Nur, zulmeti mekan ittihaz etmez.
Avam-ı nasın imanını kurtarma vazifesini şefkatkarane yükleneceğiz. Risale-i Nurla ilgili herşeye (eserlere, dershanelere ve kardeşlere) sahip çıkacağız. Nur Talebesinin bu zamanda şefkatinin hikmetinden fazla olması lazım gelir.
Ben yanmayacağım, sen yanmayacaksın, o yanmayacak. Peki kim aydınlatacak?
Nur Talebesi hakaiki talim ettiği gibi ruhları ateşlendirmesini de bilmelidir. Bir Nur Talebesi İsm-i Nur’a mazhar olsa, hakikat aleminde hem yanar, hem de yakar.
Bir Nur Talebesinin, marifete erişmiş bir Kur’an şakirdinin menhiyata düşmesi arş-ı azamı titretiyor. Kıyametin kopması bir Nur Talebesinin kayması kadar bana korku, dehşet ve haybet vermiyor.
Risale-i Nura sadık, halis ve hakiki bir Nur Talebesinin ind-i ilahideki makbuliyeti, kutbiyyet ve gavsiyyetten üstündür. Çünkü bunlar kuldan Allah’a kurbiyyettir. Velayet-i Kübra ise Allah’dan bize akrebiyet, ezeli atâ ve nusrettir.
Bir Nur Talebesinin kalbi celâli, ruhu inşirah içinde cemâli olur ise, yani onun mahiyeti hem celâli hem de cemâli isimlerin tecellilerine birlikte mazhar olursa, perdesiz, hicapsız doğrudan doğruya Hz.Hızır’dan ders alabilir.
Bir Nur Talebesinin en mümeyyiz vasfı, etrafını aydınlatmasıdır. Zerreyiz, ama arşa gebeyiz Bir Nur Talebesi, Risale-i Nur’un kıymetini bilemeden ölürse, indallah mes’uldür.
Bir Nur Talebesinin ömrünün sonuna kadar taşıyacağı en büyük endişesi, "Acaba ben Risale-i Nurun şahs-ı manevisine layık olabildim mi?" olmalıdır. Risale-i Nuru okuyup anlamasak ibadettir, zikirdir. Birde anlasak ilimdir. İşte, Risale-i Nuru anlamasak da yine okuyacağız, çünkü zikirdir.
Bir Nur Talebesinin idrakı ve hali Nurcu olacağı gibi, tabı yani mizacı da Nurcu olacak. Mizaç, Nurcu olunca sırr-ı ihlasa vasıl olunur. Risale-i Nurun kudsiyyet manası tab’a nüfuz etmezse, o Risale-i Nuru kendi mizacına uydurur. Fakat mizaca Risale-i Nur müessir olursa o vakit mizacı Risale-i Nurda esir olur. Makam-ı rızaya vusül, mizacını da Risale-i Nur’da eritmekle olur.
Bir Nur Talebesinde ihlas olmazsa, manen helâk olur. İnsan dünyada hatasını setredebilir, bâtılı hak gösterebilir. Fakat ahiret, daire-i fâştır, her şey apaçık tebarüz edecektir. Bir müminin hayatında en büyük afat, riyadır. Bir Nur Talebesinde riya olsa, onun, kabuliyet ve makbuliyete çıkması mümkün olamaz. Riya nefsin ve şeytanın şe’ni bir desisesidir. Riyanın gizli bir cephesine salahat ile giriliyor. Şeytan, dalaletten çekiyor, zahiren salahat mertebelerine çıkarıyor, ta ki nefsine itimat edip, ucbe girsin. Bir mürşid-i kâmilin en mümeyyiz vasıflarından birisi, riyadan tecerrüttür.
Nur Talebesinin iki kanadı var : biri mücahede, diğeri ubudiyet. Matlup olanı, ikisini denk tutmaktır.
Enaniyetini tam eritmeyende çeşm-i basiret açılmaz, sadr-ı şifa hasıl olmaz. Gönül ikliminde ebedi inşirah ve ferah hasıl olmaz.
Nur Talebesinin meşrebi Hz.İbrahimin meşrebi gibi olmak gerektir. Putları kırmak... Nur Talebesinin elinde balta olacak. Ne ki seni Allan’dan alıkoyuyor, vur başına, kır.
Her sadık Nur Talebesi asr-ı saadetteki bir sahabinin meşrebini taşır. Risale-i Nurun meşrebi, meşreb-i sahabedir. Bir Nur Talebesi davasına sâdıkane bağlansa, makam-ı rızaya çıkar. Risale-i Nur’a sadıkane bağlanan bir Nur Talebesine sedd-i inkıbaz perde olamaz. Bir dava adamının en mümeyyiz vasfı, davanın kudsiyetini kavramasıdır. Her şey bununla başlıyor, herşey bununla bitiyor.
Bir Nur Talebesi şahs-ı manevî namına Risale-i Nur’dan konuşsa, kabiliyeti miktarınca inbisat ve inkişafata mazhar olur. Bu inbisat gayri şuurîdir. Bu inkişaf iki koldan nebean eder; biri Peygamber efendimizden (asm), ikincisi ise üstaddan. Kişinin hiç haberi olmadan feyzi artar.
 
Size bahsettikleri toplumun sonunda cı, cu ekleri var ise şayet, sonraki cümlelerinde ihlas aramayınız.
Allah herşeyi hakkıyla bilendir

neden olmasın kardeşim....baklava yapıp satana baklavacı,un yapıp satana uncu,elektrikle uğraşana elektrikçi dendiği ve bunu toplumun yadırgamadığı malumdur....üstadın nur risalelerinde yer yer bu hitabı yaptığı vakidir.nur talebeside işi nur,içi nur,dışı nur vs....her işinde nurla iştigal ettiğinden onada nurcu denmiştir.meselenin büyütülecek ve yadırganacak bir yanı yoktur....selam ve dua ile
 
Üst