Kelime Analizi 84: Cüzdan

kenz-i mahfi

Sorumlu
CÜZDAN (Arapça/Farsça)
Kitap veya evrak çantası, portföy, cüz kesesi, rulolar şeklinde bir kitabın her rulosunu taşımaya mahsus torba, para çantası, evrak çantası gibi manalara gelmektedir. Arapça'da "cüz'" kelimesi "kısım, parça, bir şeyin bir parçası, kitabın forması" manalarına gelmektedir. Kelimenin sonundaki "dan" kelimesi Farsça'da "kap" demektir.

Arapça'da "çanta, cüzdan" manasına gelen "mihfeza" محفطت kelimesi kullanılmaktadır. Nüfus cüzdanı için مِحْفَظَةُ النُّفُوسِ kullanılır.

Bu kelimenin Türkçe'deki kullanımına baktığımızda 2 manada kullanılmaktadır.
1- Para, kağıt vb. koymaya yarayan küçük çanta
2- Bir kimsenin kimliğini bildirmek için resmi bir yerden kendisine verilen cep defteri biçimindeki belge, (nüfus cüzdanı, evlenme cüzdanı)

Cüzdanlar kimlik, para, kredi kartı, fotoğraf, kartvizit gibi şeyleri taşımak amacıyla çoğu zaman deriden yapılan küçük boyutlu ve katlanabilir çantalardır. Arapça ve Farsça iki kelimenin birleşmesiyle meydana gelmiştir. Kredi kartlarının kullanılmaya başlanmasıyla cüzdanlara kredi kartı bölmeleri de yapılmıştır.
Cüzdan kelimesini sıklıkla nüfus bilgilerimizin kayıtlı olduğu kağıt parçalarını ifade etmek için "nüfus cüzdanı" şeklinde kullanıyoruz.

