Yük gemisiyle ayrılıp, lüks gemiyle döndüler

HaberRss

Haber Robotu
aksiyon.jpg
1923 Lozan Antlaşması ile göçe zorlanan mübadillerin dramı zor kapanacak bir yara. Yıllar sonra atılan adımlar bunun için bir çaba. Yüzlerce kişiyle Yunanistan’a doğru çıktığımız yolculuk onlardan biriydi.Rumeli, Balkanlar, göç ve mübadele denince anımsadıklarımızın aksine bu bir hüzün hikâyesi değil. Kavuşma, buluşma, hatırlama yolculuğu. Üç neslin, üç nesil ötesine uzanan tarihi. “Tarihî yolculuk” denmesi boşuna değil. İtiraf edelim, biz Balkanlar’la bağı olmayanlar için sadece dram demek ‘mübadele’; o da aklımız yettiğince... Bu sefer daha yakından baktık o insanlara. 750 mübadille aynı gemide dört gün geçirdik; Selanik’i, Kavala’yı, Drama’yı gördük.Karaköy Limanı’ndan Yunanistan’a yolculuğumuz Louise Olympia isimli cruise gemisiyle başlıyor. Tuzla Belediyesi’nin organize ettiği seyahate yolcuların birçoğunu Tuzla Rumelililer Derneği (TURUD) dâhil etmişti. 205 binlik Tuzla’da 12 bin 500 mübadil nüfusu mevcut.Drama, Girit, Kavala, Selanik, Vodina ve Yanya’dan koparılan 500 bin Müslüman Türk’ün ilk duraklarından biri Tuzla. Rum balıkçı köyüne gelenler şimdilerde İTÜ Denizcilik Yüksek Okulu olarak kullanılan binada karantinaya alınmış. Daha sonra Rumların evine yerleştirilmişler. Bu sebeple Tuzla’nın mübadele geçmişinde ayrı bir yeri var. 1 yaşından 100 yaşına kadar farklı kuşaktan mübadil torunları bir aradaydı gemide. Tanıştığınız her bir yolcu, hikâyelerle büyümüş; yokluk, ölüm, ayrılık üzerine. Ama bu sefer bu duyguların tersini yaşamanın gururunu taşıyorlar. Tuvaleti dahi olmayan yük gemileriyle vatanlarını bırakan büyüklerinin aksine iş güç sahibi, köklerine bağlı nesiller olarak cruise gemisiyle geri dönmenin...İzmir’le benzerliği bilinen Selanik’i, M.Ö. 315’te Büyük İskender’in damadı kurmuş. 1917’de çok büyük bir yangın çıkmış şehirde. 4’te 3’ü zarar görmüş. Felaketten sonra yeniden imar edilmiş. 1912’de Osmanlı’nın Balkan Savaşları’nda mağlubiyetinden sonra dahi belediye başkanı bir Türk’müş. Fakat 1923’te o da mübadil olmak zorunda kalmış. Onca yıkıma rağmen, Osmanlı eserlerinin peşinden giden sanat tarihçileri için hâlâ zengin Selanik. İmparatorluğun Batı’ya bakan yüzü olan şehir, İstanbul’dan sonra en fazla vakıf eserine sahipmiş. Pek çok tarihî simanın da doğum yeri. Nazım Hikmet, Enver Paşa, Afet İnan ve tabii ki Mustafa Kemal Atatürk onlardan birkaçı.Tuzlalı mübadiller arasında Selanikli sayısı çoktu. İçlerinde köylerini ziyaret etmek isteyenler olsa da kalabalık ve zaman darlığı pek müsaade etmedi. Bütün yolculuk süresince bu şansı yakalayan tek bir grup oldu: Kılkış kasabasının Sevindik köylüleri. Aslında yerleşim II. Dünya Savaşı’ndan sonra yıkılmış, geriye taş torak dışında bir şey kalmamış. Harap olan diğer yedi köy tek bir bölgede yeniden inşa edilmiş. Hacılar, Sevindik, Rahmanlı, Turgutlu, Sivri, Davutlu, Kömürlü birleşmiş, Eptalofos (Yedi Kule) adıyla yaşıyor. 350 kişilik bir nüfusu var. Eski muhtar Yorgo Konstantinidis’in(86) babası Ordu Mesudiye’den gelmiş, Trabzon’da liseyi bitirdikten sonra mübadeleyle gelince öğretmenlik yapmaya başlamış. Bizim Latin alfabesini kullandığımızı görünce şaşırıyor Konstantinidis, babasının nasıl Osmanlıca yazdığını anlatıyor.Gezerken 45 kişilik ekibin köy sakinleriyle diyaloğu görülmeye değerdi. Birkaç Türkçe kelime dışında ortak dilleri olmasa da memleketlerinin ismini söylemek yetiyordu. Sonra gülerek, kucaklaşarak ayrılıyorlardı. Kocasıyla geziye katılan Müveddet Akan, yol kenarlarında doğal yetişen ebegümeci ve biberiye topluyordu. İstanbul’a dönünce ıspanağın içine koyup çocuklarına