kenz-i mahfi
Sorumlu
HABBE (Arapça) (حبه)
Tane, tohum, bir ihtiyaç, parça, dirhemin 1/48 kadarı demektir.
"Habbe" kelimesi "tohum, çekirdek" demektir. Eğer bir şeyin meyvesi kendi içerisinde kökünü taşıyorsa o şeye "habbe" denilmektedir. Yani bir şeyin ürünü aynı zamanda tohumu ise buna "habbe" denilmektedir. Bu kelimeden türetilen "hububât" kelimesi" arpa, buğday, mısır, pirinç" gibi tohumu aynı zamanda meyvesi olan nebatları ifade etmek için kullanılmaktadır.
"Habbe" kelimesinin çoğulu olan "hubûb" kelimesinden türetilen "hububât" kelimesi dilimizde "tahıl" olarak kullanılmaktadır. Arapça'da bu şekilde bir kullanımı yoktur.
İlk devir İslam para ağırlıkları arpa, buğday gibi hububatla tespit edilmiştir. Bu şekildeki sikke, ağırlık tespiti İslam öncesi devirlere kadar uzanmaktadır. İslam fakihleri dirhem-dinar ağırlıklarını hububât ölçüleri ile tespit etmişlerdir. Hanefi fakihleri bu hubûbat zincirini "dânik, tassuc, habbe, arpa, hardal, fels, fetîle, nakire, kıtmire" şeklinde zerreye kadar uzatmışlardır. Ancak uygulamada, dirhem ve dinarın as katlarından buğday ve arpadan ileri geçilmediği görülmektedir.
Belâzurî, İslamdan önce Mekke'de Kureyş kabilesi tarafından kullanılan dirhem ve dinarlar hakkında şu bilgileri vermektedir. "Kureyş, gümüşü dirhem ismini verdiği ölçü, altını ise dinâr diye adlandırdığı ölçü ile tartardı. Her 10 dirhemin ağırlığı, 7 dinârın ağırlığına eşit idi. Bir arpa tanesi, dirhemin 1/60'ı kabul edilirdi. Ayrıca ukiye 40, niş 20, nevât 5 dirhem idi. Kureyş külçe halinde altın ve gümüşü, bu ölçülerle tartarak alış veriş yapıyordu." Aynı müellif bir başka rivayetinde miskalden de bahseder ve o devirde miskalin 22 kırattan 1 habbe eksik ağırlıkta olduğunu, bu veznin Kureyşliler tarafından iyi bilindiğini kaydetmektedir.
"Habbe" aslında eski bir ağırlık, uzunluk ve aynı zamanda alan ölçüsüdür. Tahıl ve benzeri nebatatın tane, tohum veya çekirdekleri manasındadır. Büyük küçük her türlü tahıla "hab" ve bu tahılın bir tanesine "habbe" denilmiştir. Bu iki kelime Kur'an-ı Kerim ve hadislerde sıkça kullanılmıştır. Bazı ayetlerde bir şeyin küçüklüğünü veya azlığını ifade etmek için kullanılan habbe "buğday, arpa, mercimek, pirinç, hardal ve üzüm" gibi pek çok mahsulün ortak adıdır. Bir görüşe göre ise "habbe" ile yalnızca "arpa ve buğday" kastedilir. "Habbe" ayrıca "parça" anlamına da gelmektedir. Aynı zamanda "habbetü fidda" ve "habbetü zeheb" gibi ifadelerle "kütle birimi" anlamında kullanılmaktadır.
"Tane, tohum, çekirdek" manasında olarak Kur'an-ı Kerim'de 12 defa zikredilmiştir.
Ölçü birimi olarak kullanılan habbe "altın ve gümüş para anlamındaki dinar ve dirhemle ağırlık ölçü birimi olan dirhem ve miskalin askatı" olarak kabul edilmektedir. Bu ağırlık ölçüsü altın, gümüş, elmas ve inci gibi kıymetli mücevherlerin tartılmasında ve eczacılıkta ilaç dozajlarının belirlenmesinde kullanılmıştır. Bizanslılar buna granum, İranlılar ise dâne demişlerdir. Bilindiği gibi ölçmede esas alınacak birimin maddi olmasına ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacı karşılamak için metrik sisteme geçilmeden önce ölçü birimlerinin teşkilinde hardal, arpa, buğday, nohut ve keçi boynuzu gibi mahsullerin çekirdek ve tohumlarından faydalanılmıştır. Cahiliye Arapları habbeyi hem tartı hem de hacim ölçüsü olarak kullanmışlardır. Arpa 1/60 dirheme karşılık geldiği ve dirhem ve dinar arasındaki oranın 7/10 olduğu kabul edildiğinde 1 dinar = 85,714 habbe etmektedir.