"Nüfus" kelimesi Arapça "nefs" kelimesinin çoğulu olup "nefisler, canlar, şahıslar, nefesler" manasına gelmektedir,
"Cüz'" kelimesi Arapça "parça" demektir. Kur'an-ı Kerim'in 20 sayfalık her bir parçasına 1 cüz denilmiştir. Dolayısıyla Kur'an-ı Kerim 30 cüzden müteşekkildir.
Farsça'daki "dan" kelimesi "içinde bulunduran" yani "kap" manasında kullanılmıştır.
Cebimizdeki cüzdanlara koyduğumuz "para" kelimesi Farsça "pare" kelimesinden gelmektedir."Pare" kelimesi "cüz, parça, kesinti, kuruşun kırkta biri" manalarında kullanıldığı gibi "Kur'an-ı Kerim'in otuz kısmından yani cüzünden her biri" için de kullanılmıştır. "Pare" kelimesi ek olarak kullanıldığında Farsça'da "parça" manasına gelmektedir. Mesela: "meh-pare" (ay parçası), "yek-pare" (tek parça) gibi.
"Para" kelimesinin yerine eksiden kullanılan "banknot" kelimesi İngilizce olup "kağıt para" demektir.
Kağıt paranın Avrupa'da kullanılmaya başlanması 17. yüzyılda olmuştur. İlk kağıt para Amerika Birleşik Devletleri'nde 1690 yılında basılmaya başlanmıştır. Avrupa'da ise ilk defa İngiltere'de 1694 yılında İngiltere Merkez Bankası tarafından basılmış ve bu tarihten sonra diğer Avrupa ülkelerinin merkez bankalarında basılmaya başlanmıştır.
Osmanlı Devleti'nde ilk kağıt para ise Sultan Abdülmecit zamanında 1840 yılında "Kaime-i Nakdiye-i Mutebere" yani bugünkü adıyla "Para Yerine Geçen Kağıt"tır. Bu evrak para olmaktan çok faiz getirili borç senedi veya hazine bonosu niteliğinde olmak üzere çıkartılmıştır. Bu paralar matbaa baskısı olmayıp, elle yapılmış ve her birine de resmi mühür basılmıştır. Kaimelerin zaman içerisinde taklidinin kolaycayapılması ve kağıt paraya olan güvenin azalması nedeniyle 1842 yılında matbaada bastırılmaya başlanmıştır. Osmanlı Devleti'nde 1862 yılına kadar çeşitli şekil ve miktarlarda kaime ihraç edilmiştir. Eskiler halen para için "kaime" veya "kayme" kelimesini kullanmaktadırlar.
Onun için "cüzdan"a o zamanlarda "kaime cüzdanı" denilmekteydi. Nüfus cüzdanının Osmanlı'daki adı "nüfus tezkeresi" idi. Fakat daha sonraları bu kelime yerine daha geniş bir ifade ile "nüfus hüviyet cüzdanı" denilmeye başlanmıştır. Zamanla bu tabirden "hüviyet" kelimesi çıkarılınca bugün kullandığımız "nüfus cüzdanı" kalmıştır. "Nüfus cüzdanı" ibaresinin manasına baktığımızda "kişiler cüzdanı" olarak görmekteyiz. Aslında ibarenin tamamı "nüfus hüviyet cüzdanı" olması gerekirken ne yazık ki "hüviyet" kelimesinin çıkarılması manayı eksiltmiştir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Risale-i Nur Külliyatı'nda "cüzdan" kelimesi sadece Sözler kitabında geçmektedir. Sözlerde 11 defa zikredilen "cüzdan" kelimesinin 9'u 10.Sözde 2'si ise 26.Sözde geçmektedir.
"Cüzdan" kelimesinin Risale-i Nur'da geçtiği bahislere baktığımızda; 2 tanesi Sözler kitabının 53.sayfasında Onuncu Söz'ün 7.Suretinde geçmektedir. "Levh-i Mahfuz'un tahakkuk-u vücudu Yirmialtıncı Söz'de şöyle isbat edilmiş ki: Nasıl küçük küçük cüzdanlar, büyük bir kütüğün vücudunu ihsas eder ve küçük küçük senedler, bir defter-i kebirin bulunduğunu iş'ar eder ve küçük kesretli tereşşuhatlar, büyük bir su menbaını işmam eder. Aynen öyle de: Küçük küçük cüzdanlar hükmünde; hem birer küçük Levh-i Mahfuz manasında; hem büyük Levh-i Mahfuz'u yazan kalemden tereşşuh eden küçük küçük noktalar suretinde olan benî-beşerin kuvve-i hâfızaları, ağaçların meyveleri, meyvelerin çekirdekleri, tohumları; elbette bir hâfıza-i kübrayı, bir defter-i ekberi, bir levh-i mahfuz-u a'zamı ihsas eder, iş'ar eder ve isbat eder. Belki keskin akıllara gösterir."
Burada "cüzdan" kelimesi bildiğimiz manadan farklı olarak hafızalar, çekirdekler, tohumlar, meyveler manasında kullanılmıştır. Bu bakış açısıyla cüzdanın içine manevi yazıların ve kayıtların konulabileceği de anlaşılmaktadır.