yedireceğini söylüyordu. Davut Ulubay da diğer herkes gibi toprak alıp poşetlere dolduruyordu. Çalı çırpı, taş ne bulduysa atıyorlardı çantalara. “İçimiz pır pır.” diyen Ulubay, Molla Osman’ın torunu olduğundan, buradan aldığı toprağı dedesinin mezarına serpeceğinden bahsediyordu.Kaybolan amca Kahire’deymişKöy ahalisi bizi görünce başımıza toplandı. İçlerinden Ioucim Kesoğlu, düzgün Türkçesiyle hayrette bıraktı bizi. Samsun Havzalıymış. Dedesi, babası ihtimamla Türkçe öğretmiş. Bu sebeple kendini talihli sayıyor. Çocuklarına bilgisini aktarmak istese de meraklarını çekememiş. Birkaç kez Samsun’a gidip köyünü bulmuş ama evleri yerinde değilmiş. Dedelerinin anılarına dair konuşmak istemiyor. Anlaşmazlıkların geride kaldığı inancında.Kılkış ziyaretimiz bizi Selanik’i daha çok görmekten mahrum ediyor. Atatürk Evi’ni, Yeni Cami’yi (Sebataycıların camii), II. Abdulhamid’in 3 yıl göz hapsinde tutulduğu Alatini Köşkü’nü ve Beyaz Kule’yi alelacele geziyoruz. Restore edilmiş cumbalı evlerin sıralandığı eski Türk mahallesinden geçerek surlardan şehri izliyoruz. Sonra gemiye zor atıyoruz kendimizi.Grubunun en ilgi çeken üyesi mübadeleye tanıklık eden 100 yaşındaki Lütfi Karadağ’dı. Yanya’da doğup 10 yaşında ailesiyle Pendik’e yerleşmişler. 1993’e kadar vize alamadığı için köyüne gidememiş. Daha sonra, doğduğu evi bulmuş. 1914 doğumlu Karadağ, yaklaşık 250 kişilik, kömür yakıtlı geminin yolcularından biriymiş. Geldiğinde Türkçe dahi bilmiyormuş. Dilinde hâlâ “Benim anavatanım Yanya” naraları… Çocukluğundan kalma Rumca şarkılar mırıldanmadan bırakmıyor bizi.Bizi etkileyen bir başka isim Sevim Neoldu (65) idi. Kocası da kendi gibi bir Selanikliymiş. Beraber bu toprakları görmenin hayalini kurmuşlar yıllarca. Fakat eşini kanserden kaybetmiş. Neoldu, “Onun için geldim.” diyor. Kızı ve 5 yaşındaki torunuyla beraber buradalar. Herkes gibi ailesinin göç yolculuğu çok zorluymuş. Babasının annesi yolda hastalanmış, çocuklarına bakamaz hâle düşmüş. Anne 2 yaşındaki oğlunu komşusuna emanet edip geride bırakmış. O kargaşada amcalarından biri kaybolmuş. Yıllar sonra haberini almışlar. Kahire’ye yerleşen amca, El-Ezher’de profesörmüş. Fakat ziyaretine gidemeden vefat haberini duymuşlar. Hiç evlenmediği için mal varlığını yeğenlerine bırakmak istemiş. Ama izini kaybetmişler. Sevim Hanım, üç yıl önce Mısır’a gitmeye niyetlenmiş. Bu sefer de Tahrir ayaklanmaları engel olmuş. En kısa zamanda amcasının mezarını bulmak istiyor.Gezinin bir diğer ayağı, Mısır Valisi, Kavalalılar Hanedanlığı’nın kurucusu Mehmet Ali Paşa’nın doğduğu Kavala’ydı. Tepeleri, dar sokakları, Osmanlı mimarisinden izler taşıyan eski şehri, Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı su kemeri, Doğu Roma’dan kalma kalesi… Yine çok tanıdık. Kavalalı Mehmet Ali Paşa Medresesi şu an otel olarak işliyor. Kanuni dönemi vezir-i azamı Pargalı’nın yaptırdığı İbrahim Paşa Camii ise kiliseye çevrilip Saint Nikolas adını almış. Kavala’da bizleri karşılayan Belediye Başkanı Konstantinos Simitsis, öğreniyoruz ki Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı’nın daha önce misafiri olmuş İstanbul’da. Bu gelişi de bir iade-i ziyaret gibi görüyorlar. Başkan Bursa’daki akrabalarına gidiyormuş ara sıra. Yani bizden çok önce vatan hasretinin peşinden gitmişler. Şadi Yazıcı, Kavala’da bir cami açılabileceğinden bahsediyor. Selanik içinse kriz döneminde siyasilerin böyle bir risk almak istemediğine değiniyor. Belediye şu sıra Tuzla’daki Rum evlerini restore ediyor. Giresunlu olan Drama valisi de iki camiyi onarma sözü vermiş.AKSİYON DERGİSİ HABERLERİ İÇİN TIKLAYIN

Devami...
 
Üst