Hazret-i Muhammed (ASM), Hicazda kullanılan Bizans ve İran paraları ve ölçü birimlerini olduğu gibi bırakmış, fakat "ölçü Medinelilerin ölçüsü, tartı ise Mekkelilerin tartısıdır" diyerek zekat nisabı ve nafaka miktarları konusunda hububat ve meyvelerin takdirinde Medinelilerin, hacim ölçü birimlerini, altın ve gümüşün takdirinde ise Mekkelilerin ağırlık ölçü birimlerinin esas alınmasını istemiştir. Resul-i Ekrem (ASM) döneminde Mekkede kullanılan dirhemin 50,4 habbe (6 dânek) şeklindeki tespitinin ilk olarak Ebu Ubeyd Kasım b. Sellâm ve Şafii fakihi Ebul-Abbas ibn Süreye tarafından kaydedildiği görülmektedir. Bu nispetler fakihlerin çoğunluğu tarafından kabul edilirken Hanefilere göre 1 dirhem 70 habbedir. İbn Hazm ise yaptığı araştırmada Mekke altın dinarının 82,3 mutlak arpa habbesi ve 1 dirhemin 7/10 dinar olmasından hareketle 1 Mekke dirheminin 57,61 habbe olduğu sonucuna vardığını ifade etmiştir.
İslam ağırlık ölçüsü sisteminin temelini dirhem ve miskal teşkil etmektedir. Diğer bütün ölçülerin belirlenmesi bu iki birimin doğru şekilde tespit edilmesine bağlıdır. İslam hukukunda zekat, diyet, nafaka, hırsızlık suçunun teşekkülü için gerekli mal nisabı ve mehir gibi meselelerde getirilen ölçüler o gün teamülde bulunan bu birimlerle ifade edilmiştir. Şeriatın kararlaştırdığı ölçü ve tartıları eksiltmek ya da arttırmak suretiyle değiştirmenin caiz olmaması sebebiyle bu ölçü değerlerini sabit bir sisteme bağlamak icap etmekteydi. Bu itibarla "Bir farzın tamam olması bir başka şeye bağlıysa o şey de farzdır" kaidesi gereğince alimler, kendi dönemlerindeki teknik imkanlar çerçevesinde sert miktarları doğru biçimde tayin ve tespit etmeye çalışmışlar, tahılların tohum ve çekirdeklerini esas birim alarak dirhem ve dinarı belirleme cihetine gitmişlerdir.
Tane, tohum, bir ihtiyaç, parça, dirhemin 1/48 kadarı demektir.
"Habbe" kelimesi "tohum, çekirdek" demektir. Eğer bir şeyin meyvesi kendi içerisinde kökünü taşıyorsa o şeye "habbe" denilmektedir. Yani bir şeyin ürünü aynı zamanda tohumu ise buna "habbe" denilmektedir. Bu kelimeden türetilen "hububât" kelimesi" arpa, buğday, mısır, pirinç" gibi tohumu aynı zamanda meyvesi olan nebatları ifade etmek için kullanılmaktadır.
"Habbe" kelimesinin çoğulu olan "hubûb" kelimesinden türetilen "hububât" kelimesi dilimizde "tahıl" olarak kullanılmaktadır. Arapça'da bu şekilde bir kullanımı yoktur.
İlk devir İslam para ağırlıkları arpa, buğday gibi hububatla tespit edilmiştir. Bu şekildeki sikke, ağırlık tespiti İslam öncesi devirlere kadar uzanmaktadır. İslam fakihleri dirhem-dinar ağırlıklarını hububât ölçüleri ile tespit etmişlerdir. Hanefi fakihleri bu hubûbat zincirini "dânik, tassuc, habbe, arpa, hardal, fels, fetîle, nakire, kıtmire" şeklinde zerreye kadar uzatmışlardır. Ancak uygulamada, dirhem ve dinarın as katlarından buğday ve arpadan ileri geçilmediği görülmektedir.
Belâzurî, İslamdan önce Mekke'de Kureyş kabilesi tarafından kullanılan dirhem ve dinarlar hakkında şu bilgileri vermektedir. "Kureyş, gümüşü dirhem ismini verdiği ölçü, altını ise dinâr diye adlandırdığı ölçü ile tartardı. Her 10 dirhemin ağırlığı, 7 dinârın ağırlığına eşit idi. Bir arpa tanesi, dirhemin 1/60'ı kabul edilirdi. Ayrıca ukiye 40, niş 20, nevât 5 dirhem idi. Kureyş külçe halinde altın ve gümüşü, bu ölçülerle tartarak alış veriş yapıyordu." Aynı müellif bir başka rivayetinde miskalden de bahseder ve o devirde miskalin 22 kırattan 1 habbe eksik ağırlıkta olduğunu, bu veznin Kureyşliler tarafından iyi bilindiğini kaydetmektedir.