Bundan başka 5 adedi Sözler kitabının 57.sayfasında Onuncu Söz'ün Onikinci Sureti'nde geçmektedir. "Herkese ve her techizata bakamayız. Fakat nümune için şu zabitin cüzdan ve defterine bakacağız: Bu cüzdanda zabitin rütbesi, maaşı, vazifesi, matlubatı, düstur-u harekâtı vardır. Bak, bu rütbe birkaç günlük için değil; pek uzun bir zaman için verilebilir. "Şu maaşı hazine-i hâssadan filan tarihte alacaksın" yazılıdır. Halbuki o tarih, çok zaman sonra ve bu meydan kapandıktan sonra gelir. Şu vazife ise; şu muvakkat meydana göre değil, belki padişahın kurbünde daimî bir saadeti kazanmak için verilmiştir. Şu matlubat ise, birkaç günlük bu misafirhanede geçinmek için olamaz. Belki uzun ve mes'udane bir hayat için olabilir. Şu düstur ise, bütün bütün açığa verir ki; cüzdan sahibi başka yere namzeddir, başka âleme çalışır. Bak şu defterlerde, âletler techizatının suret-i istimali ve mes'uliyetler vardır. Halbuki eğer yalnız bu meydandan başka âlî, daimî bir yer bulunmazsa; şu muhkem defter, o kat'î cüzdan, bütün bütün manasız olur. Hem şu muhterem zabit ve mükerrem kumandan ve muazzez reis; bütün ahaliden aşağı, herkesten daha bedbaht, daha bîçare, daha zelil, daha musibetli, daha fakir, daha zayıf bir derekeye düşer. İşte buna kıyas et. Hangi şeye dikkat etsen şehadet eder ki: Bu fâniden sonra bir bâki var... Ey arkadaş! Demek, bu muvakkat memleket bir tarla hükmündedir. Bir talimgâhtır, bir pazardır. Elbette arkasında bir mahkeme-i kübra, bir saadet-i uzma gelecektir. Eğer bunu inkâr etsen; bütün zabitlerdeki cüzdanları, defterleri techizatları, düsturları belki şu memleketteki bütün intizamatı, hattâ hükûmeti inkâr etmeğe mecbur olursun ve bütün vaki' olan icraatın vücudunu tekzib etmek lâzımgelir. O vakit sana, insan ve zîşuur denilmez. Sofestaîlerden daha akılsız olursun."
Bundan başka 2 tanesi Sözlerin 88.sayfasında Onuncu Sözün Onikinci Hakikatinde geçmektedir. "Nasıl hikâye-i temsiliyede bir zabitin cüzdanına ve defterine bakıp görmüş idik ki; hem rütbesi, hem vazifesi, hem maaşı, hem düstur-u hareketi, hem cihazatı bize gösterdi ki; o zabit, o muvakkat meydan için değil, belki müstekar bir memlekete gidecek de ona göre çalışıyor. Aynen onun gibi; insanın kalb cüzdanındaki letaif ve akıl defterindeki havas ve istidadındaki cihazat, tamamen ve müttefikan saadet-i ebediyeye müteveccih ve ona göre verilmiş ve ona göre teçhiz edilmiş olduğuna ehl-i tahkik ve keşf müttefiktirler."
Burada çok aciptir ki "kalp cüzdanndaki letaif"ten bahsedilmektedir. Demek ki "cüzdan" kelimesi aslında manevi şeyleri ifade için de kullanılabiliyor. Buna göre "akıl, kalb, istidad" hepsi birer cüzdan olup içlerine kendilerine münasip letaif, duygular, hisler konulmuştur.

Geriye kalan 2 adet "cüzdan" kelimesi ise Yirmi Altıncı Söz'de sayfa 470'de geçmektedir. "Evet nasıl katreler, buluttan haber verir; reşhalar, su menbaını gösterir; senedler, cüzdanlar, bir defter-i kebirin vücuduna işaret ederler. Öyle de: Şu meşhudumuz olan, zîhayatlardaki intizam-ı maddî olan bedihî kader ve intizam-ı manevî ve hayatı olan nazarî kaderin reşhaları, katreleri, senedleri, cüzdanları hükmünde olan meyveler, nutfeler, tohumlar, çekirdekler, suretler, şekiller; bilbedahe "Kitab-ı Mübin" denilen irade ve evamir-i tekviniyenin defterini ve "İmam-ı Mübin" denilen ilm-i İlahînin bir divanı olan Levh-i Mahfuz'u gösterir."
Bütün bu yerlerde geçen "cüzdan" kelimesi Haşrin vücud ve vukuu ile kader meselesinin ispatı için kullanılmıştır.
 
Üst