"Habbe" aslında eski bir ağırlık, uzunluk ve aynı zamanda alan ölçüsüdür. Tahıl ve benzeri nebatatın tane, tohum veya çekirdekleri manasındadır. Büyük küçük her türlü tahıla "hab" ve bu tahılın bir tanesine "habbe" denilmiştir. Bu iki kelime Kur'an-ı Kerim ve hadislerde sıkça kullanılmıştır. Bazı ayetlerde bir şeyin küçüklüğünü veya azlığını ifade etmek için kullanılan habbe "buğday, arpa, mercimek, pirinç, hardal ve üzüm" gibi pek çok mahsulün ortak adıdır. Bir görüşe göre ise "habbe" ile yalnızca "arpa ve buğday" kastedilir. "Habbe" ayrıca "parça" anlamına da gelmektedir. Aynı zamanda "habbetü fidda" ve "habbetü zeheb" gibi ifadelerle "kütle birimi" anlamında kullanılmaktadır.
"Tane, tohum, çekirdek" manasında olarak Kur'an-ı Kerim'de 12 defa zikredilmiştir.
Ölçü birimi olarak kullanılan habbe "altın ve gümüş para anlamındaki dinar ve dirhemle ağırlık ölçü birimi olan dirhem ve miskalin askatı" olarak kabul edilmektedir. Bu ağırlık ölçüsü altın, gümüş, elmas ve inci gibi kıymetli mücevherlerin tartılmasında ve eczacılıkta ilaç dozajlarının belirlenmesinde kullanılmıştır. Bizanslılar buna granum, İranlılar ise dâne demişlerdir. Bilindiği gibi ölçmede esas alınacak birimin maddi olmasına ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacı karşılamak için metrik sisteme geçilmeden önce ölçü birimlerinin teşkilinde hardal, arpa, buğday, nohut ve keçi boynuzu gibi mahsullerin çekirdek ve tohumlarından faydalanılmıştır. Cahiliye Arapları habbeyi hem tartı hem de hacim ölçüsü olarak kullanmışlardır. Arpa 1/60 dirheme karşılık geldiği ve dirhem ve dinar arasındaki oranın 7/10 olduğu kabul edildiğinde 1 dinar = 85,714 habbe etmektedir.
Hazret-i Muhammed (ASM), Hicazda kullanılan Bizans ve İran paraları ve ölçü birimlerini olduğu gibi bırakmış, fakat "ölçü Medinelilerin ölçüsü, tartı ise Mekkelilerin tartısıdır" diyerek zekat nisabı ve nafaka miktarları konusunda hububat ve meyvelerin takdirinde Medinelilerin, hacim ölçü birimlerini, altın ve gümüşün takdirinde ise Mekkelilerin ağırlık ölçü birimlerinin esas alınmasını istemiştir. Resul-i Ekrem (ASM) döneminde Mekkede kullanılan dirhemin 50,4 habbe (6 dânek) şeklindeki tespitinin ilk olarak Ebu Ubeyd Kasım b. Sellâm ve Şafii fakihi Ebul-Abbas ibn Süreye tarafından kaydedildiği görülmektedir. Bu nispetler fakihlerin çoğunluğu tarafından kabul edilirken Hanefilere göre 1 dirhem 70 habbedir. İbn Hazm ise yaptığı araştırmada Mekke altın dinarının 82,3 mutlak arpa habbesi ve 1 dirhemin 7/10 dinar olmasından hareketle 1 Mekke dirheminin 57,61 habbe olduğu sonucuna vardığını ifade etmiştir.
İslam ağırlık ölçüsü sisteminin temelini dirhem ve miskal teşkil etmektedir. Diğer bütün ölçülerin belirlenmesi bu iki birimin doğru şekilde tespit edilmesine bağlıdır. İslam hukukunda zekat, diyet, nafaka, hırsızlık suçunun teşekkülü için gerekli mal nisabı ve mehir gibi meselelerde getirilen ölçüler o gün teamülde bulunan bu birimlerle ifade edilmiştir. Şeriatın kararlaştırdığı ölçü ve tartıları eksiltmek ya da arttırmak suretiyle değiştirmenin caiz olmaması sebebiyle bu ölçü değerlerini sabit bir sisteme bağlamak icap etmekteydi. Bu itibarla "Bir farzın tamam olması bir başka şeye bağlıysa o şey de farzdır" kaidesi gereğince alimler, kendi dönemlerindeki teknik imkanlar çerçevesinde sert miktarları doğru biçimde tayin ve tespit etmeye çalışmışlar, tahılların tohum ve çekirdeklerini esas birim alarak dirhem ve dinarı belirleme cihetine gitmişlerdir.